• Sonuç bulunamadı

Bölgesel bütünleşme veya başka bir deyişle bölgecilik tanımı güç bir kavramdır. Çünkü sadece coğrafi yakınlığı değil, aynı zamanda, kültürel, ekonomik ve politik uyumu veya benzerliği de kapsayan bir oluşumdur ( Savaş, 2004:181 ). Ancak konumumuz gereği biz sadece coğrafi yakınlığı öne çıkaracağız. Coğrafi yakınlığın, dolaylı şekilde kültürel, ekonomik ve politik benzerliği de yansıttığı kabul edilir.

Bugün hem küreselleşme hem de bölgesel bütünleşme artmaya devam ediyor. Bu iki oluşum arasındaki ilişki oldukça karmaşıktır. Küreselleşme bazı yönlerden bölgesel bütünleşmeyi sınırlamaktadır. Küresel bağlılık arttıkça finansal krizler, ticaret savaşları ve çevresel sorunlar gibi pek çok sorun, ancak çok taraflı işbirliği ile çözümlenebilir. IMF, WB, GATT/WTO gibi uluslararası kuruluşlar sorunlarla daha başarılı biçimde uğraşabilirler ( Savaş, 2004:181 ). Öte yandan küreselleşme sadece ülkeler arasında değil bölgeler arasındaki ilişkilerin de artmasına neden olduğu için hem ulusal hem de bölgesel bağların aşınmasına yol açar.

Küreselleşme ve bölgesel bütünleşme arasındaki bu ilişkinin, bazı koşullarda tersi de geçerlidir. Yani küreselleşme bazen de bölgesel bütünleşmeyi teşvik eder. Uluslararası kuruluşların üye sayısı arttıkça, her üyenin kendi sorunlarını bu kuruluşların gündemine getirmesi ve karar mekanizmasının da söz sahibi olması güçleşir. Bu durumdaki ülkeler, ortak sorunlarının çözümü için bölgesel bütünleşmeye yönelmek zorunda kalır. Örneğin 1950–1960 döneminde bazı Gelişmekte Olan Ülkeler, ithalat ikamesi politikasından, ihracatı teşvik politikasına döndükleri zaman, ürünlerine pazar bulmak ümidiyle bölgesel bütünleşmeye gitmeye başlamıştı. ( Savaş, 2004:181 )

Coşkun’un tanımlamasına göre, bölgesel birleşmeler temel de başta ekonomik, sosyal, askeri, politik nitelikler taşıyabilir. Bölgeselleşme “belli ortak paydalar üzerine inşa edilmiş, birden çok ülkenin katılımıyla oluşmuş, sosyal, ekonomik, siyasi sonuçlar elde etmeyi amaçlayan yapılar” olarak tanımlanmaktadır. ( Coşkun,2005:5 )Bölgesel bütünleşmeye taraf olan ülkeler, yaptıkları mal veya sektörel anlaşmalarla bütünleşme sürecini kolaylaştırabilirler. Bu anlaşmalarla ortak üretim imkânı tanınan mallar üretilebilir. Gür’ün ifadesiyle “Bölgesel yaklaşım belli sayıda ülkenin ekonomik birleşmeler aracılığıyla kendi aralarında serbest ticareti oluşturmayı, dış dünyaya karşı ise ticari kısıtlamaların devamını amaçlar.”( Gür, 1998:3 )

Bütünleşmeye üye olan ülkeler, birbirlerine uyguladıkları kısıtlamaları azalttıkları ölçüde, iç piyasadaki yüksek fiyatlı malları, diğer ülkelerden ithal ederek daha ucuz mallarla ikame edebilirler. Böylece iç piyasa mallarını da ihracata yönelik işlevselleştirebilirler. Yapılan anlaşmalar öncesinde ülkeler arasındaki bütünleşme ne kadar az, buna karşılık birbirlerine uyguladıkları ticari engeller ne kadar çok ise anlaşmanın ticareti arttırıcı etkisi o denli büyük olacaktır. Üye ülkeler, uzun dönemde pazarların daha da genişlemesiyle rekabet gücünü daha da arttırabileceklerdir. Bütünleşme sonrasında, bir firma bazında veya sanayi dalında meydana gelen yapısal değişikliklerle beraber ölçek ekonomileri de ortaya çıkacaktır. “Firma ve sektör düzeyindeki birleşmeler mikro düzeyde incelenen yatay ve dikey bütünleşmelerdir.” ( Hepaktan, 1992:3 )

Bütünleşme sürecine geçiş dönemlerinde üye ülkeler, üçüncü ülkelere karşı bazı politikalar izleyerek korumacılık yapabilirler. Bütünleşme sonucu gümrük vergilerinin azalması, vergi gelirlerinin de azalmasına yol açar. Bu kaynaklardan sağlanan vergilerin

azalması, üyelerin üçüncü ülkelere uygulayacakları gelir politikalarının koşullarını zorlaştıracaktır.

Bal’a göre ekonomik bütünleşmelerle “Bir taraftan pazarı meydana getiren ülkeler arasında üretim faktörlerinin hareketliliklerini sağlayan tedbirler alınırken, diğer taraftan da para ve maliye politikaları da birbirlerine yaklaştırılır.” ( Bal, 1993:8 ) Tabi bu durumda bloğun dışında kalan ülkeler blok içindeki ülkelerle ticaret yapmak zorunda kalacak ve böylelikle üye ülkelere sermaye akışı sağlanacaktır. Bütünleşme dışındaki ülkeler azalan ihracatlarını arttırmak ve geniş pazar niteliği taşıyan bütünleşme bölgesinde kendi üretimlerini gerçekleştirebilmek için doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına yönelirler. Böylece sermaye transferi birlik üyelerinin lehine avantaj sağlar ve üye ülkeler arasındaki sermaye akışı da hızlanır. Ekonomik birleşme öncesinde blok dışında kalan ülkelere giden sermaye birleşme sonrasında pazarın da genişlemesiyle birlik içine yönelecektir.

Blok dışında kalan ülkeler, üye ülkeler arasındaki ticaretin dinamik etkilerinden faydalar sağlayabilirler. Ekonomik birleşme, blok içinde ekonomik büyümeyi hızlandırır, kaynakların daha etkin kullanılmasını ve talep artışının uyardığı ölçüde, pazarın genişlemesine neden olur. Blok dışında kalan ülkeler genişleyen pazarlara girebildikleri takdirde bu birleşmeden yarar sağlayabilirler. Bu da diğer ülkelere, birlik ülkelerine olduğu gibi ölçek ekonomilerinden faydalanma olanağını sağlar. “Kalkınma ve sanayileşme makul büyüklükte bir pazarı gerektirir ve büyük pazarın avantajlarından mahrum olan bir ekonominin etkin üretim yapısına kavuşması mümkün değildir.”( Ertürk, 2006:24 ) Gümrük birliklerinin oluşturulmasıyla blok dışında kalan ülkeler, pazar şartları hakkında daha ayrıntılı ve geniş bilgiye sahip olurlar. “Üçüncü ülkelere

karşı ortak bir gümrük tarifesi uygulanacağı için, bilinmesi ve yapılması gereken işlemler daha basitleştirilmiş olur.”( Tığlı,1996:6)

Ekonomik bütünleşme sonrasında ticaretin ne kadarının bölge içine ve ne oranda döneceği, üye ülkelerin büyüklüğüne ve kendini yeterliliğine bağlıdır. Ekonomik birleşme yeterince geniş değil ve bazı hammaddeler veya girdilerde dışa bağımlılık devam ediyor ise, ticaret yön değiştirmez. Ticaret yön değiştirse bile belli bir zaman sonra, blok içindeki ülkelerin birbirleri ile olan ticaretinin gelişmesi verimliliğin artmasına yol açar ve blok dışındaki ülkelerin mallarına talep artabilir. Nihayetinde birlik içindeki ülkeler arasında ticaret artacağından, birlik dışındaki ülkelerin lehine olmayan bazı gelişmeler olabilir. Kızılaslana göre Gümrük Birliği gibi bir birliğe dâhil olan “üye ülkeler arasında mal ve hizmetler için ortak bir politika yaratılması hedeflenerek, bu alanda tüm gümrük duvarları ve kotalar kaldırılabilir ve üçüncü ülkelere karşı ortak gümrük politikası oluşturulabilir.” ( Kızılaslan, 1996:48 ) Birlik dâhilinde olmayan ülkelere uygulanan gümrük vergileri değişmese bile, birlik dâhilindeki ülkelerin birbirleri arasındaki gümrük vergilerinin kaldırılması dışarıda kalan ülkeleri etkileyebilir. Entegrasyon içindeki pazarda kurulmuş olan yabancı ortaklıklar da, mahallî bir statü kazanır ve avantajlarından faydalanırlar.

Bütünleşmenin üye ülkelere ve üye ülkelerin refahına etkisi bu ülkelerin ekonomilerinin yapısıyla ilgilidir. Bu da bütünleşmeye dâhil olan ülkelerin ekonomilerinin birbirini tamamlayıcı olup olmadığına bakılır.

1.10. ÜLKELERİN BÖLGESEL EKONOMİK BÜTÜNLEŞMEYE YÖNELME