• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM: DİL VE OKUDUĞUNU ANLAMA

II.3. Okuma

İnsanların temel iletişim kaynağı olan, duygu ve düşünceyi anlamlı bir şekilde ifade etme aracı olan dil, milletin ve ulusun inşasında önemli rol oynamaktadır. Dil eğitiminin ve öğretiminin temel misyonu, temel dil becerileri kazanmış bireyler yetiştirilmesi ve böylece dil aracılığıyla kendilerini ifade edebilmeleri, bilgi kaynaklarından yararlanarak edindikleri bilgiyi anlama, analiz-sentez etme, eleştirel düşünme, sorgulama, yorumlama yeteneklerine sahip olarak duygu, düşünce ve hayal dünyalarını zenginleştirmeleridir. Bu özelliklerin bireylere aktarılmasında ana dili eğitiminin önemli bir yeri vardır.

Toplumların ilerlemesi, çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşması elbette yetişmiş insan gücü ile gerçekleşecektir. Üstün yeteneklere sahip bireyler yetiştirebilen toplumlar çağdaş medeniyetler arasındaki yerlerini alırlar. Okuma, okuduğunu anlama, eleştirel düşünme, sorgulama, karşılaştırma, yorumlama vb. birçok özelliklere sahip bireyin yetişmesinin temelinde de bilgiye sahip olmak gerçeği vardır. Var olan bilgi ve birikimlerinin teknolojiye dönüştürülmesi nitelikli insan gücüne olan önemi ve bilgi edinme yollarının önemini ortaya koymuştur. Günümüzde bilgi edinme yollarından biri olan okuma basılı, yazılı metin ve belgeleri ayrıca görsel sunu yoluyla iletilen mesajı

14

anlama, yeni anlamlar çıkarma, bu anlamları yorumlama, analiz-sentez yapma, sorgulama, eleştirme alışkanlıklarının bireylere kazandırılmasında önemli bir değerdir.

Bireylere okuma becerisi ve alışkanlığı kazandırmak bilgi edinmede önemli bir değer olarak ortaya çıkmaktadır. Okuma ve okuduğunu anlamanın önemli unsurlarından birisi de bu alışkanlığın yaşam boyu devam ettirilmesinde öncülük etmesidir.

Anlama becerileri arasında yer alan okuma ile ilgili literatür incelendiğinde, okumanın birbirinden farklı ama özünde aynı anlamı içeren tanımlarının yer aldığı görülmüştür. İlgili tanmlar aşağıda yer almaktadır: Türkçe Sözlük’te:

1. Bir metnin içeriğinde yer alan harf ve işaretlerin zihinsel olarak çözümlenmesi ya da seslendirilmesi,

2. Metnin iletmek istediği mesajın öğrenilmesi,

3. Bir öğretmen eşliğinde veya yazılı metinler üzerinde belirli bir konuyu öğrenmek,

4. Metnin anlamının çözülmesi (2011, s. 1793) olarak tanımlanmaktadır.

Felsefe Sözlüğü’nde:

1. Bir metnin, ilk olarak içeriğini değerlendirerek iletilmek istenen mesajın gözden geçirilmesi ve incelenmesi,

2. Yazılı bir metnin ne anlama geldiğinin belirlenmesi amacıyla çözümlenmesi ve yorumlanması,

3. Bir eserin ya da eserler bütününün, araştırmacı veya düşünür tarafından incelenerek anlamlandırılması,

4. İsim anlamıyla yorum (Cevizci, 1999, s. 638) olarak tanımlanmaktadır.

Türkçe eğitim-öğretim müfredatında okuma eylemi; algılama, görme, anlama, seslendirme, zihinsel olarak yorumlama gibi ses, göz ve zihinsel işlevlerden oluşan karışık ve bütünleşik bir iş akışı olarak belirlenmektedir (Epçaçan, 2009, s. 207).

15

Özdemir okumayı; “basılı ya da yazılı işaretleri yorumlama ve anlamlandırma amacı ile zihnimizin ses organlarımız ve gözümüzle yaptığı ortaklaşa bir etkinlik” (1987, s. 127), Göğüş; “okuma, bir yazının harflerini, sözcüklerini, imlerini tanıyarak bunların anlamlandırılmasını kavramak” (1978, s. 60), Yalçın; “bireyler arası daha önceden karşılışılan sembollerin kullanılarak algılama süreci için bu durumun zihinsel olarak yorumlanması (2002, s. 47), Binbaşıoğlu; “basılı bir metindeki yazıdan düşünceyi anlamak veya okunan bir sayfadan anlam çıkarmak” (1993, s. 15), Sever; zihinsel süreçler ile ve psiko-motor yeteneklerin birlikte dahil olduğu yazılı metnin anlamlı bir ses bütünlüğüne dönüşmesi işlemi (1993, s. 12) olarak tanımlamaktadır.

Okuma, insanın dünyasını genişleten, farklı bakış açıları kazanmasını sağlayan, kişiliğini biçimlendiren ve böylece bireyi diğer bireylere bağlayan önemli bir faktördür.

Okuma becerisi, kişiyi bilgisizlik ve yanlı inançlardan da koruyarak gerçek anlamda özgür kılma eylemidir (Demirel, 2002, s. 78). Okuma, yazılı ve basılı metinleri duyu organları ile algılaması, bunları anlamlandırması ve yorumlaması sürecidir (Gürses, 1996, s. 101). Okuma sadece harflerin seslendirilmesiyle elde edilen bir sonuç değil;

okuma, harflerin bir anlama kavuşması, zihinsel yapılandırmayla insan beyninde yeni anlamlar oluşması, anlamın insan zihninde somutlaşması, seslerin bir anlam değeri olarak karşılığını bulmasıdır (Epçaçan, 2012, s. 1714). Okuma gözlerin ve ses organlarının (diş, dudak, diyafram, damak, gırtlak, ses telleri, burun, geniz, akciğer vb.) çeşitli hareketleri ile elde edilen uyum ve zihnin anlamı kavrama çabasından oluşan etkinliktir (Arıcı, 2010, s. 6).

Okumanın tanımlarına bakıldığında birbirinden farklı ifadelerin yer aldığı ancak bu tanımların ortak noktasının üç unsurda birleştiği görülmektedir. Bunlar bir metnin: 1.

Algılanması 2. Seslendirilmesi 3. Anlanması şeklinde sıralanabilir. Algılanması aşamasında metin içerisinde yer verilen basılmış ve yazılmış işaretler (harf, kelime, görsel unsur ve diğer işaretler) duyu organları ile algılanarak, zihinsel çıkarım yoluyla

16

tanımlanır. Seslendirilme aşaması metin üzerinde yer alan işaretlerin duyu organları ile algılanarak, zihinsel çıkarımla seslendirilmesidir. Anlanması aşaması ise seslendirilen işaretlerin birbiri ile ilişkilendirildiği, anlamlandırıldığı, geçmiş deneyimler ile bir bütünlük içerisinde birleştirildiği ve yeniden yorumlandığı süreçtir (Temizkan, 2007, s.

30).

Akyol’a (2005, s. 3) göre sözcüğün zihinsel olarak yapılandırılmadan okumanın gerçekleşmesi mümkün değildir. Bir cümlenin, paragrafın ya da bir metnin doğru bir şekilde anlaşılabilmesi için, içermiş olduğu sözcüklerin doğru ve eksiksiz bir biçimde tanınması gerekmektedir. Sürekli belleğe yerleşen sözcük ve cümleler okuma sürecindeki zihinsel yapılandırmayla anlamlı kılınmakta, bütünün anlaşılmasında okuyucunun geçmiş deneyimleri doğrultusunda ortaya çıkarmış olduğu ön bilgiler kullanılmaktadır. Okuma ve anlamanın gerçekleşebilmesi için süreç sonunda elde edilen anlam uzun süreli belleğe işlenir.

Anlama, araştırma, öğrenme, tartışma, yorumlama, sorgulama, analiz etme, eleştirel düşünme, değerlendirme vb. gibi zihinsel süreçlerden oluşan okuma etkinliğinin genel niteliklerini şu şekilde sıralayabiliriz:

 Okuma eylemi bir iletişim sürecinin kendisidir.

 Okuma eylemi bir algılama sürecinin kendisidir.

 Okuma eylemi bir öğrenme sürecinin kendisidir.

 Okuma eylemi zihinsel, duyumsal ve devinimsel boyuta sahip gelişim sürecinin kendisidir (Sever, 1993, s. 16).

Yukarıdaki tanımlardan anlaşılacağı üzere okumanın yalnızca okuma ve yazmayı bilmek olmadığı belirtilmekte ve içeriği daha net kavramak adına “işlevsel okuryazarlık” kavramının kullanılmaya başlandığı görülmektedir. İlk kez 1956 yılında UNESCO Uluslararası Okuma Araştırmaları Toplantısı’nda dile getirilen ilgili kavram

17

bireyin günlük yaşamındaki gereksinimlerini karşılayacak düzeyde yeterli bilgi ve yeteneklere sahip olmasına imkan veren okuryazarlık kavramını karşılamak adına kullanılmıştır (Devrimci, 1993, s. 6).

Arşiv çalışmalarındaki okuma eylemi ise bir yazı, belge, konu, söz veya filmin metin üzerinde yer alan basılı veya yazılı işaretler yoluyla algılanması, yazılı bir dili incelemek ve kavramak ve böylece zihinsel olarak içeriğini anlama, analiz etme, yorumlama, değerlendirme gibi değerlerle seslendirilmesidir.

Okumanın insan hayatında önemli bir yeri vardır. İnsanlar bilgiyi elde etmek için okul dönemi ve yaşamı boyunca birçok gazete, dergi, kitap vb. yazılı bilgi kaynaklarını okuyarak bilgi sahibi olmak, insanları ve evreni anlamak, ufkunu genişletmek, yeni bilgiler öğrenmek vb. özellikler edinirler.

Benzer Belgeler