• Sonuç bulunamadı

Çalışmanın I. Bölümü’nde çalışmanın amacı, önemi, kapsamı, problemi, düzeni, araştırma yöntem ve teknikleri ve kullanılan kaynaklar hakkında bilgi verilmiştir.

Çalışmanın II. Bölümü’nde dil, ana dili, okuma ve okuduğunu anlama tanımları incelenerek gelişim süreci üzerinde durulmuş okuduğunu anlama stratejileri ele alınarak Türkiye’de ve dünyada okumanın anlama ile ilişki durumları incelenmiştir.

Çalışmanın III. Bölümü’nde özetleme tanımları incelenerek uygulanması gereken özetleme kurallarınında kullanılacak başlıkları tespit etmek üzere özetleme strateji ve teknikleri incelenmiştir.

Çalışmanın IV. Bölümü’nde özetleme strateji ve teknikleri alt başlıklar halinde sıralanmış, fiziksel ve içerik olarak sahip olması gereken özellikler incelenmiştir.

Çalışmanın V. Bölümü’nde arşiv belgelerine erişimin özetlemedeki önemi üzerinde durulmuş ve Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi Fonu’ndan 5 örnek, Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi Fonu’ndan 14 örnek, Türk Kızılay Arşivi’nden 6 örnek bibliyografik kayıtları üzerinden örnek özet bibliyografik kayıtlar oluşturulmuştur.

Çalışmanın VI. Bölümü’nde sonuç ve değerlendirme çalışmaları üzerinde durulmuştur.

7 I.7. Terminoloji

Arşiv belgesi: Arşiv belgesinin son işlem tarihi üzerinden on beş yıl geçmiş, kesin sonuca bağlanmış ama işlevi bulunmayan ya da işlem tarihi üzerinden yirmi yıl geçmiş, tabi olduğu mevzuattaki saklama süresini tamamladığı için Devlet Arşivleri Başkanlığına devredilen belgelerin tümü (Devlet Arşivleri Başkanlığı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, 2018).

Belge: İş ve işlemler sonucunda gerçek ve tüzel kişilerce oluşturulan, içeriğinde bilgi barındıran her türlü ortamdaki kayıt (Devlet Arşivleri Başkanlığı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, 2018).

Bilgi erişim: Bilgiye ulaşmak isteyen bireyin bu süreç içerisinde izlemiş olduğu eylemler bütünü.

Ana dili: İnsanın içinde doğup büyüdüğü, başlangıçta anneden daha sonra yakın çevresinden öğrendiği ilk dildir.

Dil: İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan, insanların düşündüklerini anlatmak için kullandıkları kelimeler veya işaretlerin her biri.

Okuma: Sözcüklerin duyu organları aracılığıyla algılanması, anlamlandırılması, kavranması ve yorumlanmasıdır.

Okuma Stratejisi: Okuma etkinliği sırasında metinlerden anlam çıkarmayı kolaylaştırmak amacıyla yapılan zihinsel faaliyetler.

Anlama: Okunan metindeki ana düşünceyi kavramak, onu değerlendirebilmek ve yorumlamaktır.

Özetleme: Okunan bir metnin ana düşüncesine bağlı kalmak şartıyla metinde gereksiz görülen ayrıntıların atılması, kısaltılarak ana düşüncenin ifade edilmesidir.

8

Özetleme Stratejisi: Okunan bir metinde belirlenen parametreler (başlık yazma, önemli ifadeyi seçme, önemsiz ifadeyi silme, anlatım kipini doğru kullanma, genellemei tutarlı yazma ve kısaltma) yardımıyla özetleme sırasında kullanılan tekniklerin her biri.

Özet: Metindeki ayrıntılar, önemsiz ifadeler atıldıktan sonra geriye kalan kısım.

Özetleme Kuralları: Büyük ölçekli önermlerin çıkarılmasında okunan ve dinlenen bir metne dayalı olarak küçük ölçekli önermeler için kullanılan ilkeler bütünü.

I.8. Kaynaklar

Araştırmanın konusu ile ilgili Türkçe ve İngilizce kaynaklara erişmek için literatür taraması yapılmıştır. Bunun için aşağıdaki kaynaklar kullanılmıştır.

Ankara Üniversitesi Çevrimiçi Kataloğu

Türk Kızılay Derneği Arşiv Kütüphaneleri Kataloğu

T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Kütüphaneleri Kataloğu Milli Kütüphane Çevrimiçi Kataloğu

A Glossary of Archival and Records Terminology

Online Dictionary of Library and Information Science (ODLIS) Britanica Online

Bilgi Dünyası

Dil Dergisi

Türk Dil Kurumu Sözlükleri Felsefe Sözlüğü

Türk Kütüphaneciliği YÖK Tez Veri Tabanı

9

II. BÖLÜM: DİL VE OKUDUĞUNU ANLAMA II. 1. Ana Dili

Ana dili, insanın içinde doğup büyüdüğü aileden ve yaşadığı toplumdan ilk öğrendiği dildir (Güncel Türkçe Sözlük, 2020). Ana dili başlangıç olarak anne ve aile çevresinden sonrasında ise içinde bulunulan çevre ve toplumdan öğrenilir. Bulunduğu yakın çevre ve toplumdan kazandığı bu bağlar bireyin bilinçaltına inerek ilerleyen yaşamında birey üzerinde etkili izler bırakır (Aksan, 1975, s. 430).

Ana dili, kültürel değerlerle bireyleri birbirine bağlayarak toplumu bilinçsiz bir yığın halinden çıkarıp, ulusal bir birlikteliğin sağlanmasına zemin hazırlar (Epçaçan, 2010, s. 3).

Ana dili, kişinin çaba harcamadan doğal yolla edindiği ve hakim olduğu dildir.

Tanımlardan da anlaşılabileceği gibi ana dili, bireyin doğumuyla başlayan, ailesinden özellikle annesinden ve yaşadığı çevrenin yardımıyla öğrendiği bir dildir.

Birey, ailesini, çevresini, toplumunu ve toplumsal kültürel değerleri ana diliyle öğrenmeye başlar, yaşadığı toplumun bilgi ve kültür seviyesi geliştikçe bireyin kazandığı bilgi ve kültür dolayısıyla dil becerisi de gelişir.

Ana dili öğretiminin anlama ve anlatma yeteneği olmak üzere iki ana rolü vardır.

Anlama yeteneği; dinleme ve okuma eylemi, anlatma yeteneği ise konuşma ve yazma eylemlerinden oluşmaktadır. Bu noktada ana dili öğretimiyle amaçlanan:

 Dinlenen ya da okunan bir metnin daha iyi anlaşılabilmesi,

 Anlaşılan metnin yazıyla ya da sözle daha iyi anlatabilme yeteneğinin bireylere doğup büyüdüğü aile ve yaşadığı çevre aracılığı ile kazandırılmasıdır (Sever, 1993, s. 2).

10 II. 2. Dil

Sosyal bir varlık olarak toplum içinde yaşayan insanın, çevresiyle ve diğer insanlarla etkileşimini sağlıklı ve dengeli bir şekilde sürdürebilmesi için iletişimde bulunması gerekmektedir. Birey bu iletişimini etkili ve verimli bir şekilde dil yolu ile sağlamaktadır.

Dil ile ilgili literatür incelendiğinde, dilin birbirinden farklı ama özünde aynı anlamlara gelebilecek tanımları tespit edilmiştir. Konuyla ilgili literatürden seçilen tanımlar aşağıda yer almaktadır:

Güncel Türkçe Sözlük’te: “insanların düşündüklerini, hissettiklerini ve duyduklarını anlatmak amacıyla kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan, zeban” diye tanımlanır (2020).

Felsefe Sözlüğü’ne bakıldığında ise dil tanımının geniş bir anlamda ifade edildiği görülmektedir:

1. İletişim aracı olarak kullanılan konuşma formlarında yer alan belirli ve standart anlamları olan sözcükler bütünü,

2. Sistematik olarak birbiriyle ilişki içinde olan sözcüklerin arasındaki uyum aracılığıyla oluşan ve bir anlama sahip olan birimlerin birlikteliğini meydana getiren sistem,

3. Duygu, düşünce ve seçimleri açıkça ifade etmeyi mümkün kılan farklı türden işaret sistemi olan dil, bireyin bilinç, duygu, arzu ve düşünceleri tutarlı bir anlam çerçevesi veya modeli içerisinde ifade etme yöntemi ya da tekniği (Cevizci, 1999, s. 234) olarak tanımlanmaktadır.

“Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir vasıta, kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli

11

bilinmeyen zamanlarda atılmış gizli bir anlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimai bir müessesedir” (Ergin, 1993, s. 3).

İnsanlar arasında iletişimi sağlayan dil, yaşayan canlı bir organizmadır.

Toplumsal birlikteliği, millet olma bilincini ve kültürel değerlerin oluşumunu ve paylaşılmasını sağlayan değerler arasında da dil gelmektedir. Ulusal ve öz bir dilden yoksun toplumlarda ulusal bilinç ve birliktelikten bahsedilemez.

Dilin, insan ve toplum hayatındaki önemini ve değerini Sever (1997, s. 5) şöyle özetlemiştir:

 Kişiler arası anlamaya ve anlatmaya imkan veren iletişim aracıdır.

 Düşüncenin yaratıcısı ve düşünme aracıdır.

 Bir ulusu oluşturan temel unsurdur. İnsanlar arasında duygu ve düşünce birliği oluşturarak aynı zamanda bir ulusal bilincin oluşturulmasına zemin hazırlar, oluşan bilinci sağlama alır.

 Ulusal anlamda insanlığın üretmiş olduğu kültürel birikimin aktarılmasında en önemli rolü oynar.

Dilin etkili kullanımı bireyin çevresi ile kurmuş olduğu iletişiminde anlaşılmasını sıkıntı yaşamadan topluma uyum sağlamasını kolaylaştırırken, karşılaşılacak sıkıntıların önüne geçer. Ayrıca bu özelliği dolayısıyla dil, toplumsal bir varlık olan insanın toplum tarafından kabulünde de önemli bir etkiye sahiptir. Konuşma dili aynı olan bireyler tarafından oluşturulan milli bilinç ve kültürel birlik, toplumsal olarak kültürel değerlerin gelişimine de katkı sağlamaktadır. Bu değerlerin gelecek kuşaklara aktarılmasında ve dil bilincinin toplumsal bir değer olarak yaratılmasında dilin vazgeçilmez bir değer olduğu, yaşayan canlı bir organizma olduğu ortaya çıkmaktadır.

12

Güneş (2007, s. 24) dili öğrenmenin ve insani gelişimin kalbi olarak görmekte olup şu başlıklar altında “dil” tanımını gerçekleştirmiştir:

Bireysel gelişimin en önemli aracı dildir. Bireysel gelişim ve dil gelişimi bireyin, toplumdan edindiği bilgi ve kültürel değerlerin seviyesine ve çeşitliliğine dayalı olarak değişim göstermektedir.

Bireyler arası iletişim aracı dildir. Duygu ve düşüncelerin diğer bireylere aktarılması, sözlü ve yazılı aktarımın anlatılması ve anlaşılması için kullanılır.

En iyi öğrenme aracı dildir. Dil aracılığıyla bireyin çevresini, toplumu hatta dünyayı kavramasını kolaylaştırır.

 Zihinsel becerilerin geliştirilmesinde etkin rol oynar. Düşünme aracı olan dil ile bireyler okuyan, anlayan, araştıran, sorgulayan, sorun çözen, değerlendiren özellikleri ile bireylerde zihinsel becerilerinin geliştirilmesini sağlar.

Sosyal gelişimin anahtarıdır. Dil, içinde yaşanılan toplumsal olayların ve değerlerin sonucunda toplum tarafından ortaya çıkan ortak unsurun bireye yansıtılmış halidir.

Bulut (2013, s. 3) anlama odaklı dil yeteneklerini alıcı yetenekler; anlatma odaklı dil yeteneklerini verici yetenekler olarak adlandırmaktadır. Dil doğrultusunda yapılan araştırmalarda, dinleme, konuşma, okuma ve yazma becerilerinden hangisinin diğerlerinden daha etkili olduğu üzerine araştırmalar yapılmıştır. Yapılan araştırmaların benzer özellikleri gösterdiği görülmektedir. Birey anlatma sürecinde duygu ve düşüncelerin bir bütün olarak aktarılmasıyla “verici” rolünde iken, anlama sürecinde ise gelen iletilerin “alıcısı” rolündedir.

Bireyin kendini ifade edebilmesi ve toplumsal bir değer olarak varlığını devam ettirebilmesinde etkin bir yere sahip olan dilin eğitimi ve öğretiminin de insanlığa aktarılması için birtakım anlama ve anlatma becerileri ortaya çıkmıştır. Ana dili

13

eğitiminin etkinlikleri bünyesinde yer alan bu becerileri konuşma, dinleme, yazma ve okuma olarak niteleyebiliriz. Bireyin sahip olduğu dile hakim olması, dili doğru kullanması öncelikle ana dili eğitimiyle ailede verilmeye okul çağına gelmesiyle birlikte eğitim öğretim hayatında verilmeye başlanır. Bir dilin eğitimini almış, onu öğrenmiş ve ona hakim olmak, dili doğru, yerinde ve güzel kullanmak sağlam bir dil bilincine ulaşmış olmaya bağlıdır. Bu temel beceriler içerisinde okuma eyleminin önemli bir yeri vardır. İnsanoğlu içindeki “merak” dürtüsüyle baş edebilmek, bilgi sahibi olmak, ülkesindeki ve dünyadaki gelişmeleri takip edebilmek için okuma ve okuduğunu anlama eylemini gerçekleştirmelidir.

II.3. Okuma

İnsanların temel iletişim kaynağı olan, duygu ve düşünceyi anlamlı bir şekilde ifade etme aracı olan dil, milletin ve ulusun inşasında önemli rol oynamaktadır. Dil eğitiminin ve öğretiminin temel misyonu, temel dil becerileri kazanmış bireyler yetiştirilmesi ve böylece dil aracılığıyla kendilerini ifade edebilmeleri, bilgi kaynaklarından yararlanarak edindikleri bilgiyi anlama, analiz-sentez etme, eleştirel düşünme, sorgulama, yorumlama yeteneklerine sahip olarak duygu, düşünce ve hayal dünyalarını zenginleştirmeleridir. Bu özelliklerin bireylere aktarılmasında ana dili eğitiminin önemli bir yeri vardır.

Toplumların ilerlemesi, çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşması elbette yetişmiş insan gücü ile gerçekleşecektir. Üstün yeteneklere sahip bireyler yetiştirebilen toplumlar çağdaş medeniyetler arasındaki yerlerini alırlar. Okuma, okuduğunu anlama, eleştirel düşünme, sorgulama, karşılaştırma, yorumlama vb. birçok özelliklere sahip bireyin yetişmesinin temelinde de bilgiye sahip olmak gerçeği vardır. Var olan bilgi ve birikimlerinin teknolojiye dönüştürülmesi nitelikli insan gücüne olan önemi ve bilgi edinme yollarının önemini ortaya koymuştur. Günümüzde bilgi edinme yollarından biri olan okuma basılı, yazılı metin ve belgeleri ayrıca görsel sunu yoluyla iletilen mesajı

14

anlama, yeni anlamlar çıkarma, bu anlamları yorumlama, analiz-sentez yapma, sorgulama, eleştirme alışkanlıklarının bireylere kazandırılmasında önemli bir değerdir.

Bireylere okuma becerisi ve alışkanlığı kazandırmak bilgi edinmede önemli bir değer olarak ortaya çıkmaktadır. Okuma ve okuduğunu anlamanın önemli unsurlarından birisi de bu alışkanlığın yaşam boyu devam ettirilmesinde öncülük etmesidir.

Anlama becerileri arasında yer alan okuma ile ilgili literatür incelendiğinde, okumanın birbirinden farklı ama özünde aynı anlamı içeren tanımlarının yer aldığı görülmüştür. İlgili tanmlar aşağıda yer almaktadır: Türkçe Sözlük’te:

1. Bir metnin içeriğinde yer alan harf ve işaretlerin zihinsel olarak çözümlenmesi ya da seslendirilmesi,

2. Metnin iletmek istediği mesajın öğrenilmesi,

3. Bir öğretmen eşliğinde veya yazılı metinler üzerinde belirli bir konuyu öğrenmek,

4. Metnin anlamının çözülmesi (2011, s. 1793) olarak tanımlanmaktadır.

Felsefe Sözlüğü’nde:

1. Bir metnin, ilk olarak içeriğini değerlendirerek iletilmek istenen mesajın gözden geçirilmesi ve incelenmesi,

2. Yazılı bir metnin ne anlama geldiğinin belirlenmesi amacıyla çözümlenmesi ve yorumlanması,

3. Bir eserin ya da eserler bütününün, araştırmacı veya düşünür tarafından incelenerek anlamlandırılması,

4. İsim anlamıyla yorum (Cevizci, 1999, s. 638) olarak tanımlanmaktadır.

Türkçe eğitim-öğretim müfredatında okuma eylemi; algılama, görme, anlama, seslendirme, zihinsel olarak yorumlama gibi ses, göz ve zihinsel işlevlerden oluşan karışık ve bütünleşik bir iş akışı olarak belirlenmektedir (Epçaçan, 2009, s. 207).

15

Özdemir okumayı; “basılı ya da yazılı işaretleri yorumlama ve anlamlandırma amacı ile zihnimizin ses organlarımız ve gözümüzle yaptığı ortaklaşa bir etkinlik” (1987, s. 127), Göğüş; “okuma, bir yazının harflerini, sözcüklerini, imlerini tanıyarak bunların anlamlandırılmasını kavramak” (1978, s. 60), Yalçın; “bireyler arası daha önceden karşılışılan sembollerin kullanılarak algılama süreci için bu durumun zihinsel olarak yorumlanması (2002, s. 47), Binbaşıoğlu; “basılı bir metindeki yazıdan düşünceyi anlamak veya okunan bir sayfadan anlam çıkarmak” (1993, s. 15), Sever; zihinsel süreçler ile ve psiko-motor yeteneklerin birlikte dahil olduğu yazılı metnin anlamlı bir ses bütünlüğüne dönüşmesi işlemi (1993, s. 12) olarak tanımlamaktadır.

Okuma, insanın dünyasını genişleten, farklı bakış açıları kazanmasını sağlayan, kişiliğini biçimlendiren ve böylece bireyi diğer bireylere bağlayan önemli bir faktördür.

Okuma becerisi, kişiyi bilgisizlik ve yanlı inançlardan da koruyarak gerçek anlamda özgür kılma eylemidir (Demirel, 2002, s. 78). Okuma, yazılı ve basılı metinleri duyu organları ile algılaması, bunları anlamlandırması ve yorumlaması sürecidir (Gürses, 1996, s. 101). Okuma sadece harflerin seslendirilmesiyle elde edilen bir sonuç değil;

okuma, harflerin bir anlama kavuşması, zihinsel yapılandırmayla insan beyninde yeni anlamlar oluşması, anlamın insan zihninde somutlaşması, seslerin bir anlam değeri olarak karşılığını bulmasıdır (Epçaçan, 2012, s. 1714). Okuma gözlerin ve ses organlarının (diş, dudak, diyafram, damak, gırtlak, ses telleri, burun, geniz, akciğer vb.) çeşitli hareketleri ile elde edilen uyum ve zihnin anlamı kavrama çabasından oluşan etkinliktir (Arıcı, 2010, s. 6).

Okumanın tanımlarına bakıldığında birbirinden farklı ifadelerin yer aldığı ancak bu tanımların ortak noktasının üç unsurda birleştiği görülmektedir. Bunlar bir metnin: 1.

Algılanması 2. Seslendirilmesi 3. Anlanması şeklinde sıralanabilir. Algılanması aşamasında metin içerisinde yer verilen basılmış ve yazılmış işaretler (harf, kelime, görsel unsur ve diğer işaretler) duyu organları ile algılanarak, zihinsel çıkarım yoluyla

16

tanımlanır. Seslendirilme aşaması metin üzerinde yer alan işaretlerin duyu organları ile algılanarak, zihinsel çıkarımla seslendirilmesidir. Anlanması aşaması ise seslendirilen işaretlerin birbiri ile ilişkilendirildiği, anlamlandırıldığı, geçmiş deneyimler ile bir bütünlük içerisinde birleştirildiği ve yeniden yorumlandığı süreçtir (Temizkan, 2007, s.

30).

Akyol’a (2005, s. 3) göre sözcüğün zihinsel olarak yapılandırılmadan okumanın gerçekleşmesi mümkün değildir. Bir cümlenin, paragrafın ya da bir metnin doğru bir şekilde anlaşılabilmesi için, içermiş olduğu sözcüklerin doğru ve eksiksiz bir biçimde tanınması gerekmektedir. Sürekli belleğe yerleşen sözcük ve cümleler okuma sürecindeki zihinsel yapılandırmayla anlamlı kılınmakta, bütünün anlaşılmasında okuyucunun geçmiş deneyimleri doğrultusunda ortaya çıkarmış olduğu ön bilgiler kullanılmaktadır. Okuma ve anlamanın gerçekleşebilmesi için süreç sonunda elde edilen anlam uzun süreli belleğe işlenir.

Anlama, araştırma, öğrenme, tartışma, yorumlama, sorgulama, analiz etme, eleştirel düşünme, değerlendirme vb. gibi zihinsel süreçlerden oluşan okuma etkinliğinin genel niteliklerini şu şekilde sıralayabiliriz:

 Okuma eylemi bir iletişim sürecinin kendisidir.

 Okuma eylemi bir algılama sürecinin kendisidir.

 Okuma eylemi bir öğrenme sürecinin kendisidir.

 Okuma eylemi zihinsel, duyumsal ve devinimsel boyuta sahip gelişim sürecinin kendisidir (Sever, 1993, s. 16).

Yukarıdaki tanımlardan anlaşılacağı üzere okumanın yalnızca okuma ve yazmayı bilmek olmadığı belirtilmekte ve içeriği daha net kavramak adına “işlevsel okuryazarlık” kavramının kullanılmaya başlandığı görülmektedir. İlk kez 1956 yılında UNESCO Uluslararası Okuma Araştırmaları Toplantısı’nda dile getirilen ilgili kavram

17

bireyin günlük yaşamındaki gereksinimlerini karşılayacak düzeyde yeterli bilgi ve yeteneklere sahip olmasına imkan veren okuryazarlık kavramını karşılamak adına kullanılmıştır (Devrimci, 1993, s. 6).

Arşiv çalışmalarındaki okuma eylemi ise bir yazı, belge, konu, söz veya filmin metin üzerinde yer alan basılı veya yazılı işaretler yoluyla algılanması, yazılı bir dili incelemek ve kavramak ve böylece zihinsel olarak içeriğini anlama, analiz etme, yorumlama, değerlendirme gibi değerlerle seslendirilmesidir.

Okumanın insan hayatında önemli bir yeri vardır. İnsanlar bilgiyi elde etmek için okul dönemi ve yaşamı boyunca birçok gazete, dergi, kitap vb. yazılı bilgi kaynaklarını okuyarak bilgi sahibi olmak, insanları ve evreni anlamak, ufkunu genişletmek, yeni bilgiler öğrenmek vb. özellikler edinirler.

II.4. Okuduğunu Anlama

Okumanın tam anlamıyla bireylere etki etmesinde öncelikli unsurun “anlama”

eyleminden geçtiğini, okumanın temel amacı olduğunu yukarıdaki tanımlara dayanarak söyleyebiliriz. Anlama ile ilgili literatür incelendiğinde, anlamanın birbirinden farklı ama özünde aynı anlamlara gelebilecek tanımlamaların yer aldığı görülmüştür. İlgili tanımlar şu şekilde sıralanabilir: Türkçe Sözlük’te:

1. Bir şeyin neye işaret ettiğini ve böylece ne demek olduğunu kavrama,

2. Yeni bilgileri geçmiş deneyimlerden kazanılan daha önceki bilgilerle harmanlayarak yeni bir bilgiyi ortaya çıkarma,

3. Sorarak öğrenme,

4. Doğru ve yerinde bir şekilde, bir şeyin ne demek olduğunu bulma,

5. Bir bireyin istek ve düşüncelerini, duygularını ne anlatmak istediğini hissedebilmek (2011, s. 128) olarak tanımlanmaktadır.

18

Felsefe Sözlüğü’nde ise anlama yetisi olarak anlama eylemi açıklanmakta ve şu ifadelerden oluşmaktadır:

1. Olayların özünü, olaylar arasındaki ilişkileri sezgi ya da yaşanmış deneyim yolu ile aracısız ve doğrudan bilme,

2. Zihinde canlandırılan tasarım ve kavram için algılanan şeye ait olamayan söz konusu olan anlama faaliyeti (Cevizci, 1999, s. 56) olarak tanımlanmaktadır.

Anlamak, okunanı kavramaktır. Kavramanın belirtisi ise belgedeki ana düşünceyi kavramak, ondaki bilgiyi doğruluk, geçerlilik yönlerinden değerlendirebilmek ve onu yorumlayabilmektir (Karatay, 2007, s. 13).

Anlama eylemi, ilgili metne ait anlamı/ana fikri bulma, veriler üzerinde düşünme ve çıkan verileri analiz etme sürecidir. Tanımlamaya göre; okuma, okuduğunu anlama, düşünme, kavrama, seçim yapma, inceleme, yorumlama, karara varma, değerlendirme ve analiz–sentez yapma gibi zihinsel faaliyetleri kapsamaktadır. Anlama sürecinde bütün bu zihinsel faaliyetler daha önceki bilgilerle birleştiği ve eldeki metnin okuyucunun geçmişteki bilgilerden edindiği deneyimler rehberliğinde incelendiği görülmektedir (Güneş, 2004, s. 60).

Anlamak, okuma kanalları aracılığıyla basılı, yazılı belgelerin/metinlerin ne demek istediğini alma (algılama); dinleme kanalları aracılığıyla da sesleri ve konuşmaları ayırt ederek kavramaya dayalı iki önemli alanından oluşmaktadır (Göçer, 2007, s. 18).

Anlamak, yazının/belgenin anlamını bulma, araştırma ve onlar üzerinde eleştirel düşünme, sonuç çıkarma ve değerlendirme sürecidir. Bu süreç; inceleme, seçim yapma, analiz yapma, yorumlama, karşılaştırma, eşleştirme gibi zihinsel faaliyetleri içine almaktadır. Genel olarak anlamak, okunan yazının/belgenin veya dinlenen konuşmanın içeriğinin ve vermek istediği mesajın algılanmasıdır (Calp, 2005, s. 66).

19

Anlama eylemi basılı ve yazılı işaretlerin içermiş olduğu anlamın birey

Anlama eylemi basılı ve yazılı işaretlerin içermiş olduğu anlamın birey

Benzer Belgeler