• Sonuç bulunamadı

2.10. Ġnanç Turizmi Kapsamında Aziz Pavlus’un Hayatı, Misyon Yolculukları ve

2.10.3. Aziz Pavlus’un Hıristiyan Ġnancındaki Önemi

Roma imparatorluğunun hakimiyeti altındaki Filistin’de doğmuĢ olan Ġsa, öğretilerini daha sonradan “12 Havari” olarak isimlendirilecek olan Yahudi halkın arasından seçtiği kiĢilerle birlikte Roma zulmünden inleyen, yolunu ĢaĢırmıĢ Yahudilere, kendi ifadesiyle “İsrail halkının kaybolmuş koyunlarına” (Mat. 15:24) yönelik olarak yaymaya baĢlamıĢtır. Yahya’nın yakalanması ile “zaman doldu tanrının

krallığı/egemenliği yakındır; tövbe edin ve Müjde’ye inanın” (Mar. 1:15) diyerek

davetine baĢlayan Ġsa, onca çabasına rağmen çok sınırlı sayıda insana ulaĢır.

Aziz Pavlus kendisini Ġsa gibi Ġsrail oğullarının kayıp koyunlarını arayan bir çoban olarak nitelemez. O, mektuplarında kendisini, çarmıha gerilerek ölen ve sonra tekrar dirilen Rab Ġsa Mesih’in mesajını vazetmek üzere seçilerek görevlendirilen kiĢi Ģeklinde tanımlar (Rom. 11;13).

Ġsa’nın yönü Yahudi halkına, tanrının kayıp koyunlarına iken; Aziz Pavlus’un yönü tüm insanlığa doğrudur. Ġsa’nın mesajı ne kadar ulusal ise Aziz Pavlus’un mesajı ise bir o kadar evrenseldir (Batuk, 2006, s.17-Aydın, 2007, s. 95). Seccombe (2000)’ye göre Ġsa, Ġsrail halkının peĢinden; Aziz Pavlus ise Gentilelerin peĢinden koĢar.

Böylece Aziz Pavlus’un Gantlilere yönelmesiyle istikameti değiĢmiĢ (Barnes, 2006, s. 23) ve bu değiĢiklik beraberinde mesajın kendisinde de farklılıklara sebep olmuĢtur (Batuk, 2006, s. 11). Aziz Pavlus’dan önce Hıristiyanlık, Yahudilerden çok küçük bir grup tarafından kabul edilen adeta ismi bile olmayan bir inanç olmasına

rağmen özellikle çarmıh sonrası Aziz Pavlus ile baĢlayan yeni süreçte ise çok sayıda insan bu yeni harekete katılmıĢtır (Batuk, 2006, s. 17).

Vermes (2001), Aziz Pavlus’u, Hıristiyanlık için çok önemli bir mihenk taĢı olarak görür. Zira o, bir avuç inananıyla sönüp gitmekte olan bir kıvılcımı kendi teolojisiyle ve bu teolojiyi yaydığı misyon seferleriyle beslemiĢ, böylelikle o kıvılcım döneminin dünya devi Roma’yı sarmıĢ ve günümüzde en çok mensuba sahip olan bir din haline getirmiĢtir.

Öğretinin yerel ve belli bir topluluğa özgü olmaktan çıkarak evrensel bir nitelik kazanması Ġsa ve Aziz Pavlus arasında misyon farklılıklarına sebep olmuĢtur. Bu konuda aralarında Scobie, Przybylski, Wenham, Noack ve Gündüz’ün de bulunduğu bazı yeni ahit araĢtırmaları, Ġsa ile Aziz Pavlus’un tutumlarındaki farklılıklara dikkat çekerler. Diğer taraftan Aziz Pavlus’un Ġsa’nın devamı olduğunu ileri sürürler ancak bu devamlılık mesajın içeriğinin ve yapısının korunduğu birebir bir devamlılık değildir. Zira mesajda muhatap kitle ile birlikte bir değiĢme olmuĢtur.

Bununla birlikte, Bultmann, Schoeps, Robinson ve Armstrong gibi hatırı sayılır yeni ahit araĢtırmacıları ise Aziz Pavlus’un teolojisinin Paganizmden, Yahudilikten ve Gnostisizmden etkilendiğini ileri sürerler. Diğer taraftan, Ġncillerin oluĢumundan önce Aziz Pavlus’un mektupları ve Hıristiyan öğretisi içerisinde oldukça büyük bir yer tutan fikirleri vardır. Bu nedenle, Ġncil yazarlarının onun bu mirasından etkilenerek Ġncilleri kaleme aldıklarını ifade edilmektedir (Doğan, 2008, s.71). Diğer taftan eğer Aziz Pavlus, Ġsa’nın öğretilerini yanlıĢ anladı ya da çarpıttıysa o zaman yeni ahdin büyük bir kısmı güvenilmez olup, reddedilmelidir (Barnes, 2006, s. 8). Zira Kümmel’e göre Matta Ġncili MS 70-90, Markos Ġncili MS 80-100, Luka Ġncili de MS 70-90 yılları arasında yazılmıĢ olmalıdır. Robinson da Yuhanna Ġncilinin MS 65-70 yılları arasında yazıldığını belirtmektedir. Ġncil yazarlarından Luka’nın onun öğrencisi olduğu zaten bilindiğine göre diğerlerinin de ondan etkilenmiĢ olması muhtemeldir (Noack, 1980, s.47-Barnes, 2006, s.121).

Her ne kadar Wrede (1907) ve Bacon (1921) gibi bazı araĢtırmacılar, Aziz Pavlus’un yaymıĢ olduğu dinin, Ġsa’nın tebliğ ettiği din ile örtüĢmediğini söylemiĢler ve Aziz Pavlus’u, Ġsa’nın mesajını bozan ve değiĢtiren kiĢi olarak suçlamıĢlarsa da bugünkü Hıristiyanlık ve kilise ona minnettar kalmakta ve kendisini adeta

yüceltmektedir. Zira Aziz Pavlus ve külliyatı, yeni ahdin belki en önemli kısmı olup kilisenin oluĢmasında tartıĢmasız bir rol oynamıĢtır (Caka, 2009, s. 40).

Bunun yanında Hıristiyan inancında Aziz Pavlus’un teoloji açısından da büyük önem taĢıdığı söylenebilir. Zira Ġsa’nın diriliĢi, son yemek ve ilk günah gibi bugünkü Hıristiyanlığın dogmaları ilk olarak onun yazılarında geçmiĢtir. Bu noktada, Aziz Pavlus’un ve Ġsa’nın Hıristiyan inancındaki konumları yeni ahit araĢtırmacıları tarafından devamlı olarak araĢtırılan konuların baĢında gelmektedir.

Sonuç olarak Aziz Pavlus’un faaliyetleri sayesinde Hıristiyanlık, bir imparatorluk dini haline gelmiĢ, yine onun teolojisi ve misyonerlik vizyonu sayesinde dünyanın dört bir tarafına yayılmıĢ ve en çok mensubu olan bir inanç sistemine dönüĢmüĢtür. Diğer taraftan Aziz Pavlus, Hıristiyan kutsal yazılarının ve teolojisinin oluĢmasına da katkı sağlamıĢtır. O, Hıristiyanlara hayat hikayesini, yazılarını ve misyonerlik vizyonunu miras bırakmıĢtır (Caka, 2009, s. 42).

Aziz Pierre ile birlikte erken Hıristiyan misyonerlerin en ünlüsü ve hatta en etkilisi olarak kabul edilen Aziz Pavlus’un doğum yeri ve aynı zamanda yaptığı tüm yolculuklarda uğradığı, ilk Hıristiyan topluluklarını oluĢturduğu yerleĢimlerin büyük bölümü Anadolu toprakları içerisindedir (Yıldırım, 2008, s.3).

Böylelikle Aziz Pavlus, Anadolu’nun HıristiyanlaĢmasında büyük bir pay sahibi olmuĢtur. (Demirer, 2003, s.60). Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde havarilere ve önemli dini Ģahsiyetlere ev sahipliği yapan Anadolu, bu dinin yayılmasında merkez üssü konumundadır. Bu nedenle bu topraklarda pek çok mekan, -Ġstanbul, Efes, Ġznik, Antakya ve Tarsus- bu dinin inananları tarafından kutsal sayılmaktadır.

Anadolu, Hıristiyanlığın kutsal sayılan yerleĢimlerinden, kilise ve anıtlardan birçoğuna ev sahipliği yaptığı gibi, Hıristiyanlık tarihi açısından büyük önemi olan olaylara da sahne olmuĢtur. Bu olayların ilk sırada yer alanlarından birisi kuĢkusuz Aziz Pavlus’un yaptığı seyahatlerdir. Hem baskı merkezleri olan Kudüs ve Roma’dan uzak hem de dinlerin birbirine hoĢgörüyle yaklaĢtıkları bir yer alan Anadolu, Aziz Pavlus’un yaptığı seyahatler sayesinde Kudüs’te yapılan baskılarla yok olma tehlikesi geçiren Hıristiyanlığın, ilk kilise toplulukları halinde ortaya çıktığı ve tüm dünyada yayıldığı bir köprü durumuna gelmiĢtir.

On iki havarilerden biri olan Aziz Petrus (Saint Pierre) yine bu dönemde, Orontes Antakyasında (Hatay) misyonerlik faaliyetlerine baĢlamıĢtır ve ilk vaazını verdiği mağara dünyanın ilk mağara kilisesi olarak kabul edilmektedir. Ayrıca Ġsa’ya inananlara Mesih’e bağlı anlamına gelen Hristos (Hıristiyan) ismi ilk kez Orontes Antakyası’nda kullanılmıĢtır (Gündüz, 2004, s.16).

Hıristiyanlığın Kudüs’ten Anadolu’ya buradan da Avrupa’nın içlerine yayılmasında en büyük pay kuĢkusuz Aziz Pavlus’dur. Günümüzün en modern ulaĢım araçlarıyla bile aylar sürecek olan yolları, karĢılaĢtığı birçok zorluğa rağmen takip etmekten vazgeçmemiĢ, Ġsa’nın öğretilerini gece gündüz demeden korkusuzca yaymıĢ, Roma’nın aĢırı tepkisine ve sonunda ölüme gidecek kaderini bilmesine rağmen yolunu terk etmemiĢtir (Yıldırım, 2008, s.3).

Aziz Pavlus, kendisini zamansız doğmuĢ bir çocuğa (1Ko. 15:7-8) benzetir. Bununla birlikte Longenecker (1976), Aziz Pavlus hakkında ikinci yüzyıldan kalma bir tanımı aktarır. Buna göre o, “kel kafalı ve çarpık bacaklı, bedeni formda olan, sık kirpikli, kanca gibi bir burna sahip, arkadaĢ canlısı, kısa boylu bir adamdır.

Barnes’in (2006) de ifade ettiği gibi, Aziz Pavlus fiziksel olarak pek de harika bir Ģekilde olmasa da, müjdeyi kendi zamanında bilinen dünyaya taĢımak için olağan üstü zorluklara katlanmıĢtır. Çektiği tüm yorgunluk, açlık, susuzluk, soğuk ve çıplaklıkla birlikte kırbaçlanmıĢ, dövülmüĢ, taĢlanmıĢ, üç deniz kazası atlatmıĢ, zor ve yorucu seyahatlere çıkmıĢ, haydutlarla mücadele etmiĢ Yahudiler, Yahudi olmayanlar ve sahte Hıristiyanlar tarafından tehdit edilmiĢtir (2Ko. 11: 24-27).

Aziz Pavlus, Suriye, Kıbrıs ve Yunanistan’a da yolculuklar yapmıĢsa da kuĢkusuz en çok vakit geçirdiği ve öğretilerini yaydığı, en güney ucundan en batısına kadar neredeyse tamamını dolaĢtığı yer Anadolu’dur. Ġki bininci doğum günü 2008’de olan bu azizin anısını yaĢatan kentler, yollar ve kiliseler Anadolu’nun birçok bölgesine yayılmıĢ durumdadır (Yıldırım, 2008, s.3).

Müjdeyi yaymak için gösterdiği cesaret ve çabalarla Hıristiyanlığa en çok hizmet edenlerden biri olan Aziz Pavlus’un yaĢadığı sanılan ev Tarsus’ta antik caddenin yaklaĢık 200 m. kuzeydoğusunda bulunmaktadır. Yapılan kazılar sonucuna Roma dönemine ait döĢeme kalıntıları bulunan iki odadan oluĢan evin temel duvarları sağlamlaĢtırılmıĢ çelik strüktür üzerine kurulan cam döĢeme ile koruma altına almıĢtır.

Evin avlusunda bir kuyu bulunmaktadır. 1850 tarihli bir fotoğrafın verdiği ipuçları doğrultusunda mevcut kuyu zemininde bulunan beton döĢeme kaldırılmıĢ ve tarihi kuyu ortaya çıkarılmıĢtır. Roma döneminden kalma bu kuyu, günümüzde turistlerin yoğun ilgisini çekmektedir. Halk arasında suyunun kutsal olduğuna inanılan kuyunun derinliği 30 m. olup günümüzde hiç eksilmeyen suyu ile inananlara mucizeler dağıtmaktadır. Kuyu, arkeoloji parkı olarak düzenlenen alanda Aziz Pavlus Evi ile birlikte ziyaretçilerin izlenimine sunulmuĢtur (Bingöl, 2007, s. 231).

Benzer Belgeler