• Sonuç bulunamadı

Ayvalık Olayları:

Belgede Milli Mücadele'de Edremit (sayfa 53-57)

4. BULGULAR VE YORUMLAR

4.2. Mondros Mütarekesi ve Đşgaller

4.2.3. Ayvalık Olayları:

4.2.3.1. Ayvalık’ın işgali ve Ayvalık Cephesinde Đlk Çatışma:

Yunan kuvvetleri işgalin ilk haftasında Đzmir ve çevresini kontrol altına almayı planlamışlardı. Ayrıca Đzmir’in işgalinin ülkede yapacağı etkinin sonucunu beklemeyi, daha sonraki işgallerini ona göre gerçekleştirmeyi düşünüyorlardı. Üstelik dar bir bölgede sıkışıp kaldıkları iddiasıyla kendilerine yeni bir işgal planı hazırlamışlardı. Plana göre birinci kolda Gediz ırmağı boyunca uzanan Menemen, Manisa Turgutlu, Salihli ve Alaşehir işgal

edilecekti. Üçüncü kol ise Torbalı’dan güneye inen koldu ve bu birlikler Aydın’ı işgal edecekti (Genelkurmay, 1963: 60–62).

16 ve 17 Mayıs’ta birer müfreze ile Urla ve Çeşme’yi işgal ettikten sonra işgal sahalarını yavaş yavaş genişletmeye başladılar. Bir müddet sonra planlarını uygulamaya sokan Yunan kuvvetlerinden bir kol, deniz yoluyla Ayvalık istikametine, diğer bir kol Đzmir’in güneyine, Üçüncü bir kol ise Đzmir’in doğusuna doğru işgal hareketlerini başlattılar. Bu suretle Đzmir’in etrafında Yunan işgali her yöne ilerliyor ve işgalin nereye kadar yayılacağını kimse bilmiyordu(Özalp, 1998: 14).

Yunan işgaline karşı ilk ciddi direnme hareketine Ayvalık’ta girişildi. Çünkü buradaki 172. Alay’ın komutanı Ali Bey (Çetinkaya) bölgede yaşayan yerli Rumların hazırlıklarından, Ayvalık’ın da Yunanlılar tarafından işgal edileceğini anlamıştı. Bu yüzden depolarda bulunan silah ve mühimmatların emin yerlere gönderilmesiyle gerekli tedbirleri almaya başlamıştı (Tansel, 1991: 264). Ayrıca durumun farkında olan Ali Bey, 24 Mayıs 1919 tarihinde 17. Kolordu Komutanı Albay Bekir Sami Bey’e verdiği raporunda;

“Mütarekeden beri Ayvalık’ta bir Yunan Kızılhaç heyeti ve limanda muhripler bulunduğunu, Đzmir’in işgal günlerinde bu heyetin kışkırtmaları ile Rumların bazı müslüman evlerine tecavüz ve eşyalarını yağma ettiklerini, vaziyete hakim olmanın bir zaruret halini alması sebebiyle komutanlıkça örfi idare hükümlerinin şiddetlendirildiğini, sükunetin tahsis edildiğini, alayın subay ve erlerinin morallerinin fevkalade olduğunu, mıntıkanın genişliğinden dolayı alayın takviyesine kesin ihtiyaç olduğunu” belirtmiş, “asker tahammül kudretinin üstünde vazife görmeye mecbur tutulmaktadır. Bu özelliği önemle arz ederim.” deniliyordu. (Genelkurmay, 1963: 95).

Fakat kolordu verdiği cevapta, alayın durumunu övmekle beraber:

“…Takviyeniz bu zaman için mümkün değildir. Bunun için mahalli tedbirlere başvurunuz. Bu hususta size yardım edebileceğini düşündüğüm Bergama ile işbirliği yapınız.” tavsiyesinde bulunuyordu. “Mahalli tedbirler” demekle

Kolordu Komutanı Vekili halktan milis kuvvetler teşkilini işaret etmekteydi (Genelkurmay, 1963: 95). Bunun üzerine Ali Bey terhis nedeniyle 24 subay, 150 er mevcutlu kuvvetini takviye etmek amacıyla civar halkı milli kuvvetler

teşkili için teşvik etmiş, böylece 300 kişilik bir milis kuvvet oluşturulmuştu (Aybars, 2006: 146)

26 Mayıs 1919 tarihinde Bir Yunan savaş gemisi Ayvalık’a gelerek demirlemiş, öğleden sonra bir Đngiliz muhbiri limana girmişti. Ardından Yunan birliklerini taşıyan bir vapur ile bir Yunan muhbiri de limana girdi. 27 Mayıs günü Đngiliz temsilcisi Yunanlıların Ayvalık’ı işgal edeceklerini, bu sebeple Ayvalık’ta bulunan Türk askerlerinin Bölgeyi terk etmeleri istenmiş, ancak Mülkiye memurlarının yerinde kalabileceğini Ayvalık Kaymakamlığına tebliğ etmiştir. Bunun Ayvalık Kaymakamı Osman Nuri Bey, “Babıâli’den emir almadıkça bu isteklerin yerine getirilmeyeceğini” belirtmiş, bu durumu acele gerekli makamlara duyurmuştur (Tansel, 1991: 266). Kaymakam Osman Nuri Bey Đngiliz temsilcileri gittikten sonra, Alay Komutanı Ali Bey’i arayarak, Yunanlıların Ayvalık’ı işgal etmek istediklerini ve kendisinin bu hususu, Đngiliz temsilcisi nezdinde protesto edeceğini bildirdikten sonra, alayın ne suretle hareket edeceğini sordu. Alay komutanı verdiği cevapta; vazifesinin yurdu müdafaa olduğunu ve bunu da yapacağını bildirmiştir (Genelkurmay, 1963: 96).

Yunanlılar 29 Mayıs sabahı Ayvalık’a asker çıkarmaya başladı. Bu kuvvetler, 1500 kişilik piyade, makineli tüfek ve topçu birliklerinden oluşuyordu. Bu birlikler yerli Rum çeteleriyle desteklenmişti. Đşgal sırasında 172. alayın mevcudu ise 24 subay, 150 er, 300 kadar milis, 1189 tüfek, 4 makineli tüfekten ibaretti. Milis kuvvetleri Edremit Eski Kaymakamı Köprülü Hamdi Bey komuta ediyordu (Özalp, 1998: 16).

Ali Bey çıkarma öncesi Altınova yolu üzerinde bulunan kışlaların olduğu yere çekilerek tertibat almıştı. Yunan işgal kuvvetlerine ateşle karşılık verildi. Bu ilk müdafaada 172. Alayın I. Tabur, I.Bölüğünden Üsteğmen Fahri Bey ilk şehit düşenler arasındaydı (Çetinkaya, 1993: 50).

4.2.3.2. Belediye Çeşmesi Protokolü:

Bütün çabalara rağmen Ayvalık’ın işgali engellenememişti. Yunan kuvvetleri 29 Mayıs’ta Ayvalık’ı işgal ettiler, ancak bir kilometreden de öteye ilerleyemediler. Ayvalık’ın hemen gerisindeki zeytinliklere mevzilenmiş olan Türk kuvvetlerinin karşısında durmak zorunda kalan Yunan işgalcileri, Türk kuvvetleri burada olduğu sürece rahat hareket edemeyeceklerini biliyorlardı (Đlgürel, 1999: 40).

Öte yandan Ayvalık’ın işgaliyle birlikte bu kazanın halkı ile Burhaniye, Gömeç ve Bergama halkı geniş ölçüde göç hareketlerine başlamışlardı. Bu durum, Đstanbul hükümetini harekete geçirmiş, Karesi Mutasarrıfının Ayvalık’a giderek Yunan işgal komutanıyla görüşmesi ve Ayvalık’ta Osmanlı haklarının teminini sağlamak için bir antlaşma yapması kararlaştırılmıştır. Bu karar gereğince Mutasarrıf Hilmi Bey, Ayvalık’a gitmişse de Yunan işgal komutanı anlaşmaya varmamıştır.

Diğer taraftan 172. Alay Komutanı’nın enerjik ve savaşçı bir karaktere sahip olduğunu bilen Ayvalık Rumları, bu alayın mutlaka bir karşı taarruz yapacağını tahmin ediyor, heyecan ve korku içinde bekliyorlardı. Bu korku yüzünden Ayvalık ahalisinden bir kısım Rumlar da Midilli’ye göç etmişlerdi. Dükkânların çoğu da kapalı durmaktaydı.

Bu durum Yunan işgal makamlarını da endişelendirmişti. Nitekim 4 Haziran 1919 günü Ayvalık’taki Đngiliz temsilcisi Binbaşı Atkinson, yanında bir Yunan subayı olduğu halde, bir muhriple Gömeç sahiline yanaşmış ve Mutasarrıfın istediği anlaşma hakkında görüşmek istediğini bildirmiş ve 5 Haziran gününe randevu almıştır. Fakat Mutasarrıf Balıkesir’e döndüğü için Nahiye Müdürü ve Alay Komutanı Ali Bey ile Ayvalık-Gömeç yolu üzerindeki Belediye çeşmesi yanında buluşmuşlar ve karşılıklı görüşmelerle bir protokol imzalanmıştır (Genelkurmay, 1963: 104). Bu protokolün özeti şuydu:

1. Ayvalık’ta Osmanlı memurları yine çalışacak ve asılmış olan Yunan bayrakları indirilecekti.

2. Yunan işgal kuvveti, Cunda adası gerisine ve Ayvalık dışına çekilecek asayişe Osmanlı Jandarması tarafından yardım edilecekti.

3. Şehir içine ve dışına silahlı kimse girip çıkmayacak.

4. Giriş- çıkış yapması gereken iş sahiplerine her iki taraf komutanlıkları birer belge verecek.

5. Kaza hududu her iki taraf subaylarınca tespit edilecektir (Çetinkaya, 1993: 66;Genelkurmay, 1963: 104; Özalp, 1998: 18).

Belediye Çeşmesi Protokolü, Mutasarrıf Hilmi Bey tarafından Đstanbul Hükümeti’ne arz edilmiş, fakat olumlu veya olumsuz bir cevap çıkmamıştı (Đlgürel, 1999: 44). Belediye Çeşmesi görüşmelerini yakından takip eden 14. Kolordu Kumandanı Mirliva Yusuf Đzzet Paşa, 7 Haziran’da Ayvalık Mıntıka Kumandanlığına gönderdiği telgrafta “…Đngiliz Mümessili ile beraber Yunan

Kumandanı ile görüşerek mıntıkanızdaki Yunan harekâtını tevkif en büyük teşekküre layıktır. Sonra bu müfrezenin ve emrinizdeki asker ve Kuvâ-yı Millîye kumandanlarının tarihin kaydedeceği bir muvaffakiyettir…” diyerek

172. Alayı övmektedir (Çetinkaya, 1993: 66).

Ayvalık’taki Yunan ve Rum şımarıklıkları yurtta büyük bir öfkenin doğmasına sebep olmuştur. Bu öfke daha sonra bütün vatan sathına yayılacak olan “Kuvâ-yı Millîye Ruhu”nun gelişmesine zemin hazırlamıştır. Nitekim “Kuvâ-yı Millîye” terimi ilk defa yaygın bir şekilde Ayvalık’ta kullanılmaya başlanmıştır (Đlgürel, 1999: 29).

Belgede Milli Mücadele'de Edremit (sayfa 53-57)