• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM

2.6. Güçlü Ekonomiye GeçiĢ Programı ve Sosyal Politika

3.1.2. Avrupa Krizi

Ülkelerin ve bölgelerin Küresel Kriz‟den etkilenme düzeyleri dikkate alındığında, en olumsuz ve uzun süreli etkilenmenin AB üyesi ülkelerde, özellikle Euro Bölgesi‟nde ortaya çıktığı anlaĢılmaktadır. Grafik 26‟da Türkiye ve Japonya ekonomilerinin 2009 yılında AB üyesi ülkelerden daha yüksek oranlı bir küçülme yaĢadıkları, ancak sonraki yıllarda daha hızlı toparlandıkları, AB‟nin ise ele alınan ülke ve gruplar arasında en alt seviyede seyrine devam ettiği görülmektedir. Bunun

-6,00 -4,00 -2,00 0,00 2,00 4,00 6,00 8,00 10,00 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 Ağır Borçlu Fakir Ülkeler Yüksek Gelirli Ülkeler

171

sebeplerinin tespiti için, AB üyesi ülkelerde krizin çıkıĢ Ģeklinin incelenmesi gerekmektedir.

Avrupa Merkez Bankası‟nın kriz öncesi yıllardaki para politikası, krizden en çok etkilenen Ġspanya, Portekiz, Ġtalya, Ġrlanda, Yunanistan gibi ülkelerdeki iktisadi duruma uygun olarak, sınırlayıcı nitelik taĢımamıĢtır. Bu ülkelerin bütçelerinin yükü, düĢük faizler nedeni ile azalmıĢtır. Sıkı olmayan para politikası ve vergi gelirlerinin sürekli olması, kamunun tüketim ve yatırımındaki artıĢa imkan tanımıĢ; buna bağlı olarak bu ülkelerde büyüme hızı artmıĢtır. Bunun sonucunda, emlak sektöründe spekülatif kaynaklı bir balon meydana gelmiĢtir. (Konrad, 2013: 57) AB‟de bu süreçte ortaya çıkan iktisadi görünüm, AB‟nin kendi yasal sınırlamaları ile çeliĢmektedir.

AB ülkeleri için bu noktada mali kural yaklaĢımı devreye girmektedir. Mali kurallar, “bütçe karar alma ve uygulama süreçlerini düzenleyen davranışsal veya

hukuki normlar” olarak tanımlanmaktadır. (Keskin ve Bayar, 2010: 46) Mali kural

yaklaĢımı, “makroekonomik istikrarı sağlamak, maliye politikasının kredibilitesini

artırmak ve bütçe açıklarının azaltılmasına yardımcı olmak, uzun vadede maliye politikasının sürdürülebilirliğini sağlamak, uygulanan kamu politikalarının güvenilirliğini artırmak, ekonomik dalgalanmaların etkisini azaltmak ya da dalgalanmaların daha da artmasını engellemek” gibi amaçlara yönelik olarak

uygulanmaktadır. (Keskin ve Bayar, 2010: 47) Bu yaklaĢıma göre, yasa çıkarmak sureti ile siyasi iktidarlar mali anlamda kendilerini sınırlandırmaktadırlar. Devlet harcama ve borçlanmaları bu esas çerçevesinde belli bir tutarı aĢmama kuralına bağlanmaktadır. 2000‟li yıllarda çok sayıda ülkede mali kural uygulaması, IMF‟nin teĢviki ile uygulanmaya baĢlanmıĢtır. Maastrich Kriterleri Avrupa Birliği‟nde bu uygulamanın baĢlamasını sağlamıĢ, enflasyonla mücadele konusunda uygulama baĢarılı sonuçlar vermiĢtir. Mali kural ve Maastrick Kriterleri Küresel Kriz ile birlikte Avrupa Birliği üyeleri tarafından yerine getirilememiĢ, bunun sonucunda iktisadi kriz daha yoğun Ģekilde hissedilmiĢtir. (Çağan, 2013: 80)

Bu yasal sınırlamaları getiren Maastrich AnlaĢması 1 Kasım 1993 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. Bu anlaĢma ile ortak bir Avrupa Ekonomik ve Parasal Birliği‟nin

172

oluĢturulmasına karar verilmiĢtir. Bu para birimini güvence altına almaya yönelik AB YakınlaĢtırma Kriterleri‟ne uyum koĢulu getirilmiĢtir. Bu koĢula göre bütçe istikrarını sağlamaya yönelik olarak üye devletlerin yıllık bütçe açığı, diğer bir ifadeyle net yeni borçlanma tutarı, GSYH‟nin %3‟ünü aĢmamalı ve toplam kamu borçlanma seviyesi GSYH‟nin %60‟ına ulaĢmamalıdır. (Heintzen, 2013: 88)

KKBG/GSYH oranına Maastrich AnlaĢması ile getirilmiĢ olan %3‟lük sınır, Yunanistan tarafından 8 kere, Portekiz ve Almanya tarafından 4‟er kere, Ġtalya tarafından 5 kere, Fransa tarafından 3 kere 2000-2007 yılları arasında aĢılmıĢtır. Üye ülkelerin mali disipline sahip olmamaları, bu konuda gerekli yapının oluĢturulamamıĢ olması, AB yönetiminin mali disiplini sağlama konusunda etkin davranamaması bu sorunların ortaya çıkmasının bazı nedenleri olarak belirtilmektedir. (Yücel, 2013: 203) Tablo 12‟de, belirtilen oranın aĢıldığı yıllar belirtilmiĢtir. 12 ülkede 2009-2012 yıllarında %3‟lük kriter yakalanamamıĢtır.

Tablo 12 – Euro Bölgesi Ülkeleri ve BirleĢik Krallık’ta KKBG/GSYH Oranı (1999-2012) (%) 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 EURO BÖLGESİ (18 ÜLKE) -2,7 -3,1 -2,9 -2,5 -1,3 -0,7 -2,1 -6,4 -6,2 -4,1 -3,7 LÜKSEMBURG 3,4 6,0 6,1 2,1 0,5 -1,1 0,0 1,4 3,7 3,2 -0,8 -0,9 -0,2 -0,8 ESTONYA -3,5 -0,2 -0,1 0,3 1,7 1,6 1,6 2,5 2,4 -2,9 -2,0 0,2 1,2 -0,3 FİNLANDİYA 1,7 6,9 5,1 4,2 2,6 2,5 2,9 4,2 5,3 4,4 -2,5 -2,5 -0,8 -1,9 ALMANYA -1,6 1,1 -3,1 -3,8 -4,2 -3,8 -3,3 -1,6 0,2 -0,1 -3,1 -4,1 -0,8 0,2 MALTA -7,7 -5,8 -6,4 -5,8 -9,2 -4,7 -2,9 -2,8 -2,3 -4,6 -3,7 -3,6 -2,8 -3,3 AVUSTURYA -2,3 -1,7 0,0 -0,7 -1,5 -4,4 -1,7 -1,5 -0,9 -0,9 -4,1 -4,5 -2,5 -2,5 İTALYA -1,9 -0,8 -3,1 -3,1 -3,6 -3,5 -4,4 -3,4 -1,6 -2,7 -5,5 -4,5 -3,8 -3 BELÇİKA -0,6 0,0 0,4 -0,1 -0,1 -0,1 -2,5 0,4 -0,1 -1,0 -5,6 -3,8 -3,7 -3,9 HOLLANDA 0,4 2,0 -0,2 -2,1 -3,1 -1,7 -0,3 0,5 0,2 0,5 -5,6 -5,1 -4,5 -4,1 G.K. RUM YÖN. -4,3 -2,3 -2,2 -4,4 -6,6 -4,1 -2,4 -1,2 3,5 0,9 -6,1 -5,3 -6,3 -6,3 SLOVENYA -3,0 -3,7 -4,0 -2,4 -2,7 -2,3 -1,5 -1,4 0,0 -1,9 -6,2 -5,9 -6,4 -4 FRANSA -1,8 -1,5 -1,5 -3,1 -4,1 -3,6 -2,9 -2,3 -2,7 -3,3 -7,5 -7,1 -5,3 -4,8 SLOVAKYA -7,4 -12,3 -6,5 -8,2 -2,8 -2,4 -2,8 -3,2 -1,8 -2,1 -8,0 -7,7 -5,1 -4,3 PORTEKİZ -2,7 -2,9 -4,8 -3,4 -3,7 -4,0 -6,5 -4,6 -3,1 -3,6 -10,2 -9,8 -4,4 -6,4 İSPANYA -1,2 -0,9 -0,5 -0,2 -0,3 -0,1 1,3 2,4 1,9 -4,5 -11,2 -9,7 -9,4 -10,6 BİRLEŞİK KRALLIK 0,9 3,6 0,5 -2,1 -3,4 -3,5 -3,4 -2,7 -2,8 -5,1 -11,5 -10,2 -7,8 -6,3 İRLANDA 2,7 4,7 0,9 -0,4 0,4 1,4 1,7 2,9 0,1 -7,4 -13,9 -30,8 -13,4 -7,6 YUNANİSTAN -3,7 -4,5 -4,8 -5,6 -7,5 -5,2 -5,7 -6,5 -9,8 -15,6 -10,7 -9,5 -10

Kaynak: (1) (BBC News Business, 2014) (2) (Eurostat, 2014)

Not: “Euro Bölgesi” satırı haricindeki veriler, 2009 yılı için küçükten büyüğe sıralanmıĢtır.

Kriterlere uyulmamıĢ olmakla birlikte, Çağan‟a göre Avrupa Krizi‟nin en önemli nedenlerinden biri, Maastrich AntlaĢması‟da belirtilen iktisadi yapılanma Ģeklidir. Farklı mali yapılara sahip olan ve daha öncesinde yüksek faiz oranları ile borçlanan ülkeler, tek para birimine sahip olduktan sonra daha düĢük faiz oranları ile

173

borç almaya baĢlamıĢlardır. Buna bağlı olarak Küresel Kriz‟den kolaylıkla etkilenmiĢlerdir. (Çağan, 2013: 81) Ortak para birimine geçiĢ sonrası düĢük faizli olarak borç almaları ve sonrasında ülkelerin kredi notları aĢağı düĢtüğü ve faizler yükseldiğinde borç alamamaları bu ülkelerin krize girmelerinin nedenidir. Euro ülkelerinin bütçe açıklarının fazla olması ve fazla borçlanmaları, bu ülkelerdeki iktisadi krizin hem sebebi, hem de sonucu olarak belirtilmektedir. (Çağan, 2013: 84)

Avrupa ülkelerinin iktisadi sistemlerinin Ģeffaf olmaması, bu durumun bir nedenidir; spekülasyonlar bunun sonucunda oluĢmuĢtur. Bir baĢka neden olarak emek piyasalarında esnekleĢmenin Avrupa ülkelerinde sınırlı olması, buna bağlı olarak sermayenin üretimi Asya ülkelerine kaydırması gösterilmektedir. Bu görüĢü savunanlara göre orta ve uzun vadede AB ülkelerinde teknoloji üretimi ile turizm ve finans gibi hizmetler sektörü iĢleri dıĢındaki alanlar azalacaktır. (OkumuĢ, 2010: 78- 79)

Dünyaya kıyasla Küresel Kriz‟i daha Ģiddetli hisseden AB üyesi ülkeler arasında iktisadi krizin en yoğun yaĢandığı ülkelerden biri Yunanistan‟dır. Bu ülkede borç krizi, siyasi kaynaklı bütçe ve mali disiplin yokluğu nedeni ile ortaya çıkmıĢtır. AB‟ye üyelik sonrasında Yunanistan, yukarıda belirtilmiĢ olan genel borçlanma hatasını yapmıĢ, kamu borçlarını azaltma yönünde hareket etmek yerine düĢük faizli borçlanma ile borç sarmalına girmiĢtir. Bu sorun oluĢurken Yunanistan‟da hükümet, kamu gelir ve giderleri konusunda herhangi bir önlem almamıĢtır. (Orhan, 2013: 162) Tablo 12‟de, Avrupa Krizi döneminde KKBG/GSYH oranının en yüksek olduğu ülkenin 2009 yılında %15,6 ile Yunanistan olduğu gözlenmektedir. IMF‟nin de katılımı ile Yunanistan‟ı borç krizinden kurtarmak amacıyla ardarda 110 milyar dolar ve 130 milyar euroluk kredileri kapsayan kurtarma paketleri uygulanmaya baĢlanmıĢtır. (Orhan, 2013: 166 ve 169)

IMF ile AB maliye bakanları, Avrupa Mali Anayasası‟ndaki sınırlamaların oldukça üzerinde ve ulusal borç sorumluluğu (her ülkenin kendi borcundan kendisinin sorumlu olması) ilkesine uymayarak 750 milyar euro tutarında bir kurtarma paketi oluĢturmuĢlardır. (Konrad, 2013: 57) Bununla birlikte; geleneksel IMF politikaları liberal arz yanlı politikalar olmasına karĢın, Küresel Kriz‟de ilk

174

olarak bütçe açıkları ve geniĢletici maliye politikaları uygulanmasını tavsiye etmiĢtir. Geleneksel harcamaların kısılması politikasına 2010 yılı sonrasında dönülmüĢtür. (Çağan, 2013: 77)

Yunanistan‟daki borç krizi, Euro Bölgesi Ülkeleri tarafından kendilerini etkileme tehlikesi nedeni ile tedirginlikle izlenmiĢ, ancak 2010‟da diğer ülkeleri de etkilemiĢtir. Bu ülkelerin her birinde kriz, farklı sorunlar nedeni ile ortaya çıkmıĢtır. Yunanistan‟da borç krizi olarak beliren kriz, Ġrlanda‟da bankacılık krizi, Portekiz‟de cari açığın büyük olması ve bankacılık sektöründeki sorunlar, Ġspanya‟da düĢük seviyedeki iç talep, Belçika‟da zayıf mali yapı, Ġtalya‟da mali disiplinin ortadan kalkması gibi nedenlerden kaynaklanmıĢtır. Krize bağlı olarak tüm Euro Bölgesi iktisadi yapısı kırılganlaĢmıĢtır. (Orhan, 2013: 167)

Krizin AB bütünleĢme sürecine etkisini değerlendiren Çağan‟a göre, siyasi birlik amacı ile Avrupa Birliği kurulurken, ABD‟de olduğu gibi federal bütünleĢme değil, iĢlevsel bütünleĢme tercih edilmiĢtir. Ġktisadi bütünleĢme, bu kavram çerçevesinde siyasi bütünleĢmeden öncelikli olarak ele alınmaktadır. Siyasi bütünleĢmenin, tam ekonomik bütünleĢmeyi takiben gerçekleĢeceği öngörülmüĢtür. Ancak AB‟nin ekonomik bütünleĢme hedefi, Küresel Kriz nedeni ile zorlanmaktadır. (Çağan, 2013: 85)

Benzer Belgeler