• Sonuç bulunamadı

KARŞILAŞTIRILMASI

1.2. Avrupa Borç Krizi

Avrupa’da bazı ülkelerin (Yunanistan, İrlanda, Portekiz, İtalya, İspanya) yüksek borçluluk seviyelerine ulaşmaları sonucunda “Avrupa Borç Krizi” olarak adlandırılan kriz ortaya çıkmıştır. İlerleyen süreçte kriz; sadece bu ülkelerle sınırlı kalmayıp Avrupa Birliği’ni ve tüm dünyayı etkilemiştir. Kriz her ülkede farklı bir temele sahip olsa da, krizi belirleyen ortak unsurun, kamu borçluluk seviyesinin yüksekliği olduğu söylenebilir.

1.2.1. Avrupa Borç Krizinin Nedenleri

Ortak para birimi Euro’ya geçiş ile birlikte borçlanma maliyetlerinin düşmesi ekonomik olarak zayıf ülkelerin aşırı borçlanmasına yol açmıştır. Ancak alınan bu borçlar; ekonominin rekabet gücünü arttıracak, büyümeyi sağlayacak üretken alanlar yerine, tüketim harcamalarının finansmanında kullanılmıştır (Tunçsiper ve Biçen, 2013: 487). Alınan borçların çevrilebilmesi için yeni borçlanmalar ve zamanla artan borçluluk seviyesi krizin temel sebebini oluşturmuştur. Borcun sür-dürülmesinin zorlaşması ekonomilerin yapısal sorunlarını açığa çıkarmıştır.

Parasal birlik sonrası ortaya çıkan düşük faizler, ülkelerin rekabet gücündeki farklılıklar, merkez ülkeler ile çevre ülkelerin dış ticaret, üretim, istihdam politika-larının birbirinden farklı olması krizin sebepleri arasındadır (Görenel, 2015:184).

Eser ve Ela (2015) Avrupa borç krizinin ana nedenlerini; ekonomi politikala-rının uyumsuzluğu, Maastricht kriterlerine uyulmaması, küresel krizin etkileri, kredi derecelendirme kuruluşlarının verdikleri notlar, makroekonomik dengesiz-liklerin gözardı edilmesi, riskin yanlış fiyatlanması ve sermayenin etkinsiz dağılı-mı, şeklinde sıralamışlardır.

AMB’nin PIIGS ülkelerine ait kamu borcu faiz oranı primlerini düşük tutma-sı bu ülkelerin aşırı harcama yapmatutma-sını kolaylaştırmıştır. Dolayıtutma-sıyla bu durum krizin temelinde, sistemik ve kurumsal yapıdaki eksikliklerin önemli bir payının olduğunu göstermektedir. Küresel ekonomik kriz sonucunda izlenen ekonomiyi canlandırma paketleri, kamu kesimi borçlarını artırarak krizin oluşumuna zemin hazırlamıştır. Finansal kuruluşlar açısından sorunlu ülkelerdeki kredibilite açığı, AB’de uluslarüstü denetimin zayıflığı, krizin diğer nedenleridir (Kılıç ve Bayar, 2012:58).

1.2.2. Avrupa Borç Krizine Karşı Alınan Tedbirler

Avrupa borç krizine ilişkin ortaya çıkan ortak görüşlerden bir tanesi Avrupa’da karar alma mekanizmalarının yavaş işlemesi sonucunda krize müdahalede geç ka-lındığıdır.

İlk etapta PIIGS ülkelerinin borç sorunlarının giderilmesi için bir taraftan AB ve IMF kaynaklı fonların desteği sağlanmış diğer taraftan kamu borcunu azaltmak için kemer sıkma programları (austerity programs) uygulamaya konulmuştur (Kı-lıç ve Bayar, 2012:62). Daha sonra krizle mücadelede farklı mekanizmalar oluştu-rulmuştur. Oluşturulan mekanizmaların temel amacı; mali sorunlarla karşı karşıya

78

kalan ülkelerin borçlanma maliyetlerinin düşürülmesidir. Borçlanma maliyetle-rinin kısa vadede düşürülebilmesinin temel yolu da; Euro Bölgesi’nin bir bütün halinde borçlanarak, mali sorunları olan üye ülkelere daha uygun koşullarda kredi temin edilmesidir (ABGS, 2011:10).

Krizle mücadelede oluşturulan mekanizmalardan birincisi Euro bölgesinin dışında kalan 10 AB ülkesinin ödemeler dengesinde sorun yaşamaları ve bunla bağlantılı olarak dış finansman güçlüğü çekmeleri durumunda devreye girmek üzere oluşturulan “Ödemeler Dengesi Fonu’dur”. Ayrıca, bir kereye mahsus ola-rak Yunanistan’ın kullanımı için 80 milyar Euro’su AB, 30 milyar Euro’su ise IMF tarafından finanse edilen bir borç havuzu “Kredi Havuzu Mekanizması” ve üye ülkelerin ekonomik yapılarının iyileştirilmesini, AB ülkeleri arasında yakınsama sağlanması yoluyla üyelerin rekabet gücünün artırılmasını amaçlayan “Euro Re-kabet Paktı” oluşturulmuştur (ABGS, 2011:10-19).

2010 yılında kurulan “Avrupa Finansal İstikrar Fonu’nun (EFSF)” amacı; borç sorunları yaşayan Euro bölgesindeki ülkelere geçici finansman desteği sağlayarak parasal birliğin mali istikrarını korumaktır. Fonun çalışma şekli Euro bölgesi ül-kelerinin ortak garantisi altında piyasaya sürülen tahviller vasıtasıyla üye ülkelere kredi temin etmektir. Bu çerçevede 440 milyar euroluk tahvilin piyasaya sürülme-si ile mali güçlük içindeki ülkelere (İrlanda 17.7 milyar Euro, Portekiz 26 milyar Euro) kredi sağlanmıştır (Ay ve Uçar, 2015:25).

Avrupa finansal istikrar mekanizması (EFSM); bütçe açığı, borç sorunu ya-şayan ülkelerin Euro için risk oluşturması nedeniyle, mali sorunlar yaya-şayan bü-tün üye devletlere finansal destek sağlamak amacıyla oluşturulmuştur. Ülkelerin kaynak kullanımı; AB organlarınca kabul edilen sıkı bir makroekonomik istikrar programının uygulanması şartına bağlanmıştır. Toplam büyüklüğü 60 milyar Euro olan ve sürekliliği olmayan bu mekanizma yerini 2013 yılında “Avrupa İstikrar Mekanizmasına” bırakmıştır (Bektaş ve Saraç, 2020:124).

EFSF ve EFSM’nin yerine sürekli nitelikte bir kurumsal yapıya sahip olacak şekilde oluşturulan “Avrupa İstikrar Mekanizması (ESM)”; Euro bölgesi ülkele-rinin yanında diğer üye ülkelerin de ekonomik sorunlarına çözüm arayacak tek kurumsal organizasyon olacak şekilde, devletlere mali yardımın sağlanması, mali yardımın koşul ve niteliği, mekanizmanın borç verme kapasitesi ve borçlanma araçlarının tür ve dağılımın değiştirilmesi gibi hususları üstlenmiştir (Odabaş ve Bahtiyar, 2011:107-108). ESM’nin üye ülkelere sağlayacağı mali yardımlar doğrudan kredi şeklinde olacak ve bu krediler; IMF ve talepte bulunan üye ülke

tarafından üzerinde mutabakata varılmış ekonomik uyum programlarının uygu-lanması gibi sıkı prensiplere bağlanmıştır (ABGS, 2010:16).

2013’de yürürlüğe giren “Mali Sıkılaştırma Anlaşması” ile bütçe ve borç den-gesi temel alınarak, Euro bölden-gesinde mali disiplinin sağlanması ve daha sıkı göze-timi amaçlanmıştır. Anlaşmada sağlam bütçe politikalarıyla aşırı açıkların ortaya çıkmasının önlenmesi için ve AB kurallarına dayalı mali çerçeveyi “İstikrar ve Büyüme Paktını” sağlamak için milli düzenlemelerin yapılması zorunlu tutulmuş-tur. Anlaşma kriz sonrasında Euro Bölgesi’ndeki ekonomik yönetişim düzenleme-lerinin derinlemesine gözden geçirilmesinin bir sonucudur (Güngör, 2017:267).

AMB’da bu süreçte “teminatlı bono alım programı”, “menkul kıymet piya-saları programı”, “uzun vadeli refinansman operasyonu ve hedefli uzun vadeli refinansman operasyonları” gibi standart dışı para politikaları ile krizle mücade-leye destek olmuştur (Kılcı, 2014:170-172). Kriz sürecinde atılan bu adımlar bir taraftan üye ülkelerin borç sorunlarının giderilmesine, krizin etkilerinin hafifletil-mesine yönelik iken, diğer taraftan kriz sonrası süreçte üye ülkelerin ve AB’nin rekabet gücünün arttırılması, AB içindeki iş birliğinin güçlendirilmesine katkı sağlamıştır.

1.2.3. Avrupa Borç Krizinin Sonuçları

Sürecin başlangıcında; ortak bir karara varmakta güçlük çekilmesi, krizin çö-zülmesine yönelik karar mekanizmalarının iyi işlememesi, iyi bir çözüm meka-nizmasının geliştirilememesi, yardımların parça parça yapılması gibi durumlar sonucunda, borç krizi diğer ülkelere sıçramıştır (Eser ve Ela, 2015:222). AB üyesi bazı ülkelerde kamu açıklarının ve borç stoklarının ciddi boyutlara ulaşması, bu ülkelerde kamu maliyesinin sürdürülebilirliğini zorlaştırmıştır. AB’deki ekono-mik toparlanmanın oldukça yavaş olması sonucunda, Euro Alanı’nın istikrarı ve geleceği tehdit altına girmiştir (ABGS, 2011:34).

Bu süreçte Euro; Dolar karşısında değer kaybına uğramış bu durum Ameri-ka’nın cari açığını olumsuz etkilemiş, Çin’e karşı yüksek dış ticaret açığı veren ve dış borçları artan Amerika üzerinde olumsuz baskılar yaratmıştır. 2011 yılından sonra Avrupa ve Amerikan bankalarının, krizin derinleşeceğine yönelik beklen-tilerinden dolayı açtıkları kredileri sıkılaştırmaları, gelişmekte olan ülkelerde de borç krizinin etkilerinin hissedilmesine yol açmıştır. Az gelişmiş ülkelere ise

80

büyümenin, ihracatın, ticaretin, özel sermaye yatırımlarının ve yardımların azal-ması anlamında olumsuz etkileri olmuştur (Ergin, 2013:49-53).

AB’den yapılan yatırımlarda gerek doğrudan yatırımlar gerekse de portföy ya-tırımları açısından azalmalar söz konusu olmuştur. AB’de ciddi bir kendini sorgu-lama, Birliğin zayıf taraflarının tespit edilmesi ve bu zayıflıkların ortadan kaldırıl-ması için çeşitli adımların atılkaldırıl-ması süreci başlamıştır.

2. İKİ KRİZİN MAKROEKONOMİK ETKİLERİNİN