• Sonuç bulunamadı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları

A. Uluslararası Sözleşmeler

II. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

6. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları

AİHS 2. maddesiyle yaşama hakkı korunmuştur. Bu bağlamda yaşam hakkının ne zaman başladığı değerlendirilmek gerekmiştir. Burada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin konuya ilişkin kararları irdelenecektir. Avrupa İnsan Hakları Komisyonu H-v. Norveç başvurusunda, 14 haftalık gebeliğin sosyal

nedenlerle sonlandırılmasını sözleşmeye aykırı bulmamıştır. Komisyon, sözleşmeye üye devletlerin gebeliğin sonlandırılmasına ilişkin mevzuatlarını serbestçe düzenlemeye yetkileri olduğunu belirtmiştir. Devletlerin yasal düzenlemelerine karşı ceninin yaşama hakkının sözleşme ile uyumlu olmadığı iddialarının kabul edilemeyeceğini belirtmiştir291. Avrupa İnsan Hakları

Mahkemesi, Paton v. UK kararında, ceninin yaşama hakkının annenin haklarından ayrı değerlendirilemeyeceğini, annenin tercihleri doğrultusunda sınırlandırılabileceğini belirtmiştir. Yine Bruggeman v. Scheuten FRG başvurusunda komisyon, sözleşmenin 8. maddesine aykırı bulmuş, bunun özel hayata müdahale oluşturacağını belirtmiştir292.

Avrupa İnsan Hakları Komisyonu, 2. maddesindeki yaşama hakkının korunmasının kapsamı bakımından açık bir değerlendirmeyi X v. United Kingdom kararında yapmıştır. Komisyon, sözleşmenin 2. maddesinde yer alan “herkes (everyone)” teriminin doğmamış çocuğu kapsamına almadığını belirtmiştir293. Gerekçede, yaşamın başlangıcı konusunda farklı görüşlerin olduğunu, yaşamın başlangıcı olarak kadının gebe kalmasının, döllenmiş yumurtanın ana rahmine yerleşmesi -nidation anının, ceninin yaşayabilir hale gelmesinin veya sağ doğmuş olmanın kabul edildiği kaydedilmiştir. Kürtaj sözleşmenin 2. maddesinin 2. fıkrasındaki istisnalardan değildir. Kürtajın annenin yaşamını ve sağlığını korumak için 2. (1) fıkranın 1. cümlesine uygun olduğunu, bu maddenin gebeliğin ilk aşamasına da uygulanabilir olduğu kabul

       291

H-v. Norway Application, No. 17004/90, Nakleden, Burcu Dönmez, 136.  292 Dönmez, 137.

293

AİHK, AİHS. m. 2’nin “herkesin hayat hakkının korunması(na) “ ilişkin önüne gelen bir kısım şikayette, hayat deyiminin cenini de kapsayıp kapsamadığına dolaylı olarak değinmiştir. Komisyon soruna açık ve kesin bir yanıt vermemiş olmakla beraber gerek bu maddede geçen “herkes”, “hayat” deyimlerini, gerekse Sözleşme’nin öteki maddelerinde bireye ilişkin olarak kullanılan terimleri yorumlayarak, söz konusu hükmün doğumdan sonraki yaşamı ifade eder göründüğü sonucuna varmaktadır. Komisyona göre 1. Fıkradaki “herkes” deyimi doğacak çocuğa uygulanabilir görünmemektedir; keza yaşama hakkının, gebeliğin başlangıcından itibaren cenin bakımından da güvence altına alındığı varsayılsa bile bu hak tıbbi neden ve gerekçelerle söz gelimi, ananın sağlığı için gebeliğe son vermeyi meşru kılan zımni sınırlamalara konu olabilir ( Kom. K., X., v. İngiltere, 13.5.1980, no. 8416 / 79, DR 19, 244 ve Bruggeman – Scheuter v. Almanya, 12.7.1977, no. 6959/75, DR 10, 100). Nakleden Gölcüklü, F.,/ Gözübüyük, A.Ş., Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması, Ankara 1994, 164.

edilecek olursa, bu aşamada kadının yaşamı ve sağlığını koruyan kürtajın zımnen sınırlandırılmak suretiyle cenine yaşama hakkı tanınmış olacağını ifade etmiştir294. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Open Door and Dublin Well Women v. İreland Kararında, İrlanda’nın kürtajı yasaklamasının AİHS 2. madde hükmüne uygun olup olmadığı sorunun tartışmasına girmemiş, kadının hakları ile cenin hakları arasında adil bir denge kurulması gerektiğini belirtmiştir295.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2004 tarihli Vo v. Fransa kararında hastaneye genel check-up yaptırmak üzere giden beş aylık hamile Bayan Vo, benzer isimli bir başka hastayla karıştırması sonucu doktor tarafından gebeliği sonlandırılır. Bunun üzerine gebeliği sonlandırılan kadın, doktor aleyhine kendisine yönelik taksirle yaralama, çocuğuna yönelik taksirle insan öldürme suçlarından şikayetçi olmuştur. Yargılamayı yapan Lyons Ceza Mahkemesi, doktor hakkında taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan beraat kararı verir. Kararın gerekçesi, Fransız Ceza Kanununa göre, 20-21 haftalık cenin henüz kişilik kazanmadığından insan öldürme suçu gerçekleşmez. İstinaf mahkemesi ise, taksirli hareket ile sağlıklı bir ceninin bilimsel gerçekler ve genel hayat tecrübeleriyle değerlendirildiğinde, ölümüne sebebiyet verilmesinin taksirle insan öldürme suçunu oluşturacağını kabul ederek, beraat kararını bozar. Fransız Temyiz Mahkemesi, 1999 tarihli kararıyla, ceninin henüz kişilik kazanmadığı, ceza kanunu kapsamında ceninin özel hükümlerle korunduğu gerekçesiyle İstinaf Mahkemesi kararını bozmuştur296.

Bayan Vo, Fransa aleyhine, taraf devletlerin AİHS 2. maddesi gereği, “insan hayatının korunması için önleyici ve cezalandırıcı düzenleme” konusunda pozitif yükümlülüğünün bulunduğunu ve bu yükümlülüğünün cenine karşı taksirle insan öldürme suçunu da kapsadığını belirterek AİHM’e başvurmuştur. Fransız hükümeti, sözleşmenin 2. maddesinin cenin yaşam hakkını korumadığını, kişi kavramına sadece doğmuş kişilerin girdiğini savunmuştur.

      

294 13.5.1980 tarih, 8416/79 sayılı X v. UK Komisyon Kararı; bkz. Doğru/ Nalbant, 33. 295

Bkz. Doğru/ Nalbant, 34.

296

8.7.2004 tarih, 53924/00 sayılı Vo v. Fransa kararının özet çevirisi için bkz. Doğru/Nalbant, 31 vd.

AİHM, Vo v. Fransa kararında, ceninin yaşama hakkının sözleşmenin 2. maddesinde değerlendirilip değerlendirilemeyeceği konusunda bir karar vermekten kaçınmıştır. İnsan hayatına karşı taksirle müdahalelere ilişkin yeterli bir yasal düzenleme bulunuyorsa, ayrıca cenine karşı taksirle işlenen fiile karşı cezai bir düzenleme zorunluluğunun bulunmadığını belirtmiştir. Yine AİHM’in, yerel hukukun tercih ve düzenlemelerine müdahale yetkisinin bulunmadığını, AİHM’nin görevinin ikincil derecede olduğunu belirterek, Fransa tarafından 2. maddenin ihlal edildiğine ilişkin başvuruyu reddetmiştir297.

AİHM’nin cenin- gebe kadın hakları dengesini sorgulatan bir diğer kararı da A, B, and C v. Ireland davasında verilmiştir. Davada AİHM, davacı üç kadının İrlanda’daki kürtaj kısıtlamalarının toplumsal damgalanma ve aşağılanmalarına yol açtığı; ayrıca sağlıklarının bozulmasına hatta C için hayati risk oluşturmasına neden olduğu iddialarıyla, yaşam hakkı ile özel yaşama ve aile yaşamına saygı haklarının ve işkence veya insanlık dışı ya da onur kırıcı davranış yasağının ihlali kapsamında yaptığı şikayetleri incelemiştir. Mahkeme, A ve B’nin özel hayata ve aile yaşamına saygı hakkı çerçevesindeki şikayetlerini; Avrupa Birliği’ne üye diğer devletlerde bu konudaki düzenlemelerin daha ileri olduğu, ancak insan yaşamının ne zaman başladığına dair yasal ve bilimsel bir fikir bulunmadığından bu konunun devletlerin takdirine bırakıldığı ve dolayısıyla olayda İrlanda’nın ceninin ve gebe kadının haklarının dengelenmesi konusunda takdirinin bulunduğu gerekçeleriyle reddetmiştir. AİHM, C’nin durumunu ise, kendisinin gebelikle eşzamanlı olarak az görülen bir kansere yakalanmış olması nedeniyle ayrı incelemiş; İrlanda Anayasası’na göre ciddi sağlık sorunları nedeniyle kürtajın İrlanda’da gerçekleştirilmesinin yasal olarak mümkün bulunduğu, ancak davalı devlet yasalarında hangi durumların ciddi sağlık kategorisi altında değerlendirilebileceği hususunun muğlak olduğu, buna karar verecek yegane otoritenin gebe kadının hekimi ile sınırlı tutulduğu, onun ise bu kapsamdaki değerlendirmesinin Anayasa’ya aykırı bulunması halinde ciddi bir cezalandırılma riski altında bulunduğu, dolayısıyla İrlanda’da yasal yollardan kürtajın gerekliliğinin kanıtlanabilmesinin çok uzun ve karışık prosedürler gerektirdiği nazara alındığında C’nin durumundaki biri için bu olanağın hayata

      

geçirilmesinin mümkün olmadığı kanısına dayanarak, İrlanda’nın anayasal bir hak olarak İrlanda sınırları içinde yasal kürtaj hakkını sağlamakta başarısız olduğu ve dolayısıyla C’nin özel hayatına ve aile yaşamına saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir298.

AİHM benzer bir kararı, Tysiac v. Poland davasında vermiştir. İleri derecede miyop olan ve üç çocuğunu yalnız büyüten Bayan Tysiac, yeniden hamile kalması üzerine danıştığı doktorunun sağlık nedenleriyle kürtajına gerek bulunmadığı, gebeliğin sağlık durumunu kötüleştirmeyeceği yönünde karar vermesinin ardından doğumdan sonra sağlık durumunun ciddi derecede kötüleşmesi ve ciddi görme kaybına uğraması üzerine doktrundan şikayetçi olmuş, ancak doktor hakkındaki yasal girişimleri sonuç vermemiştir. Bunun üzerine Bayan Tysiac’ın işkence veya insanlık dışı ya da onur kırıcı davranış veya cezanın yasaklanması hakkının, özel yaşama ve aile yaşamına saygı hakkının, etkili hukuk yollarının mevcudiyeti hakkının ve ayrımcılık yasağının ihlali gerekçeleriyle şikayetçi olmuştur. Mahkeme kararında, Polonya devletinin tıbbi nedenlerden kaynaklanan kürtajı yasal kabul ettiğini belirttikten sonra; davacıya tanınan bu hakka rağmen Polonya yasalarının bu ve benzer durumlarda yasal bir kürtajın koşullarının oluşup oluşmadığını belirleyebilecek etkili mekanizmaları içermediği; Bayan Tysiac’ın sonradan başvurduğu hukuki yolların da onun bedensel bütünlüğünü korumaya yeterli olmadığı gerekçeleriyle Polonya Devleti’nin özel yaşama ve aile yaşamına saygı hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir299.

Türkiye’nin de katıldığı Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi’nin kabul ettiği 2008 tarih ve 1607 sayılı kararda; güvenilir ve ucuz kürtaja ulaşım olanaklarına getiren sınırlamalardan kaygı duyulduğunu, kadınların güvenli biçimde tıbbi yolla gebeliğini sonlandırabilmesine ilişkin tıbbi hizmetlerin erişilebilirliğine sınırlama getirilmemesini belirtmiştir. Kararda ayrıca bütün

      

298 Case of A., B. and C. v. Ireland, ECHR, 16 December 2012, Application no 25579/05,

nakleden Albayrak, G/Özdemir, D., Fetüs v. Kadın Hakları İnsan Hakları ve Karşılaştırmalı Hukuk Açısından Kürtaj Sorunu Güncel Hukuk, Temmuz 2012, 46.

299

Case of Tysiac v. Poland, ECHR, 20 March 2007, Application no 5410/03, nakleden Albayrak/Özdemir, 46.

insanları ve özellikle kadınların kendi vücutları üzerinde denetim hak ve özürlüğüne saygı gösterilmesini, kürtajın suç olmaktan çıkarılmasını öngörmüştür300.

Benzer Belgeler