• Sonuç bulunamadı

2.1. ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ ÖĞRETİMİ

2.1.3. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Dersinin Önemi

Modern çağda yerini alan her devlet, kendi var oluş felsefesine uygun ve ideolojisini anlamlandıran modern bir tarih eğitimini hayata geçirmeyi öncelikli işlerden görmüştür. Milletinin tarihî rolüne özgün bir yer ayıran ve güven duygusu aşılayan, millî gereksinmelere uygun birey yetiştirmeyi hedefleyen, millî değerlere karşı sevgi ve bağlılığı güçlendiren, millî zenginliğe karşı memnuniyet hissi ve takdir

duygusu geliştiren ve ortaya konulan ilke ve yapılan inkılâplara sahip çıkılmasını anlamlandıran millî bir tarih eğitimi tüm çağdaş ülkelerin tarihte ve günümüzde temel önceliklerindendir (Metin, 2006, s.46).

Siyasî rejimler yeni bir devlet ve toplum yaratma iddiasıyla ortaya çıkıyor ise her şeyden önce kendine özgü sembollerini oluşturmalıdır. Sembol, ideolojide bir kuvvettir ve kitleler sembolleri takip ederler. Bunun ardından da ideolojiler propaganda vasıtalarıyla -eğitimin en önemli propaganda aracı olduğu unutulmamalıdır- toplum içerisinde yer edinmeye ve o toplumu dönüştürmeye çalışırlar. Toplumsal yapının böylelikle vücut bulması bizzat rejimin kökleşmesini ve eğitim faaliyetleriyle gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlayacaktır (Erdaş, 2006, s.10). Her devrim, kendi amacını gerçekleştirebilecek ideolojisini, yöntemlerini, kurumlarını, ilkelerini ve buna yönelik yeni bir eğitim düzenini oluşturur. Bu da, gerçekleştirilen devrimin amacına uygun yeni bir görüş, anlayış, davranış, yaşam görüşü ve biçimi demektir (Aybars, 1992, s.203).

Entellektüel gündemleri işgal eden postmodernizm, küreselleşme, çok kültürlülük, millî devletlerin geleceği gibi tartışma alanlarının sınır tanımazlığının karşısına yerleştirdiğimiz kendimize ait olan ama kendimize ait olmayan değer ve söylemlerce sürekli aşındırılan “Türk İnkılâbı” ve “Atatürkçülük” söylemi ne tepkici bir ideoloji ne de iptal edilmiş bir modernleşme projesidir. Hayattan, ihtiyaçlardan, şartlardan ve imkânlardan terkip edilen; içeriğinde milliyetçi ve Batılılaşmacı bir öz taşıyan; bilim, ahlâk ve ideoloji nosyonları ile millî ve çağdaş kültürel değerler manzumesinin hep birlikte yapı taşlarını oluşturduğu Türk İnkılâbı ve Atatürkçülük, ilke ve hedefler bağlamında, çağın söylemlerini layıkıyla değerlendirebilmek için hesaba katılmak zorundadır (Metin, 2006, s.46). Atatürkçü kişilik kuşkusuz eğitimle kazandırılacaktır. Bunu sağlamak için eğitim kurumlarının Atatürkçü kişilikler yetiştirecek şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Devlet, bireylere meslekî kişiliğin yanında kendi vatandaş kimliğini de kazandırmak zorundadır. Devlet, bireyin doğal kişiliği üzerine kendi vatandaş kimliğini katmazsa toplumu tehlikeye sokmuş olur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaş kimliğini

devletin örgün ve yaygın eğitim kurumları aracılığı ile bireylere öğretmek, aşılamak, yerleştirmek zorundadır (Aksoy, 2003, s.21).

Cumhuriyetin ilk yıllarında benimsenen ve “Misak-ı Maarif” olarak tanımlanan eğitim anlayışı, cumhuriyetçi, milliyetçi ve laik vatandaşlar yetiştirmeyi hedeflemiş; inkılâpların yayılması ve içselleştirilmesi için bir propaganda aracı olarak kullanılmıştır (Erdaş, 2006, s.10). Cumhuriyetin ilk yıllarında siyasî, tarihî, sosyal ve kültürel problemlerin yönlendirmesiyle Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş süreci içerisinde zorunlulukların doğal bir sonucu olarak tarihin siyasal açıdan ele alınması sonucu ortaya çıkmıştır. Bu yönüyle tarih öğretimi, Avrupa merkezli ulusal bir yaklaşımla aynı doğrultuda kurgulanmış ve bunun için eğitime yönelen tarih, rejimin siyasal niteliği, tarih öğretimi ve eğitim üçgeni çerçevesinde İnkılâp Tarihi dersleri adı altında şekillenmiştir. Tarih bilincinin sistemli bir şekilde uygulanan politikalara destek olarak kullanılması, eğitim sistemi içerisinde bir dayanak oluşturması, Cumhuriyet dönemi Türk Tarih Tezi ile gerçekleştirilmiştir. Bizzat Atatürk tarafından planlanarak uygulamaya konulan Türk Tarih Tezi, Türk eğitim sisteminde anılan derslerin amacını, niteliğini ve içeriğini etkilemiştir (Yılmaz, 2006, s.3).

İnkılâp Tarihi derslerini ortaya koyanlar; bu derste öncelikle yeni kurulmuş olan ulus-devletin benimsetilmesini amaç edinmişlerdir. Türk İnkılâbı'nın üniversite düzeyinde veriliş sebebi, o aşamada İnkılâp karşıtı güçlere karşı uyanık olunması endişesiyle açıklanabilir (Hatipoğlu, 2004, s.22). Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu çok yönlü olarak incelenmesi gereken bir konudur. O sadece bir bağımsızlık mücadelesi ya da hükümet biçiminin değiştirilmesi ile ilgili olmayıp, aynı zamanda anayasal bir hareket, ondan da öte yeni bir millî kimlik oluşturma faaliyetidir (Akbulut, 2005, s.19).

Konuşmalarından birinde büyük kurtarıcı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk “Başımıza neler örülmek istenildiği ve nasıl mukavemet ettiğimiz ve doğrusu milletin arzu ve emellerine uyacak ve onun yardımıyla nasıl çalıştığımız görülmeli ve gelecek kuşaklar için ibret ve uyanıklığı gerektirmektedir. Zaten zamanla her şey unutulur. Fakat biz her şeyi gençliğe

bırakacağız. O gençlik ki hiçbir şeyi unutmayacaktır, geleceğin ışık saçan çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir.” demiştir. Bu sözlerden de anlaşılacağı gibi Atatürk İlke ve İnkılâplarının bekçisi gençlerdir. Bu çerçeve içinde gençlere günümüzün ve geleceğin sorunlarına Atatürkçü bir yaklaşımla çözüm getirebilecek tutum, davranış ve yetenekler kazandırabilmek gerekmektedir (Öke, 1985, s.13).

Dinamik öğrenme süreçlerine sahip eğitimin problemlerinden ve arayışlarından ayrı tutulamayan bu ders, genel tarih öğretiminin amaç ve hedeflerine sahip olmakla birlikte kronolojiye müdahale, tarihî dönemin sınırları, kaynakların yorumu, öğrenme hedeflerinin önceliği ve ideolojik beklentilerin çokluğu gibi noktalarda kendine özgü niteliklere sahiptir (Metin, 2006, s.46). Kemalizm ya da Atatürkçülük kavramının gerçek manada anlaşılabilmesi için verilen çabalar içinde Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi dersinin özel bir yeri vardır. Bu durum derse siyasî müdahaleyi de açık hâle getirmektedir (Aksoy, 2003, s.63). Türk tarihinde oldukça net bir kırılma noktasından başlayan İnkılâp tarihi, Türkiye'deki birçok köklü sosyo-kültürel, ekonomik ve siyasal farklılaşmanın merkezidir ve bu yönüyle bağlantılı olarak da birçok sıcak tartışma için tarihsel bir zemin teşkil etmektedir (Safran, 2006, s.104).

Bu dersin müfredata dahil edildiği dönemden beri Türkiye’de darboğazlardan geçildikçe, siyasal dalgalanmalar oldukça, gençliğin Atatürk ilkelerinden ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerinden uzaklaşmakta olduğu gündeme getirilmiştir. Bu darboğazların neden gerçekleştiği üzerinde durulmuş ve çözüm önerilerinden biri olarak İnkılâp Tarihi derslerinin daha güzel bir şekilde ele alınması, inkılâp fikrinin daha iyi özümsenmesi, bu dersi iyi kavramış bir gençlik yetiştirilmesi için planlar yapılmıştır (Akgün, 2004, s.15).

Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihî varlığını anlamlandıran geçmiş deneyimine baktığımızda niçin yapıldığı açık olan Millî Mücadele gerçeği; çağdaş uygarlığın gereği olarak hayata geçirilen inkılâplar ve millî kimliğimizin ve çağdaşlaşmamızın ideolojik üslubu olan Atatürkçü düşünce sistemi güvenli bir geleceğimizin niçin, nasıl ve neden olmasının ana temalarını biçimlendirmeye devam etmektedir (Metin, 2006, s.46). Her düşünce sisteminin, olaylara bakış açısı

ve değerlendirmesi farklıdır. Düşünce sistemlerini iyi anlayabilmek için aralarındaki farkı veya ortak özellikleri kavramak çok önemlidir. Atatürkçü düşünce sistemini anlamak ve anlatmak için, diğer düşünce sistemlerinin farkını ortaya koymak gerekir. Ancak bu yolla Atatürkçü düşünce sisteminin ne olduğu anlaşılacaktır. Bunun kavranmasında Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi dersi önemli bir rol üstlenmektedir (Aksoy, 2003, s.77).

Toplumun her kesiminden, her sosyal tabaka veya sınıftan insanlar, inkılâp tarihi ile hayatlarının belli dönemlerinde yüzleşmektedirler. Bireylerin sosyal, meslekî ve ideolojik farklılıkları ile inkılâp tarihine yükledikleri misyonun niteliğine göre alanı algılamaları değişmektedir. Atatürk inkılâbına yönelik tutumlarının niteliği, insanların bu derse ilişkin beklentilerini de değiştirmektedir (Aksoy, 2003, s.76). Yükseköğretim gören tüm öğrencilerin almak zorunda olduğu Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi dersi akademik açıdan bakıldığında bilimin üstünlüğünün temel alındığı üniversitelerde bir misyon dersi olarak görülmektedir. Bu ders ile rejimin temel ilkeleri öğrencilere aktarılmaya çalışılarak devletin bekası için gerekli düşünce yapısı imar edilmeye çalışılmaktadır. Bilimsel özgürlüğün temel alındığı öğretim kurumlarında rejimi koruma misyonu olan derslerin varlığı Türkiye Cumhuriyeti’ne özgü bir durum değildir (Akgün, 2004, s.23). Bilim bir bakıma tarafsız olmakla birlikte, millî tarihin tarafsız olması mümkün değildir. Bu durum, Türkiye Cumhuriyeti için böyle olduğu gibi, diğer bütün ülkeler için de böyledir. Çünkü ülkeler millî tarihleri vasıtasıyla ulusal çıkarlarını ve ulusal egemenliklerini savunurlar (Kurat, 1985, s.59). Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi dersi ile bu misyon yerine getirilirken aklın, pozitif düşüncenin ve bilimin genel çizgisinden de ayrılmamak gerekmektedir. Buradan hareketle unutulmaması gereken bir başka gerçek de Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi’nin, bir misyon dersi olduğu kadar, Türk toplumunun çağdaşlaşma sürecinin de tarihi olduğudur (Ertan, 2004, s.177).

Kendine has niteliklere sahip olan bu ders, kendisinden beklenilenler düşünüldüğünde bir “inanç alanı” durumuna gelmekte, dayandığı tarihsel kesitin bugüne yakınlığı ve etkililiği göz önünde tutulduğunda bir “entelektüel tartışma zemini” şekline bürünmekte ve Türk Tarihi'nin bir uzantısı olarak ele alındığında da,

bir “akademik araştırma alanı” niteliği kazanmaktadır. Bu yönüyle İnkılâp Tarihi, eğitim bilimiyle, tarihle ve siyasetle ilişkili olup bunlardan herhangi birinin tekelinde olmaktan çıkmaktadır (Safran, 2004, s112).

Bu ders Türkiye’de çağdaşlaşmanın ve demokrasinin gelişmesinin dersidir (Pamuk, 2004, s.55). Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği’ne en kısa sürede katılma yolundaki çabaları, çıkarılan uyum yasaları ve bu doğrultudaki yapılanmalar Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi dersini ülkenin geleceği bakımından daha stratejik bir ders haline getirmiş bulunmaktadır (Kılınçkaya, 2005, s.59).

2.1.4. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Dersinin Öğretiminde Karşılaşılan