• Sonuç bulunamadı

II. KÜLTLER VE HALK HEKĠMLĠĞĠ

II.5. Atalar Kültü ve Yatırlar

Türklerin tarihleri boyunca ecdatlarına saygı gösterdikleri bilinen bir gerçektir. Bu saygı ataları öldükten sonrada da azalmadan devam etmiĢtir. Bugün Türk dünyasının her yerinde kutsal kiĢilere ait olduğuna inanılan türbeler bulunmaktadır. Ata kültüyle yakından ilgili olan bu türbelerde halk Ģifa aramaya devam etmektedir.

Türk ata kültünde ölen ecdat, bu dünyadaki yakınlarına hem iyilik hem de kötülük getirebilir. Bu inanıĢ atalar kültünün temelini oluĢturmaktadır. Atalar kültünde ölen her atanın ruhu ve dolayısıyla da mezarı kült konusu olmamakla birlikte yalnızca yaĢarken de kutlu sayılan kiĢiler buna eriĢmektedirler.

Halk anlatılarında atalar kültü izlerine sıkça rastlamaktayız. Konunun daha iyi anlaĢılmasını sağlamak için burada bir örnek vermek istiyoruz. Pertev Naili Boratav‟ın hazırladığı Zaman Zamanİçinde adlı çalıĢmada yer alan “Bacı Bacı Can Bacı” masalında sürekli üvey anne Ģiddetine maruz kalan iki kardeĢ, annelerinin mezarına giderek onunla konuĢurlar ve yardım alırlar:

“Bir gün üvey ana çocuklarından kurtulmak için bir çare düşünmüş: Adamlarına bir fırın yaktırmış; iyice kızınca çocukları atacaklar… Oğlan bunu öğrenmiş, hemen gidip bacısına haber vermiş. İki kardeş doğru annelerinin mezarına gitmişler, başlarına gelecek olanları anlatıp ağlamaya başlamışlar. O zaman mezarda bir ses onlara:

„Bir fırça, bir tarak, bir de sabun alın kaçın… Sizi yakalamaya peşinizden gelenler olursa, önce tarağı atın; sonra fırçayı, en sonunda da sabunu atarsınız, bir şeycik yapamazlar‟ demiş.

38

Çocuklarda annelerinin dediğini yapmışlar; tarağı, fırçayı, sabunu alıp çıkmışlar, kaçmaya başlamışlar.” (Boratav 2007a: 103-107).

Atalar kültü ile ilgili olarak, Türklerde ataların tasvirlerinin yapılıp saklandığı bilinmektedir. Orta Asya Türkleri arasında görülen ve bazıları keçeden, paçavradan, kayın ağacı kabuğundan, bazıları da hayvan derilerinden yapılan sembollere “töz” (tös), denilmektedir. Töz veya tös kelimesi anlam itibariyle “asıl, menşe, kök” demek olup, onların atalarının ruhunun hatırası olarak yapıldığını göstermektedir (Günay-Güngör 1997: 51-55). Eski Türklerdeki büyük ve kahraman ataların ruhlarının yaĢadığı ve gömüldükleri yerler kutlu mekânlardır. Bu inanç Müslüman Türklerde de varlığını sürdürmüĢ, evliya ve büyük Ģehitlerin mezarları, baĢta sağaltma olmak üzere çeĢitli amaçlarla ziyaret edilmektedir.

Bir kültür varlığı olarak kültten söz edebilmek için, insanlara fayda veya zarar getireceğine inanılan bir nesne yahut kiĢi gerekmektedir. Ziyaret, adak, kurban ve benzeri uygulamaların ve ritüellerin olması gerekir (Ocak 2000: l-13).

Yatırların bazıları bir hastalığın uzmanı iken çoğunda ise "bütün dertleri" sağaltma gücü olduğuna inanılır. Bir evliyanın, yani gerçekte yaĢamıĢ veya yaĢadığına inanılan bir kiĢinin, makamı olmadığı halde türlü sebepler için baĢvurulan yerler vardır: Kayalar, ağaçlar, pınarlar, ılıcalar gibi (Boratav 1984:124).

Ġslamiyet'te ölüden yardım bekleme inancı yoktur. Hz. Muhammet‟in bir dönem mezar ziyaretlerini yasakladığı bilinmektedir. Eski Türkler, kamların olağanüstü nitelikler taĢıdıklarına ruhlar ve gizli güçlerle iliĢki kurup onlara istediklerini yaptırdıklarına inanırlardı. Türkler,Ġslamiyet‟i benimsedikten sonra kamlar, veli kiĢilere dönüĢmüĢtür. Kamist dönemden Budist döneme geçtikten sonra Budist azizlerinin çok eskilere inen kerametlerini anlatan metinler tercüme edildi. Ayinlerde halkın okuması için oluĢturulan metinler geniĢ tabana yayıldı. Bu yolla evliyaların menkıbelerine kamların üstün ruhanî güçlerle donanmıĢ kiĢilikleriyle, Budist azizlerin kerametleri de eklendi (Ocak 1984: 7). BektaĢî velâyetnamelerinde anlatılan efsaneler ile kamların gösterdiği kerametler nerdeyse birbirinin aynısıdır. Kartala binip gökyüzüne çıkan kamlarla velilerin göz açıp kapayıncaya kadar bir Ģehirden baĢka bir Ģehre gitmesi arasında fark yoktur.

39

Velilerle kamların arasındaki benzerliklerden biri de hastaları sağaltmalarıdır (Ocak 1992: 10). Keramet sahibi bu kutlu kiĢiler tedavi etme yeteneğine de sahiptirler. Bugün Anadolu‟da ve diğer Türk coğrafyalarında bu zatların Ģifa dağıttığına inanılmakta ve bu amaçla mezarları ziyaret edilmeye devam edilmektedir.

Ziyaretlerde dua okunur, ata ruhlarından yardım dilenir. Dua edip de istekte bulunanın mutlaka bunu inanarak yapması Ģarttır, aksi hâlde isteğin gerçekleĢmeyeceğine inanılır. Kutsal kabul edilen yerlerden alınan taĢ, toprak, su, ağaç dalları gibi nesnelerin halk arasında nazara büyüye ve hastalıklara çare olduğuna inanılır. Bu yerlerde psikolojik rahatsızlıklar için de Ģifa aranmaktadır (Kalafat 1997: 36; BaĢar 1972a: 159). Bazı durumlarda atalar kültüyle su kültü, dağ kültü ve taĢ kültü birleĢir. Türklerin Ġslamiyet'i kabul etmesinden sonra da halkın yatırlara gitmesi üzerine bu durum"Allah'ın sevgili kulları olan ve Allah'a sözü ve nazı geçebilen evliyanın yardımını dilemek" Ģeklinde açıklanmaya çalıĢılmıĢtır (Eröz 1992: 103).

Anadolu‟nun her yerinde ululuğuna, kutsallığına inanılan türbeler, evliya mezarları bulunmaktadır. Buralarher türlü sıkıntının, derdin, hastalığın tedavisi içinbir ziyaret merkezi haline getirilmiĢtir. Hastalıkların sağlatılması amacıyla ziyaret edilen yatırlarda kurban kesme, saçı saçma, ağaçlara bez bağlama gibi ritüeller uygulanarak erenin yardımına baĢvurulur. Bu uygulamalara Balıkesir‟de Üçpınaroğlu ve Ayak Dedesi yatırları (Duymaz 2000b: 338-339), Bingöl‟de ġeyh Ahmet Efendi Türbesi (Duymaz 1989: 288), Malatya‟da, Abdulvahap Gazi, Ahmet Turan, Edir ile Bedir ve Kırklar yatırları (Alptekin 1993: 69-70; Yardımcı 1989: 271- 272),Yozgat‟ta ġeyh Süleyman Türbesi(Karadavut 1992: 258-259), Erzurum‟da, Arap Dede, Huri Baba, GüreĢken Baba,Güzel Baba ve Gökbelen yatırları (Kalafat 1996: 73-74), Gaziantep‟te ÖkkeĢiye ve Memik Dede yatırları(Güzelbey 1982: 19- 20),Kars‟ta Hasan-ı Harakanî ve Celal Baba türbeleri (Arslanoğlu 1998: 29) gibi yüzlerce kutlu yer sağaltma amacıyla ziyaret edilmektedir.

Anadolu‟da olduğu gibi diğer Türk yurtlarında da ataların ruhlarından ve türbelerinden çeĢitli hacetler için yardım dilenir.

40

Kırgız Türkleri arasında nazara uğrayan kiĢi, yedi göbek atasının, adlarını sayar ve okunan duayı onların ruhuna göndererek bu hastalığa Ģifa bulacağına inanır (Köse 2004: 538).

Bulgaristan‟ın Deli Orman bölgesinde bulunan, Demir Baba Türbesine en çok kısırlığın tedavisi için baĢ vurulur. Hattabu türbeye Müslüman Türkler, Hristiyan Gagavuz Türkleri ve Hristiyan Bulgar Slavları bir arada adaklar adayarak dilek tutarlar (Tacemen 1995: 138).

Hazar Türklerinde çocuksuz kadınlar, ata mezarlarına giderek Tanrı‟dan yardım isteler. Çocukları olursa ona, ziyaret ettikleri türbede yatan kutlu kiĢinin adını verirler (Kalafat 2002: 8).

Karakalpak Türklerinde kısır kadınlar, ata mezralarına giderek “Siz bizim için kömek olun. Allah-u Teâlâ bize de bir bala versin, bizim yaşamayan balalarımız da yaşasın” diye duada bulunurlar (Kalafat 2002: 59).

Dağıstan Türklerinde çocuksuz kadınlar, yaĢlı sağaltıcı kadınların eĢliğinde, evliya mezarlarını ziyaret ederler. Yatırda iki rekât namaz kılan kısır kadın Ģifacı yaĢlı kadın tarafından “kısırlık muayenesinden” geçirilir. Tanrı bir çocuk versin diye sesli bir Ģekilde yalvarırlar. Kısır kadın evine dönünce oturduğu sandalyenin altı çıkarılarak altına mangal yakılır. Mangalın üstüne otlar atılarak, kadının cinsel organı tütsülenir (Tacemen 1995: 135). Bizce burada kısırlığın nedeni kadına kötü ruhların musallat olmasıdır. Atalar kültü, kadın kam ve tütsü ile yapılan bu sağaltma pratiği çok eski inançların izlerini taĢımaktadır.

Suriye‟de yaĢayan Bayır-Bucak Türkmenlerinde kısır kadınlar, yatırları ziyaret edip kurban keserler ve “Niyet Çaputu” bağlarlar. “Burası „Bedeme‟ mıntıkası olup, Yayladağı‟nın Suriye tarafındadır.” (Kalafat 1996: 24).

Kumuk Türklerinde çocuğu olmayan kadınlar veli türbelerine giderler. Bunların en meĢhurlarından biri 18 yaĢında vefat ettiğine inanılan “Veli Kız” türbesidir (Kalafat 2002: 115).

Güney Türkistan‟da da çocuksuz aileler kutlu kiĢilerin mezarlarını ailece ziyaret ederek çocuk dilerler. Özbekistan ve Kuzey Afganistan‟ın Özbek, Türkmen

41

ve diğer Türk boylarında; çocuğu olmayan aileler baĢta Ahmet Yesevî olmak üzere ermiĢlerin türbelerini ziyaret eder türbedeki sudan içip sandukayı üç veya yedi defa tavaf ederler (Kalafat 2000a: 10).

Bu örneklerde görüldüğü üzere bütün Türk yurtlarında aynı halk inançlarının bazı küçük değiĢimlere uğramak suretiyle yaĢadığını görmekteyiz. Netice itibari ile ortak kültürü paylaĢan Türk milleti, çok geniĢ bir coğrafyaya yayılmıĢ olsa bile eski inançlarını korumuĢtur.

Türk dünyasının genelinde kutlu atalardan hem yaĢarken hem de öldükten sonra her türlü hacet için yardım istenir. Atalar kültünün Türkler arasında bu kadar yaygın olması her boyun içinde en az bir kutlu kiĢinin varlığını göstermektedir. Oğuz beylerinin her biri kutlu kiĢilerdir.Göğe el açıp, yüz çevirerek alkıĢ tuttuklarında, Tanrı dileklerini geri çevirmez ve ne dileniyorsa onu verir.

Benzer Belgeler