• Sonuç bulunamadı

1.5. Bir Bağımlı Değişken Olarak Organizasyon Yapısı

1.5.2. Organizasyonel Teknoloji ve Organizasyon Yapısı

1.5.2.2. Aston Grubu Araştırması

İngiltere’nin Birmingham kentinde yerleşik olan Aston Üniversitesi’nin akademisyenleri tarafından başlatılması sebebiyle Aston Grubu Araştırmaları olarak adlandırılan araştırmalar, organizasyonel ve bağlamsal değişkenlere ilişkin çok boyutlu bir yaklaşımı içermektedir (Cole, 2004: 87). Bu yaklaşım kapsamında Aston Grubu’nu oluşturan akademisyenler, öncelikle organizasyon yapısına dair altı temel yapısal değişken saptamış, ardından bu değişkenleri kendi içerisinde gruplandırmış, son olarak saptanan ve gruplandırılan bu yapısal değişkenler, bir takım bağlamsal değişkenler kapsamında değerlendirmiştir (Cole, 2004: 87). Söz konusu değişkenler Tablo – 23 dâhilinde görülebilir.

Tablo - 23: Aston Grubu Araştırması Kapsamında Ele Alınan Değişkenler Yapısal Değişkenler Bağlamsal Değişkenler

1. Uzmanlaşma (fonksiyon ve rollerde)

2. Standartlaşma (iş yapma usul ve metotlarında) 3. Standartlaşma (işe alım uygulamalarında) 4. Formelleşme (yazılı kurallar, prosedürler vb.) 5. Otorite Yoğunlaşması (merkezileşme)

6. Konfigürasyon (organizasyon biçiminin)

1. Organizasyonun kökeni ve tarihi

2. Mülkiyet biçimi (yönetici-mülkiyetli, ortaklı, aile şirketi olma vs.)

3. Organizasyonun büyüklüğü 4. Ürün/hizmetlerinin çeşit ve sayısı 5. Teknolojik özellikleri (birimlerdeki)

6. Karşılıklı bağımlılık (organizasyon ile müşteri, tedarikçi, sendika vb. unsurlar arasındaki) Kaynak: Cole, 2004: 87-88’den uyarlanmıştır.

Aston Grubu araştırmacıları, teknoloji ile yapı ilişkisini, İngiltere, Birmingham’da faaliyette bulunan ve en az 250 çalışana sahip organizasyonlar üzerine odaklanarak incelemişlerdir. Araştırmaları kapsamında teknoloji değişkenini ise “İş Akışının Entegrasyonu” olarak tanımlamışlardır (Banner ve Gagné, 1995: 235). “İş Akışı” ifadesi, çıktının üretilmesi ve dağıtılmasını ifade etmektedir. Grup, buradan hareketle teknoloji ve organizasyon karakteristiklerini ölçebilmek için “İş Akışının Entegrasyonu” şeklinde adlandırdıkları bir ölçek geliştirmiştir. Yüksek derecedeki iş akışı entegrasyonunu, büyük oranda otomasyona yönelik ekipmanlarından oluşan, iş akışının esnemediği, faaliyetlerin açık ve belirgin olduğu bir organizasyonel teknolojinin göstergesi olarak değerlendiren bu ölçek, elli iki organizasyon üzerinde uygulanmıştır (Rao ve Rao, 1999: 30).

Aston grubu söz konusu uygulama kapsamında organizasyonlar arasında iş akışı entegrasyonunun nasıl farklılaştığını ölçerken, bu ölçüm sonucunda elde ettiği bulguları faaliyetlerin yapılandırılması, otorite yoğunlaşması (merkezileşme), iş akışı üzerindeki hat kontrolü ve destekleyici elemanlar şeklinde grupladıkları yapısal değişkenler bakımından incelemiştir. Değerlendirmeleri sonucunda teknolojinin bu değişkenler ile belli ölçülerde ilişkili olduğunu bulmuşlar, ancak araştırmalarında kullandıkları diğer değişkenlerin yapısal karakteristikleri daha iyi açıklayabildiğini saptamışlardır. Diğer bir ifadeyle Aston Grubu Araştırması sonucunda organizasyonel büyüklüğün, teknolojiye nazaran organizasyon yapısının daha önemli bir belirleyicisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Buna ek olarak Aston Grubu araştırmacıları, özellikle küçük ölçekli organizasyonlarda teknolojinin yapıyı etkilemediğini, organizasyonel büyüklüğün ise özellikle büyük ölçekli organizasyonlarda yapının belirleyicisi haline geldiğini belirtmişlerdir (Banner ve Gagné, 1995: 235-236).

Görüldüğü üzere Aston Grubu, organizasyon yapısını belirleyen önemli bir faktör olarak temelde büyüklüğü işaret etmektedir. Buna göre firmalar büyüdükçe daha fazla formel biçimde yapılandırılmaktadır. Büyüklük ise organizasyon yapılarında şu eğilimlere sebebiyet vermektedir (Lucey, 2005: 83):

 Daha fazla standartlaşma

 Daha fazla formelleşmiş yapılar, prosedürler, kurallar  Daha fazla görev ve fonksiyon uzmanlaşması

 Fakat daha az merkezileşme ve otorite yoğunlaşması.

Aston Grubu Araştırmaları’ndan elde edilen bu bulgular, gerek yerli, gerekse de yabancı yönetim kaynaklarında Woodward Araştırması’nın sonuçlarıyla karşılaştırılmakta ve hem her iki araştırmanın birbirini desteklediği yönünde, hem de birbiriyle çatıştığı yönünde yorumlar getirilmektedir. Bu noktada belirtilmesi gerekir ki, söz konusu iki araştırma, birbirini destekleyen ve birbiriyle çatışan sonuçları bir arada içermekte olup, bu ikili karakterin teknolojinin ölçüm biçimindeki farklılığa dayandığı söylenebilir.

Aston Grubu araştırmacıları organizasyonun bütününün karakteristiği olan modal teknoloji ile organizasyonun altbirimlerine temel teşkil eden birim teknoloji arasında bir ayrım geliştirmişler ve araştırmalarında birim teknoloji üzerinden hareket etmişlerdir. Bu bağlamda örneğin Woodward Araştırması General Motors gibi bir otomobil üreticisi montaj hattına dayanan modal teknolojiyle ilişkiliyken (Woodward’ın ifadesiyle yığın üretim teknolojisi), Aston Grubu’nun araştırması, bir işletmenin araştırma geliştirme departmanı gibi tekil birimlerinin kullandıkları kendine özgü birim teknolojisi üzerine odaklıdır (Banner ve Gagné, 1995: 235).

Öncelikle her iki araştırmanın birbiriyle çatışan bulgularına değinmek gerekirse; Aston Grubu’nun elde ettiği sonuçların, teknolojinin organizasyon yapısının temel belirleyicisi olduğu şeklindeki Woodward Araştırması’nın sonuçlarıyla örtüşmediği belirtilebilir. Aston Grubu Araştırması’nın sonuçlarına göre teknoloji ile yapı arasında bir ilişki belli oranlarda mevcut olmasına karşın kayda değer bir düzeyde değildir. Dolayısıyla teknoloji yapıyı etkileyen tek veya esas faktör olamaz. Organizasyonel büyüklük, teknolojiden daha güçlü bir oranda yapısal değişkenlerle ilişkilidir (Rao ve Rao, 1999: 31).

Ancak öte yandan Aston Grubu, bürokratik karakteristiklerin yüksek iş akışı entegrasyonuna sahip organizasyonlarda belli ölçülerde arttığını belirtmektedir (Rao ve Rao, 1999: 30) Bu bakımdan Aston Grubu’nun birimlerin kullandığı teknoloji (iş akışı) ne kadar otomasyona yönelmişse, iş akışının sırası ve yönü ne kadar sabit olarak belirlenmişse, birimlerin o kadar mekanik, ihtisaslaşmış bir organizasyon yapısına sahip oldukları, standart usul ve yöntemlerin ayrıntılı bir şekilde kullanıldığı biçimindeki bulguları ise Woodward’ı destekler niteliktedir (Koçel, 2011: 285).

Aldrich (1972), Aston Grubu Araştırması sonuçlarının teknolojiyi diğer değişkenlere göre (özellikle büyüklük değişkenine göre) en az etkiye sahip değişken olarak göstermesinden hareket ederek, kendi araştırmasında teknolojiyi bağımsız değişken olarak kullanmış ve Aston Grubu Araştırması sonuçlarını desteklemeyen tarzda, teknolojinin nedensel olarak işgücü büyüklüğünün öncülü olduğunu; organizasyon yapısının henüz başlangıçta nedensel olarak büyüklüğün öncülü olduğunu; ve teknolojinin aynı zamanda nedensel olarak organizasyon yapısının öncülü olduğunu saptamıştır (Aldrich, 1972: 34).