• Sonuç bulunamadı

Aristoteles ve Mevlânâ Öğretilerini Mutluluk Bağlamında

1. BİRİNCİ BÖLÜM

1.1. Mutluluk Fenomeni Üzerine Tarihten Bu Güne Kısa Bir Ufuk Turu

1.1.1. Aristoteles ve Mevlânâ Öğretilerini Mutluluk Bağlamında

“Tasavvuf ile felsefe birbirlerine komşudurlar ve birbirlerini ziyaret ederler.”54

İnsan, varoluşun başlangıcından bu yana içinde yaşadığı dünya ile kendini ilişkilendirme, bu ilişkiye bir anlam verme peşindedir. İnsan varlık içinde kendine bir yer edinmek, işlevini bilmek ister. Bu nedenle kendinden yola çıkarak bütün varoluşun gizemini kendiyle açıklamanın imkânlarını zorlamıştır. Kendini anlamlandırmada daima dikey bir yolculuğun nihai gayesinin bilgisine ulaşma çabasındadır. Öğrenme eyleminin öznesi olan insan, maddi âleminin bilgisine “nasıl” sorusuyla ulaştığı gibi, varlığını ontolojik düzeyde anlamlandırmak için “neden” sorusunun peşine düşmüştür. Çünkü anlamın olmaması, varlığın bir amaç taşımaması demektir. Aynı zamanda ölüm gerçeği, bir “hiç” için var olmanın gereksizliğini insana hissettirmiştir.55

İnsanın zihinsel yetileri, evrende kendisine yeni bir dünya inşa edebilme becerisini sunarken aynı zamanda bu yönüyle diğer canlılardan ayrıldığını ona sezdirir. Biyolojik gerçekliğinin yanı sıra içsel bir yönelim ve şuura sahip olan insan, varoluşsal farkındalıklarıyla bütünleşerek yaşar. Bütün kadim medeniyetler insanı biyolojik varlığının ötesinde, onda saklı olan kendini gerçekleştirme potansiyelini açığa çıkarmak ister. Kendini keşfetmek, bilmek, bütün kadim medeniyetlerin gizemli bilmecesi kabul edilmiştir. Delphi’deki Apollon tapınağının girişinde yazılı, Antik Yunan vecizesi olan “Gnothi seauton”(kendini bil!)56 cümlesi, yanı sıra Aristo’nun

Metafizik kitabının giriş bölümünde ifade ettiği gibi “ İnsan bilmek ister.”57 düşüncesi, insanın bilmek konusunda aynı paralelde olduğunu gösterir ve yaşamının bir ereği olması gerektiğini savunur.

Sûfi geleneğin bilindik bir diğer ismi olan Yûnus Emre’nin,

54 Ebû Hayyân et-Tevhîdî, el-Basâir ve’z-Zahâir, thk. İbrâhîm el-Keylânî, 3/1, (Şam: 1364), 277. 55 Levent Bayraktar, Felsefe ve Tasavvuf (İstanbul: Aktif Düşünce Yayıncılık, 2016), 3-4. 56 Vikipedi Özgür Ansiklopedi, (Erişim 20 Aralık 2020).

32

Nitekim ben beni buldum Yakın bil kim hakkı buldum Korkum anı bulunayaydı Şimdi korkudan kurtuldum.58

mısralarında kendini bilmenin hakikatin bilgisiyle bütünlük arz ettiği yorumuna ulaşmak mümkündür. Kendini bilme, ontolojik kaygılardan, korkulardan kurtulmak için Yûnus Emre’nin tasavvuf öğretisinin temel başlangıç noktasıdır.59 Varlık şuuruna ulaşmanın bir anlamı iç huzura kavuşmak ise, diğer bir anlamı da mutluluğa erişmektir. Tasavvuf geleneğinde olduğu gibi, felsefede de bilgeliğe erdemlerin eşlik ettiği bir sürecin nihai amacı (eudaimonia) mutluluktur.

Ahlakın kozmolojik ve dini temellendirmelerine göre evren ile insan arasında kozmik bir uyum, türdeşlik söz konusudur.60 Tasavvuf düşüncesinin bilindik kabullerinden biri olan varlık hiyerarşisinde, insanın evren içindeki konumu oldukça dikkat çekicidir. İnsan evrenin özeti ve modeli olma özelliğini taşıyan cem edici bir varlıktır.61 İnsan ve evrenin uyumu, varlığın ahlaki ilkeleriyle uyum halinde olmasıyla mümkün olur. İnsan ahlaklı ve erdemli olmakla, varlık düzenine uyum sağlayarak “iyi bir yaşam” elde eder.62 İnsan ve evren arasında kozmik bütünlüğün sağlanması bir değere, erdeme sahip olmakla mümkün iken, bu bütünlükle amaçlanan insanın işlevini açığa çıkarmak, böylece mutluluğa ulaşmasını sağlamaktır.

İnsanın varlık amacı ve işlevi insanı tanımlamada farklı disiplinlerin hareket noktası olmuştur. Her disiplin tarihsel imkânlar ve bulgulara göre farklı materyaller kullanarak insana bir öz ve şahsiyet atfeder. İnsanın duyular üstü âlem ile iletkenlik yönü dikkate alındığında evrendeki konumunu yücelterek bir değer yargısı oluşturduğu gözlemlenmektedir. Erdem ve değerler varlık öğretileri üzerinden tutarlı bir temel oluşturularak açıklanır. Erdemlerin değerlendirilmesinde temel alınan etken farklı disiplinlerin varlık öğretileridir.63

Vahiy temelli dini gelenekler ile beşeri bilincin ürünü öğretiler, hareket noktaları ve istikametleri itibariyle bir yerde birleşir. Varlığın hakikati bilgisi ve amacı,

58 Abdülbaki Gölpınarlı, Yunus Emre Dîvân ve Risâletü’n- Nushiyye (İstanbul: Derin Yayınları, 2010),

155.

59 Erhan Yetik, "Yunus’un Tasavvuf Anlayışı", Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,

5 /5 (Haziran 1991), 160.

60 Doğan Özlem, Etik Ahlak Felsefesi,(İstanbul: İnkılap Yayınları, 2004), 24-26.

61 Muhyiddin İbn Arabî, Fütûhât-ı Mekkiyye, çev. Ekrem Demirli (İstanbul: Litera Yayıncılık, 2007), 2.

Cilt / 170.

62 Özlem, Etik Ahlak Felsefesi, 31.

33

felsefenin ve dinlerin ortak sorularındandır. Hakikat arayışı, beşeri bilgeliğin zihinsel çabasının “karanlık bir camın ardında”64 meydana gelen tezahürlerin yakalanması girişimidir. Hakikat arayışında her disiplin isabetli yorumlara sahip olsa da kuşatıcılığının sınırları tartışmalıdır. Hakikat, akli ve tecrübi teşebbüslerle sürekli keşfedilmeye değer dinamik bir harekettir. Bir bakıma çekiciliğini bu dinamizmden almaktadır. Bu durumda akıl ve mistizmin ortak hareketi, düşüncenin kendisinden daha kuvvetli bir gerçeği karşılamaya güç yetirebilir. Beşeri bilgeliğin bu arayışta akli ve kalbi tecrübelerinin tamamının arzuladığı, maddi manevi iyiliklerin tümünden payına düşecek bir mutluluk beklentisidir.65

Felsefenin “gaye ”ve “sebep”, arayışları ile tasavvufun “Sen bu dünyaya niye geldin?” sorgulaması, insanı öznel bir değer olarak yorumlayan disiplinlerin insan ile hakikat arasındaki bağlantıdan hareketle varlığını ve işlevini incelemek ister. Felsefe ve Tasavvufun ortak konusu insan ve insanın kozmik değeridir.66 Bu varoluşu anlamlandırma serüveni kültür farklılıkları ve tarihsel sürecin etkisiyle insanlar arasında farklılıklar arz eder. Her iki disiplinin özgün teması, öne çıkan isimlerden Aristoteles ile Mevlânâ’nın karşılaştırılarak konu hakkında görüşlerinin incelenmesi, ufuk açıcı ve daha geniş perspektifle her ikisini yorumlama imkânı sağlayacaktır.

Farklı düşünce sistemlerinin birbiriyle etkileşime girdikleri sahalarda özgün ve çarpıcı düşünce ürünleri ortaya çıkmaktadır. İnsan düşüncesi zamansal, mekânsal farklılıklar ile değişik şekillerde yapılanmış olsa bile aynı köklerden beslenerek gelişirler. Bir bakıma Fritjof Capra, farklı disiplinlerin herhangi bir şekilde yeniden temas etmeleri halinde bu köklerin keşfe değer, bakir düşünce alanlarına doğru hamle yapabileceğini söylerken son derece haklıdır.67 Farklı disiplinlerin efektif özellikleri ile olgulara yaklaşıldığında görünebilirliğin çoklu boyutlarını istifadeye sunmaya hazır olduğunu görmek mümkündür. Disiplinlerarası okumaların karşılaştırılmalı olarak yapılması zihnin konu üzerine yeni geçiş güzergâhları oluşturur. Aslında düşünceler arası mesafelerde kurulan yeni bağlantıların çoktan estetik bir denge üzerine oturmuş olduğunu görmek, bu ümidi taşıyanlar için heyecan verici bir girişimdir. Bu karşılaştırmada iki farklı disiplinde öne çıkan isimlerden Aristoteles ve

64 İbn Tufeyl, Hay bin Yakzan, çev. Yusuf Özkan Özburun (İstanbul: İnsan Yayınları, 2017), 188. 65 Sissela Bok, Mutluluğu Keşfetmek Aristoteles’ten Beyin Bilimine, çev. Pınar Savaş (İstanbul: Butik

Yayıncılık, 2011),192-193.

66 Levent Bayraktar, Felsefe ve Tasavvuf, 39-43.

34

Mevlânâ’nın dünya görüşünden hareketle varoluşsal hedeflerden mutluluk erdemi üzerine temellendirilerek yapılması amaçlanmıştır.

Erdemler, insanın işlevi, ereği konusunda öne çıkan disiplinlerin gündemine aldığı ortak motiflerdir. Aristoteles ve Mevlânâ’nın insan, erdem ve mutluluk temasının mukayeseli olarak incelenmesinden maksat, farklı disiplinlerin özgün bakış açılarıyla daha panoramik bir görünüm elde etme imkânına ulaşmaktır. Bu manzaranın modern çağın insanına ciddi anlamda istifade sağlayacağı umulmaktadır. Görülmeyeni görmek, karşılaştırmada sadece benzer yönlerin ele alınmasıyla değil farklılıkların da incelenmesi ile mümkün hale gelebilir.

Fen bilimleri için deneyin en temel yöntem olması gibi sosyal bilimler için de karşılaştırmalı yöntem toplum ve topluma ait fenomenler arasındaki benzer ve farklı yönlerinin incelenmesinde gerekli bir yöntemdir.68 Fransız düşünür E. Littre, karşılaştırmalı yöntemin gerekliliği kadar yöntemin kullanılmasında uyulması gereken hususlardan birine dikkat çeker. Karşılaştırmada bulunurken benzerliklerin ve farklılıkların aynı anda incelenmesi gerekmektedir. Karşılaştırma, tanımı gereği benzerlik ve farklılıklara dayanarak yapılır.69

Ele alınan bu çalışmada mutluluk kavramının modern gerçeklik yönüne eğilerek, erdem ve ahlaki yücelme ile ilişkilendiren kadim bilgeliklerin hareket noktalarını, mutluluğun ulvi öğretiler üzerindeki etkisini inceleyerek mutluluğa dair zihinsel bir hazırlayıcı zemin oluşturulmak istenmiştir.

68 Emile Durkheim, Sosyolojik Yöntemin Kuralları, çev. Cemal Bali Akal (Ankara: Dost Kitabevi,

2010), 118.

35