• Sonuç bulunamadı

Hatay sorunu, su sorunu gibi problemlerle geçmişte birçok sıkıntı yaşayan Türkiye ve Suriye 2000’lerde iyi ilişkiler geliştirmiş, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı saran Arap Baharının Suriye’yi de etkisi altına almasıyla Türkiye–Suriye arasındaki ipler gerilmiş, geliştirilen iyi ilişkiler bitme noktasına gelmiştir. Aşağıda Arap Baharı yaşanmaya başladıktan sonraki Türkiye ve Suriye ilişkileri incelenmiştir.

2.4.1. Arap Halk Hareketleri ve 2010 Sonrası Türkiye-Suriye İlişkileri

Arap Baharı sürecinde Türkiye; İran, Irak ve Suriye ile olan ilişkilerinde uygulamayı amaçladığı “komşularla sıfır sorun” politikasını uygulayabilme olanağına sahip olamamaya başlamıştır (Aydın, 2014: 70). Tunus’ta başlayan Arap Baharı kimi ülkelerde onlarca yıldır iktidarda olan diktatörleri koltuklarından ederken, Suriye’de 15 Mart 2011’de başlayan gösteriler gün geçtikçe bir iç savaşa evrilmiş ve diğer ülkelerden daha farklı bir boyut kazanmıştır. Suriye’deki belirsizlik halen sürmektedir. Ülke, çeşitli muhalif grupların ve Esad’a bağlı güçlerin karşı karşıya geldiği bir savaş durumundadır. Hayatta kalmaya çalışan sivil halk ise savaştan sağ çıkabilmenin yollarını aramaktadır.

Ağustos 2011’de ABD Başkanı Barack Obama ve Batılı liderler Esad’ın iktidarı bırakması gerektiğini dile getirmişlerdir. Öte taraftan Türkiye ile Suriye ilişkileri Arap Baharı Suriye’de yaşanmaya başladığında daha ılımlı iken ilerleyen

dönemlerde, Esad’ın reform taraftarı olmayışı ve halkın üzerindeki baskısı neticesinde Türkiye de Esad’ın liderliği bırakması yönünde tavır takınmıştır. Suriye’de Esad’ın halkın üzerine ağır silahlarla saldırması, Türkiye’nin sessiz kalmasını engellemiştir. Batının müdahale edemediği/etmekten kaçındığı Suriye hususunda, Türkiye, tampon bölge, insani koridor kurulması ve hatta askeri müdahale konularıyla gündeme gelmiştir (Orhan, 2013: 26).

Suriye’de yaşanan olayların yakın komşularını etkilemesi kaçınılmaz olmuştur. Türkiye de tüm bu olaylardan önemli ölçüde etkilenen bir ülke konumundadır. Bu kapsamda iki ülke arasında birçok olay yaşanmıştır. Suriye’nin 22 Haziran 2012’de uluslararası sularda keşif uçuşu yapan Türk jetini düşürmesi 2 pilotun şehit olmasıyla sonuçlanmıştır. 3 Ekim Çarşamba günü Suriye’den fırlatılan bir havan topunun Akçakale’de beş kişinin ölümüne yol açması, iki ülkeyi karşı karşıya getiren en sıcak gelişmeydi (Kıran, 2014: 106). Türkiye’nin, yaşanan bu olaylar karşısında tavrı oldukça net olmuş, derhal meclisten savaş tezkeresi çıkarılmış, iki ülke savaşın eşiğine gelmiştir.

Suriye’de yaşanan olaylar Türkiye’yi ekonomik açıdan da önemli derecede etkilemiştir. 2000’li yıllarda Suriye ve Türkiye arasında atılan ekonomik adımlar, Arap Baharıyla birlikte bozulmaya başlamıştır. Yaşanan olaylar iki ülkenin birbirleri ile olan ihracatını sekteye uğratmıştır. Olaylarla birlikte Türkiye’de konut alan Suriyeli zenginlerin yerini, ev kiralayan sığınmacılar almıştır. Türkiye, Suriye hükümeti ve merkez bankası ile olan tüm banka işlemlerini durdurmuş, kredi anlaşmasını askıya almış, silah alım-satımını durdurmuş, Suriye hükümetinin Türkiye’deki malvarlığını dondurmuş ve Esad’in lider takımının ülkeye girişlerini yasaklamıştır (Şen, 2013: 74).

Türkiye, Suriye’deki iç savaşta desteğini muhalif gruplardan yana kullanmış, Türkiye’nin Esad ve yönetimine karşı sergilediği muhalif duruş iki ülke arasındaki gerginliğin üst seviyelere taşınmasına sebep olmuştur. Diğer taraftan Suriye’de iç savaş yaşanırken, Türkiye Avrupalı birçok devletin aksine Suriyeli mültecilere kapılarını açmış, sığınmacılara konaklayacakları evler tahsis etmiştir. Bu durum

Türkiye’ye hem ekonomik hem de siyasal açıdan bir sorun olarak yansımıştır. Suriye’den Türkiye’ye sığınan mülteci sayısı, Temmuz 2014’te bir milyonu geçmiş, bu kişilerin barınma, eğitim ve sağlık ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik yapılan devlet harcamaları 3 milyar dolara ulaşmıştır (Çınar ve Göçer, 2015: 53). Günümüzde ise sığınmacı sayısının 3-5 milyon arası ve bu sığınmacılara harcanan paranın 30-40 milyar dolar olduğu söylenmektedir.

Suriye’de halen iktidarla ilişki kurulamadığından ötürü, Türkiye halkın yanında yer almayı tercih etmekte ve Suriyeli muhalif gruplara desteğini sürdürmektedir. Suriye rejimi ise kendi halkına yaptığı eziyetin yanı sıra, daha önceden yapılan anlaşmalara aykırı olarak yeniden PKK’ya kapılarını açmış, PKK’nın Türkiye üzerinde yürüttüğü terör faaliyetlerine destek sağlamaya başlamıştır. Sonuç olarak Türkiye Suriye’deki iç savaşın sebebi olarak Esad’ı görmektedir. Türkiye’nin Suriye’de olanlara ilgi göstermesinin ve yakından izlemesinin sebebi bölgede söz sahibi olmak arzusundan kaynaklanmaktadır (Kınalıtopuk, 2014: 35). Tüm bu faktörler birleştiğinde de Türkiye–Suriye ilişkileri halihazırda kötü bir seyir izlemektedir. Böyle bir ortamda Türkiye, Suriye yönetimi ile her türlü ortak bağını koparmaya başlayacaktır (Kınalıtopuk, 2014: 43).

2.4.2. Reyhanlı Saldırısı ve Türkiye’nin Suriye İkilemi

Hem Türkiye hem de Suriye açısından önemli bir konumda olan Hatay iki ülke arasındaki önemli problemlerden bir tanesini oluşturmaktadır. Geçmişten bugüne kadar birçok dine, mezhebe ve topluluğa ev sahipliği yapmış olan Hatay, içindeki unsurların kardeşliğini koruduğu bir merkez olmuştur.

11 Mayıs 2013’te Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde iki ayrı yere bombalı saldırı düzenlenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı terör eyleminde 51 kişi ölmüş, 146 kişi yaralanmıştır (www.orsam.org.tr, 2008). İlk patlama Atatürk Caddesinde bulunan belediye binası önünde olurken, ikinci patlama birinciden üç dakika sonra PTT binasına yakın bir noktada gerçekleşmiştir. Reyhanlı’ya yapılan bu saldırı Türk halkı üzerinde büyük bir acı yaratmış, tüm gözlerin Reyhanlı’ya ve

dolayısıyla Suriye’ye çevrilmesine sebep olmuştur. Bölgede birçok Suriyeli mülteci yaşamaktadır. Patlamalar yaşandıktan sonra bölge halkı ve Suriyeliler arasında ciddi problemler yaşanmaya başlanmıştır.

Reyhanlı’da patlayan bombalar AKP hükümetinin sıkıntılı politikalarını da gün yüzüne çıkarmaktadır. Sınırın kontrol edilemez bir hal alması Türkiye'yi bu saldırılara maruz bırakmıştır (Kınalıtopuk, 2014: 59). Türk yetkililer Esad rejimini olayların faili olarak işaret etmiş ve Suriye’yi sert bir dille uyarmışlardır. İçişleri Bakanı Muammer Güler, Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki bombalı saldırıları gerçekleştiren örgüt ve bağlantılı olduğu kişilerin belirlendiğini ifade ederek, “Saldırganlar Suriye’deki rejim ve istihbarat yanlısı örgütle bağlantılı” açıklamasını yapmıştır (http://www.21yyte.org, 2018).

Saldırılar yaşandıktan sonra faillerin kim olabileceği hakkında ortaya olasılıklar konulmuştur. Türkiye her ne kadar “haklının” yanında yer aldığı argümanı ile meşruiyeti güçlü bir dış politika izlediğini savunsa da “düzen kurucu”, “statükoya meydan okuyan” bir dış politika izlendiğinde buna yönelik “karşı meydan okumalar” ile karşılaşılacağı açıktır (www.orsam.org.tr, 2019 ).