• Sonuç bulunamadı

Arapça Ezan Yasağının Kaldırılması

1.4. TBMM’NİN SEÇİM KARARINI ALMASI

2.1.4. Arapça Ezan Yasağının Kaldırılması

"Ezan" kelimesi duyuru demektir. Müslümanların beş vakit kılmakla yükümlü oldukları namaza çağırıdır. Müslümanlara namaz vaktini duyurmanın şeklini bir karara bağlamak isteyen Hazreti Muhammet, çevresi ile görüştükten sonra, Abdullah bin Zeyd'in görüşünü uyguladı. Bu da çağrıyı, cami damından Müslümanlara yüksek sesle seslenerek yapmaktı. Ancak, Ezan için belirli bir makam, o zamanda saptanamamıştı. Sadece yüksek sesle okunması kararlaştırılmıştı320

. Arapça ezan yasağı sanıldığının aksine Atatürk döneminde kanun çıkartılarak yürürlüğe girmemişti321. Kanun haline getirmek o dönem için çok sağlıklı bir karar olmazdı322. İlk ezanla ilgili tamim 18 Temmuz 1932 tarihinde Diyanet İşleri Başkanı

Rıfat Börekçi tarafından yayınlanmıştır323

. Böylece ezan ve kametin nasıl okunması gerektiği hususu tartışmaya açılmıştı. Devam eden süreçte, Arapça ezan ve kamet okuyanların tutuklanmaları üzerine, kendilerine verilecek ceza ile ilgili bir hükmün

319

Ulus Gazetesi, 30 Ağustos 1950, s. 1; Metin Toker, DP’nin Altın Yılları…, s. 43.

320

Abdurrahman Çetin, “Ezan”, DİA, C.12, s. 36.

321

Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Pozitif Yayınları, İstanbul 2010, s. 394.

322

Seçil Akgün’e göre; “Türkçe ezan ve dua işini devletin dine karışması olarak yorumlanabildiğinden Atatürk ezanı direk olarak yasaklamamıştır. Bk. Seçil Akgün, “Türkçe Ezan”,

Tarih Araştırmaları Dergisi, Sayı: 24, Ankara, s. 109.

323

Diyanet İşleri 6.3.1933 tarihli Tamimi: Öz dilimizle her tarafta Türkçe ezan okunduğu bir zamanda minarelerde Arapça salât ve selam okumak ahenksiz düşeceği gibi hükümeti celilenin takip buyurduğu maksadı milliyeye de uygun gelmediğine binaen, İstanbul’daki erbabı ihtisasla bilmuhabere yukarıda yazılan 3 suret ile Türkçe tekbir gönderilmiştir. Her hangisi arzu olunursa icabında alakadarların ondan okumaları taminen beyan olunur. Bk. Seçil Akgün, a.g.m., s.112.

olmaması Yargıtay tarafından davaların bozulmasına yol açmıştı. Bu davaların Yargıtay’a intikal etmeden ilgili mahkemeler tarafından karara bağlanması için görüşmeler başlamış, Arapça ezan ve kameti yasaklayan 4055 sayılı kanun324

1941 yılında İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde yürürlüğe girmiştir325

.

Atatürk döneminden itibaren yasağa karşı ayaklanmalar olmuştur. 1933 yılında Bursa’da din elden gidiyor diye gösteri yapılmıştı326. Halk bu yasağı dinin

emirlerine karşı gelmek olduğunu düşünüyordu. Bazı bölgelerin idari amirleri bu yasağın uygulanmasının takipçisi olmuşlardı. Ezanın kendi dilinden okunması isteği DP’ye olan desteği de artırmıştı.1950 Seçimlerinde DP’lilerin üzerinde durduğu önemli konulardan biride Arapça ezan meselesi olmuştur. Meydanlarda ezan yasağının kaldırılacağı ile ilgi vaatlerde bulunulmuştu327

.

Seçimler sırasında ezan konusu ne kadar önemli bir yer tutmuş olsa da DP olaya temkinli yaklaşılmıştı. Çünkü muhalefet partisinin bu konuda yapacağı popülist bir açıklama, DP’yi irtica suçlamasıyla karşı karşıya bırakabilirdi. Ciddi adımların atılması için iktidar kendi gücünün artmasını bekledi. Demokrat Parti, bu konuda ilk ciddi adımı DP Grubunda attı. Abidin Potuoğlu Başkanlığında toplanan Grup, ezanın Arapça okunabilmesi için Ceza kanununun 526. Maddesinde tadil yapılması hakkında görüşmeler yaptı. Toplantı da konuşma yapan Başbakan Adnan Menderes her yasağın kendi isyancı taraftarlarını doğurduğunu, köklü değişikliklerin yapılması için önce bu yasakların ortadan kaldırılması gerektiğini, kendilerinin izleyeceği rolün Atatürk’ün inkılâpları gerçekleştirmeden önceki tavırlarının örnek alınacağını, inkılâpların halk arasında sağlamlaştığı ve herhangi bir tehlikenin

324

2 Haziran 1941 yılında çıkan kanunun Arapça ezan ile ilgili fıkrası şudur; Şapka iktisası hakkında 671 sayılı kanunla Türk harflerinin kabul ve tasdikine dair 1353 sayılı kanunun koyduğu memnuiyet veya mecburiyetlere muhalif hareket edenler veya Arapça ezan ve kamet okuyanlar üç aya kadar hapis veya on liradan iki yüz liraya kadar hafif para cezasıyla cezalandırılırlar. Bk. Zafer Gazetesi, 14 Haziran 1950, s. 6.

325

Carter V. Findley, a.g.e., s.306; Rıfkı Salim Burçak, a.g.e., s.57.

326

Metin Toker, DP’nin Altın Yılları…, s. 47.

327

Ezan yasağının ardından bazı yerlerde Arapça ezan okuyanlar tesbit edilerek mahkemeye sevk edilmişlerdi. Örneğin Konya’da bu yasağa uymayan bir imam hakkında Konya valisi Tevfik Uğurlu tarafından yazılan emir yazısında; “Konya’nın Köprübaşı mahallesinde 14 sayılı evde oturan ve Yanık

cami mescidinin fahri imamı olduğunu söyleyen Hasan oğlu 295 Konya doğumlu Mehmet İyibildiren, 27/06/1945 günü akşam ezanını Arapça olarak okuduğu tesbit edildiğinden evrakıyla birlikte adalete verilmiştir.” Bk. BCA, 051, 42, 12,103, leff 44.

olmadığını özellikle belirterek Cumhuriyetin getirdiği ilkelere yakışır şekilde, halkın özgürce ibadetlerini yerine getirmesi gerektiğini vurgulamıştır328

.

Adnan Menderes’in konuşmasının ardından söz alan Ankara milletvekili Sadri Maksudi Arsan, ezanın Arapça okunmasının inkılâpları tehdit etmeyeceğini bunu irticai faaliyetler ile karıştırılmaması gerektiğini anlatmıştır. Balıkesir milletvekili Sıtkı Yırcalı ise Arapça ezanın neden okunması ile ilgili milletvekillerine izah etmiş ve gerekli adımın bir an önce atılması gerektiğini, halka söz verildiğini belirtmiştir. Konuşmalar sırasında basın locasında ufak tefek tartışmalar olmuştur. Bunun sebebi toplantının gizli olması ezan meselesi görüşülürken basının salona alınması olmuştur. Bu tartışmalar Basının önünde yapılmıştır ki yanlış anlaşılmalara neden olunmamak istendiğinin göstergesidir. Bu açıklamaların ardından Çankırı milletvekili Kazım Arar ile Kastamonu milletvekili Muzaffer Müfdo’nun verdikleri takrir üzerine toplantıya katılan milletvekillerinin genelinin oy birliği ile bu kanunun Ramazan ayından önce Meclis’e getirilmesine karar verildi329

.

Basında da ezan yasağının kaldırılması için makaleler yayımlanıyordu. Nadir Nadi “Ezan” adlı makalesinde bu meselenin halledilmesindeki endişelerin yersiz olduğunu ve Atatürk inkılâplarının da belirttiği şekilde bu yasağın kaldırılması gerektiğini belirterek ezan yasağının kaldırılmasını bunun laikliğe aykırı olmadığını sadece istismar için kullanıldığını belirtmiştir. Bu konu kötü kullanıma müsait bir konudur. Dini meselelerle ilgili her adım laiklik ve inkılâplar için tehlikeli olup olmadıkları değerlendirildiği için Nadir Nadi bu konunun bir an önce çözülmesi gerektiğini belirtmiştir330

.

Mümtaz Faik Fenik ise makalesinde bu yasağın irtica diye adlandırmanın yanlış olacağını, devletin amacının halkın tepkisini çeken uygulamanın kaldırılması olduğunu, ayrıca demokrasi kavramının tam vuku bulması için mevcut yasakların kalkması gerektiği belirterek ezan yasağının kaldırılması gerektiğini modernleşmenin

328

Zafer Gazetesi, 14 Haziran 1950, s.1; Cumhuriyet Gazetesi, 14 Haziran 1950, s. 1; Rıfkı Salim Burçak, a.g.e., s. 56.

329

Zafer Gazetesi, 14 Haziran 1950, s. 6; Vatan Gazetesi, 14 Haziran 1950, s. 1; Cumhuriyet Gazetesi, 14 Haziran 1950, s. 1.

330

bir gereği olarak tarif etmiştir. Demokrat Parti’nin bu gelişimin hızlandıran bir faktörü olduğunu ve eski yıkıcı fikirlerin yeniden canlanamayacağını belirtmiştir331

. Demokrat Parti, Grubunda kararı alınan teklifi 16 Haziran günü TBMM’ye sundu. Meclis Hulusi Demirelli başkanlığında toplandı. Teklifin görüşülmesine başlamadan önce Mustafa Zeren, iki milletvekilinin tasarının lehinde ikisinin de aleyhinde konuşmasını teklif etti. Başkan muhalefet adına kalkan milletvekillerine tasarının aleyhinde konuşmalarını söyledi. Bunun üzerine milletvekilleri tasarının aleyhinde veya lehinde değil hakkında konuşulacaktır dediler. İlk sözü Trabzon milletvekili Cemal Reşit Eyüboğlu aldı. Konuşmasında; Kanunla ilgili görüşlerini bildiren Cemal Reşit Eyüboğlu, “Milli Devlet ve Milli Şuur” anlayışının Cumhuriyetle beraber kurulduğuna işaret etmiş, bu anlayışa uygun olarak ibadetlerin Türkçe yapılması gerektiğini belirtmişti332

.

Arapça ezan konusunda muhalefet çok fazla etkinliğini göstermemiştir. Çünkü seçimlerde din konusunda hassas bir yasaya hayır diyen bir partinin tepki almasından korkulmuştur. Zaten din konusunda CHP’nin seçim döneminde hassas olmadığı333

ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine muhalefet göstermek önceki yaptıkları çelişmek anlamına gelebilirdi. CHP içinde de bu yasa tasarısına destek verenler vardı. Tepki göstermek parti içinde ki muhalefeti de uyandırmak anlamına gelebilirdi. Ayrıca İsmet İnönü bu konuda Grubunu serbest bırakmıştı.

Bu hava içinde yapılan oylamada hem DP’li hem de CHP’li milletvekilleri arasında tasarıya red diyenler çıktı. Çoğunluğun olumlu oylarıyla tasarı onaylandı ve Cumhurbaşkanına gönderildi. Kanun Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmış ve resmi gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girdi. Kabul edilen yasada Türk ceza kanununun 526. Maddesinden Arapça ezan ve kamet okuyanlar ibaresi çıkarılmış, ceza hükmü koyan kanun 5665 sayılı kanunla çıkarılmıştır. 17 Haziran 1950 tarihinde Arapça ezan okunması konusunda Başbakanlık vilayetlere tebliği

331

Mümtaz Faik Fenik, “ İnkılâba Sadakat ve Vicdan Hürriyeti”, Zafer Gazetesi, 7 Haziran 1950, s.1.

332

TBMM Tutanak Dergisi, C. 5, Toplantı: 1, Dönem: 9, 16 Haziran 1950, Ankara, s. 289.

333

Bu kanun CHP’nin dini değerleri önemsemeden politika ürettiğinin göstergesidir. Değişimi ile ilgili halka vaatte bulunmaması CHP’ye oy kaybı yaşatmıştır.

etmiştir334

. Çıkarılan yasa her ne kadar hükümetin popülist yaklaşım gösterildiği söylense de halk işin bu kısmı ile ilgilenmemiş ve iktidara desteğini artmasına sebep olmuştur335

.

2.2. 1951 ARA SEÇİMLERİNİN ERTELENMESİ

Genel Seçimlerde milletvekilliklerinin çoğunluğunu Demokrat Parti kazanmıştı. İki seçim bölgesinden adaylığını koyan milletvekilleri tek seçim bölgesinde karar kılmışlardı. Boş kalan yerler için Anayasa’nın ilgili maddeleri gereğince ara seçimlerin yapılması gerekiyordu. 4 Temmuz 1950 günü yapılan toplantıda, Mecliste milletvekili dağılımını çok etkilemeyeceği için ara seçimlerin bir yıl ertelenmesi hususunda teklif verilmesi kararlaştırıldı336. Seçim Kanununa göre

Eylül ayının ikinci Pazar günü yapılması gereken ara seçimlerinin bu yıl yapılmaması, muhalif milletvekillerinin Seçim kanunu hükümlerinin ihlal edilmemesi yolundaki itirazlarına rağmen DP milletvekillerinin çoğunluğu ile kabul edilmiştir. DP ileri gelenlerinin ikişer adaylıkları yüzünden 520 bin vatandaş bir yıl Meclis’te temsilcisiz kalmıştı337

.

Demokrat Parti’nin bu kararı sonuçların meclisi etkilemeyeceği, bunun için seçimlere ayrılacak paranın tasarruf edilmesi amacıyla bu yıl yapılacak seçimler bir yıl ertelemek için İstanbul milletvekili Hüsnü Yaman ile 2 arkadaşının bu mevzuunda verdikleri takrir verilmiştir. Aslında CHP’de bunun farkındaydı fakat bütün ümidini bu seçimlere bağlamıştı. Millet yaptığı hatanın farkına varacak ve CHP’ye destek verecekti. Bu da yerel seçimler ve genel seçim öncesi moral olacaktı. CHP’nin tepki göstermesinin sebebi tamamen bu idi. Muhalefetin karşı çıkmalarına

334

Yeni Sabah Gazetesi, 17 Haziran 1950, s. 5; Zafer Gazetesi, 17 Haziran 1950, s. 1; Vatan Gazetesi, 17 Haziran 1950, s. 1; Cumhuriyet Gazetesi, 17 Haziran 1950, s. 1.

335

Halkın memnuniyeti ile ilgili şu yaşanan olay ile ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır. 1954 yılında Erzurumlu bir şoförle konuşan Hürriyet Gazetesi Ankara şefi Emin Karakuş şoförün şu konuşmaya yer vermiştir; “Değil mi bu parti bize ”Allahu Ekber” dedirtmiş, minarelerimizde bunu

bize duyurmuştur, bu bize yeter. Bunun dışında Demokrat Parti ne yaparsa yapsın, hiçbir değeri yoktur. Bizi dinimize kavuşturan bu parti olmuştur. Şimdi kimseden çekinmeden “çok şükür Müslümanım” diyebiliyorum” diyerek neden DP’yi desteklediğini belirtmiştir. Bk. Emin Karakuş, 40 Yıllık Bir Gazetecinin Gözü İle İşte Ankara, Hürriyet Yayınları, İstanbul 1977, s. 167.

336

Zafer Gazetesi, 5 Temmuz 1950, s. 1; Cumhuriyet Gazetesi, 5 Temmuz 1950, s. 1; Mustafa Albayrak, a.g.e., s.198.

337

rağmen DP’lilerin olumlu oyları ile kabul edilerek seçimler bir yıl ertelenmişti338

. Metin Toker, hatıralarında bu meselede hükümete destek vermişti. Çünkü ona göre; seçimlerin ekonomiye yükü 1 milyondu ve o günün şartlarında Meclis aritmetiğini değiştirmeyeceği için harcanacak para gereksizdi. Bu yüzden hükümet böyle bir karar aldı339

.