• Sonuç bulunamadı

İstanbul’un Avrupa yakasında bulunan Gaziosmanpaşa, Esenler ve Zeytinburnu İlçelerinde yer alan beş farklı mahallede tamamlanmış olan kentsel dönüşüm projeleri çalışma alanı olarak belirlenmiştir (Şekil 1).

Şekil 1: Araştırma Sahasının Yeri ve Sınırları

Çalışma alanı olarak belirlenen bu mahalleler demografik anlamda birbirinden farklı özellikler göstermektedir. Ortak noktaları ise İstanbul’a yaşanan yoğun göç sonucunda kurulmuş, gecekondulaşmanın yaşandığı ve kaçak yapılaşmaların bulunduğu mahalleler olmasıdır. Erder İstanbul’da gecekonduların bölgelere ve konumlarına göre

13

farklı özellikler gösterdiğini, bazı alanların daha düşük nitelikli konut alanları olduğunu ifade etmektedir (Erder, 2009: 115).

Çalışma alanı olarak belirlenen Gaziosmanpaşa İlçesindeki Sarıgöl ve Yıldıztabya Mahallesi düşük nitelikli gecekondulardan meydana gelmektedir. Konutların durumu ve mahallelerin altyapı özellikleri Turgutreis, Havaalanı ve Sümer Mahallesine göre daha kötü durumdadır. Sarıgöl Mahallesi Roman nüfusun yoğun olarak yaşadığı bir mahalle olarak, baskın etnik kültürün bulunması ile diğer mahallelerden farklılık göstermektedir. 1960-80 yılları arasında Balkanlardan göç eden Türk ve Boşnak nüfusun da yoğun olarak yaşadığı Sarıgöl Mahallesine, 90’lı yıllardan itibaren terörün oluşturduğu olumsuz şartlardan kaçan Kürt kökenli vatandaşlar da yerleşmiştir. Yıldıztabya Mahallesi ise ağırlıklı olarak Orta ve Batı Karadeniz’den (Samsun, Tokat, Kastamonu vs.) göç ile gelen nüfusu barındıran, 1970’li yıllardan sonra nüfusu artmış, düşük nitelikli yapıların bulunduğu gecekondu mahallesidir.

Esenler Havaalanı ve Turgutreis Mahallesinin nüfusu İstanbul’a yaşanan yoğun göç süreci ile birlikte artmış, farklı bölgelerden gelen nüfusu barındırarak kozmopolitleşmiştir. Havaalanı ve Turgutreis Mahallesinde dönüşümden önce gecekondular bulunmakla birlikte, Sarıgöl ve Yıldıztabya Mahallesine göre sayıları daha azdır. Havaalanı ve Turgutreis Mahallesi dönüşüm alanları, kentsel dönüşümden önce çoğunlukla apartmanlardan oluşan 3-4 katlı konutların bulunduğu mahallelerdir.

Zeytinburnu Sümer Mahallesi ise Karadeniz bölgesinden göç eden nüfusun yoğun olarak yaşadığı, 90’lı yıllardan itibaren ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinden göç alan bir mahalledir. Ayrıca Sümer Mahallesinde, Afgan, Türkmen, Özbek ve Suriye uyruklu olanlar da yoğun şekilde yaşamaktadır. Sümer Mahallesinin diğer dört mahalleye göre sınırlı sayıda gecekondu içerdiği ve yıkımdan öncede cadde ve sokaklarının daha planlı olduğu görülmektedir. Kentsel dönüşümün gerçekleştiği bu mahalleler sosyal ve ekonomik olarak farklı özellikler gösterdiğinden, kentsel dönüşümün etkileri her mahallede farklı şekilde hissedilmektedir.

14

İKİNCİ BÖLÜM

KENT, KENTLERİN DOĞUŞU VE KENTLEŞME SÜREÇLERİ

Kentsel dönüşüm kavramına giriş yapmadan önce kent kavramı ve Dünya ve Türkiye ölçeğinde kentleşme süreçlerine değinilecektir. Yerli ve yabancı farklı bilim alanlarında çalışan kişilerin yapmış olduğu başlıca kent tanımları şu şekilde olmuştur:

2.1. KENT

İngilizlerin city, Fransızların ise la cite-la ville sözcükleriyle, yönetsel ve siyasal bir içeriğe sahip olarak tanımlanan kent, Latince aslındaki civitas sözcüğünün anlatmak istediği anlamı tam olarak karşılamaktadır. İngilizcede kullanılan urban ve bunun Fransızcadaki karşılığı olan urbain sözcükleri ise toplumbilimsel kent tanımlarına daha uygun düşmekte ve kent özelliklerine sahip olan yerleşmeleri belirtmek üzere niteleme sıfatı olarak kullanılmaktadırlar. Latincede yönetsel örgüt birimi anlamına gelen kent, dilimizde de farklı şekillerde tanımlanmaktadır (Keleş, 2012: 102-103).

Kent: sürekli toplumsal gelişme içinde bulunan ve toplumun yerleşme, barınma, gidiş geliş, çalışma, dinlenme, eğlenme gibi gereksinmelerinin karşılandığı, pek az kimsenin tarımsal uğraşılarda bulunduğu, köylere göre nüfus yönünden daha yoğun olan ve küçük komşuluk birimlerinden oluşan yerleşmelerdir (Keleş, 1998: 75). Tekeli’ye göre kent; Tarımsal olmayan üretim yapıldığı ve üretimin denetlendiği, dağıtımının koordine edildiği, büyüklük, yoğunluk, heterojenlik ve bütünleşme düzeylerine varmış yerleşme türü olarak tanımlamaktadır (Tekeli, 2011: 20). Dilimizdeki kent tanımlarında nüfus büyüklüğü ve tarım dışı ekonomik faaliyet vurgusu dikkat çekmektedir.

Weber ise kenti tanımlarken iktisadi özelliğini ön plana çıkarmaktadır. Weber’e göre kent; basit olarak bir veya daha fazla ayrı evler kümesinden oluşur ama görece kapalı bir yerleşim bölgesidir. Şehir; sakinlerinin hayatlarını tarımdan değil, esas itibariyle ticaret ve alışverişle kazandıkları bir yerleşim yeridir (Weber, 2003: 85-86). Nüfusun arttığı ve sosyal ve kültürel ilişkilerin çeşitlendiği kent, sadece daha büyük bir oranda iş ve yerleşim olanakları sunan bir yer olarak tanımlanmamalıdır. Kent, aynı zamanda dünyanın en uzak yerlerini kendine çeken, türlü bölgeleri, insanları ve

15

etkinlikleri bir düzene göre biçimlendiren, ekonomik, siyasal ve kültürel yaşamın öncüsü ve denetleyicisi durumunda olan bir yerleşim merkezdir (Wirth, 1938: 1).

Farklı alanlarda olmakla birlikte, yapılan kent tanımları birbirine benzemekte, tarımsal üretimin olmaması, heterojenlik, farklı kurum kuruluşların ortaya çıkması ve ticaret kenti tanımlayan unsurlar olmaktadır. Bu tanımlardan sonra ise bizce kent; İnsanların yerleşik hayata geçmesiyle beraber, tarımsal üretimin azaldığı, artı ürünün depolandığı, alışverişin yapıldığı merkezler olarak kullanılan yerleşmelerdir. Ancak Sanayi Devrimi’nden sonra şekil değiştirerek tarımsal üretimin neredeyse hiç olmadığı, sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerinin ön plana çıktığı, nüfusun yoğun olarak toplandığı, sosyal ve kültürel ilişkilerin çeşitlendiği yerleşme alanları haline gelmiştir (Hardal, 2014: 5).