• Sonuç bulunamadı

1. GİRİŞ

1.3. Araştırmanın Önemi

Her gün farklı bir bilimsel problemin tartışıldığı, bilimin insan hayatını tehdit edecek boyutlara ulaştığı, teknolojinin son derece hızlı bir şekilde ilerlediği 21. yüzyıl dünyasında bilim okuryazarı birey olmak gerekliliği su götürmez bir gerçektir. Bu gerçekliğe paralel şekilde fen ve teknoloji dersi programının her boyutunda bilimsel okuryazarlığa veya fen okuryazarlığına vurgu yapılmakta, bireylerin yeterliliklerinde bu bağlamda olumlu yönde değişiklik meydana getirebilmek temel vizyon olarak ele alınmaktadır (Milli Eğitim Bakanlığı [MEB], 2006)

Bilimsel okuryazarlık için birçok tanım yapılmaktadır. Genel olarak bilimsel okuryazarlık; ‘bilimin doğasının anlaşılması, bilimsel işlem becerilerine sahip olma, bilime karşı olumlu tutum, temel bilimsel bilgiye sahip olma, bilim ve toplum arasındaki ilişkiyi anlamaktır’, denilebilir (Weld, 2004). Bilimsel okuryazarlığın alt boyutlarından bilimin doğasının öğrenciler tarafından bilinmesi ile bilimi öğrenmeye karşı gösterdikleri tutum ve davranışlar arasında pozitif yönde güçlü bir ilişki görülmüştür (Hogan, 2000). Bu sebeple “bilimin doğasının anlaşılması” fen bilgisi

programlarının en önemli hedefleri arasında yer almaktadır (MEB, 2006; National Research Council [NRC], 1996; American Association for the Advencement of Science [AAAS], 1990; 1993; National Science Teacher Association (NSTA), 1982).

Bilimin doğasının öğrenilmesi neden önemlidir? Driver vd.(1996) bu hususta beş başlık sıralamıştır (Akt. Lederman,2007);

1. Faydacıl: Bilimin doğasını anlamak bilimi yorumlamayı, teknolojik gelişmeleri takip etmeyi ve günlük yaşamda kullanmayı sağlar.

2. Demokratik: Bilimin doğasını anlamak sosyo-bilimsel konularda daha olgun kararlar alabilmeye yardım eder.

3. Kültürel: Bilimin doğasını anlamak çağdaş kültürün bir bölümü olan bilime değer biçmeyi mümkün kılar.

4. Ahlaki: Bilimin doğasını anlamak toplum için bir değer ifade eden ahlaki sorumlulukları temsil eden bilimsel toplumun kurallarını anlamaya yardımcı olur.

5. Bilimi Öğrenmek: Bilimin doğasını bilmek bilimsel konuları öğrenmeyi kolaylaştırır.

Bilimin doğasının anlaşılması tüm bireyler için oldukça büyük öneme sahip olmasına rağmen, literatür incelendiğinde Türkiye’de ve Türkiye dışında yapılan pek çok çalışmada öğrencilerin, öğretmen adaylarının ve öğretmenlerin bu konuda yeterli bir anlayışa sahip olmadıkları belirtilmektedir (Bell vd., 2000; Bora, 2005; Gürses vd., 2005; Köseoğlu, 2007; Lederman, 1992; Taşar, 2003). Bu eksiklik bilimin doğasının öğretmen eğitimi düzeyinde nasıl daha iyi öğretilebileceği sorusunu akla getirmiş ve bu konuda yapılan çalışmalar bilimin doğasının öğretimi için üç temel yaklaşımı ele almıştır (Abd-El-Khalick ve Lederman, 2000; Khishfe ve Abd-El-Khalick, 2002).

Tarihsel Yaklaşım (Historical): Öğrenciler bu yaklaşımda ilgili tarihsel dönemin sosyal ve kültürel ortamı göz ardı edilmeksizin, tarihsel örneklere odaklı olarak, bilimsel teorilerin gelişimini anlayabilecekleri etkinliklere katılmaktadırlar.(Solomon vd., 1992)

Dolaylı Yaklaşım (Implicit): Bu yaklaşıma göre öğrenciler bilimsel süreç becerileri odaklı araştırma, proje, deney yapma gibi etkinliklere katılırlar. Bilimin doğasına ilişkin anlayışları bu etkinlikler sayesinde kendiliğinden gelişir (McComas, 1993; Moss, Abrams, Kull, 1998).

Doğrudan Yansıtıcı Yaklaşım (Explicit-Reflictive): Bu yaklaşıma göre bilimin doğasıyla ilgili kabul gören kavramlar açık bir şekilde, doğrudan öğrencilere sunulmalıdır. Kabul gören anlayışların bir yan ürün olarak gelişmesi beklenmez (Abd-El Khalick, 2001; Abd-(Abd-El-Khalick ve Lederman, 2000).

Öğrenciler, öğretmen adayları ve öğretmenlere yönelik olarak bu üç yaklaşımla ayrı ayrı temellendirilen bilimin doğası öğretimleri incelendiğinde Bilimin doğasının kavratılmasında kullanılan dolaylı yaklaşımın, öğrencilerin bilimin doğası ile ilgili görüşlerini istenilen düzeyde geliştirmediği araştırmalarda belirtilmiştir (Abd-El-Khalick, 2002; Khishfe ve Abd-El-(Abd-El-Khalick, 2002; Lederman, 1992; Moss vd., 1998).

Öğrenci ve öğretmenlerin bilimin doğası konusunda kavramalarının geliştirilmesinde tarihsel yaklaşım stratejisinin etkisinin araştırıldığı değişik ülkelerde yapılan deneysel çalışmalar bulunmaktadır (Köseoğlu, Tümay, Budak (2008); Abd-El-Khalick ve Lederman 2000; Dass 2005; Solomon vd., 1992). Bu çalışmaların çoğunda tarihsel yaklaşım stratejisinin bilimin doğası hakkında katılımcıların görüşlerinin geliştirilmesinde etkisinin çok az olduğu tespit edilmiştir. Doğrudan yansıtıcı yaklaşımla yapılan öğretimin bu iki yaklaşımdan daha etkili olduğu araştırmalarda belirtilmektedir (Köseoğlu vd., 2008; Khishfe ve Abd-El-Khalick, 2002 ).

Doğrudan-yansıtıcı yaklaşım açısından bakıldığında her ne kadar uygulamalar etkili olsa bile bazı araştırmalar tek bir dersin bilimin doğasının öğretiminde yeterli olmayacağını savunmaktadır (Akerson vd., 2005). Bu yetersizliğin önemli bir boyutu, doğrudan-yansıtıcı etkinliklerin doğrudan öğretim sonunda aynı unsur üzerine yansıtma yapmayla sınırlı olması ile ilgili olabilir. Çünkü yapılan deneysel çalışmalarda, yansıtma etkinliği doğrudan uygulama üzerine yapılmaktadır. Bu çalışmada, yansıtma etkinliğinin bilimin doğasını anlamada en önemli üst düzey becerilerin kullanıldığı bir süreç olduğu, bu süreçte doğrudan öğretimi takiben farklı konular üzerine yansıtma (yansıtmanın transferi) yapmanın önemli bir öğretici potansiyele sahip olduğu ve yeni

kazanılan anlayışın transferini kolaylaştıracağı, daha kalıcı öğrenme sağlayacağı düşünülmektedir.

Fen ve teknoloji programında belirtilen genel amaçlara ulaşabilmek için bütün eğitim kademelerinde bilimin ve bilimsel bilginin doğasının öğretimi oldukça önemli görülmektedir. Özellikle öğretmen adaylarının bilimin doğasına ilişkin gelişmiş anlayışlara sahip öğretmenler olarak göreve başlamaları bilimin öğretiminin etkililiğini de arttıracaktır. Bu çalışma ile yapılandırılacak olan öğretim süreci, fen ve teknoloji öğretmenlerinin bilimi ve boyutlarını öğrenmelerinde etkili bir model önerebilir. Aynı zamanda bilim öğretiminde etkili bir öğretici olma yanında, birer vatandaş olan öğretmen adaylarının bilimsel okur-yazarlık düzeylerini arttıracak bir yol sağlayabilir.

Bu sayede bilgiye dayalı karar verebilen, bilimsel olan ve bilimsel olmayanı ayırt edebilen, bilimin ürünlerine daha az yabancılaşma problemi yaşayan, bilimi bir kültür olarak benimseyen ve bu doğrultuda öğretim ortamını şekillendiren ve desenleyen öğretmenleri yetiştirebilmenin deneysel olarak sınanmış bir yolu sağlanabilir.