• Sonuç bulunamadı

4. BULGULAR

4.10. Araştırma Alanındaki Peyzajlardan Faydalanmayı Etkileyen Faktörler

Peyzajı ve peyzajın sunmuş olduğu faydaları etkileyen faktörlerin başında insan faaliyetleri gelmektedir. Çankırı, Ilgaz Bölgesi'nde peyzajlarının fayda ve fonksiyonlarının etkileyen faktörler, karayolu, tarım alanları, evsel ve sanayi atıkları ile düzensiz depolama alanları olarak gösterilebilir. Araştırma alanındaki batı-doğu yönlü E-80 karayolu hattı ana ulaşım güzergahını oluşturmaktadır. Karayolları başta habitatların parçalanmasına ve arazi kullanımlarında değişimlere, hava, su ve toprak kirliliklerine neden olmaktadır. Bu anlamda E-80 karayolunun özellikle Devrez Çayı'nın ve Gökçay'ın hemen paralelinde devam etmesi sebebiyle bölgedeki dereler üzerinde kirlilik baskısı yaratmaktadır. Bu faktör havzada kirletici faktörlerin içerisinde değerlendirilmiştir.

Çankırı İl Çevre Durum Raporu (2013) ve Kızılırmak Havzası Koruma Eylem Planı (2009) yıllarında yapılan çalışmalarda Kızılırmak Havzası su potansiyeli, havzadaki atık sular, altyapı olanakları, kirlilik yükleri değerlendirilmiştir. Çankırı ilinde evsel kaynaklı atıksular Atkaracalar, Bayramören, Ilgaz, Korgun, Kurşunlu, Orta, Şabanözü, Yapraklı ilçe belediyeleri tarafından yaptırılan doğal atıksu arıtma tesislerinde arıtıldıktan sonra alıcı ortama verilmektedir. Ilgaz ilçesi Devrez Çayı deşarj noktası olmak üzere bir adet doğal arıtma tesisi bulunmaktadır. Ilgaz'da evsel ve tıbbi atıklar toplanmaktadır. Araştırma alanı sınırları içerisinde kalan Kurşunlu, Tosya, Yapraklı ilçelerine ait Ilgaz'a yakın köylerinde atıkları Ilgaz'daki düzensiz depolama alanına getirilmekte, ilçe merkezinde ise 1 adet düzensiz katı atık bertaraf tesisi bulunmaktadır.

Kızılırmak Havzası'nda yer alan belediyelerden Yozgat ili hariç tümünde katı atık bertarafında düzensiz döküm yöntemi kullanılmaktadır. Genellikle dere kenarlarına terk edilmiş maden ocaklarına, kuru dere yataklarına ve orman vasfını yitirmiş arazilere kontrolsüz şekilde dökülen bu atıklar görsel kirlilik yanında sızıntı suları ile toprak, akarsu ve yeraltı suyunu kirletmektedir. Döküm sahalarında uygulanan genel yöntem atıkların üstlerinin toprakla örtülmesi şeklindedir. Düzensiz depolama tesislerinde çıkan yangınlar sık rastlanan bir durumdur. Ilgaz'ı besleyen Devrez Çayı A grubu (fiziksel ve inorganik) parametreye göre su kalitesinde 3. sırada; B grubu (organik) kirlenme parametrelerine göre havzada 2. sırada ve C grubu (inorganik) kirlenme parametrelerine göre ise 3. sıradadır (Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2013, Kızılırmak Havzası Koruma Eylem Planı 2009).

Ilgaz Bölgesi'nde toplam azot yük dağılımı ağırlıklı olarak 250 ton/yıldır. Kızılırmak Havzası'nda 2020 yılına kadar toplam azot kirlilik yükü 44.085 ton, toplam fosfor kirlilik yükü ise 5712 ton olarak belirlenmiştir. Ilgaz Bölgesi toplam fosfor kirlilik yükü yılda 25 tondan daha az bulunmuştur. 2010 yılında tüm havzada toplam azot yükü 45.577 ton, toplam fosfor yükü 5885 tondur. Burada Ilgaz Bölgesi'nin payı % 0,5 azot ve % 0,4 fosfor olarak belirlenmiştir. Ilgaz merkezdeki 2040 yılı proje nüfusuna göre (12.653) ikincil atıksu arıtma tesisi prosess tipinde ve Devrez Çayı alt havzası doğal arıtma sistemi olarak 446 kişilik 2040 yılı proje nüfusuna göre planlanmış atıksu arıtma tesisi bulunmaktadır (Kızılırmak Havzası Koruma Eylem Planı 2009).

111

Havzadaki sanayi tesisleri ve madencilik faaliyetleri de arazi kullanımı kaynaklı meydana gelen kirlilikler içerisinde gösterilebilir. Bütün madencilik faaliyetleri yüzey ve yeraltı katmanlarını etkilemektedir. Araştırma alanında 8 adet maden çıkarım alanı bulunmakta ve bunların yarısı halen işletilmektedir.

Doğal afetlerin büyük bir çoğunluğu insan faktörünün etkisiyle meydana gelmektedir. Araştırma alanı için tanımlanabilecek doğal riskler; yangınlar, taşkınlar, erozyon, heyelanlar ve yaban domuzu populasyonunun artması şeklinde sıralanabilir.

Kızılırmak Havzası Çankırı il sınırı içerisine giren Türkiye'nin en uzun nehri niteliğindedir. Karasal iklimin etkileri nedeniyle kar sularının akış miktarlarında meteorolojik değişimlere paralel olarak düzensizlik görülmekte, yaz aylarında bazı sularda azalmalar görülürken, irili ufaklı dere ve çaylarda tamamen kurumalar gözlenmektedir. İlkbahar ve sonbaharda ise dere ve çaylardaki su miktarının artarak normal ortalamaların üzerine çıktığı gözlemlenmektedir. Burada görülen taşkınlar geçmiş yıllarda ciddi can ve mal kayıplarına neden olmuş, 1950-2010 yılları arasında İnköy'de afet statüsünde seller yaşanmıştır.

Araştırma alanında yangınlar da önemli bir risk faktörüdür. 2005 yılında İndağı'nda orman yangını meydana gelmiştir. 2007 yılında Ilgaz ilçesi Balcı köyünün yüksek kesimlerinde, 2012 yılında Satılar köyünde anız yakılması sonucu, 2013 yılında Ilgaz Dağları'nda ormanlık alanda yangınlar çıkmış ve bu bölgeler büyük oranda zarar görmüştür. 2016 yılında Kırışlar köyünde orman yangını riski, bu yangınlar çok büyümeden atlatılmıştır. Bu nedenle araştırma alanında bulunan özellikle ibreli ağaçlardan oluşan orman alanları, meşelikler ve tarım alanları yangında risk taşıyan doğal alanlar olarak gösterilmektedir (Çankırı Bülteni 2013).

Heyelanlar, bir diğer adıyla toprak kayması zemin kaya veya yapay dolgu malzemesinde oluşan ve toprak bir yamacın yer çekimi, eğim, su vb. kuvvetlerin etkisiyle aşağı doğru hareketidir. 1950-2010 yılları arasında Çankırı ilinde meydana gelen heyelan sayısı 24 olup, bunların 7'si Ilgaz'da meydana gelmiştir. Kaleköy, Aşağı Bozan, Güneyköy, Beyköy, Yuvademirciler, Dağardı, Mülayim köylerinde birer kez afet boyutunda heyelan yaşanan yerleşimlerdir. Çankırı ili geneline bakıldığında Ilgaz'da sel, yangın, heyelan gibi doğal afet sayılan doğa olaylarının diğer ilçelere göre daha çok meydana geldiği görülmektedir (Köle ve Ataol 2010).

Araştırma alanındaki peyzajlardan faydalanmayı etkileyebilecek bir diğer risk faktörü de erozyondur. Orman ekosistemlerinde su ve toprak koruma fonksiyonları birbirinden ayrı olarak düşünülemez. Toprağın erozyonla yok olması, bitki örtüsünün yok olması, toprakların su depolama güçlerinin azalması, verimsizleşmesi, su kalitesinin bozulması, baraj göllerinin taşınan materyalle dolması, sel ve taşkınların oluşması demektir. Orman ekosistemleri su rejimini düzenlemesi, suyun depolandığı toprağı erozyondan koruması, su havzalarında önemli can ve mal kayıplarına neden olan sel ve taşkını oluşumlarını da büyük ölçüde azaltmaktadır (Mızraklı 2008). Şekil 4.51'deki Erozyon Haritasında araştırma alanına ait toprak haritasından elde edilen Hafif, Orta, Şiddetli ve Çok Şiddetli derecelerde toprak erozyonunun görüldüğü alanlar belirlenmiştir. Alanda özellikle Şiddetli derece erozyona uygun alanlar yoğun olarak

112

bulunmaktadır. Özellikle akarsular ve çevrelerinde yoğunlaşan bu alanlar ile sel ve taşkın riski de önemli ölçüde artmaktadır.

Şekil 4.51. Araştırma alanı toprak erozyon durumu (Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı

113

Araştırma alanında şiddetli erozyon riski taşıyan bölgeler ağırlıklı olarak tarım alanları, Göknar (Abies nordmanniana), Meşe (Quercus petraea, Quercus robur), Karaçam (Pinus nigra) ormanlarını kapsamaktadır. Bilindiği gibi erozyon nedeniyle her yıl büyük oranda toprak ve tarım alanı kullanılamaz hale gelebilmektedir. Alanda yağışın ve yüzey akışının en şiddetli olduğu özellikle Şubat-Nisan ayları arasında olası erozyonla mücadele yöntemlerinin araştırılması ve önleyici tedbirlerin alınması, tarım alanlarının ve toprağın korunmasına fayda sağlayacaktır.

Araştırma alanında ayrıca bilinçsiz avcılık ve habitatların azalması neticesinde kurt, çakal, ayı gibi doğal düşman olan türlerin sayılarının azalması veya yok olması, yaban hayvanları yaşam alanlarına olan insan etkileri, avcılar tarafından yaban domuzu avcılığının pek tercih edilmemesi ve 4915 sayılı kanun gereğince belirli dönemlerde domuz avının yasak olması gibi nedenlerle, yaban domuzu populasyonunun Ilgaz Bölgesi'nde artış gösterdiği belirtilmektedir.

4.11. Ekonomik Kıymetlendirme ve Önemlilik Analizleri ile Ilgaz Bölgesi