• Sonuç bulunamadı

3.3 Araştırma Alanı

3.3.2 Araştırma Alanı Özellikleri

Doğal kaynak zenginlikleriyle yaşamı ve ekonomik aktiviteleri destekleyen ve birçok ekosistem hizmeti sağlayan kıyı alanları küresel ölçekte de beşeri kullanımı yoğun olan alanlardır. İnsan yerleşmelerinin kıyı alanlarındaki tarihi uzun yıllara dayanmaktadır. Fakat 20. yy’da çevresel bozunmanın düzeyi kritik bir noktaya erişmiştir. Son yüzyılda yaşanan kentleşme ve nüfus artışı çevresel değişimlerin yaşanmasında başat etmenlerdir[10].

Bir bölgenin ekonomik ve toplumsal yapısında etkili olan faktörlerden biri de coğrafi koşullardır. Aydın – İzmir ve Muğla İlleri Türkiye’nin Ege Bölgesi’nde kıyı şeridinde yer alan doğal değerler açısından zengin, iklim koşulları nedeniyle hem tarım hem de turizm sektöründe önemli istihdam olanaklarının ön plana çıktığı yerleşimlerdir. Bu üç il, 2010 Türkiye nüfusunun yaklaşık %8’ini barındırmaktadır. Ayrıca yıllık turizm ziyaretlerinin %15‘i burada yer alan yerleşmeler üzerinden gerçekleşmektedir1.

Yerleşmeler sunduğu olanakların da etkisiyle yoğun göç almaktadır. Sosyo- ekonomik ve çevresel yapının değişiminin incelendiği 1990-2000 yıllarında en fazla göç alan ilk 10 il arasına girmektedir (Şekil 3.7).

1

TÜİK 2010 Turizm İstatistikleri’ne göre 2010 yılında Türkiye’den çıkış yapan toplam yabancı turist sayısı 234.651.475’tir. Bu sayı İzmir’de 9.835.227, Aydın’da 5.125.218, Muğla’da ise 18.120.495’tir. İstanbul’dan çıkış yapan yabancı turist sayısı ise 10.776.903’tır.

84

Şekil 3.7 2000 yılında göç alan illerin net göç büyüklükleri (TÜİK, 2000)

Ege Bölgesi kıyı alanları üzerindeki göç, turizm ve kentleşme baskısı sürdürülebilir gelişmenin sağlanmasında önemli tehdit unsurlarıdır. 1990 ve 2000 yılları arasında arazi kullanım değişimine bakıldığında yapay alanların en fazla artış gösterdiği iller içinde İzmir %57 değişim oranıyla 6., Muğla 10. (%45), Aydın ise 22. sırada (%30) yer almaktadır (Şekil 3.8).

Şekil 3.8 1990-2000 yılları arası arazi örtüsü değişimi (ha.) (Kaynak:Orman ve Su İşleri Bakanlığı)

Önceden de değinildiği üzere yerleşik alanların artışı ve kentleşme önemli iklim değişimi ve çevre problemleri ni beraberinde getirmektedir. Çevresel değişimlerin ve gelişmenin kıyı alanlarına yaptığı baskıya ek olarak antropojenik sera gazı

85

emisyonlarının sebep olduğu küresel ısınma, iklim üzerinde fark edilir etkiler yaratmaktadır[9] [17].

Yerleşmelerin yayılmasının, kentleşme baskısının günümüz ve gelecek için önemli bir problem olduğu kabulüyle bu gelişmelerin çalışma alanında nasıl bir eğilime işaret ettiği önem taşımaktadır. Ege Bölgesi’nde mevcut durum ve Çevre Düzeni Planları’nın 2025 yılı için öngörülerine bakıldığında yerleşmelerin doğal eşiklere dayandığı görülmektedir. Ayrıca eşiklere dayanan yerleşmelerin planda gerçekleştirilen kentsel gelişme alanı önerilerinin arazi kullanım kabiliyeti ile ilişkilendirildiğinde 1., 2. ve 3. sınıf verimli topraklara doğru geliştiği söylenebilir1

. Neredeyse bütün ilçelerin yerleşmelerinin çevresi verimli tarım toprakları ile çevrilidir ve birçoğu da bu alanlar üzerinde yayılmaya devam etmiştir (Şekil 3.9).

Örnek olarak Kuşadası ve Söke yerleşik alanlarına bakıldığında yerleşik alanların mevcutta da 1., 2. ve 3. derece toprak verimliliğin en yüksek olduğu alanlarda geliştiği ve yeni kentsel gelişme alanlarının da yerleşim lekesinin devamında aynı verimli alanlarda önerildiği gözlemlenmektedir (Şekil 3.10).

1 Mevcut durum Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan elde edilen Corine 2006 yılı arazi kullanım haritasındaki yerleşik (yapay) alan lekesi üzerinden, toprak kabiliyeti yine Bakanlık’tan temin edilen Arazi Kullanım Kabiliyeti haritaları, 2025 yılı Çevre Düzeni Planı ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 09.03.2011 tarihinde onaylanan "Aydın-Muğla-Denizli Planlama Bölgesi 1/100 000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı ve yürütmeyi durdurma kararı verilen 14.08.2009 tarihinde onaylanan “Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın üzerinden değerlendirmeye alınmıştır. Kaynak: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı web sayfası,

86

Şekil 3.9 İzmir- Aydın- Muğla İlleri arazi kullanım kabiliyeti ve yapay alanlar çakıştırması

Şekil 3.10 Kuşadası ve Söke yerleşmeleri Arazi kullanım kabiliyeti ve 09.03.2011 tarihinde onaylanan Aydın-Muğla-Denizli Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre

87

Bu eğilime ek olarak turizm amaçlı kullanımlar için planda doğal alanların sürdürülebilirliğini etkileyecek kararların da alındığı görülmektedir. Plan kararları ile 2006 yılı arazi kullanım haritaları kıyaslandığında Şekil 3.11’de görüldüğü üzere Milas Güllük mevkiinde yer alan turizm tesis alanının orman alanı üzerinde kaldığı görülmektedir.

Şekil 3.11 Milas Güllük Mevkii’nde Aydın-Muğla-Denizli Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı kararlarında yer alan turizm tesis alanı ve 2006 yılı arazi

kullanım sınıflaması

Arazi kullanımda yaşanan değişimlere ek olarak, bu ve benzeri stres kaynakları; sıcaklık ve iklim değişimine bağlı afetlerin artmasına neden olmaktadır. Nitekim, Ege Bölgesi’nde Erlat ve Yavaşlı’nın 2009 senesinde Ege Bölgesi’nde tropikal gün ve yaz günü değişimi ve eğilimlerine dair incelemelerinde 1939-2008 yılları arasındaki 70 yıllık süreçte önemli kritik artışlar yaşandığı vurgulanmaktadır. Küresel ortalama sıcaklıkları esas alarak 1973 yılından sonra Ege Bölgesi’nde yıllık tropikal gün ve yaz günü sayılarının ve yıllık maksimum sıcaklıkların yükselme eğiliminde olduğu belirtilmektedir. Bu artışlar, iklim değişimlerine neden olan; tarım, ormancılık ve enerji sektörünü de aynı doğrultuda olumsuz etkileyen faktörlerdir [150].

İlgili çalışmaya ek olarak Türkiye’nin, tahmini iklim değişikliği etkilerine karşı oldukça savunmasız olduğunu vurgulayan önemli araştırmalar da yer almaktadır. 2007 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında hazırlanan

88

Türkiye’nin Birinci Ulusal Bildirimi’nde, Batı illeri’nde kış yağışlarının azalması, yaz sıcaklık değerlerinin artışı, yüzey sularının yok olması, artan kuraklıklar ve seller, toprak kaybı, kıyı erozyonu gibi afetlere neden olan mevcut iklim değişikliklerinin etkilerinin arttığı ifade edilmektedir. Bu olumsuz koşulların gıda üretimini sekteye uğratacağı, kırsal kalkınma konusunda önemli problemlere yol açacağı vurgulanmaktadır1

.

Büyük Menderes Nehri Havzası’nda yapılan iklim değişimi senaryolarına göre su bütçesi simülasyonundan elde edilen sonuçlar da 2030 yılına kadar yüzey sularının %20 oranında azalacağını göstermektedir. 13 barajın ve birçok sulama tesisinin olduğu, 88.000 ha.’dan büyük bir tarım alanı sulamasının gerçekleştiği, su talebinin yüksek olduğu havza için bu azalma turizm ve tarım sektörünün gelişimini sekteye uğratacak ve sıkıntı yaratacak önemli bir sorundur. Ek olarak; yüksek topoğrafya, tarım alanlarının sürdürülebilir-olmayan kullanımı ve orman yangınları gibi doğal ve antropojenik faktörler göz önüne alındığında, Akdeniz ve Ege bölgelerinin gelecekte çölleşme sürecine karşı daha hassas olabilecek alanlar olduğu yine ilgili raporda bulunan diğer bir uyarıdır 2. Afetler açısından bakıldığında bu üç ilin de Türkiye’de en fazla orman

yangını gerçekleşen yerleşmeler olduğu görülmektedir3. Yapılan uyarının beşeri

etkenler bağlamında yerinde bir uyarı olduğu söylenebilir.

Diğer taraftan, Aydın- İzmir ve Muğla İlleri doğal kaynakların korunması ve devamlılığının sağlanması amacıyla geliştirilen koruma faaliyetlerinin de odağı olan yerleşmelerdir. Özellikle ekolojik değerlerin korunması amacıyla 1989 yılında faaliyete geçen Özel Çevre Koruma Kurulu Başkanlığı’nın ilan ettiği 14 özel çevre koruma alanının (ÖÇK) 6’sı4 İzmir ve Muğla İllerinde yer almaktadır (Çizelge 3.7).

1

Türkiye İklim Değişikliği Ulusal Bildirim Raporu (2007), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) resmi web sayfası, erişim tarihi:10.05.2013 http://www.undp.org.tr/Gozlem3.aspx?WebSayfaNo=1393 2 Türkiye İklim Değişikliği Ulusal Bildirim Raporu (2007), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) resmi web sayfası, erişim tarihi:10.05.2013, http://www.undp.org.tr/Gozlem3.aspx?WebSayfaNo=876 3

T.C. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Türkiye Ulusal Afet Arşivi’nde yer alan bilgilere göre Antalya (269 orman yangını), İzmir (244 orman yangını ), Muğla (244 orman yangını), Çanakkale (162) ve Aydın (107) en fazla orman yangınının gerçekleştiği ilk 5 ildir. Kaynak: T.C. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Türkiye Ulusal Afet Arşivi resmi web sayfası: erişim tarihi, 16.05.2013 http://tuaa.afad.gov.tr/TUAA/MainPageFW/index4.aspx?guestlogin=true#

89

Çizelge 3.7 İzmir ve Muğla İlleri’nde yer alan ÖÇK Bölgeleri1

Bölge Adı İl İlan Tarihi Alanı (km2

) Gökova Muğla 05.07.1988 576.9 Köyceğiz- Dalyan Muğla 05.07.1988 461.46 Fethiye- Göcek Muğla 05.07.1988 805.37 Foça İzmir 21.11.1990 71.44 Datça- Bozburun Muğla 21.11.1990 1443.89

Patara Muğla -Antalya 02.03.1990 197.10

Bu dinamikler dikkate alınarak bir sonraki aşamada özelliklerine değinilen araştırma alanı içinde yer alan yerleşmelerde yaşanan sosyal- çevresel değişimlerin coğrafyası ve bu coğrafyanın değişimlere karşı uyum kapasitesi, hasar görebilirliği sorgulanacak, yerleşmelerde sürdürülebilirliğin sağlanması için gerekli olan kapasitenin hassasiyete karşı yeterliliği irdelenecektir.

1 Kaynak: Çevre ve Orman Bakanlığı Özel Çevre Koruma Kurulu Başkanlığı İl Çevre Durumu Raporu, erişim tarihi:01.05.2013 http://www2.ormansu.gov.tr/COB/Files/durum_rapor/ockkb/ockkb_ild.pdf

90

BÖLÜM 4

ARAŞTIRMA BULGULARI

4.1 SES Yaklaşımı Bağlamında İzmir- Aydın – Muğla Yerleşmelerinde Değişimin