• Sonuç bulunamadı

Anlatma Zamanıyla Vaka Zamanının İç İçe Olduğu Öyküler

2.4. Nazlı Eray’ın Öykülerinde Zaman

2.4.2. Akronik Karakterli ve Eş Zamanlı Metin Halkalarından Oluşan Öyküler

2.4.2.2. Anlatma Zamanıyla Vaka Zamanının İç İçe Olduğu Öyküler

Nazlı Eray’ın 126 öyküsünün 19 öyküsünde anlatma ve vaka zamanında belirgin bir fark yoktur. Anlatma zamanı ile vaka zamanı birlikte ilerler. Öykülerde zamanda kırılmalar ve geri dönüşler de yaşanır fakat bu durum bu durum öykünün vaka zincirini değiştirecek özellikte değildir. "Öykünün genel dokusunu ortaya koymak için geçmişte kalan veya önceden yaşanılmış anlar, olayların öyküleme zamanında iç içe girmesi ile okuyucuyla yüz yüze getirilir." (Şahin, 2006:193) Yani öyküdeki kırılmalar daha çok bir olayı ya da durumu belirginleştirme, karakteri derinleştirme amacıyladır.

Eray’ın "Geceyarısı İnsanları", "Nehri Bana Geri Ver", "Bugün Pazartesi", "Neredeyim Ben Neredeyim", "Sıfırdan", "Copa Cabana", "Yıldıztozu Oteli ve Vicky", "Seni Seviyorum", "Şemsi Bey", "Platin Burunlu Adam", "St. Lucia-Batı Hint Adaları", "Dansöz Watusi’nin Bacağına Yansıyan Kent", "Her Zamanki Kent", "Gecenin Başladığı Çizgide Rastladığım Çocuk", "İzmir", "Hotel Kalymnos", "Anıt Mezarın Yanında", "Av Köşkünde Bir Yemek", "Reşide Hanım" adlı öyküleri akronik ve eş zamanlıdır.

"Geceyarısı İnsanları" adlı öykünün başlığı günün son zaman dilimi olan ve ardışık günleri birbirine bağlayan ‘geceyarısı’ sözcüğüyle tamlama kurmuştur. Öykü akronik karakterli ve eş zamanlı metin halkalarından oluşan anlatım söz konusudur. "Kurs öğretmeni ile sekreter de gelmiş dinliyorlardı. Sekreter kadınlara çay ısmarladı. Zil çaldı, biz sınıflara girdik. Ardımızı dönüp dönüp Aynur Çapraz’ın annesiyle teyzesine baktık. Ben evimde, yatağımda yatıyorum. Gözkapaklarım ağırlaştı, birazdan uyurum." (Ah Bayım Ah, 174) Gecenin bir yarısı yatağında uyanan kahraman anlatıcı daktilo kursunda yaşadıklarını hatırlar. Gecenin bir yarısı yatağında uyanıkken sadece daktilo kursu değil evlendikten sonra yaşadığı ilk ev, tanıdığı insanlar ve onların hayatlarına dair izler hatıralarında canlanır. "Yeniden yazmaya başladık. Ben bu kez mnb mnb mnb yazıyordum. Arkadaşım büyük harflere geçmişti. Yatağımda döndüm. O deminki köpek gene havlamaya

başladı." (Ah Bayım Ah, 165) Farklı zaman boyutlarından anlatma ve vaka zamanına aktarılan bu bilgiler, anlatıma derinlik kazandırma özelliği gösterir.

Öykünün yazma zamanı 1974’tür.

"Bugün Pazartesi" adlı öykünün adı da belirli bir zamana vurgu yapacak şekilde ‘Bugün Pazartesi’ dir. Öykü, "Evet Nino. Bugün Pazartesi. Yoksa sen salı mı sanmıştın? Bugün pazartesi. Dün pazardı. Güneşliydi hava. İlkbahar soğuğu vardı." (Geceyi Tanıdım, 103) cümleleriyle başlayarak zaman belirginleştirilir. Öyküde Karaçizmeli Adam’ın kızıp gitmesinin ardından kahraman anlatıcı için zaman hiç geçmek bilmez. Anlatıcının o gittikten sonra her geçen dakika kendini perişan ettiği vurgulanır. "Bugün pazartesi Nino. Bugün pazartesi. ben bunu iyi biliyorum, çünkü saydım. Bu, Karaçizmeli Adam gideli on dördüncü pazartesi Nino. Günleri de saydım, doksan sekizinci gün bugün. Saatleri de sayıyorum, tam yüreğimin orta yerinde duyuyorum saati. Anlıyorsun ya Nino?" (Geceyi Tanıdım, 104) Burada psikolojik zamanın bağlayıcılığından söz edilebilir. Karaçizmeli Adam’a dair hatıralar kahramana ve vakaya derinlik kazandırmak için kullanılır.

Öykünün yazma zamanı 26 Mayıs 1976’dır.

"Neredeyim Ben Neredeyim" adlı öyküde de hatıralar arasında kaybolan ve kendini bulmaya çalışan kahraman anlatıcının ağzından öykü aktarılır. Kahraman anlatıcı gözlerini kapar ve zaman ile mekânda yolculuğa çıkar. Hatıralarının ışığında kendini bulmaya çalışır. "Gözlerimi kapatıyorum, bir temmuz öğlesi, İzmir’de otobüs garajlarının oradayım. Bodrum’a giden otobüs daha gelmemiş. İzmir fırın gibi yanıyor." (Geceyi Tanıdım, 109) Gözlerini kapatarak hatıralar arasında dolaşan anlatıcı ilk olarak kendisini İzmir’in fırın gibi yandığı bir temmuz sıcağında otogarda Bodrum’a giden otobüsü beklerken bulur. Öyküde hatıralar kendini arayan anlatıcının içinde bulunduğu durumu derinleştirmek için kullanılır.

Öykünün yazma zamanı 14 Ocak1976’dır.

"Sıfırdan" adlı öyküde Yazar, çerçeve öyküde içinde bulunduğu bir pazar gününden bahseder. Sabah vakti kafası karışık bir halde yazmak için oturduğu romanına kişiler arar durur. Birkaç iyi, iç dünyası zengin kişiyi saptayıp romanına hemen başlamanın sandığı kadar kolay bir iş olmadığını anlayan yazarın aklına günlük gazetelerden birine ilan vermek gelir.

Bir yazarın yeni romanı için sınavla kişiler alınacağını bildiren ilanı ile de öykü başlar. Ana öyküde roman kahramanı olmak için başvuran kişilerle olan ilişkileri ve sınav

süreci anlatılır. Öykü, "Günlerden pazardı. Karşı komşunun çocuğu sabah sünnet olmuştu. O sabah vakti, yazmak için oturduğum romanıma kişiler arayıp duruyordum. Karşı komşudan gelen gürültülerle, pazar günü sokağının garip yalnızlığı ve de eskici sesleriyle kafam iyice karışmıştı." (Kız Öpme Kuyruğu, 46)cümleleriyle başlar. Hayali öykü kişilerinin kaybolup gitmesinin ardından yaşadığı durumu ise yazar anlatıcı şu sözlerle ifade eder: "Bir daha hiç göremeyecektim onları. Kâğıdımın üstünden geçip gitmişlerdi. Yapmak istediğimi anladılar mı, anlamadılar mı, hiç öğrenemeyeceğim. Gittim, boş çay fincanlarını topladım, mutfağa götürdüm." (Kız Öpme Kuyruğu, 59) Öyküde Buhara Veziri Faridüddin’in öykü kişisi olmak üzere yazdığı mektup zamanda kırılmaya sebep olur. Fakat bu kırılma vaka ya da zaman halkasını değiştirecek boyutta değildir. Zamandaki kırılma öykünün anlamını derinleştirmektedir.

Öykünün yazma zamanı 3 Kasım 1981’dir.

"St. Lucia ve Batı Hint Adaları" adlı öykü "Yeni yıldan on beş gün kadar önce New York’tan bir uçağa binmiş, o gün akşam olmadan, eski bir Fransız sömürgesi olan Martinik Adası’nda olacağımı düşünüyordum. Martinik’te beş altı gün kalmayı kurmuştum; havayolu şirketinden bir yetkili ucuz bir otelde yer ayırtmıştı bana. New York’a dönüş biletim hazırdı, çantamdaydı." (Eski Gece Parçaları, 67) cümleleriyle başlayarak ‘zaman’ vurgulanır. Kullanılan fiil kiplerinden gerçekleşmemiş bir beklentinin söz konusu olduğu anlaşılır ve öykünün ilerleyen bölümleri de bu durumu destekler niteliktedir. Öyküde "Uzun bir süre küme küme beyaz bulutları izledim durdum. Arada New York’u düşünüyordum; çok sevdiğim bu beton ve çelik kenti, 5. Cadde’de bir sabah zamanı güneş ışıklarının içinde yürüyen binlerce kişiyi, her an özlediğim dev boyutlu kitapçı dükkânlarını, hiçbir zaman kesilmeyen siren seslerini, yaşamla ölümün her an kucak kucağa olduğu bu heyecan verici kenti uçağın koltuğunda düşünüp duruyordum." (Eski Gece Parçaları, 69) cümleleriyle zamanda kırılma başlar ve kahraman anlatıcı New York’u sevme nedeni olarak hatıralarından kesitler sunar. St. Lucia 1984- Ankara 23 Mart 1985 tarihli günlüklerden de bölümler vardır. Hatıralar ve günlükten alınan bölümler zamanın ferdi boyutunu derinleştirme işlevi üstlenir.