• Sonuç bulunamadı

Anlatma Zamanıyla Vaka Zamanının Ayrı Olduğu Öyküler

2.4. Nazlı Eray’ın Öykülerinde Zaman

2.4.2. Akronik Karakterli ve Eş Zamanlı Metin Halkalarından Oluşan Öyküler

2.4.2.1. Anlatma Zamanıyla Vaka Zamanının Ayrı Olduğu Öyküler

Anlatma zamanıyla vaka zamanı arasında belirgin bir farklılığın olduğu öykülerdir. Anlatıcı farklı tekniklerle zamanda geri dönüşler yapar. Zaman kırılması olarak da adlandırdığımız geri dönüşler öykünün merak unsurunu tetikler. "Geriye dönüşlerin amacı; halden, gerçekten kaçış değil, geçmişte yaşanmış olayları kalenderane bir mizaçla dramatize etmektir." (Korkmaz, 1997: 159) Geri dönüşlerle vaka okurun zihninde ayrıntılı olarak derinleşir ve okur, zihnindeki sorulara yanıtlar bulabilir.

Yazarın 126 öyküsünün 25’i anlatma zamanı ile vaka zamanının ayrı olduğu öykülerdir. "İçdünya", "Bayım", "Acının Öyküsü", "Mutluluk", "Dursen Hanım Hep Aklımdasın", "Bir Sinek Masalı", "Mutlu Yuvalar Sıcak Yuvalar", "Sakal ile Bıyık", "Mektup", "Revani", "Taksim Meydanı", "Ödül", "Ziyaret", "Danışman", "Yeni Yıla Doğru", "Kent Sahibi", "Hırsız Saksağan Uvertürü", "Viva Brazil", "Arabanın İçindeki Dünya", "Okuruma Frankfurt Mektubu", "Sizin İçin Bu Öykü Sevgili Watusi", "Sizin İçin Bu Öykü Frau Ulla", "Gülen Gözler Pastanesi", "Dün Gece ve Bu Sabah", "Merdan Bey" adlı öykülerdir.

Bu öykülerden biri olan "İçdünya" adlı öyküde günlük hayatın gerekleri, karısı ve iki çocuğunun sorumluluklarıyla bunalmış bir adamın iç dünyası anlatılır. Öyküde başkarakterin iç dünyası mekân işlevi üstlenerek karakterin kişiliğini çözümlemede önemli ipuçları sunar. Evli olan karakterin aklı bir başkasında, esmer kadındadır. İnsanoğlunun şen bir sabah ruhunun dibindeki mağaradan çıkıp göğüs boşluğundaki göz alabildiğine uzanan alanı fark etmesiyle varlığının bilincine varışı anlatılır. Öykünün anlatma zamanı şimdiki zaman, vaka zamanı ise geçmiş zamandır. Öyküde insanoğlunun gelişimi doğanın gelişimi ile bir arada verilerek aralarında bir bağ kurulur. "Güneş yükseliyordu, insanoğlu. İnsanlar banka yaptılar, hastane yaptılar, pastane yaptılar, okul yaptılar. Gece kulübü yaptılar." (Ah Bayım Ah, 16) , "Güneş yavaş yavaş alçalıyordu, insanoğlu. Göğüs boşluğunda trafik çok yoğunlaşmıştı." (Ah Bayım Ah, 19), "Güneş batmıştı. Acı içinde karanlığa baktın sonra uyudun." (Ah Bayım Ah, 21) Özellikle kahramanın iç dünyasındaki değişim güneşin

hareketleri ekseninde temellendirilir. Ve gelişimini geçmişte güneşin hareketleri doğrultusunda ve zamanla tamamlayan insanoğlunun varlığı şimdi anlatılır. "İnsanoğlu, insanoğlu. Sana sesleniyorum. Duyuyor musun beni?" (Ah Bayım Ah, 22) Öykünün sonunda yazar devreye girerek şimdiki zamanda okura seslenir.

Öykünün yazma zamanı ise 1975’tir.

"Bayım" adlı öyküde vaka zamanı geçmiş zamandır. Kahraman anlatıcının yirmi yaşında olduğu zamanlardır. Kahraman bakış açısının kullanıldığı öykü "Bana niçin öyle dikkatli dikkatli bakıyorsunuz bayım?" (Ah Bayım Ah, 23) şeklinde şimdiki zaman kipiyle başlar. Monolog tekniğiyle yazılan öyküde anlatıcı, hayali kahramanlarla konuşur, sorular sorar, cevap verir. Geriye doğru kırılmaların yaşandığı kendisiyle ilgili bölümler geniş zamanda aktarılır. "Ben yaşlı annemle otururum, ebe okulundan mezunum. Sıkılınca fotoroman okurum, resimli roman okurum. (...) Evet, içerim bir sigara. Arada sırada içerim, her zaman içmem." (Ah Bayım Ah, 23-24) Öykünün anlatma zamanı şimdiki zaman vaka zamanı ise geçmiş zamandır. "Ah bayım ah! Ne kadar da yaklaşmıştık birbirimize. O kısacık zamanda nasıl da bilivermiştik birbirimizin en gizli yanlarını. Senin ellerinin sıcaklığını nasıl unuturum ben, bayım." (Ah Bayım Ah, 28) şeklinde sevdiği baydan uzak kalışının mutsuzluğunu yaşar.

Öykünün yazma zamanı 1975’tir.

Eray’ın "Viva Brazil" adlı öyküsü de anlatma ve vaka zamanı ayrı olan öykülerindendir. Öykünün giriş kısmında Rio de Janeriolu revü kızı tanıtıldıktan sonra "Ankara’da kış zamanıydı. Sabah hava iyice aydınlanmadan durakları dolduran memur kalabalığı, yavaş yavaş akşama doğru ilerliyorlar; yine otobüslere binip, geceye doğru iyice kirlenen, insanın bağrını yakan isli havayı içlerine çekmeye uğraşarak evlerine dönüyorlardı. Yerlerde üç haftadır kalkmayan buz vardı, anlaşılan belediye yolları zamanında yeterince temizleyememişti. Birden bastıran ayaz tüm sokakları donduruvermişti." (Eski Gece Parçaları, 48) ile anlatma zamanı ve mekân vurgulanır. Memur Emin’in gündelik sorunlardan kaçarak yatağında yorganına sarıldığı ve dalıp gittiği andan itibaren ise vaka zamanı başlar. Rüyasında revü kızı Miranda ile Rio de Janeiro’dadır ve sevgili oldukları anlaşılır. Öyküde Memur Emin’in hatıralarından da bölümler sunulur ve vaka ayrıntılı bir şekilde verilir. 24 Aralık 84 Rio de Janeiro, 25 Aralık 84 Ankara, 24 Aralık 85 Rio de Janeiro, 25 Aralık 84 Rio de Janeiro, 25 Aralık 85

Rio de Ankara, 25 Aralık 85 Rio de Janeiro, 26 Aralık 84 Rio de Janeiro’ya ait hatıralar anlatma zamanında geri dönüşler yaşanmasını sağlar.

Öykünün yazma zamanı 1985’tir.

"Mutluluk" adlı öykü ise yazarın hastane günlerini anlatır. Anlatma zamanı şimdiki zamandır. Ve öykü "Hastanedeki yatağımda yatıyorum. Gözüm kapıda. Sabırsızlanıp duruyorum. Bana bugün, on dört günden bu yana, ilk kez içecek bir şey verilecek." (Ah Bayım Ah, 46) cümleleriyle içinde bulunduğu durumu özetleyecek şekilde başlar. Öykünün vaka zamanı ise geçmiş zamandır. Hatıralarını art zamanlı anlatım tekniğini kullanarak anlatır. "Saate baktım, dokuzu yirmi geçiyor. Tekrar gözümü kapattım, karşıma Asiye çıkıverdi. Asiye’yi görünce sevindim. Ben on dokuz yaşındayım. Asiye on altı. Anneannemin Yüksel Caddesine bakan evindeyiz." (Ah Bayım Ah, 50-51) Kahraman anlatıcı hatıralar aracılığıyla zamanda geri dönüşler yaşar. Ve vaka halkaları belirlenirken zamandaki kırılmalar oldukça önemlidir. "Köşeyi dönüp koşmaya başladık. Eve vardığımızda bir de baktık ki, ter içinde kalmışız. Saate baktım, ona yirmi var. Şimdi gelir Sevim hemşire. Gözümü kapadım." (Ah Bayım Ah, 53) Hatıralardan içinde bulunduğu zamana hastanedeki odasında gözlerini açar. Anlatıcının içinde bulunduğu ruh hali itibariyle yaşadığı zor anlardan hatıralar aracılığıyla kaçmaya çalışır. Öyküde ruhsal anlamda ‘iç zaman’dan söz geniş zaman kipiyle aktarılır edilebilir.

Öykünün yazma zamanı 1973 yılıdır.

"Gülen Gözler Pastanesi" adlı öyküde sevgilisinden ayrılan mutsuz anlatıcı hatıralar eşliğinde geçmiş günlerini, sevgilisiyle mutlu olduğu günleri hatırlar. Anlatıcı yaşadığı psikolojik yani iç zamanı şu sözlerle ifade eder: "İkidir böyle oluyor. Pazar sabahı uyanır uyanmaz dayanılması güç bir acı duyuyorum. Bunu sana anlatabilmem olası değil. Yoksun, yanımda değilsin." (Aşk Artık Burada Oturmuyor, 9) Anlatma zamanı şimdidir. Vaka zamanı ise on beş gün öncedir. Yani anlatma zamanı ile vaka zamanı arasında on beş günlük bir zaman dilimi söz konusudur. "On beş gün oluyor, korkunç bir acı yaşıyorum. Yavaş yavaş gücüm kesiliyor, işte o zaman ağlamaya başlıyorum. Hıçkıra hıçkıra ağlıyorum yatağımın içinde. Olanları anlayamıyorum. Anlamadığım bir şeyler olmuş besbelli. Nasıl dayanılır bu acıya, bilemiyorum. Sen benim en çok sevdiğim insansın. Üç buçuk yılımız dolu dolu birlikte geçti. Ne çok sevdin beni... Bir dediğimi iki etmedin." (Aşk Artık Burada Oturmuyor, 9) Alıntıdan da anlaşılacağı üzere kahraman anlatıcının sevgilisiyle ayrılığı öyle yenidir ki henüz ne olduğunu bile anlayamamıştır. Ve öykü

zamanında kırılma "Acım en çok ne zaman dayanılmaz bir hal alıyor, biliyor musun? İkimizi İzmir’de düşündüğüm zaman..." (Aşk Artık Burada Oturmuyor, 15) ile başlar. Zamanda kırılma ve geri dönüşle birlikte sevgiliyle İzmir’de yaşanan anılar tazelenir.

Öykünün yazma zamanı 1988’dir.

Anlatma zamanı ile vaka zamanının ayrı olduğu öykülerden biri de "Dursen Hanım Hep Aklımdasın" adlı öyküdür. Kahraman anlatıcı öyküde eski bir dostu Dursen Hanım’ı ve onunla ilgili hatıralarını, Dursen Hanım’ın eşi, evi ve yaşayışıyla ilgili ayrıntıları hatırlayıp anlatır. Öykünün anlatma zamanı şimdiki zamandır ve öykü "Dursen Hanım hiç çıkmıyorsun aklımdan. Düşünüp duruyorum seni." (Ah Bayım Ah, 62) cümleleriyle anlatıcının içinde bulunduğu hali anlatacak şekilde başlar. Öykünün vaka zamanı ise artdizimsel olarak geçmiş zamana aittir. Hatıralar aracığıyla geri dönüşler yaşanarak Dursen Hanım anlatılır. Öyküde Dursen Hanım’ın hayatıyla ilgili ayrıntılar ve yaşadıkları "Dursen Hanım, sen Marmaris’te kocan Poyraz Kaptan’ın yeni yaptırdığı üç katlı beton evin alt katında oturursun. Üst katları da oda oda kiraya verirsiniz turistlere." (Ah Bayım Ah, 62) şeklinde geniş zamanda anlatılır. Kahraman anlatıcı bu öyküde yaşadığı anla geçmişi bir arada duyumsar.

Öykünün yazma zamanı ise 1975’tir.

"Bir Sinek Masalı" adlı öyküde de anlatma zamanı alıntıdan da anlaşılacağı üzere şimdiki zaman "Evliya Çelebi İlkokulunun 4/B sınıfında sinekçe konuşabilen tek öğrenci, Şükriyanım Teyzenin torunu sinekçeyi anadili gibi konuşuyor." (Ah Bayım Ah, 70); vaka zamanı ise geçmiş zamandır. Öykü artdizimsel olarak gelişir. "Şükriyanım Teyzenin torunu, sene başında pencerenin yanında oturuyordu. Fakat camdaki sineklerle olur olmaz konuştu. Yerini değiştirdiler. Ventura’nın yanına oturttular." (Ah Bayım Ah, 70) Ve tanrısal bakış açısıyla yazılan öyküde vaka Şükriyanım Teyzenin torununun sınıftaki yerinin değişmesiyle başlar.

Öykünün yazma zamanı ise 1960’tır.

Nazlı Eray’ın ‘Yoldan Geçen Öyküler’ adlı kitabındaki ‘Ödül’ adlı öyküsünde de anlatma zamanıyla vaka zamanı ayrıdır. Öykünün entrik kurgusunu yazar ile ‘Yazarlar Kahvesi’ndeki dostları oluşturur. Öykünün içinde ikinci bir öykü kronolojik olarak anlatılır. Öykünün merkezindeki başkişi anlatıcıdır. Öyküde yazar anlatıcının kafasında binbir düşünceyle yola çıktığı bir gün geçirdiği trafik kazasıyla öte dünyaya gidiş gelişinin anlatılır. Yazarın geçirdiği trafik kazasıyla birlikte öykünün zamanında ileri doğru bir

kırılma yaşanır. "Gözlerimi açtığımda: ‘Lütfen, bu tarafa geçeceksiniz,’ diyordu yanı başımdaki saygılı ses. Bulutlu bir yerdeydik. Yoğun sisli bir hava... Pek tanıdığım bir yere benzemiyordu. İyice şaşırmıştım." (Yoldan Geçen Öyküler, 29) Yazarın, öteki dünyada ‘Yazarlar Kahvesi’ denilen bir yerde Oğuz Atay, Sait Faik ve Sevim Burak gibi yazarlarla bir araya gelip sohbet ederler. Aslında burada gerçekleşen belki de yazarın bir hayalidir.