• Sonuç bulunamadı

ANKARA’DAKİ SAVUNMA VE HAVACILIK SEKTÖRÜNDEKİ ÖNEMLİ PAYDAŞLAR

T.C. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanlığı (SSB), tedarik yönetimini etkinleştirmek ve savunma sanayii altyapısını güçlendirmek üzere politikalar geliştirerek uygulamaktadır. Savunma ve Havacılık Sanayi İhracatçılar Birliği (SSİ) ve Savunma ve Havacılık Sanayii İmalatçılar Derneği (SASAD) ise sektördeki önemli aktörleri bir araya getiren sivil toplum örgütleridir. Bu yapılarla beraber sektörde OSTİM Savunma ve Havacılık Kümelenmesi (OSSA) ve ODTÜ Teknokent Savunma Sanayii Kümelenmesi  (TSSK) gibi kümelenmeler de bulunmaktadır. Ankara Uzay ve Havacılık İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (HAB) de SSB, ASO, SASAD ve Ankara Valiliğinin katılımıyla Kazan’da kurulmuştur.

İyi Uygulama Örneği

Endüstriyel Yetkinlik Değerlendirme ve Destekleme Programı (EYDEP)

Savunma Sanayii Başkanlığı koordinasyonunda önemli bir bölümü Ankara olmak üzere ülke genelinde yürütülmeye başlanan EYDEP, sektördeki KOBİ’lerin endüstriyel yetkinlik envanterinin çıkarılmasını, yetkinlik seviyelerinin saptanmasını ve bu şirketlerin desteklenerek geliştirilmesini hedeflemektedir. Ayrıca alt sistem üreticileri oluşturarak ve firmaların teknoloji ve ürün sahibi olmalarını sağlayarak tedarik piramidinde dengelemeyi amaç edinmiştir. Sektörde yerlilik oranını artırmak ise diğer bir hedeftir. Böylece hangi firmanın hangi ihtiyacının, ne sebeple desteklenmesi gerektiğinin analizi yerinde yapılabilecek ve anında destek programı işletilebilecektir (SSB, 2018).

1

GENEL DEĞERLENDİRME

Türk Savunma Sanayii tarihi Osmanlı İmparatorluğu’na dayanmaktadır. Osmanlı Devleti’nin yükselme devrinde top ve savaş gemileri üretimi başlamış ve “Tophane-i Hümayun” İmparatorluk silah sanayiinin temelini oluşturmuştur. Bununla beraber savaş gemisi üretim kapasitesinin ve teknoloji düzeyinin de yüksek olduğu görülmektedir. Ancak, 18.yy’dan itibaren savunma sanayisi Avrupa’nın gerisinde kalmaya başlamıştır.

Cumhuriyetin kurulması ile beraber de savunma sanayisi alanında atılımlar yapılmaya başlanmıştır. 1921 yılında Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğü kurulmuş, 1924 yılında Ankara’da hafif silah ve top tamir atölyeleriyle fişek fabrikaları ve Gölcük Tersanesi kurulmuştur. Türk havacılık sanayisi faaliyetleri 1926 yılında Tayyare ve Motor Türk A.Ş. (TamTAŞ)’nin kuruluşu ile başlamıştır. Bu alandaki ilk büyük girişim ise Türk Hava Kurumu tarafından 1941 yılında Ankara’da kurulan uçak fabrikasıdır. 1950 sonrası dönemde 1952 yılında Türkiye’nin NATO’ya üye olmasıyla başlayan süreçte ihtiyaç fazlası savunma teçhizatının müttefik ülkelerce hibe edilmesi, savunma ürünlerinin yurt içinde üretimini engellemiştir. 1974 Kıbrıs Harekâtı ise modern bir savunma sanayisi altyapısı ihtiyacı ortaya çıkmıştır ve bu dönemde ASELSAN, HAVELSAN, ASPİLSAN gibi devlet sermayesine dayalı yatırımlar gerçekleştirilmiştir. 1974-1983 arasındaki süreçte kurulan şirketler arasında HEMA Dişli Sanayii ve Ticaret A.Ş., Asil Çelik Sanayi ve Ticaret A.Ş., Barış Elektrik Endüstrisi A.Ş., İşbir Elektrik Sanayi A.Ş., ASMAŞ ve Yüksek Teknoloji A.Ş de yer almaktadır. 1974-1985 arasında ise yatırımlar artmıştır. Türkiye ve bölge için stratejik bir öneme sahip olan savunma ve havacılık sektörü 2000’li yıllarla beraber önemli bir gelişme göstermiştir. Özel sektör firmaları Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçlarını karşılamak için üretim yapmakla beraber sivil kullanıma yönelik mal ve hizmetler de üretilmektedir. Sektörde ASELSAN, TUSAŞ, ROKETSAN, FNSS, HAVELSAN ve MKE gibi üreticilerle beraber yerli üretimin artmıştır. Füze ve roket sistemleri, zırhlı araçlar, insansız hava araçları, eğitim uçakları gibi önemli projeler sektör tarafından yürütülmektedir. Türkiye’nin yurtdışına bağımlılığını önemli ölçüde azaltan projeler arasında MİLGEM Korveti, Altay Tankı, Atak Taarruz Helikopteri, Anka ve Bayraktar İnsansız Hava Araçları, Hürkuş Eğitim Uçağı, Göktürk-1 Gözetleme uydusu, Yeni Tip Karakol Botları, Süratli Müdahale Botları, Milli Piyade Tüfeği, Mayına Karşı Korumalı Araçlar, Hava Savunma ve Füze Sistemleri bulunmaktadır.

Günümüzde sektörde Ankara’da 140 iş yeri bulunurken, en çok ölçme, test ve seyrüsefer amaçlı alet ve cihazların imalatı alanında üretim yapılmaktadır. Çalışan açısından ise en çok hava taşıtları ve uzay araçları alanında sektör büyümüştür. Sektörün ülke içindeki üretimin değerinin artırılması ve ihracatın yükseltilmesi, teknoloji yönetiminin iyileştirilmesi gibi hedefleri vardır. Bu hedeflerin gerçekleşmesi için SSB ve sektördeki dernek ile kümelenmeler önemli işlevleri yerine getirmektedir. SSİ ve SASAD ise sektördeki önemli aktörleri bir araya getiren sivil toplum örgütleridir. Sektördeki şirketler OSTİM OSSA ve ODTÜ TSSK kümelerine üyedirler.

Bu kümelerin UR-GE programı kapsamında yürüttükleri projeler ile yurt dışında fuarlara katılma imkânı bulmuşlardır.

Ankara’da sektörün AR-GE ve rekabet gücünü anlamak amacıyla yürütülen anket çalışmasında sektörden 68 firmayla görüşülmüştür. Çalışma ile firmaların yenilikçilik durumlarını ortaya koymak üzere pek çok soru yöneltilmiştir. Bu kapsamda bulgular ortaya koymaktadır ki araştırmaya dâhil olan tüm firmaların Rekabet Gücü düzeyi %73,4 olurken savunma sanayi alanında bu rakam %73,6’dır. Firmaların rekabet gücü firmada ERP kullanılma durumuna, firmanın marka/pazarlama stratejisi olma durumuna, AR-GE birimi olma durumuna ve dışardan danışmanlık alma durumuna göre farklılık göstermektedir. Bunların arasında AR-GE birimi olması en anlamlı farkı yaratmaktadır. Savunma sanayisi firmalarının %71,6’sında AR-GE birimi bulunmaktadır.

Firmaların %67,6’sı son 3 yıl içinde bir yenilik ortaya koymuştur. Bu rakamın diğer sektörlerin (%76,5) altında olduğu görülmektedir. Son 3 yılda AR-GE ile destek ya da teşvik alan firmaların oranı ise %44,1’dir. Bu rakamın bilişim sektörü dışındaki sektörlerin üzerinde olduğu görülmektedir. Firmaların %52,6’sı AR-GE ve inovasyon çalışmaları yapmakta zorluk çektiklerini belirtmiştir. Firmaların en zorlandığı alanlarda ise %22,1 ile teşvik ve desteklere ulaşma ve donanımlı personel olmaması ilk sırayı almaktadır.

Firmaların %69,8’inin belirlenmiş bir marka ve pazarlama stratejisi vardır. Diğer sektörlerle kıyaslandığında bu rakamın düşük olduğu görülmektedir (%80,9 ortalama). Firmaların %87,7’si satış faaliyetlerini sürdürmek için yeterli fiziksel altyapıya sahiptir. Dijital dönüşüm ve endüstri 4.0 konularında iyimser bir tablo ortaya çıkmamaktadır. Konuyu takip eden firma oranı %21 civarındadır. En büyük kaynak kalemini teşvik ve destekler ile banka kredileri oluşturmaktadır.

Sektörde 2015 yılından itibaren ihracat rakamlarının ithalatın üzerinde olduğu görülmektedir. İhracat içinde en büyük payı hava taşıtları ve uzay araçları ile bunlarla ilgili makinelerin imalatı almaktadır. Silah ve mühimmat imalatı bunu takip etmektedir. İthalatta da aynı şekilde hava taşıtları ve uzay araçları ilk sırada gelmektedir.

İhracat yapan firma sayısı da 2012 yılında 585 iken 2016 yılında 695 olmuştur. İthalat yapan firma sayısı ise aynı dönemde 1478’den 1695’e çıkmıştır. Operasyonel maliyetlerin yüksek olması ihracatta fiyat rekabetini zorlaştırmaktadır. ABD ve Avrupa pazarları küresel anlamda çok rekabetçi ve kabul kriterleri yüksek olduğu için Türkiye’nin Ortadoğu, Asya ve Afrika pazarlarına daha fazla yönelerek bu bölgelerdeki ihracat hacmini artırması gerekmektedir. Bunun için alt sistem üreten şirketlerin sayısının artması sağlanmalıdır.

Savunma sanayisinde ana yüklenici şirketlerin (ASELSAN, TUSAŞ, ROKETSAN, FNSS, HAVELSAN ve MKE) tedarikçileri olan alt yüklenici şirketlerin yetkinliklerinin ve kapasitelerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Alt yüklenici şirketlerin, büyük ölçekli şirketlerin tedarikçisi pozisyonunda proje bazlı çalışmaları yetkinliklerini artırırken, sürekli ürettikleri ve geliştirme arzusunda oldukları bir ürüne sahip olmayışları belli bir alanda uzmanlaşamamalarına sebep olmaktadır. Bu bağlamda, alt yüklenicilerin hem ürün hem de teknoloji sahibi olmaları için başlatılan EYDEP sektör için çok önemli bir fırsattır. EYDEP yoluyla alt sistemler yerlileştirilerek yüksek teknolojili ürünlerde ithalatın azaltılması sağlanabilecektir.

Savunma ve havacılık sektörü, diğer sektörlerden nitelikli personel çekmesine karşın, kendi içinde yoğun bir personel sirkülasyonu görülmektedir. Sektör en çok yazılım ve kodlama yapabilen mühendis ve teknik elemana ihtiyaç duymaktadır. Üniversite sanayi iş birliğine bakıldığında akademisyenlerin şirketlerle etkileşiminin düşük olduğu görülmektedir. Akademisyenlerin sektördeki firmalarla daha çok ortak çalışma yapması gerekmektedir.

AR-GE merkezlerinin sayısının ve kapasitesinin artırılması da diğer önemli bir gerekliliktir. AR-GE merkezi kuran ve var olan merkezlerin kapasitesini artırmak isteyen şirketler Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından destek alabilmektedir. Ayrıca TEYDEB, KOSGEB AR-GE destekleri, Teknoyatırım Destek Programı gibi birçok kamu destek aracı çoğu şirket tarafından kullanılmaktadır.

Çalışma kapsamında paydaşlarla yapılan odak grup toplantıları ve çalıştaylarda yapılan GZFT analizinden çıkan sonuçlar aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.