• Sonuç bulunamadı

A. AKIL KARŞITLIĞI VE EKSİK BİLGİ

3. Anayasal Aristokrasi ve Hukuk Teorisi

Adam Smith, Davıd Hume ve Herbert Spencer’i kendiliğinden düzeni meşru etik politik zemin olarak tanımalarından dolayı “pür” liberalizmin başlıca temsilcileri sayan Hayek, bu yargısına dayanarak bir “gerçek” liberalizm, “sahte” liberalizm ayrımı yapar. Siyaset, hukuk ve ekonomi nehirlerinin ortak bir havuza aktığı, “insan” denilen mefhumun modern tarihini, hikayesini anlatır liberalizm. Hayek liberalizmi insanın varoluşsal serüveninin keşfedilmiş bölümü olarak betimleme eğilimindedir.296 Bu kodlama dili bir hukukun üstünlüğü nosyonu ve bir demokrasi eleştirisi ile etik politik dünyada kendi karşılığını bulur.

Hayek’in hukuk felsefesi birbirini tamamlar şekilde üç amacı/kaygıyı kollar: 1) Piyasa-devlet karşıtlığının bir özel hukuk-kamu hukuku karşıtlığı olarak algılanması,297 2) Adaletin geleneğe, geleneğin özel hukuka, dolayısıyla adaletin gelenek hukukuna eş sayılması,298 3) Yasayı icatlara değil, keşiflere konu olan bir alan olarak tanımlayarak yasama faaliyetinin politik ontolojisi gereği meşru olmaktan çıkarılması.

Her ne kadar “pazar ekonomisini” uygar yaşamın tüm sorunlarını tek başına çözecek yegane bağlam olarak görmese de düşünür, kapitalist çerçevelemeyi diğer tüm gerçekleştirilmiş ve(veya) gerçekleşmesi umulan ekonomi politik alternatiflerin üzerinde bir değerde görür.299 Bizi burada ilgilendiren kapitalizmin alternatifsizliğine dair sanrının siyaset ve hukuk düzlemlerinde kendi simetriklerini yaratma kapasitesidir. Hayek’in hukuk teorisi geneli itibariyle kozmos-taxis ayrımının devamı niteliğindedir. Taxis hukuk alanında kendi yapay kurallar ağını yaratır. Ama ona göre yegane meşru kural düzeni mantıksal olarak

294

F. A. Hayek, “The Use of Knowlenge in Society”, Individualism and Economic Order, Chicago: University Chicago Press, 1968, s. 78; Gray, Post…, s. 48; Barry, Yeni Sağ…, s. 138; Oğuz, “Hayek…, ss. 100-1.

295 Hayek, “Liberal…, ss. 171-181. 296 Hayek, a.g.e., ss. 171-2. 297 Gray, Post…, s. 48. 298 Hayek, a.g.e., s. 176. 299 Bobbio, Sağ…, s. 13.

katalaksiyi koruyan ve kendiliğinden oluşan nomosçu bir düzendir.300 Kendiliğinden hukuku tanımlarken organizmacı çağrışımlar yapan dil örneğine başvurur Hayek. Ona göre insan davranışlarının çoğu bilinçli değildir, ama yine de rasyoneldir. İnsan nasıl davranması gerektiğini bilir, fakat davranışlarını kontrol eden kuralların çoğunu bilmez. Dilbilgisi bilmeden de dili konuşabiliriz. Kural izleyebilmek için ayrıca kuralları yaratmak zorunda olduğumuz görüşü bu nedenle gerçeği yansıtmaz. Sözlü olarak ifade edilmeyen kurallar kuralcı bilincimizin en önemli kısmını oluşturur. Adalet duygusu ise kendiliğinden kurallar düzeninin temelindeki postulayı ifade eder. Adaleti biz ayrıca ilkelerini belirlediğimiz için değil, onunla birlikte var olduğumuz, varoluşumuzun kendiliğindeliği adaleti de içerdiği için bilebiliriz.301

Kendiliğinden hukuk ile yapay hukuk arasındaki karşıtlık pratikte bir özel hukuk- kamu hukuku karşıtlığını ifade eder. Hayek piyasanın özel hukuk, devletin kamu hukuku gibi uzantılara sahip olduğu kanaatindedir. Dolayısıyla piyasanın devlete üstünlüğü hukuk fenomenine özel hukukun kamu hukukuna üstünlüğü şeklinde tercüme edilecektir. Kamu hukukunun güçlenmesine dair güncel eğilimin negatif özgürlükçü tınıyı zayıflattığını ve aynı zamanda Hayekçi terminoloji içinde özgünlük anlamına da gelen özgürlüğü kısıtladığını düşünür Hayek.302 Özgürlük tüm dışsallıkların, “ama”ların, “fakat”ların sonunda geleneğin aklına, dolayısıyla kurallara, kuralların aklına uymaktır.303

Adaleti geleneğe indirgeyen Hayek, eşitsizliğin gelenek kozası içinde büyüdüğü ve gelecek kuşaklara aktarıldığı gerçeğini yadsır. Bu yadsıma kişilerin kendi yarattıkları geleneğe yabancılaşması anlamına da gelecek ve geleneğe dokunulmazlık payesi veren bir “insanların değil yasaların hükümeti” görüşü ile demokrasi karşıtı bir tutuma dönüşür. Demokrasi ve liberalizm aynı nosyonu ifade etmez her şeyden önce. Demokrasinin zıttı otoriterizm, liberalizmin zıttı totalitarizmdir. Liberal düzeni “barış”, “adalet” ve “özgürlüğün” dengeli beraberliği olarak gören Hayek, demokraside aşırıya gidilmesinin bu uyumu bozacağını belirtir.304 Özel grupların kendi benlik çıkarlarını mecliste yasallaştırma çabalarına alet olan demokratik mekanizmalar yasa kavramını oldukça geniş bir şekilde yorumlayarak

300

Hayek, Kurallar ve Düzen…, s. 55, 143-153, 188-203.

301

Hayek, Studies…, ss. 45-6.

302

Hayek’in negatif özgürlük bağlamına olan kurgusal yakınlığının yorumu için bkz. Yayla, “Adalet…, s. 332. Düşünürün kamu hukuku aleyhine kurduğu tanıtlama için bkz. Hayek, Kurallar ve Düzen…, s. 168.

303

Barry, Yeni Sağ…, s. 36.

304

adil davranışının genel kurallarını bulmaya çalışırlar.305 Evrimin aklını yadsıyan, pratik bilginin bilgeliğinden yoksun bu anlayış önüne koyduğu amaçları gerçekleştirmek noktasında başarısızdır. Aslında evrensel akıl diye bir şeyin olmadığı, her bir yerel aklın kendisini evrensel diye tanıttığına dair epistemolojik olgu Hayekçe dikkate alınmaz. Ayrıca benlik çıkarının kendini genel irade gibi göstermesi ile liberalizmin sorunlu yapısalı arasında da bağlantı kurulmaz. Tüm bu olmayanlar yerine bir öneri ile karşımıza çıkar Hayek. Anayasal

aristokrasi diye etiketlendirdiğimiz ve Hayek tarafından demokrasi yerine ikame edilen

düzende parlamento üyeleri halk tarafından seçilmez, bu üyeler mümkünse ömür boyu görevde kalacak şekilde atanırlar ve partilere bağlı değillerdir.306 Akil adamlar topluluğu olarak çalışan meclis bugün pratiğini bildiğimiz parlamentolar gibi iş görmez. Seçkin insanlar yasa yapmayı halktan gelen taleplere gelenek içinden karşılık bulmak olarak algılarlar. Bu tür bir algısallık parlamentoya dair, aynı zamanda yasamaya da dair yetkilerinin sınırını işaret eder. Yasalar yasama organından daha eski olduğu için parlamentoların görevi nomusu yaratmak olmamalıdır. Adil davranış kuralları (nomos) kişilere ne yapacaklarını değil, ne yapmayacaklarını gösterir.307 Bu bağlamda hükümet ve meclis halkın taleplerinin nomosu aşındırmasına engel olmalı ve içeriği belli olmayan soyut kurallara, yalnızca oyunun kurallarını kesinleyen genel adalet düzenine uygun şekilde alt kurallarının belirlenmesine yardımcı olmalıdır. Her bir birey için kendi hakkındaki bilgiye kişinin kendisi en iyi şekilde sahip olduğundan ve hiçbir otorite hiçkimseyi onun pratik-yerel bağlamından kopararak tümüyle bilemeyeceğinden, nomusun yerini alacak türde içeriği belli olan yasalar yapmak kurucu rasyonalizmin tuzağına düşmeye ve genel adalet düzeninden uzaklaşmaya yol açar.