• Sonuç bulunamadı

Anasanat Resim Derslerinde Sanatçı-Öğretmen Modeli

2.5. Sanat ve Eğitim

2.5.6. Anasanat Resim Derslerinde Sanatçı-Öğretmen Modeli

Sanat eğitiminde sanatçı öğretmen tipi ne anlama gelmektedir? Öncelikle, sanat eğitimcisi yaratıcı güçlerin dışavurumu anlamına gelen özgünleştirme; dolayısıyla da demokratikleştirme eğitiminin kendisidir. Yaratma eylemi olan sanat, aynı anda kişilik ve bilinç eğitimi olduğu kadar bir bilgi edinme yoludur. Sanatçılar, deneyimlerden düşünceyi öğrenirler, amatör ise alışkanlıklar kazanırlar. Nietzsche’nin dediği gibi “alışkanlıklar elinizi daha becerikli, aklınızı ise daha beceriksiz yapar”. Bu nedenle, bir sanat eğitimcisinin: özgür, demokratik düşünce, uyanık bilinç sahibi, sağlam kişilikli ve yaratıcılığın gururunu ve hazzını yaşayan, sanatsal deneyimler yoluyla bilgilenmiş; sanatın sorunlarını ve yaratma duygusunu yaşayarak varan biri, yani sanatçı olması gerekir (Gençaydın, 2002, s. 27-28).

Sanatçı, Sözen ve Tanyeli (2014, s. 267)’ın belirttiği üzere “sanat dallarının birinde üretici etkinlikte bulunan kişi” anlamına gelmektedir. Sanatçı-Öğretmen modeli olarak adlandırdığımız kişiler ise birer sanat eğitimcisi olmalarının yanı sıra tanımda yer alan sanatçı kimliğine sahip kişiliklerden oluşur. Özellikle yükseköğretim kurumlarında görev yapan eğitimcilerden oluşan sanatçı-öğretmen modeli, sanatsal üretimleri ile sanat dünyası içerisinde aktif, sanatsal etkinliklerde yer alan, etkinlikleri yakından takip eden, sanatçı inisiyatifine sahip bireylerdir.

Gençaydın (2002, s. 28)’ın belirttiği üzere “iyi bir sanat eğitimcisi, eğitimci kişiliğini ancak yaratıcı- (yani sanatçı)- kişiliğiyle var edebilir ve güçlendirebilir”. Resim yeteneğinin geliştirilebilmesi için yeteneğe duyulan ihtiyaç kadar, deneyim ve doğru

63

eğitim stratejileri de önemli rol oynar. Burada bahsetmiş olduğumuz, sanatçı kişiliğini oluşturan dinamiklerin, sanatsal deneyim ve bu deneyimlerin öğrenene aktarımındaki süreçlerin etkililiğidir. İyi bir sanat eğitimcisini oluşturan formasyonel bilgilerin öğretim süreçlerindeki gerekliliği kadar sanatsal deneyimlerinin gerekliliği de aynı ölçüde önem teşkil etmektedir. Bu bağlamda eğitimcinin üretken kişiliği, öğrenciler üzerinde olumlu etkilere dönüşmektedir.

Sanat eğitiminde, sanatsal yönden üretken eğitimcilerin varlığı, öğrencilere mesleki açıdan üretme zevkini tatmış bir rol modeli sergiler. Bu rol model öğrenciler için üretimin öneminin anlaşılması, onun bir gereksinim olduğunu ve belirli yapıları formasyonel bilgiler doğrultusunda değil de yaşayarak ve deneyimleyerek öğrenebilmelerini sağlar. Aynı zamanda sanatsal üretim sürecinin verimliliği açısından, deneyimin eğitici tarafından öğrenciye aktarımı, belirli formların çözülme sürecinden, özgünlüğün kazanımına kadar pek çok süreçte öğrenciye rehberlik edecektir. Burada ortaya çıkan eğitsel anlamdaki deneyimin aktarımı geçmiş zamanlardaki pek çok sanatçının eğitiminde yer alan usta-çırak ilişkisine benzetilebilmektedir.

“Ünlü ressam, renk kuramcısı ve eğitimci Josef Albers’in de dediği gibi “Sanat eğitiminde yöntem diye bir şey yoktur; yöntem eğitimcinin kişiliğidir”. Sanat eğitimcisi sergilediği sanatçı kişiliği ile öğrenci üzerinde sanat heyecanı yaratabilir. Yoksa sanat eğitimcisi olacaklara; “Siz sanatçı değil öğretmen olacaksınız, öyleyse sanat yapmanız gerekmez” demek, kendi yetersizliğinize mazeret gösterme amaçlı bir savunma mekanizması olarak değerlendirilebilir” (Gençaydın, 2002, s. 28).

Josef Albers’inde belirttiği gibi sanat eğitiminde öğretmenin rolü hem gelecekte sanat eğitimcisi olacak bireylerin yetiştirilmesinde hem de sanatçı kimliğine sahip bireylerin yetiştirilmesi üzerinde önemli etkilere sahiptir. Aynı zamanda öğretmen ile öğrenci arasındaki etkileşim, başarılı bir sanat eğitiminin gerçekleşebilmesinde önemli rol oynamaktadır (Erbay, 2000, s. 166). Bu yüzden özellikle yaşayarak, deneyimleyerek bir ürünün ortaya çıkmasının söz konusu olduğu sanat eğitiminde kuru bilgilerin yerine, deneyimlerin aktarıldığı öğretmen öğrenci ilişkilerine yer verilmelidir. Bu süreç içerisinde öğretmenin sahip olduğu alana yönelik bilgileri ve deneyimleri, öğrencinin çalışma sürecine rehberlik ederek, problemlerin çözümüne yardımcı olacaktır. Bahsettiğimiz anlamda sanatçı kimliğine sahip öğretmenler bu sürecin işleyişinde önemli rollere sahip rehberlerdir.

Sanatçı kimliğine sahip eğitimciler, sadece anasanat resim (atölye) derslerinde sanatsal üretimin önemine yönelik öğrencileri iştahlandırmazlar aynı zamanda içlerinde bulundukları sanat piyasası hakkındaki deneyimlerini de öğrencilerine aktarabilirler. Bu

64

sanat eğitimi ve sanat bölümü öğrencilerinin gelecekte içerisinde bulunacağı okul dışı ortamın işleyişinin tanınması açısından önemli bir alt bilginin oluşumunu sağlayacaktır. Bu tarz eğitimcilerin sanat pazarı içerisinde yer alan birimleri tanıması ve bu birimlerin sanatçılardan beklentilerini bilmesi öğrencilerinin gelecekte içerisinde bulunacakları bu ortama hazırlamada konusunda onlara rehberlik edecektir.

Her insan gibi sanatçı öğretmen, sanat pazarı içerisindeki birimlerin ilişkilerinden etkilenir. Galeri, fuar, müzayede gibi sanatı destekleyen ve sanattan belirli kazanç elde etmeye çalışan birimlerin işleyişini devam ettirmeleri için kara ihtiyaçları bu gibi sanatçıların eserlerinden elde edilmeye çalışılır. Bu da sanatçıyı makine gibi çalışmaya, seri üretimlerde bulunmaya, hoşa gidecek eserler üretmeye zorlar. Bu dışsal ortamın sanatçı veya sanatçı öğretmen üzerindeki etkisi onu yaratıcılıktan uzaklaştıran, robot gibi üreten bir kişiliğe büründürme çabasıdır. Bu ve buna benzer durumlarda ortaya çıkan, insanlar için tehlike oluşturan bu gibi problemlere bir çözüm olarak gündeme gelen sanat eğitiminin gerekliliği Almanya’da gelişir ve pek çok ülkenin genel eğitimini etkileyen bir harekete dönüştüğü görülür (Etike, 1995, s. 19). Sanat pazarı içerisinde etkin bir rol oynayan sanatçı öğretmen, sanat eğitiminin de yardımı ile bu gibi endüstrileşme problemlerine karşı sanatçı inisiyatifini korumaya ve gelecek kuşakların yaratıcı kimliklerinin korunması konusunda önemli rollere sahiptir. Unutulmamalıdır ki sanat, geçmişten günümüze iktidar ilişkilerinin bir parçasıdır (Yılmaz, 2009, s. 282). Ve bu ilişkiler içerisinde sanatçı, sanatçı adayı ve sanat eğitimcisi doğrudan ya da dolaylı olarak yer almaktadır.

65