• Sonuç bulunamadı

2.1. Nurettin Topçu’nun Felsefesi

2.1.5. Anadolu Milliyetçiliği

Topçu, felsefi kimliği ile kendi döneminin sosyolojik, felsefi, ahlaki, pedagojik, ideolojik vb. tüm olay ve kavramları, belli kalıplara ya da ezberlere göre değil, kendi anlayışı çerçevesinde yeniden yorumlayıp anlamlandırmıştır. İdeolojik olarak bulunduğu konuma bazen aykırı bir şekilde farklı bir fikri savunduğu için tutarsızlıkla suçlanmasına karşılık, bu tavrından geri kalmamıştır. Bu tavrı, sosyalizmi savunurken de ortaya koyan Topçu, gerektiğinde faşizmi de savunurken ortaya koymuştur. Yine günün şeriatçılarını veya inkılapçı cenahını eleştirirken de aynı tavrı sergiler.

Topçu’ya göre milliyetçilik, “Soy, toprak ve emek ve dil, din, kültür ve dilek gibi milleti meydana getiren maddi ve ruhi unsurların herhangi birine bağlanmış” 71 bir anlayıştır. Milliyetçiliğin karakteri ve özelliği, bu unsurlardan hangisini referans aldığıyla ilgilidir. Nitekim “Almanların Soy, Fransızların Kültür, İngilizlerin Emek unsurunu milliyetçilikte referans aldıklarını”72 ve referans aldıkları bu unsurlara göre milliyetçilik anlayışlarının karakterize olduklarını belirtir. Ülkemizde ise “İkinci Meşrutiyet döneminin başlıca düşünce akımı olan Turancılık”73, “Anadolu'da bugünkü ruhumuzu kazanmadan önce Orta Asya' da bağlandığımız geleneklere ve soy esasına dayanan bir milliyetçilik iddiasını yaşatıp maddeci ve ütopist bir milliyetçilik” anlayışı özelliği gösterir. Topçu, bu sebepten Turancılık eleştirisi yaparak kendi milliyetçilik anlayışını ortaya koymaya çalışır. Anadoluculuk ya da Anadolu Milliyetçiliği olarak adlandırdığı milliyetçiliği; “Anadolu'nun coğrafyasında İslam'ın ruhunu yücelten ve toprağın

69 Mollaer, (2007), s.61. 70 Topçu, (1998/b), s.125. 71 Topçu, (2016/b), s.173. 72 Topçu, (2016/b), s.174.

73 Öğün, S.S. Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik ve Nurettin Topçu, Dergâh Yayınları, 1992, İstanbul,

çehresine İslam'ın ruh ve karakterini sindiren ruhçu bir milliyetçiliktir.”74 Bu anlamda milliyetçilik anlayışı, soy esasına değil İslami ruh ve değerlere dayanır. O, milleti sadece soya değil Anadolu toprağı üzerinde bin yıldır birlikte yaşayan ve kaynaşan insanların oluşturduğu bir birlikteliğe dayandırır. Dolayısıyla millet anlayışı, parçacı değil bütünsel niteliklidir ve milliyetçiliği bu anlamda milleti oluşturan bütün unsurları sevmek, bu unsurlara toplumsal ve iktisadi alanda rol biçip önem vermektir. Ona göre, bu unsurlardan herhangi birini ötelemek sığ bir anlayışı oluşturacaktır. “Çünkü milliyetçilik millet hayatını kurmuş bulunan bütün temellerin, kuruluşundan bugüne kadar millete hayat katan bütün kaynakların, vatanın, tarihin, dilin, dinin herhangi bir yeniliğe feda ve terk edilmeyişidir”75 diyerek milliyetçiliği, milleti oluşturan unsurlardan hiçbirini dışarıda bırakmayacak bir anlayışa oturtur. “Ancak bu unsurlardan herhangi birinin ya da hiçbirinin bulunmadığı yerde millet de yoktur. Bunların hepsinin zayıf olduğu yerlerde millet de zayıftır. Bu birlikler ne kadar kuvvetli ise, milletin o derecede kuvvetli olacağına”76 inanır. Bu anlamda köklerini mazide bulan ve milletin tüm unsurlarını milliyetçiliğin temel unsurları olarak değerlendirme bakış açısı, düşünürün milliyetçilik anlayışına muhafazakâr bir nitelik kazandırır. Çünkü bir ideal olan milliyetçilik, millet realitelerini oluşturan bu unsurları muhafaza ettiği ölçüde ideallere ulaştıracaktır.

Topçu’nun milliyetçilik anlayışı, Anadolu milleti ile İslamiyet ikiliğinin karşılıklı ilişkisi üzerine şekillenen bir bağlamda ortaya çıkar. İslam, Türk Milleti’nin gelişimine katkı sağladığı gibi Türk Milleti de İslam’ın bayraktarlığını yaparak yayılmasına ve gelişmesine sebep olduğu kanaatindedir. Nitekim ona göre İslam, Anadolu milletinin ahlak ve geleneklerini, hayat anlayışını geliştirmiş buna ruhi bir anlam katmıştır ve milletin istikametini ilahi hakikate yöneltmiştir. Aynı şekilde Anadolu Milleti de asırlar içinde İslam’ın ruhunu yüceltmiştir. Dolayısıyla milliyetçilik anlayışı İslam’a sıkı sıkıya bağlıdır. Fakat ona göre bu milliyetçilik anlayışıyla, kendi döneminde, pek karşılaşılmaz. “Zamanımızda milliyetçiler çoğalmış, milliyetçilikse ortadan kaybolmuş gibidir”77 diyerek dönemin milliyetçiliğini, menfaat ve anti-komünizm çerçevesinde hareket eden kalabalıkların benimsediği bir muamma olarak değerlendirir. Hâlbuki onun milliyetçilik anlayışı, bir kin ya da çıkar ilişkisine indirgenemeyecek kutsal bir davadır. Her şeyden önce felsefesi olan bir anlayıştır. Geçmişi Selçuklulara dayanan ve Osmanlıda doruk

74 Topçu, (2016/b), s.174. 75 Topçu, (2015), s.49. 76 Topçu, (1999), s.140. 77 Topçu, (2016/b), s.173.

noktasına ulaşan bir nizam anlayışıdır. Nitekim Osmanlı, millet ile İslam unsurlarını kaynaştırarak ulaştığı nizam sayesinde uzun süre insanlığın medeniyet merkezi olabilmiştir. Günümüz Türkiye’sinin bu şekilde bir medeniyet oluşturabilmesi için soya dayanan bir milliyetçilik anlayışı veya inkılapçıların yaptığı gibi maddeye dayanan kuru bir milliyetçilik anlayışına değil, bin yıllık tarihimize ve onun kalbine İslam'ı koyarak oluşan milliyetçiliğe dayanması gerektiğini düşünür.

“Şüphe yok ki, kendi menfaatlerinden önce milletinin menfaatlerini düşünen, kendi evinden önce köyünü ve şehrini yükseltip güzelleştiren, cemiyeti ve milleti için yaşadığına inanan, nefsini cemaate adamış olan insan "milliyetçiyim" diyebilir”78 diyerek fedakarlık üzerine oturan ve iş ahlakına dayanan bir doktrini benimser. “Vatandaşın en önemli mesuliyetinin vazife ahlakı olduğuna”79 inanan Topçu, insan merkezli bir milliyetçilik öngörür.

Topçu’nun milliyetçilik anlayışı kapitalizm karşıtı bir tutumla sosyalist eğilim gösterir. Çünkü “Servet ve sömürge doktrini liberalizm ve merkantilizmin milliyetçilik iddiasının elbette olamayacağını”80 düşünür. Ona göre, milleti “toprakla baş başa bırakmak ve toprağın sahibi yapmak zarureti vardır.”81 Bu sosyalist temel kabul edildikten sonra milliyetçilik mümkün olabilir. Dolayısıyla milliyetçilik anlayışında devlet önemli bir unsurdur. Bu milliyetçilik için gereken iradeyi yaşatacak olan da otoriter devlet olacaktır. Bu anlamda Topçu’nun insan merkezli sosyalist milliyetçilik anlayışında devlet, çok önemli bir role sahiptir. “Devletin, büyük çoğunluğu köylü olan kütlenin iradesini yaşatan merkeziyetçi, otoriter ve mesuliyetli olması gerektiği”82 kanaatindedir. Sonuç olarak Topçu, bu sorumluluğu göstermeyen, büyük çoğunluğu köylü ve çiftçi olan vatandaşı kapitalizme ezdiren devletin, milliyetçiliğin yaşam damarlarını keseceğini düşünür.