• Sonuç bulunamadı

3. BÖLÜM : BEŞİKTAŞ JİMNASTİK KULÜBÜ

4.3. Tribün Liderliği

4.3.1. Amigoluk Kavramı ve Tribün Hiyerarşisi

İspanyolca’da ’arkadaş’ anlamına gelen amigo kelimesi, ülkemizde futbol taraftarlığı kavramı içinde ifadesini bulmuştur. 1940’lı yıllarda semt takımlarının kalabalıklaşan taraftarları arasında kendilerine yer bulan amigolar, 1980’li yıllara gelindiğinde özellikle taraftar grupları arasındaki gerginlik ve kavgaların da etkisiyle tribünleri coşturan kişi olmaktan ziyade birer lider, komutan edasında hareket etmeye başlamışlardır. Bu süreçten itibaren de adları ’amigo’ olarak değil de lider, şef ya da reis olarak anılmaya başlamıştır.

Ülkemizde 1980’li yıllardan, diğer bir deyişle endüstriyel futbolun gelişmeye başladığı ve Kulüplerin mevcut dernek yapılarından sıyrılıp şirket oluşumlarına yöneldiği dönemlerden itibaren eskilerin tribün neşesi ve çoşkusunu yaratan, amigoları da yavaş yavaş değişmiştir.

“1980’li yılların başında taraftar gruplarının temelini mahalle ve semtlilik oluşturmakta ve özellikle 3 büyük kulübün tribünleri aynı mahalleden birbirlerini tanıyan ve birlikte maça giden taraftarlardan oluşmaktaydı. 80’lerin ortalarında semt grupları birleşerek daha büyük grupları oluşturdular. İşte bu dönem 3 büyük kulübün maçlarının Dolmabahçe’de İnönü Stadı’nda oynandığı dönemdi.”121

Çarşı grubu ve sonrasında diğer taraftar gruplarının oluşmaya başladığı bu dönemle hakkında Mehmet Şenol’un yapmış olduğu saptama aslında oldukça gerçekçi. Şenol’un deyimiyle ‘futbolun değişen ve gelişen yüzü karşısında, amigoluktan daha farklı bir konumda olan mahalle ağabeylerinin’ varlıklarını aynı tarzda sürdürmeleri de giderek zorlaşmış ve paralı amigoların yerini artık yeri yurdu belli, organizasyona açık gruplar almaya başlamıştır.’122

Beşiktaş Kulübü’nde ‘Çarşı’ öncesinde organize olmuş bir taraftar topluluğunun varlığını göremesek de, tribünleri organize eden amigo, ağabey ya da şef’ler her dönem olmuştur. 1950’li 1960’lı yıllarda ‘Kafa Sebahattin’, 1970’lerde ‘Cengiz’, ‘Bahattin’, ’Pehlivan’, ‘Şeytan Fahri’, ’Bekir’, ‘Yelken Birol’, ‘Erdem’, ‘Pala’, ‘Şeref Yılmaz’123 tribünlerin unutulmaz isimlerindendir.

121 Artun Ünsal, a.g.e. , ss. 358-359.

122 Mehmet Şenol, “Gayriresmi Tribün Tarihine Kısa Bir Giriş”, Tut. (haz.), Top Bir Dünyadır içinde, ss.

89-92 (Aktaran: Artun Ünsal, a.g.e, s. 359).

123 “Amigosunu Vuran Grup ve Sinan Engin!”, 6 Eylül 2007,

1971-1987 yılları arasında kendi deyimi ile Kapalı tribündeki ‘ölüm balkonu’nda, 1987-1998 arası Numaralı Tribünde taraftarı coşturan Şeref Yılmaz, o dönemlerin çizgilerini kısaca şu şekilde çizmiştir:

‘Herşeyden önce o yıllarda bugün ne yazık ki göremediğimiz bambaşka bir ruh vardı. Maç günleri köyiçine gelindiğinde herkse kendini gerçek evinde gibi hisseder, büyük heyecan duyardı. Seyirciler arasında da herhangi bir gruplaşma, bölünme söz konusu değildi. Kongrelerde kimlerin yer aldığı, kimlerin seçildiği bizi ilgilendirmezdi… Diğer stadların yapım aşamasında olduğu, üç büyüklerin maçlarının İnönü’de oynandığı yıllarda Kapalı tribünün sağ tarafında biz, sol tarafında Galatasaraylılar, ortada ise Fenerbahçeliler maç izlerdi. Arada bir kavga, küfür olsa da hiçbir zaman şimdiki dozda olmamıştır, hatta ilk zamanlarda taraftarlar arasında polis bile yoktu…Kapalı tribünde setin üstüne çıktığımda, eşimi ve çocuğumu da bir kenara oturturdum bir yandan onlar beni hayran hayran izlerken diğer yandan bilirdim ki Beşiktaş seyircisinin arasında güvendeler…1986-87 sezonunda Hıncal Uluç’un da katıldığı bir televizyon programında bizlere amigo değil de tribün lideri denilmesinden yana olduğumu belirttim, hatta Hıncal Uluç dahi herkese benimle hemfikirdi. Çünkü amigo, zihinlerde biraz negatif bir portre çizmekteydi. Oysa tribün liderinin de belirli kriterleri, belirli bir donanımı olması gerekirdi. Örneğin ben tribün lideriyken aynı zamanda da bir şirkette Genel Müdürlük yapmaktaydım…’

Beşiktaş’ın şampiyon olduğu 1995 yılında Milliyet Gazetesi’nde ‘12. Adam Şeref Yılmaz’ adlı yazıda da kendisinden ‘efendiliği ile ön plana çıkan Amigo’ olarak bahsedilmekte ve ‘maçlara takım elbise ve kravatla gelen tek amigo’ olduğu da yazılmaktadır.124

Gerçekten de Beşiktaş’ın ve tribünlerin son 20 yılını yakından takip etmiş kişilerle yapmış olduğumuz görüşmelerin çoğunda altı çizilen ortak özlemin, eskilerin taraftarlık ruhunun ve tribünlerdeki ilişkilerin aranması olduğunu söyleyebiliriz. Hatta bu özlem sadece Beşiktaş için değil diğer iki büyük İstanbul kulübünün taraftarları için de geçerlidir. Oynanan futboldan tutun da, futbolcuların taraftarla olan diyaloglarına, tribünler içindeki ilişkilere kadar her şey şimdi eskisinden çok daha farklılaşmış ve yabancılaşmıştır.

1950’li ve 1960’lı yılların efsane isimlerinden, Beşiktaş’ın ‘Baba Recep’ lakaplı oyuncusu Recep Adanır, o yılları anlatırken, ne maç öncesinde ne de sonrasında

şimdiki boyutlarda taşkınlıkların olmadığına, futbolun hem sahadaki oyucuya hem de tribünlerdeki seyirciye vermiş olduğu hazzın, coşkunun paha biçilemezliğine dikkat çekmektedir. Adanır, Beşiktaş dışında oturan futbolcuların çoğu zaman semte geldiklerinde esnafla, taraftarla selamlaşıp, oturup sohbet ettiklerini, semt sakinlerinin de onları sanki kendi mahallelerinin gençleriymiş gibi sahiplenip, en güzel şekilde ağırladıklarını eklemektedir. Semtte yaklaşık 50 yıldır ayakkabıcılık yapan Mehmet Usta’da Recep Adanır’ı desteklercesine o yıllardaki futbolcu, taraftar ve semt sakini ilişkilerindeki samimiyeti özlediğini ifade ederken güzel bir örnek de vermektedir:

‘Söz konusu dönemlerde, maç öncesi ya da sonrasında ‘Baba Hakkı’ başta olmak birçok oyuncunun kramponlarını onarmak için dükkana gelir, onlarla uzun uzun keyifli futbol sohbetleri yapardık.’

Semt takımı olmanın verdiği samimiyet ve birlikteliğin ayrı bir büyüde yaşandığı Beşiktaş tribünlerinde önceki yıllardaki ‘Beşiktaş aşkı’ 1982 yılında kurulan ‘Çarşı’ ile farklı bir yön kazanmış, Beşiktaş taraftarlığı kimliği futbol dışındaki alanlarda da yaşanmaya başlamıştır. Bu süreç içinde yeni organizasyonlar yapılıp, taraftarlığın o zamana kadar pek vurgulanmayan yanı yaşanırken bir yandan da tribünlerdeki geleneksel ağabey-kardeş, büyük-küçük ilişkileri devam ettirilmeye çalışılmıştır.

Benzer Belgeler