• Sonuç bulunamadı

Almanca ile ilgili ülkemizde birçok kişi tarafından önemli araştırmalar ya- pılmıştır. Bu araştırmaların ortak konusu olan Almancaya, ülkemizde yeteri ka- dar önem verilip verilmediği ve vatandaşlarımızın bu dili öğrenmede çektikleri zorlukları aşmalarında onlara yardımcı kaynak sunmaları amacını taşımaktadır. Bir diğer önemli istek ise globalleşen dünyada Türk vatandaşlarının hak ettikleri yerlerini alabilmeleri için dünya insanlarıyla iletişim kurabilmesidir.

Gürbüz (2001), ilk ve ortaöğretim okullarında yabancı dil olarak Alman- ca’nın öğretimindeki sorunların analizi ve değerlendirilmesi adlı çalışmasında; “yabancı dil öğretiminde başarıya ulaşmada salt hedeflerin saptanması veya salt kitapların hazırlanması yeterli olmaz. Yabancı dil programını etkileyen bü- tün etkenlerin aynı anda harekete geçirilmesi, genel hedefler belirlenmeden önce dilin öğretimi ile birey ve topluma kazandırılmak istenen bilgi ve becerilerin tespit edilmesi, motivasyonun sağlanması için gerekli koşulların hazırlanması,

hedefe ulaşmada uygulanacak yöntemlerin belirlenmesi, izlenecek kitap ve yar- dımcı kitap, sözlük, kaset gibi yardımcı materyallerin hazırlanması, derslerde yöntemin uygulanabilmesi için gerekli olan teknolojik aletlerin (bilgisayar, tepe- göz vs.) okullarda sağlanmış olması, öğretmenlerin hizmet içi eğitim kursların- dan geçirilerek öğretim araçlarının kullanımı konusunda bilgilendirilip bu amaca yönelik motive edilmeleri, öğretmenlerin dil öğretiminde daha başarılı olabilme- leri için kendilerine pratik yapabilecekleri ortamların oluşturulması, Almanca derslerinin ilk ve ortaöğretim kurumlarında zorunlu ikinci dil olarak okutulması okulda okutulmakta olan yabancı ders kitaplarının üniversite öğretim elemanla- rıyla ortaklaşa hazırlanması” gerektiğini önermektedir.

Gündoğdu (2003), Almanca öğretimindeki öğrenme güçlükleri çalışmasın- da; “Her ülkenin koşulları farklı olduğundan, yabancı dile bakış açısının da ül- keden ülkeye değişim gösterdiğini, özellikle Türkiye’de yabancı dil denilince akla ilk önce İngilizcenin geldiğini ve birçok okulda yabancı dil olarak sadece İngilizce öğretildiğini, Almancanın yabancı dil olarak sadece seçmeli ders niteli- ğinde okutulduğunu bize aktarmaktadır. Bu durum, kuşkusuz öğrenme başarı- sını olduğu kadar, öğrenme koşulları bağlamında öğrencilerin ilgili yabancı dili yani Almancanın zorlukları ile baş edilebilmesini de olumsuz yönde etkilediğini” söylemektedir.

Onur (2003), üniversite öğrencilerinin yabancı dil başarısı hakkında yaptı- ğı incelemesinde öğretmen-öğrenci ilişkisini, ebeveyn-öğrenci ilişkisinin başarıyı etkilediğini vurgulamaktadır. Çalışmasında; “ Öğretmenin yabancı dil ile ilgili bilgileri öğrenciye sunmakla görevli olan ve aynı zamanda o dersi öğrenciye sevdirecek olan en önemli kişi olduğunu, bazı öğrencilerin yabancı dil derslerine başlangıçta yeterli ilgi duymasalar bile öğretmenin olumlu etkisi sonucunda bü- yük bir çalışma gayreti içine girebildiğini anlatmaktadır. Bunun tam tersinin de olabileceğini, istekli olan öğrencinin hevesini öğretmenin olumsuz davranışlarıy- la azaltabileceğini vurgulamaktadır. Öğrencinin olumlu veya olumsuz biçimde güdülenmesine neden olarak öğretmenin yabancı dil bilgisi, öğretme yöntemi,

cerisi yetersizse öğrenci çevresi bakımından ne kadar dil öğrenmeye heveslen- dirilmiş olsa bile başarı şansını az olduğunu söylemektedir. Öğretmen okuttuğu dile hakimiyeti, dil öğretimindeki bilgi ve becerisi, öğrencilerin çeşitli sorunlarına eğilebilecek yumuşak, demokratik ve ölçülü kişiliği, dersi verme heves istek ve yeteneği ile de öğrencilerin güdülenmesine olumlu katkıda bulunabileceğini vurgulamaktadır. Dil öğrenimi toplumsal bir etkinlik olduğu için toplumun etkisi de yabancı dil üzerinde görülmektedir. Öğrencinin yabancı dil öğrenme isteği, bu öğrenime harcadığı zaman, öğrenim çabasına gösterdiği nedenler bulundu- ğu ortamın yabancı dil öğrenmeye ilişkin tutum, ön yargı ve amaçlar doğrultu- sunda gelişir. Öğrencinin bulunduğu geniş çevre dışında yakın çevresinin, aile- sinin de dil öğrenim konusunda katkısı büyüktür. Gardner (1974), yabancı dil öğrenimi üzerinde ailenin etken ve edilgen olmak üzere iki tür rolü olduğunu belirtir. Eğer anne-baba bilinçli olarak çocuklarını yabancı dil öğrenmesi için isteklendiriyorsa, etken rolleri var demektir. Aile çocuklarına yabancı dil önemini vurgular ve başarılı olması için yardımcı olur. İkincisi “edilgen rol” birinci rolden daha önemlidir. Çünkü anne-baba yabancı dil konusunda çocuklarının etkilen- diğini bilincinde bile değildir. Mesela, anne-babanın yabancı dil ve onu konuşan kişilere karşı takındıkları olumsuz tavır, çocuğu öğreneceği dilin gereksizliğine inandırabilir. Hem çevrenin hem de ailenin yabancı dil öğretimi konusunda etkisi tartışılmaz. Hem toplum hem de aile olarak çocuklara yabancı dilin gerekliliği ve önemi anlatılmalı ve yabancı dil konusunda onlara destek verilmelidir. Toplumu yabancı dil öğrenme konusunda bilinçlendirmek ve ilgi ve tutumunu geliştirmek için özellikle televizyon, radyo gibi kitle iletişim araçlarından özendirici program- lar yapılması gerektiğini” anlatmıştır.

Kuyumcu (2003), Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Alman Dili Hazırlık Sınıfı’nda öğrenciler üzerinde yaptığı çalışmada bir öğretim elemanı yöntem olarak salt ders kitabı ile çalışmış diğer bir öğretim elemanı ise öğrencilerin ye- rel özelliklerini göz önüne alarak ders işlemiştir. Öğrencilere öğretmenlerin ders işleyiş yöntemleri, ders işleyiş şekilleri, ders içerikleri sorularak, elde edilen veri- lere göre ikinci yöntemin öğrencileri daha çok motive ettiğini ve onların dil dü- zeylerinin buna paralel geliştiğini” ortaya çıkarmıştır.

Karataş (2002), Almanca’nın yabancı dil olarak öğretimine dair yaptığı a- raştırmasında; “dil edinimi açısından dilbilgisel olanla, dilbilgisi bakımından yan- lış olan ayrıldığını, dilbilgisi bakımından tümcelerin doğru ve anlamlı, doğru ama anlamsız, dilbilgisi bakımından yanlış ve anlamsız olmak üzere ayrıldığını söy- lemektedir. İnsanın düşünme ve dünyayı algılama biçimini, kendi anadilini yapı- sı ve anlatım olanaklarıyla sınırlı olduğunu söyler. Bu bakımdan yabancı dil öğ- renimi bireye değişik düşünme, olayları daha iyi değerlendirme, düşünme yete- neklerinin daha iyi gelişmesine yardımcı olur. Yabancı dil öğrenimiyle anadilin yapısı, hedef dilin yapısıyla karşılaştırılarak yapının daha iyi kavranmasına yar- dımcı olacağını” sunmuştur.

Balcı (2001), Almanca ve Türkçe yazım kurallarını ele aldığı çalışmasında; “ Almanca yazım ve noktalama kurallarının Türkçeninkilere göre daha kararlı bir yapıda olduğunu Türkçe de ise bu kuralların kullanımının kişilerin dil becerileri- ne göre değişiklik gösterdiğini bunun sebebinin ise Türkiye de dil beğenileri farklı dil kurumlarının bulunmasına bağlı olduğunu” belirtmektedir.

Tarhan (2003), yurt genelinde uygulanan kapsamlı bir anket ve bilimsel görüşmeler temeline dayandırdığı çalışmasında yabancı dille öğretime ilişkin görüşleri ele almıştır. Elde ettiği verilere göre yabancı dille öğretime ilişkin ola- rak öğrenci, öğretmen ve velilerin büyük çoğunluğu yabancı dille öğretimi orta öğretim düzeyinde desteklememektedir. Ancak yüksek öğretimde yabancı dil öğretiminin desteklendiği görülmektedir.

Karapirinler (2006), Özel ilköğretim okullarında ikinci yabancı dil öğretimini yapan öğretmenlerin genel özelliklerine dair yaptığı araştırma sonucunda; özel ilköğretim okullarında öğretmenlik yapan ikinci yabancı dil öğretmenlerinin ge- nellikle lisans düzeyinde eğitime sahip olduklarının, bir ve üç yıl arasında iş yeri değiştirdiklerini, haftalık ders saatlerinin Milli Eğitim Bakanlığı mevzuatında ön- görülen haftalık 15 D/S süresinden daha fazla olduğunu, görev yaptıkları okul- larda farklı düzeydeki sınıflarda yabancı derslere girdiklerini, derslerin dene- yimleri az yabancı dil öğretmenleri tarafından verildiği kanaatine varmıştır. Yap-

bırakılması gerektiğini, yabancı dil öğretimi konusunda daha fazla araştırmacı- nın bu konuya önem vererek çalışmaların çoğaltılması gerektiğini vurgulamıştır. Hatipoğlu ve Polat (2002), İstanbul Üniversitesi’nde Almanca öğretmen adaylarının öğrenme davranışları ve öğrenme stilleri üzerine yapılan bir araş- tırmada özellikle Almancanın İngilizceden ikinci yabancı dil olarak öğretimine dikkati çekerek öğretmen adaylarının öğrenme teknikleri ve öğrenme stratejileri konusunda bilinçlendirmek ilerde kendi derslerinde de özerk öğrenmeyi, öğ- renme tekniklerini ve stratejilerini uygulamalarını sağlamayı amaçlayan bir yak- laşım sergilemiştir. Araştırma anketleri 134 son sınıf öğrencisine uygulanmış ve öğrencilerin çoğunlukla karma öğrenen öğrenci tipine sahip oldukları belirlen- miş, derslerde ders materyallerinin her yönüyle mümkün derecede farklı sunul- ması ile iyi bir öğretimin gerçekleşebileceği önerisini sunmuştur.

Güler (2004), 2002-2003 eğitim-öğretim yılında yaptığı deneysel bir araş- tırmada Uludağ Üniversitesi Alman Dili Öğretmenliği öğrencilerine okuma bece- rilerinin öğretimi özellikle öğrenme günlükleri sayesinde gerçekleştirmiştir. Öğ- retmen adaylarının kendi dillerinde veya öğrendikleri birinci yabancı dilde de kullandıkları beceriler konusunda bilinçlendirilmeleri ve yetkinlik kazanmaları ile ilerideki dönemde öğretmen adaylarının öğrencilerine aynı yaklaşımla beceri öğretimini gerçekleştireceklerini vurgulamıştır.

BÖLÜM V

Yöntem

Bu bölümde araştırmanın modeli, evreni ve örneklemi, veri toplama aracı ile toplanan verilerin değerlendirilmesinde kullanılan istatistiksel yöntemler üze- rinde durulmuştur.

Benzer Belgeler