• Sonuç bulunamadı

4. ALİCE HARİKALAR DİYARINDA FİLMİNİN ROLAND BARTHES’IN

4.4 Alice Harikalar Diyarında Filminde Tarihsel Yapı 156 

Şekil 4.6: Alice Harikalar Diyarında filminde Alice’in ablası ve kedisi ile görüldüğü plan

Kaynak: https://webteizle.vip/izle/altyazi/alice-in-wonderland-1951

Şekil 4.7: Alice Harikalar Diyarında filminde kupa kraliçesinin görünümü

Kaynak: https://webteizle.vip/izle/altyazi/alice-in-wonderland-1951

Şekil 4.6’da düz anlam olarak Alice, ablası ve kedisi ile birlikte, bir ağacın dalında oturmaktadır. Yan anlamda ise tarihsel gösterge olarak, Victoria dönemini anımsatan kıyafetler kullanılmıştır. Prenseslik imajının da öngördüğü bu fiziksel görünümler, Victoria dönemi güzellik anlayışı ile örtüşmektedir. Bu doğrultuda üst tarafı korse ile darlaştırılan, altı bol kumaşlarla genişletilen

elbiseler, düzgün taranmış saçlar görülmektedir. Yine Alice, genel olarak Victoria dönemi kurallarının öngördüğü üzere sabırlı, kibar, terbiyeli davranışlar sergilemektedir

Fakat bu dönemin özellikle kadınlara ve çocuklara yönelik baskıcı tutumları, sert kurallarla örülü düşünce yapısı, Alice’in film boyunca yer yer kendi kendine tekrar ettiği birtakım göstergeleri de beraberinde getirmiştir. Örnek vermek gerekirse Şekil 4.5’te Alice kaybolduğu zaman, görgü kurallarından bahsederek kendini suçlamaktadır. Alice’in yine filmin çeşitli yerlerinde diğer canlılara ahlak dersi vermesi, Victoria döneminde çocuklara uygulanan baskıcı kuralları anımsatmaktadır (Şekil 4.1). Profesör Daniel Bivona; Alice’in ‘yerel’ – yani fantastik olan- kültürü anlamadaki başarısızlığının, kendi norm ve değerlerini onlara empoze etme konusundaki ısrarı nedeniyle ortaya çıktığını belirtmiştir (https://www.carleton.edu/departments/ENGL/Alice/CritVict.html, 20.08.2019).

Bu noktada şunu belirtmek gerekir ki Alice, hem bu kurallara uygun davranışları ve fiziksel görünümü ile ön plana çıkarken, hem de bazı noktalarda baskı ortamının içinde farklılaşan tavırları ile konumlandırılmıştır. Nitekim tarihsel yapı kısmında da açıklandığı üzere, Victoria dönemi aslında bu konuda ikilikleri barındırmaktadır. Zira İlk Çağ’daki Batı akılcılığı ve bireyci düşünce yapısı ile Rönesans hareketleri, Orta Çağ’ın kadına yönelik baskıcı tutumlarını yumuşatmış, fakat tam anlamıyla ortadan kaldırmamıştır. Dolayısıyla Victoria döneminin bu karşıtlıkları, Lewis Carroll’ın Alice kahramanın davranışlarında da mevcuttur. Alice, hem kurallara uygun davranmadığı için ağlarken, hem de katıldığı bir çay partisini ‘aptal’ olarak yorumlayabilmektedir (Şekil 4.5). Bu durum aslında Carroll’ın, yaşadığı dönemde çocuklara uygulanan baskı ortamının yerine, kuralların olmadığı fantastik bir evren düşlemek istemesi ile ilişkilidir. Fakat yine de Alice, yaşadığı dönemden tam anlamıyla bağımsız değildir.

Şekil 4.7’nin düz anlamında, fantastik evrendeki düzenli yapının kraliçesi gösterilmektedir. Kupa kraliçesi, genellikle sert, sinirli davranışlar sergileyen ve kağıttan askerlerin kafalarını uçurma emri veren bir karakterdir. Alice, kraliçenin bahçesine ulaştığında, birlikte çeşitli canlıları kullanarak kriket oyunu oynamışlardır. Daha sonra kraliçe, Alice’in kafasını uçurma emri

verecekken kralın sözü üzerine, onu mahkemeye çıkarmaya karar vermiştir. Mahkeme sonunda kraliçe, Alice’i fantastik evrenden çıkarana kadar askerleri ile birlikte kovalamıştır.

Yan anlamda, kraliçe Victoria’nın bir temsili olarak tarihsel gösterge oluşturmaktadır. Victoria döneminin sert ve baskıcı tutumları, filmdeki kupa kraliçesinin tavırlarında görülmektedir. O dönemde ülkeyi zengin ve güçlü bir konuma ulaştıran Victoria, siyasi hayatta oldukça aktif rol üstlenmiştir. Eşi Prens Albert’in politik alandaki çekingenliği, filmde kupa kraliçesinden oldukça küçük boyuyla ve korkak tavırlarıyla gösterilen, kral rolünde canlandırılmıştır. Kupa kraliçesinin düzenli bahçesini kendi isteğine göre şekillendirmesinin yanında, doğanın çeşitli canlılarını da kişisel zevkleri için bir araç olarak kullanmaktadır. Bu doğrultuda mitsel anlamda antroposentrizm düşüncesi, Batı bireyciliğinin iç dünyasını şekillendiren bir kültürel bir gösterge olarak öne çıkmaktadır. Nitekim birey dışında her şeyin, birey için var olduğu ve onun kullanımına sunulduğu, dolayısıyla doğaya veya canlılara saygı duymak gibi bir zorunluluğun olmadığı düşüncesi, kupa kraliçesinin düzenli bahçesinde gösterdiği tavırlarda da görülmektedir (Şimşek, 2005).

Bunların yanında Şekil 4.4’te bahsedilen düzen imgesi, Victoria dönemi ile ilişkili bir başka tarihsel göstergeyi barındırmaktadır. Nitekim bu dönemde kadınların ‘evin meleği’ olarak tanımlanması ve düzenli yapılarda tutularak, sosyal hayatlarının olmaması gerektiği düşüncesi, Alice’in fantastik evrenin sonunda ulaştığı son noktayı, yani nihai düzeni karşısına getirmiştir. Kraliçe bir otorite simgesi olarak o dönemde kadına yönelik bakışlardan farklılaşsa da, yine de bireye yarar sağlayacak olan düzenli yapıda yaşamaktadır.

Bir başka tarihsel gösterge, kupa kraliçesinin kararı ile oluşturulan mahkeme sahnesidir. Yargılama sırasında kraliçe ‘önce hüküm sonra jüri kararı’ diyerek, adaleti kendi istediği gibi şekillendirmektedir. Zira kraliçe Victoria döneminde İngiliz adalet sisteminin kargaşa içinde olmasından dolayı bu sahne, politik bir hiciv taşımaktadır. Aynı zamanda daha da eskiye gidecek olursak makheme sahnesi, 1830-1848 yılları arasında hüküm süren Fransız kral Louis-Philippe’nin baskıcı tutumları ve bozuk adalet sistemine bir göndermedir. Şubat Devrimi olarak adlandırılan bu tarihsel dönem, ancak yetişkinlerin anımsayabileceği karmaşık bir politik temellendirmedir. Yine bu dönemin çok daha öncesinde

yaşanan Güller Savaşı, bir başka tarihsel imayı gündeme getirmektedir. Şekil 4.7’de görülen kupa kraliçesinin, bahçesinde sadece kırmızı güller istemesi ve beyaz gülleri görünce sinirlenmesi, York hanedanlığı ile Lancaster hanedanlığının armalarındaki beyaz ve kırmızı gülleri temsil etmektedir (https://medium.com/sunnya97/alice-in-wonderland-political-allusions-

91aff911fe06, 18.10.2019). Kupa kraliçesinin kırmızı gül ile simgelenmesi de, Lancaster hanedanlığının o dönemdeki kraliçesi Margaret de Anjou ile özdeşleştirilmiştir. Nitekim Margaret, kral Henry’nin aksine siyasi yaşamda daha aktiftir ve tıpkı Victoria dönemindekine benzer bir imaj çizmektedir.