• Sonuç bulunamadı

IV. Ali Kemal’in İlm-i Ahlak Adlı Eseri

IV.III. Eserin Önemi

1.1. Nazari Ahlak

1.1.2. Ali Kemal’in İlmi Ahlakı Tanımlaması

Ali Kemal, İlmi Ahlak’a İlmi Vazife tanımını yapmıştır. Fakat vazife adet üzerine hayr’ın işlemesinden ibarettir ki bunun meydana gelip dışa aks etmesine “fazil” ismi verilir. Onun bu tanımına göre ilmi ahlakı, “İlm-i Hayr” veya “İlmi Fazilet” olarak tanımlayabiliriz.121

Ahlak ilmi, amelî hikmetin birinci kısmı olarak insan nefsinin fiilleri, eylemleri ve huylarını araştıran bir ilimdir. Buna göre ahlak ilmi insanın yapması gereken övülen ve istenilen davranışlar ile kaçınması gereken kötü ve beğenilmeyen davranışları inceler. Ahlak ilminde övülen güzel fiiller ile beğenilmeyen kötü fiillerin seçime dayalı

118 Ali Kemal, a.g.e., s. 7-8. 119 Ali Kemal, a.g.e., s. 133. 120 Ali Kemal, a.g.e., s. 8. 121 Ali Kemal, a.g.e., s. 95-96.

(ihtiyarî) olarak meydana gelmesi konusunda insanın bizzat kendisi incelenir ve her şahsın kendi davranış sınırları içinde yaptıkları dikkate alınır.122

Düşünürümüz böylece ahlakı iki ana kısım üzerinden inceler. Biri “Nazarî ahlak”tır ki ahlaki esaslarla ilgili teorileri, fikirleri; diğeri “Amelî ahlak”tır ki ahlaki vazifelerin kısımlarını, vasıflarını bildirir ve ahlaki meselelerin uygulanmasını anlatır. Dini mahiyetli ahlak teorileri pratik ahlaka daha çok önem verirken, dini içerikli olmayan ahlak nazariyeleri ise daha teoriktir. Bu bakımdan İslam ahlak düşünürleri; nazarî ahlaktan daha çok amelî ahlaka ehemmiyet vermişlerdir.123 Ahlakın pratik ve teorik olarak ayrılması, dinin ahlakla olan münasebetinin anlaşılmasında kendini göstermektedir.

Düşünürümüz, kendisinden önceki pek çok İslâm düşünürü gibi, ahlak ilmi ile tıb ilmi arasında bir yakınlık görüp ahlak ilmine Tıbb-ı Rûhânî adını vermiştir. Çünkü ahlak ilmi insan nefsinden bahseden bir ilimdir. Tıb sanatı ile cismanî bir ilim olarak bedenin sıhhatini korumak ve devam ettirmek, hastalıkları gidererek tekrar sağlığına kavuşturmak mümkün olduğu gibi, Tıbb-ı Rûhânî adı verilen ahlak ilmiyle de insan nefsinin kötü huylarını gidermek, iyi ahlâkını devam ettirmek mümkün olur. Ahlak ilmi her şahsın kendi halleri ve davranışları ile ilgilidir. Ahlak kelimesinin tekili olan huyu (hulk) ise Ali Kemal de İmamı Gazali gibi, “fikir ve düşünceye muhtaç olmadan fiillerin kolaylıkla ortaya çıkmasına sebep olan bir meleke” olarak tarif eder.124

Ali Kemal; gülmek, ağlamak, gibi insani özellikleri meleke olarak görmüştür. Huy ve ahlak tarifi bir davranışın ahlaklı sayılabilmesi için gereken bazı kriterleri içerir. Bunun için öncelikle huy ve meleke ayırımının anlaşılmasına ihtiyaç vardır. Ona göre insanın özellikleri iki kısımdır. Birisi hâl, diğeri melekedir. İnsandaki özellikler utanmak ve gülmek gibi, yerleşik olmayıp çabuk kayboluyorsa ona hâl, cömertlik ve cesaret gibi, kaybolmayıp yerleşik durumdaysa ona meleke denir.125

Düşünüre göre ahlakın değişmesi mümkündür ve kötü ahlakın yok edilmesi imkânsız değildir. Çünkü hiçbir huy tabiî ve insanın yaratılışından değildir, aksine huy dış sebepler ve arızi alışkanlıklardan meydana gelir. Âlimlerin ve filozofların çoğu üçüncü görüşü kabul edip benimsemişlerdir. Kendisi de en doğru görüşün bu olduğunu ifade ederek ahlakın tamamen değişebileceği ve kötü huyların giderilebileceği

122 Ahmet Cevizci, Paradigma Felsefe Sözlüğü, İstanbul 2010, s. 33; H. Erdem, a.g.e., s. 59-62. 123 Ömer Nasuhi Bilmen, Yüksek İslam Ahlâkı, İstanbul 1949, s. 11-13.

124 Ali Kemal, a.g.e., s. 12-14; Mustafa Çağrıcı, Gazali’ye Göre İslam Ahlakı, İstanbul 2013, s. 81. 125 Ali Kemal, a.g.e., s. 7.

düşüncesine katılır. Düşünürümüz, peygamberlerin dine davetlerinin, ahlak âlimlerinin terbiye konusundaki öğütlerinin temelinde ahlakın değişebileceği düşüncesinin yattığına işaret eder.126

Ahlakın değişmeye müsait olması ahlakın tabii olup olmaması problemiyle ilişkilidir. Ali Kemal, bu konuda filozofların farklı görüşleri olduğunu belirtir. Bazı filozoflara göre insan asıl yaratılışında sırf hayır, kemal ve mükemmellik üzerindedir. Bundan sonra şehevânî hislere uymak, dünyanın çirkin işlerine bağlanmak, saadet ve hayır elde etmeyi ihmal etmekle, şer ve kötülük yapanlara karışıp, kötü ahlakı kazanarak yaratılıştaki esasına ve fıtri temeline muhalefet eder. Nitekim Peygamberimiz (a.s) hadis-i şerifinde: “Her doğan fıtrat-ı selîme üzerine doğar. Sonra anne babası onu

Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yapar”127 buyurarak bu gerçeğe dikkat çekmiştir.128

Düşünürümüze göre ahlakın bu şekilde değişmeye müsait olması ahlak ilmine ihtiyaç olduğunun en büyük göstergesidir. Ahlakın tamamının değişebileceğine inanmayıp sadece bir kısmının değişmeye müsait olmasını kabul etmek bile ahlak ilminin gerekliliğini ortaya koyar ve bu durumu tıb ilmi ile karşılaştırır. Nasıl tıb ilmi bütün hastalıkları iyileştiremiyorsa ve bazı hastalıkları iyileştirmesi ona ihtiyacın bir göstergesi ise bazı huyların değişebilir olması da ahlak ilmine ihtiyacın bir göstergesi sayılmalıdır.129

Ali Kemal, ahlakın pratik bir yaşam ve gönülden kulluk vazifelerini yerine getirme aşk ve heyecanı olarak tanımlamıştır. Ona göre en zor vazifeler ve en çetin yükümlülükler ahlakın üst zirvesidir. Vazifeyi yerine getirme aşk ve heyecanı insani fıtrat ve vicdanda var olduğunu savunarak, insanın eğitim ve terbiye ile bu neşvü nema edebileceğini savunmuştur. Ona göre insan, iyiliği ve kötülüğü yapma gücüne sahiptir. Doğuştan gözü görmeyen birisine görmekten, kulağı duymayanın birisine duymaktan bahsedilemeyeceği gibi fıtrat ve derununda ahlak yetisi olmayan birisine ahlaktan söz edilemez.130

126 Ali Kemal, a.g.e., s. 5-6, 35-36; Nasiruddin Tusi, Ahlak-ı Nasıri, Çev. Anar Gafarov-Zaur Şükürov,

İstanbul 2007, s. 81-86.

127 İbrahim Canan, Hadis Ansiklopeisi (Kütüb-i Sitte), C. 7, s. 33-34; Ali Kemal, a.g.e., s. 35. 128 Ali Kemal, a.g.e., s. 35.

129 Ali Kemal, a.g.e., s. 14-16. 130 Ali Kemal, a.g.e., s. 29-31.

Ali Kemal’e göre ilmi ahlak bir vazife yetisi olduğu kadar da bir ilmi sanattır. Adeta erdemli insan olma sanatıdır. İlmi ahlak insanın nasıl olması lazım geldiğini bildirir.131

Onun düşüncesine binaen; insanı tekâmüle ulaştıran ahlak-ı haseneyi kazandırmak, insanı alçaltan (esfeli safiline düşüren) ve saptıran ahlak-ı seyyieden (kötü ahlaktan) koruyan ve korunma yollarını da gösteren ilmi ahlakın tedvin ve gelişmesinin gerekliliğinin önemini ortaya koymaktadır.132

Benzer Belgeler