• Sonuç bulunamadı

Akrabalık Bağı Üzerine Kurulan Argümanlar

47 Belâzürî, III, 369.

4. Akrabalık Bağı Üzerine Kurulan Argümanlar

Kerbelâ sürecinde yazılan mektuplarda ve oluşan söylemlerde kullanılan bir diğer argüman şekli ise akrabalık bağları üzerine kuru- lanlardır. Bu çeşit argümanlar da zaman zaman piyasaya sürülmüş olup bunlarla bazen taraflar kendi aralarında güven telkin etmeyi amaçlamış, bazen de ihtilafın ileri boyutlara varmadan çözülmesini düşünmüşlerdir. Kavganın tarafları olan Hz. Hüseyin ve Yezid, birkaç nesil ileride aynı atada birleşmeleri itibariyle akrabadırlar.

Zamanla bu akrabalık çeşitli etkenlerle düşmanlığa dönüşmüşse de tamamen unutulmamış ve Kerbelâ sürecinde gerekli bağlamında bir argüman olarak kullanılmıştır. Ayrıca taraflar bu mücadelenin her safhasında hareketlerine yön verirken en büyük desteği de yine akrabalarından ve taraftarlarından görmüş, en hassas meseleleri kendi akrabalarıyla istişare etmişler, en kilit görevlere de akrabalarını getirmişlerdir. Kerbelâ sürecinde tarafların akrabalık ilişkilerini söz konusu etmişken burada bir noktaya dikkat çekmek istiyoruz ki o da; Hz. Hüseyin’in Yezid’e karşı hurucunda kendi etrafında Haşimîlerin Talibi koluna mensup olan akrabalarından başka kimsenin yer almamış olmasıdır.75 Hz. Hüseyin’e destek verenlerin aralarında Haşimîlerin diğer kolları olan Abbas, Haris ve Ebu Leheb’in neslinden kimselerin yer almamış olması, ayrıca Emevîler’e muhalefetin merkezi sayılan Hicaz bölgesi gibi bir yerde iktidara karşı başkaldıran Hz. Hüseyin’e toplumun destek vermemesi konumuz açısından dikkate alınması gereken bir noktadır.

Başta Hz. Hüseyin’in birinci derece akrabaları olan Haşimîlerin diğer kolları olmak üzere Hicaz halkı acaba Hz. Hüseyin’in Emevîler’e karşı olan bu mücadelesini kişisel bir siyasî mücadelesi şeklinde telakki edip de bunun için mi ona destek vermemişlerdi? Olayın bu boyutunun müstakil bir çalışma yapmayı gerektirecek kadar önemli olduğunu düşünüyoruz.

Kerbelâ sürecinde tarafların akrabalık bağlarını argüman olarak kullandıklarına baktığımız da iki tarafında bu konuda hassas davrandığını görüyoruz. Örneğin Hz. Hüseyin, Kûfelilerin ısrarlı davet mektuplarına verdiği cevapta, onların mesajlarını aldığını, bunun için amcaoğlu olan Müslim b. Akil’i kendilerine göndereceğini ve onun vereceği rapor doğrultusunda hareket edeceğini bildirmiştir.76 Yine Hz. Hüseyin, Basra eşrafına bir mektup göndermiş ve o mektupta; Allah’ın Hz. Peygamber’i göndermekle onu insanlar arasında şerefli bir konuma çıkardığını, kendisinin de onun Ehl-i Beyt’inden olduğunu ve onun yerine geçmeye insanlar içinde en layık olanın kendisi olduğunu belirtmiştir.77

Hz. Hüseyin kendi adına biat alması için ailesi içerisinden, amcası oğlu Müslim’i Kûfe’ye göndermekle daha ilk adımda bu işi Hz. Peygamber’in yakın akrabaları üzerinden yürüteceğini göstermiş,

75 Isfehânî, Ebu’l-Ferec Ali b. Hüseyin, Mekâtilu’t-Tâlibiyyîn, Thk., Seyyid Ahmed Sakr, Beyrut, 1987.

76 Taberî, V, 353. 77 Taberî, V, 357.

özellikle de Hz. Peygamber’in torunu olması yönüyle de bu akrabalığı kendi adına bir avantaja dönüştürmeye çalışmıştır. Hz. Hüseyin, Kerbelâ sürecinde de tartışmasız bir şekilde bu durumunu kendi haklılığı adına bir söylem olarak kullanmıştır.

Hz. Hüseyin, kendisinin Hz. Peygamber’e akraba olması gerçeğini toplumu idare etme adına bir hak olarak algılayıp bunu güçlü bir argüman olarak kullanırken bu hakkı nereden aldığına dair bir delil zikretmemiştir. Kendisi bu hakkı herhangi bir ayetten mi, bir hadisten mi, yoksa gelenekten mi alıyordu acaba? Bu konuda Hz. Hüseyin’in kendisinin dinî anlamda bir delil zikretmemesine bakılırsa Hz. Hüseyin’in muhtemelen bu hakkı gelenekten aldığı düşünülebilir.

Aynı haklılığı kendisinde gören Müslim b. Akil, Kûfe’den Hz. Hüseyin’e mektup göndermiş ve ona şöyle yazmıştır: “Şüphesiz konak yeri tutmak için gönderilen kişi kendi adamlarına yalan söylemez”.78 Müslim bu mektubunda kendisine güvenilen bir akraba olarak kendine güvenenlere ihanet etmeyeceğini belirtmiş ve mücadelenin akrabalık yönüne vurgu yapmıştır.

Aynı Müslim, Kûfe’de yalnız başına kaldığı zaman kenar mahallede yaşlı bir kadının evine sığınmış ve kısa bir süre sonra da yeri tespit edilmiştir. Saklandığı yerin etrafını kuşatan askerler onu yakalamaya çalışırken Müslim onlara karşı koymuş ve küçük çaplı çarpışmalar meydana gelmiştir. Bu çarpışmalar esnasında Muhammed b. Eş’as ona şöyle seslenmiştir: “ Ey Delikanlı! Sana eman veriyorum, çarpışarak kendinî boş yere öldürtme. Ümeyyeoğulları senin amcalarındır. Seni ne döverler, ne de öldürürler”.79

Hz. Hüseyin, Kerbelâ’da çarpışma öncesi Kûfe ordusuna hitap ederken, Kûfe ordusundan Kays b. Eş’as kendisine şu tavsiyede bulunmuştur: “Sen amcanın oğlunun hükmüne boyun eğsen olmaz mı? Onlar sana kesinlikle iyilik gösterecekler, onlardan sana asla hoşuna gitmeyen bir şey dokunmayacaktır”.80

Aktardığımız iki olayda da Hz. Hüseyin ve Müslim’e Emevîlerle akraba oldukları söylenmekte, iktidar ailesi olan akrabalarının hükmüne boyun eğmeleri, bunu yaptıkları takdirde affedilebilecekleri hatırlatılmaktadır. Bu hatırlatmayı yapan taraflar bütün iyi niyetleriyle birlikte iktidar ve muhalefet olarak iki tarafın da akraba olduğu, akrabadan akrabaya zarar gelmeyeceği inancını bir argüman olarak

78

Dîneverî, s. 213; Belâzürî, III, 378; Taberî, V, 355. 79 Taberî, V, 374.

olayın daha da ileri boyutlara varmadan sonlandırılması için kullan- mışlardır. Hz. Hüseyin Mekke’den ayrılıp Kûfe’ye doğru harekete geçtiğinde Mekke valisi Amr b. Said b. As, onu bu yolculuğundan döndürmek için Abdullah b. Cafer’in de ricasıyla bir mektup göndermiştir. Vali söz konusu mektubunda; Hz. Hüseyin’e çıktığı bu yolculuktan geri dönmesini aksi halde onun helak olmasından korktu- ğunu, geri döndüğü takdirde kendisinin her türlü emniyet ve akrabalık hakkının korunacağını söylemiş ve buna Allah’ı şahit tutmuştur.81

İktidar ailesinin bir üyesi olan Mekke valisi, sahip oldukları iktidarlarının Hz. Hüseyin’in hareketi sonucunda olur ki kendi kabilesinin elinden çıkabileceği endişesiyle onu bu yolculuğundan alıkoymak için yazdığı mektupta akrabalık bağını öne çıkarmış ve bir akraba olarak Hüseyin’in iyiliğini ister gözükerek akrabalık hassasiyetini bu süreçte onu huruç fikrinden vazgeçirmek için bir söylem olarak kullanmıştır.

Benzer şekilde Yezid de Hz. Hüseyin’i Kûfe yolculuğundan vazgeçirmek için İbn Abbas’a bir mektup yazarak Hüseyin’in aklına bazılarının halifelik ümidinî soktuklarını, eğer Hüseyin böyle bir şeye kalkışırsa akrabalık bağlarını kesmiş olacağını, ailenin bir büyüğü olarak İbn Abbas’ın onu bu yolda tefrika çıkarmaktan alıkoymasını istemiştir.82 Yezid de yazdığı bu mektupta Hz. Hüseyin’i bu yoldan çevirmek amacıyla İbn Abbas’tan ailenin bir büyüğü olarak yardım isterken akrabalık bağını kullanmıştır.

Kerbelâ sürecinde Yezid ve onun cephesi Hüseyin cephesine karşı akrabalık bağını olayların ilerlemeden önlenmesi adına argüman olarak kullandıkları gibi Kerbelâ olayından sonra da kendilerini suçsuz gösterip olayın sorumluluğunu Hz. Hüseyin tarafına yıkmak için de bu argümanı kullanmışlardır. Nitekim Yezid, Kerbelâ olayından sonra elleri bağlı olarak huzuruna getirilen Hz. Hüseyin’in oğlu Ali’ye, babasının akrabalık bağlarını kopardığını, bir akraba olarak kendisinin hakkını tanımadığını, otoritesi hususunda kendisiyle mücadeleye giriştiğini ve bunun sonucunda da onun başına Allah’ın bunları getirdiğini söylemiştir.83

Kerbelâ sürecinde karşı karşıya gelen iktidar ailesi Ümeyyeoğullarıyla ana muhalefet Haşimoğullarının Talibi kolu, akraba olmaları itibariyle bu sürecin başından sonuna her boyutunda

81 Taberî, V, 385. 82

İbn Manzur, Muhammed b. Mukerrem, Muhtasar Târîhi Dımeşk li-İbn Asâkîr, Dımeşk, 1985, VII, 141.

aralarındaki akrabalık bağlarını gerekli her bağlamda kendilerini haklı göstermek için kullanmışladır. Hz. Hüseyin ve temsil ettiği cephe, sürekli olarak kendilerinin Hz. Peygamber’in akrabaları olmaları gerçeğini davaları adına bir avantaja dönüştürmeye çalışmış ve bu gerçeği Kerbelâ sürecinde güçlü bir argüman olarak ısrarla kullanmışlardır. Ayrıca özellikle Hz. Hüseyin, gönderdiği mektuplarda ve yaptığı konuşmalarda davasını akrabaları üzerinden yürüteceğinin sinyallerini vermiş ve işe başlarken Müslim’i Kûfe’ye göndermesiyle de bu duruşunu teyit etmiştir.

Başta Yezid olmak üzere, iktidar ailesi ve taraftarları da Hz. Hüseyin ve cephesinden akraba olmaları itibariyle akrabalık haklarını gözeterek sahip oldukları yönetime saygı göstermelerini ve bu konuda haklarına riayet etmelerini istemişlerdir. Böylece aradaki anlaşmazlık ileri boyutlara varmamış olacak, şayet ileride daha kötü sonuçlar doğacak olursa da bundan kendileri sorumlu olmayacaklardı. Kerbelâ sürecinde Ümeyyeoğulları iki taraf arasındaki akrabalık bağını kendilerini haklı gösterecek şekilde kullanmaya çalışmışlar ve bu savunmacı duruşlarını haklılıkları adına bir argüman olarak kullanmışlardır. Sonuçta hem Hz. Hüseyin ve taraftarları hem de Yezid ve taraftarları bu süreçte yazdıkları mektuplar ve oluşturdukları söylemlerde kendilerini haklı gösterebilmek için aralarındaki akrabalık bağını kendi lehlerine bir argüman olarak kullanmaktan çekinmemişlerdir.