• Sonuç bulunamadı

Ebû Hanîfe’nin aslına göre, akdi fasit kılacak güçlü ve üzerinde icmâ edilmiş bir fesat unsuru girerse, söz konusu unsur tüm akde yayılır ve akdi tamamen fasit yapar.362

Ebû Hanîfe’ye göre bir akit ile iki köle beraber bin dirheme satılsa ve daha sonra kölelerden birisi hür çıkmış olsa akdin hepsi fasit kabul edilir. Çünkü hürrün satımı üzerinde icmâ edilmiş güçlü bir fesat unsurudur. Ebû Yûsuf’a göre ise kölenin hissesi dâhilinde akit câizdir. Ebû Hanîfe’ye göre aynı kuralın eğer, kölelerden biri müdebber çıksaydı, akit sadece müdebber kısmında fâsit olur köle kısmında sahih olurdu. Çünkü ümmü veledin satımına dair Hz. Ali’den (r.a.) gelen bir rivayet vardır. Kâdî ümmü veledin satımına hükmettiğinde, bu hükmü geçerli sayılır.363

Ebû Hanîfe’ye göre bir kişi buğdayı semen olarak vererek arpa ve zeytinyağı için selem akdi yapsa, bu akit külliyen fasittir. Çünkü burada ribe’n-nesîe bulunmuş olacaktır ve bu unsur herkes tarafından kabul edilen akdi fasit kılıcı güçlü bir unsurdur. Ebû Yûsuf’a göre ise selem akdi sadece zeytinyağında câiz olurken, arpada

362 Debûsî, Te’sîsu’n-nazar, s. 26. 363 Debûsî, Te’sîsu’n-nazar, s. 26.

fasit olur.364 Buna göre selem konusundaki örnekleri Hanefîlerin ribâ kıstaslarına göre çoğaltmak mümkündür.

2. Akdin Mûcebinin Nefyi

Ebû Hanîfe’nin aslına göre akdin mûcebini nefyetmek caiz değilken, şartın mucebini nefyetmek caizdir. Ebû Yûsuf’a göre ise her ikisi de caizdir. Bu yüzden Ebû Hanîfe’ye göre bir kimse, terziye “bu elbiseyi bugün dikersen sana bir dirhem, yarın dikersen sana yarım dirhem vereceğim.” dese ilk şart câizken, ikinci şart bâtıldır. Çünkü ikinci şart akdin mucebini nefyetmektedir. Bu tür bir nefy ise Ebû Hanîfe’ye göre caiz değildir. İkinci şart batıl olduğundan ötürü terzi elbiseyi yarın dikerse ecr-i misli hak edecektir. Ebû Yûsuf’a göre ise her iki şart da caizdir.365

Aynı asıldan dolayı Ebû Hanîfe’ye göre bir kadın, evleneceği kişinin başka bir karısı yoksa mehir olarak bin dirhem, eğer başka bir karısı varsa mehir olarak iki bin dirhem istese ya da evlendikten sonra Kûfe’den çıkarmayacaksa bin dirhem mehre, çıkaracaksa iki bin dirhem mehre evlense ikinci şartlar batıldır. Çünkü bunlar akdin mucebini nefyetmektedirler. Ebû Yûsuf’a göre ise her iki şartta câizdir.366

3. Akit Sonrasındaki Değişikliklerin Akdin Aslına Etkisi

Ebû Hanîfe’nin aslına göre akit sonrasındaki değişiklikler akit esnasında mevcûtmuş gibi değerlendirilmezler. Ebû Yûsuf ise akit sonrasında da olsa değişikliklerin sanki akit esnasında varmış gibi kabul edileceğini savunur. Bu yüzden orta kalitede buğday üzerine selem akdi yapılsa, fakat teslim zamanında konuşulandan daha yüksek kaliteli buğday gelse ve müslemun ileyh “al bu buğdayı bir dirhem daha ver” dese ya da daha düşük kalitede bir buğday gelse ve müslemun ileyh “al bu buğdayı sana bir dirhem vereceğim” dese Ebû Hanîfe’ye göre bu caiz olmaz. Çünkü akit sonrasındaki değişiklikler mevcut gibi değerlendirilmezler. Ebû Yûsuf ise bu değişiklikleri sanki akit esnasında mevcutmuş gibi kabul edileceğinden hareketle bu işlemi caiz görür.367

364 Debûsî, Te’sîsu’n-nazar, s. 26. 365 Debûsî, Te’sîsu’n-nazar, s. 57. 366 Debûsî, Te’sîsu’n-nazar, s. 57. 367 Debûsî, Te’sîsu’n-nazar, s. 67.

Ebû Hanîfe’ye göre bir erkek mehri belirlemeden bir kadın ile evlense, nikâh akdi gerçekleştikten sonra mehri belirleseler fakat henüz duhûl gerçekleşmeden erkek kadını boşasa, erkeğin kadına sadece mut‘a vermesi gerekir. Ebû Yûsuf ise akitten sonraki değişiklikleri akit esnasında mevcutmuş gibi değerlendirdiğinden, erkeğin mehrin yarısını vermesiyle hükmeder.368

4. Mevkûf Akdin Sonunun Başı Gibi Kabul Edilmesi

Ebû Hanîfe’nin aslına göre mevkûf akitte ârızî olan durumlar, sanki akit anında var kabul edilirken, Ebû Yûsuf böyle bir durumu kabul etmeyip, akit anında var kabul edilmeyeceğini söyler. Bu yüzden bey‘ akdine vekîl tayin edilen kişi kendisi için üç gün muhayyerlik şartıyla bir malı satsa ve daha sonra malın fiyatını artsa, vekîl bu durumda Ebû Hanîfe’ye göre muhayyerdir. Ebû Yûsuf ise üç gün geçtikten sonra akdin ilk olarak nasıl anlaşıldıysa o şekilde geçerli olacağını savunmaktadır.369

5. Mutlak iznin Örf ile Tahsis Edilmesi

Ebû Hanîfe aslına göre mutlak izin töhmetten ve hiyanetten uzak ise örf ile tahsîs edilemeyeceğini savunurken, Ebû Yûsuf bunu kabul etmemektedir.

Ebû Hanîfe Şârî’nin izni, selâmet şartı ile mâlikin izni gibi olduğunu kabul ederken, Ebû Yûsuf selâmet şartı aramamaktadır.

Ebû Hanîfe’ye göre bey‘e vekîl olan, söz konusu malı çok yüksek ya da çok düşük fiyata satsa bu akit caizdir, örf bey‘in nasıl yapılacağına dair bir tahsiste bulunamaz. Ebû Yûsuf ise burada örfün tahsis hakkının olduğunu savunmaktadır.370

Ebû Hanîfe’ye göre müvekkil kendisini bir kadın ile evlendirmek için bir vekîl tayin etse ve vekilde müvekkeline layık olmayacak bir kadın ile evlendirse - mesela vekîl Kureyş’ten olup, kadın cariye olsa yahut vekil müslümanken, kadın zimmî olsa.- bu nikâh câizdir. Ebû Yûsuf ise bu nikâhın caiz olmadığını söylemektedir.371 Çünkü böyle bir evlilik örfen rastlanan bir evlilik değildir. Örfen

368 Debûsî, Te’sîsu’n-nazar, s. 67. 369 Debûsî, Te’sîsu’n-nazar, s. 74. 370 Debûsî, Te’sîsu’n-nazar, s. 35. 371 Debûsî, Te’sîsu’n-nazar, s. 37.

nasıl bir kadın normal kabul ediliyorsa böyle bir kadın ile müvekkilini evlendirmesi gerekir.

Ebû Hanîfe’ye göre, müvekkil tarafından evini kiraya vermesi için tayin edilen vekil, söz konusu evi yirmi yıllığına da kiraya verse bu câizdir. Ebû Yûsuf ise bunun câiz olmayacağı kanaatindedir.372