• Sonuç bulunamadı

1. AİLE İŞLETMELERİ VE AİLE ETKİSİ İLE İLGİLİ TEORİK ÇERÇEVE

1.3. Aile Etkisi ve Aile işletmeleri Arasındaki İlişki

Ailenin işletme üzerindeki etkisini inceleyen örgüt bilimindeki ilgili literatür, iş-aile literatürüdür. Bu alanda çalışan araştırmacılar çalışma alanı ile aile alanı arasındaki ilişkilere odaklanmaktadırlar ve bu ilişkiyi en iyi tanımlayan da rol teorisidir (Kahn, Wolfe, Quinn, Snoek ve Rosenthal, 1964; Katz ve Kahn, 1978). İş gücüne katılmak ve bir aileye sahip olmak, her rolün kendisine bağlı talep ve ayrıcalıklarına sahip olmak anlamına gelmektedir (Marks, 1977). Her ne kadar önceleri, aile alanı ile işletme alanlarının zaman, mekân, insanlar ve genel yönelim itibariyle ayrı olduğu varsayılıyor

olsa da (Dubin, 1973), şu anda her iki alanın bir takım bağlayıcı mekanizmalar olarak nitelendirilen süreçlerle birbiriyle bağlantılı olduklarına dair bir fikir birliği bulunmaktadır (Edwards ve Rothbard, 2000; Ford vd., 2007; akt. Perl, 2014, s.13)

Bağlayıcı mekanizma olarak kast edilen (linking mechanism), işte geçirilen zaman dilimi ile evde geçirilen zaman dilimi arasındaki ilişki, ya da iş tatmini ile aile memnuniyeti arasındaki ilişki gibi bir işin kurgusu ile aile yapısı arasındaki ilişkidir (Edwards ve Rothbard, 2000, s. 180). Bu bağlamda Edwards ve Rothbard (2000) iş- aile çalışmalarında dikkate alınması gereken 6 bağlayıcı mekanizmanın varlığına dikkat çekmektedir: yayılma (spillover), telafi etme (compensation), bölümlendirme (segmentation), kaynak aktarma (resouce drain), örtüşme (congruance) ve iş-aile çatışmasıdır (work-family conflict) (Perl, 2014, s.14).

Bu kavramlardan “yayılma” (spillover) iş ve aile alanlarının etkileşiminden kaynaklanan olumlu ya da olumsuz bir gelişmenin diğer bir alan üzerindeki etkisi şeklinde tanımlamaktadır. Öte yandan “telafi etme” (compensation) bir alandaki tatminsizliğin başka bir alanda daha fazla yatırım sonucunu doğuracağı şeklinde açıklanmış; “iş-aile çatışması” (work family conflict) ise, bir alandaki görev tanımının gereğinin yapılmasının diğer bir alanda rol tatmininin gerçekleştirilmesini güçleştirdiği şeklinde yorumlanmıştır (Greenhaus ve Bautell, 1985; akt. Perl, 2014, s.12).

Sözü edilen bu bağlayıcı mekanizmalar aile işletmeleri kavramının doğru analiz edilmesi adına önemlidir. Bu mekanizmalar aile ve iş alanları arasındaki ilişkiyi anlamlandıran bir çerçeve sunmaktadır. Zira aile işletmeleri çalışmalarındaki en temel sorunsallardan biri ailenin işletmeyi nasıl etkilediği ve ikisi arasındaki ilişkinin olumlu mu yoksa olumsuz mu olduğu yönündedir (Gibb Dyer, 2006).

Öte yandan iş ve aile çalışmaları yapan bazı araştırmacılara göre sadece bu bağlayıcı mekanizmalar üzerinden aile işletmeleri kavramının analiz edilebilmesi oldukça güçtür. Varsayım odur ki bu bağlayıcı mekanizmalar iş sahası ile aile sahası arasındaki bağlantıları ve ilişki ağlarının açıklar ve söz konusu olan her bir saha (construct) bir alana (domain) aittir (Perl, 2014, s.13). Fakat aile işletmesi konusunda öyle çalışmalar vardır ki aynı anda her iki alanla da ilişkilidir. Bunların başında aile görev çatışması (family task conflict) kavramı gelmektedir. Çünkü konu aile işletmesi ve muhatapları

da aile bireyleridir. Dolayısıyla hem aile alanını hem de işletme alanını doğrudan ilgilendiren bir konudur. Bu tip durumlarda hangi alanda hangi konularda çatışma olduğunu doğru analiz edebilmek için “sınır teorisi” (boundry theory) kavramını analiz etmek faydalı olacaktır (Perl, 2014). Buradaki sınıflandırma iş ve ev olmak üzere gerçekleştirilmiştir. (Ashforth vd., 2000; Nippert-Eng, 1996). Bu sınırların, gün içerisinde ofiste geçirilen zaman dilimi ya da akşamları ve hafta sonları evde geçirilen aile yaşantısı gibi fiziksel, sosyal ve zamansal tezahürleri söz konusudur. Ancak bu iki alan çok nadiren birbirinden tamamen ayrışmaktadır. Genellikle birbiriyle örtüşen bir durum arz etmektedir. İş yeri tarafından ailenin sağlık sigortasının karşılanması ya da aile bireylerinin aile işletmesine dair kararlar alması bu duruma örnek olarak gösterilebilir (Perl, 2014).

Psikoloji ve sosyoloji ile ilintili aile işletmeleri çalışmaları da ortaya koymaktadır ki aile bireyleri arasında uyumlu bir ilişki olan aile işletmelerinin performansları da olumlu yönde etkilenmektedir (Filbeck ve Smith, 2004; Lansberg ve Astrachan, 1994; Schulze vd., 2001). Kaldı ki tersi bir durumda, yani aile bireyleri arasındaki ilişkilerin gergin ve çatışma içinde olması durumunda, aile işletmelerinin de her açıdan olumsuz etkilenmesi kaçınılmazdır (Dones vd., 1999; Friedman, 1991; akt. Handler, 1994). Ancak bu çalışmaların bir takım bilimsel, metodolojik ve teorik açmazları nedeniyle örgütsel davranış alanında yayın yapan en itibarlı dergilerde yayınlandıklarını söylemek pek mümkün değildir.

Öte yandan literatürde ikinci kuşağın yönetimde olduğu aile işletmesi çalışması son derce sınırlıdır. Bununla beraber bazı araştırmacılara göre hali hazırdaki çalışmalar da sıkıntılıdır. Çünkü aile işletmelerinde aile ve işletme kavramları pek çok noktada birbiri içine girmiştir. Birbiri içine geçmiş olan bu alanlara dair farklı çalışmalar yapılmıştır. Örneğin Eddleston ve Kellermanns, 2007 yılında konuya ilişki çatışması üzerinden yaklaşırken, Davis ve Harveston (1999) konuyu aile varlık çatışması ekseninde incelemiş; Ensley ve Pearson, 2005 yılındaki çalışmasında konuyu üst yönetim kadrosundaki bireyler arası çatışma ekseninde incelemiştir. Fakat bu çalışmaların hiçbirinde çatışmanın aktörleri ve birbirinden farklılıkları tam olarak ortaya konmamıştır. Dolayısıyla aile ve işletme kavramlarının nasıl birbiri içine geçtiği ve karşılıklı ilişki ağlarının nasıl incelenebileceğini dair genel bir çerçevenin olmayışı

nedeniyle aile işletmeleri teorisinin olgunlaşması zaman almakta, yavaş ilerlemektedir (Perl, 2014, s.3).

Ailenin işletmeye etkisi noktasında karşı karşıya kaldığı pek çok problemin kaynağı farklıdır (Fenn, 1995). Kiminin kökeninde kontrol, kiminde sahiplik, kiminde ise finansal konular yatmaktadır. Üstelik aile işletmelerinin bir sonraki kuşağa devir sürecinde bu sorunlar aşılamayarak bir sonraki kuşak için çok daha büyük bir probleme dönüşebilmektedir. Bu doğrultuda yönetim kurullarının kuşaklar arası çatışma durumuna dair herhangi bir öngörü ya da planlarının olmayışı esasen ciddi bir sorundur. Muhtemel çatışmalara hazırlıklı olmak adına işletmedeki aile üyelerinin şu iki varsayımı da kabul etmiş olmaları gerekmektedir: 1) Yapıcı çatışmalar olağandır ve kuruma katkı dahi sunabilir, 2) Hiçbir aile ilişkisi yoktur ki herhangi bir problem deneyimlememiş olsun. Dolayısıyla aile işletmesi üyelerinin yaşanan aile içi sorunlara belli bir anlayışla karşılıyor olmaları beklenmektedir (Gordon 1998; Kottler, 1994; akt. Tarhan, 2010). Kreitler’a (1998) göre yeni bir aile üyesinin işletmeye katılımı ve kuşaklararası devir süreci aile işletmelerinde yaşanan problemlerin en önemli nedenleri arasındadır. İşletmeye katılım aşamasında yaşanabilecek problemleri bertaraf etmenin en etkin yolu, gerek aile bireylerinin gerekse aile üyesi olmayanların işe kabul kriterlerinin çok net ve açık bir biçimde kaleme alınmış olmasıdır. Aynı şekilde devir sürecinde de, sahiplik ya da liderlik konularında tüm hukuki hak ve sorumlulukların devri mutlak bir biçimde tanımlanmış olmalıdır (Tarhan, 2010).

2.

ÖRGÜTSEL USTALIK KAVRAMINA İLİŞKİN TEORİK