• Sonuç bulunamadı

Çocuğun doğduğu andan itibaren ilk sosyal çevresi ailesidir. Bir çocuğun gelişiminde ve eğitiminde en önemli rolü üstlenen çevrelerin başında ailenin gelmesi, ailelerin yaşamında bir çocuk sahibi olmayı bir dönüm noktası haline getirmiştir. Çocuğun dünyaya gelmesi, aile bireylerine yeni roller yüklediği gibi başlı başına bir sorumluluk da yüklemektedir. İlk hamilelik haberi ile başlayan sevinç, yeni umutlar yeni yol haritaları çizme ile devam

37

etmektedir. Çocuğa alınacak eşyalardan eğitim göreceği okullara kadar bir hayal kurma evresine girilmiştir. Ancak bu sevinç, hamilelik sürecinde, doğum sonrasında ya da çocuğun yaşı ilerledikçe ortaya çıkan uyumsuzluk ile fark edilen engelli olması durumunda, ailelerin yoğun bir duygusal karışıklık yaşamalarına sebep olmaktadır. Doğan ya da doğacak olan çocuğunun engelli olduğunu duyan ailelerde köklü bir değişiklik meydana gelmekte, birçok aile ne yapacağını bilemez durumda bu korku ile bazı sıkıntılar yaşamakta ve tepkiler vermektedir. Ailelerin bu tepkilerini açıklayan birçok model vardır. Ancak bunlardan en çok bilineni “Aşama Modeli” dir. Akkök (1997, s.17) Aşama modelini;

Ailelerin çeşitli aşamalardan geçerek kabul ve uyum aşamasına geldiğini varsayan modeldir. Buna göre, farklı özelliği olan çocuğu olduğunu öğrenen anne babalar, ilk aşama olarak, duygusal bir karmaşıklık içine girerler; davranışlar, düşünceler karmaşıktır; yaşanan yoğun bir şok, karmaşıklık ve şaşkınlıktır. Daha sonra yas, aşırı üzüntü, hayal kırıklığı, red, suçluluk ve savunma mekanizmalarının yoğun yaşandığı tepkisel aşama gelir. Bunu “Ne yapılabilir? Neler yapabilirim?” sorularının sorulmaya başladığı uyum ve duruma alışma süreci takip eder; aileler daha sonra bilgi ve becerilerini geliştirmeye, çocukları ve kendileri için planlar yapmaya ve geleceği düşünmeye başlarlar.

şeklinde açıklamaktadır. Bu duygular çok kısa süreli olabileceği gibi günler, aylar hatta yıllarca sürebilmektedir. Ancak engelli bir çocuğu olan her aile bu gerçeği er geç kabullenmek zorundadır. Bu kabullenme sürecinde ve ailelerin kendini geliştirerek çocuğum için ne yapabilirim sorusuna cevap arama süreçlerinde verilen aile eğitimleri, içinde bulundukları ortama en iyi şekilde uyum sağlamalarına yardımcı olacaktır.

Aile durumu ne kadar çabuk kabullenir ise çocuğuyla olumlu ilişkiler içerisine girme süreci de o kadar hızlı olmaktadır. Çünkü asıl iş kabullenme sürecinden sonra başlamaktadır. Aile, çocuğunun geleceği için alması gereken eğitimin önemini kavrar ve bu doğrultuda araştırmalar başlar.

Kabullenme sürecine giren ailelere yönelik, artık verilecek aile eğitimleri kaygı ve endişenin azaltılmasından çıkarak, kavram ve beceri öğretimleri, davranış değiştirme yöntemleri… gibi konulara dönüşmektedir. Burada anne-baba ve eğitimci ilişkisinin önemi ortaya çıkmaktadır.

Özürlü çocuğa verilecek eğitimin etkili ve başarılı olması, ev-okul gibi farklı iki ortamdaki yaklaşım ve davranışlar arasındaki tutarlılıklarla yakından ilgilidir. Okuldaki eğitim ilkelerinin ev yaşantısı ile bağdaştırılması, eğitimcinin anne-babadan, anne-babanın da eğitimciden yararlanması şeklinde kurulan işbirliği, özürlü çocuğun eğitiminin yalnız okulda ya da herhangi bir eğitim merkezinde değil, evde ve sosyal yaşantıda da süreklilik kazanmasına neden olacaktır. Belirlenen ortak amaçlar doğrultusunda, doğal ortamdaki

38

etkileşimler temel alınarak hazırlanacak olan eğitim programları çocuk üzerinde daha etkili olacaktır (Darıca vd., 2002, s.163-164). Bu bağlamda anne ve babaların çocuklarının eğitimine destek olabilmeleri, ancak aile eğitimi uygulamaları ile sağlanabilmektedir. Ailelerin çocukların gelişimindeki sorumluluklarını kabul etmeleri ve eğitim programının uygulanmasında yardımcı olmaları, hedeflenen amaçlara ulaşabilmek için vazgeçilmez bir unsurdur. (Balat, 2003, s.273). Ancak çocuğun eğitiminde kilit rol oynayan ailenin öğretme ile ilgili olan sorumluluğu tek başına yürütmesi beklenmemelidir. Aile ile eğitimci arasındaki bu birliktelik ne kadar uzun ve planlı sürerse anne-babalar ve çocuklar için o kadar yararlı ve etkili olacaktır.

Sistematik ve kavramsal bir süreç olan aile eğitiminin amacını, anne-babaları, anne- babalığın değişik yönleriyle ilgili bilgilendirmek, bilinçlendirmek ve beceri sahibi yapmak olduğunu belirten Cavkaytar (1999), anne-babaların eğitime katılmasının, çocuğun gelişimi ile doğrudan ilişkili olduğunu, çocuğun uzun dönemde akademik başarı gelişiminin daha yüksek düzeye ulaşabilmekte olduğunu ve çocuğun dikkatinin, okula yönelik tutumlarının, benlik tasarımının olumlu şekilde artmakta olduğunu vurgulamaktadır.

Tavil, ve Karasu (2013, s.90-91), ülkemizde yayımlanmış olan aile eğitim çalışmalarını tespit etmek ve bu çalışmaların genel profilini çıkararak ilerleyen dönemlerde yapılacak çalışmaların yönünün tespitine yardımcı olmak amacıyla yapmış oldukları taramalar sonucu 50 kadar çalışma derlenmiş olduğunu belirtmektedirler. Ülkemizde ulusal ya da uluslararası hakemli dergilerde basılmış olma koşulu ile toplamda 9 araştırmanın doğrudan ailelere bilgi ve beceri öğretmeyi hedeflediği belirtilmiştir. Diğer araştırmaların ise “stres düzeyi, tutumlar, kaygı düzeyleri, aile gereksinimlerinin belirlenmesi ve benzeri” araştırma konuları olduğu tespit edilmiştir.

Bu dokuz araştırmanın yazarı, yapım yılı, bağımlı ve bağımsız değişkeni, araştırma deseni, kullanılan veri toplama aracı, örneklem grubu ve sonuçlarına göre genel özetlerini tablo 4’de göstermişlerdir.

39

40

Buradan yola çıkarak çocukların kendine güven, kişisel ve mesleki uyum ile bağımsızlık yönlerinden daha iyi duruma gelmesinde, çocuklarının başarılı bir yaşama geçişinde, yapılacak eğitimlerin okulda öğrendiklerini ev ortamında uygulayabilecek ve geliştirebilecek nitelikte olması, sosyal becerilerin okuldan ev ortamına genelleştirilmesini ve okuldaki amaçlara ulaşılmasını kolaylaştırmakta aile eğitimlerinin önemli olduğu görülmektedir.

Aile eğitimine yönelik Türkiye'de yapılan çalışmalar aile eğitiminin gerekliliğini kabul etse de kurumlaşmaların yaygın olmadığı ve aile eğitiminin kurumların yönetmeliklerinde nasıl, hangi amaçla, kimler tarafından yapılacağının net bir şekilde belirtilmediği gözlenmektedir.

Benzer Belgeler