• Sonuç bulunamadı

3.4. İklim Değişikliği Kaynaklı Göçler Bağlamında Kilit Kavramlar

3.4.1. Adaptasyon/Uyum

Adaptasyon yeteneği (adaptability) (veya adaptif kapasite-adaptive capacity) orijinal olarak biyolojide belirli çevresel şartlara adapte olabilme yeteneği olarak tanımlanırken, beşeri sistemlerin adaptasyon yeteneğini ya da adaptif kapasitesini Gallopin ve arkadaşları (1989), “bireyden tüm insanlığa kadar herhangi bir beşeri sistemin belirli bir çevrede ya da çevre menzilinde bireylerin yaşam kalitelerini arttırma (ya da en azından muhafaza etme) kapasitesi” olarak tanımlamaktadır (akt. Gallopín, 2006: 300). Bu bağlamda iklim değişikliği alanında da kendine yer bulan adaptasyon kavramı, özellikle Kopenhag Süreci ve sonrasında iklim değişikliği söyleminde uluslararası bir önem kazanmıştır (Laczko ve Aghazarm, 2009: 16).

Adaptasyon, “toplumun iklime karşı savunmasızlıklarını azaltmak için bireysel, grupsal ve kurumsal davranışlarda yapılan düzenlemeleri” ifade ederken (Pielke, 1998: 159), bir ülkenin adaptasyon kapasitesini,

…o ülkenin ekonomik zenginliği, teknolojisi, altyapısı, sahip olduğu bilgi, ilim ve beceriler, kurumlarının yapısı, eşitliğe verdiği önem ve soysal sermayesi belirlemektedir. Örneğin Bangladeş ve Hollanda deniz seviyesi yükselmesine aynı derecede hassas olduğu halde, Bangladeş Hollanda’nın muhtemel etkilere karşı kullanabileceği, ekonomik kaynaklardan, teknolojiden ve altyapıdan yoksundur (İzci, 2008: 93). Bassett ve Fogelman (2013: 47) IPCC'nin ikinci değerlendirme raporundan hareketle iklim değişikliğinin etkilerine uyum için altı strateji türü belirlemiştir:

1) Bir maruz kalma biriminin iklimin etkilerine duyarlılığını azaltmak için öngörülen eylemleri içeren kayıp önleme stratejisi.

2) Kısa vadedeki olumsuz etkilerin yarattığı kaybın telafi edilmesi stratejisi, zira uzun vadede etkiler maruz kalma birimi tarafından zarara mahal vermeden özümsenebilir. 3) İklim olayı sonucunda doğrudan etkilenenlerin haricinde etkilerin yükünün geniş bölge

ve nüfuslara dağıtılmasını sağlayan kaybın yayılması ve paylaşılması stratejisi.

4) İklim değişikliğinin olumlu ve olumsuz sonuçlarına uyum sağlamak için kullanılan bir eylemin veya kaynağın değiştirilmesini içeren, kullanım veya etkinlik değiştirme

5) Bir etkinliğin korunmasının onun yerinden daha önemli olduğu düşünülen durumlarda göçün değişen iklim koşulları altında daha uygun olan alanlara cereyan etmesini içeren,

yer değiştirme stratejisi.

6) İklim nedeniyle hasar görme veya değişime uğrama sonrasında bir sistemi orijinal durumuna getirmeyi amaçlayan yenileme stratejisi.

Önceki iki rapora kıyasla adaptasyona daha çok dikkat çeken üçüncü değerlendirme raporunda (IPCC, 2001: 879) mevcut ya da iklimsel uyaranlara ve onların etkilerine karşılık geliştirilen, ekolojik, sosyal ya da ekonomik sistemler olarak tanımlanan adaptasyon, iklim değişikliği ile ilgili fırsatlardan yaralanmak ve potansiyel zararlarını hafifletmek için süreçler, uygulamalar ve yapılarda gerçekleştirilen değişiklikleri ifade edecek şekilde çizilmiştir (akt. Bassett ve Fogelman, 2013: 48). O zamana kadar çalışmalar daha çok iklim değişikliğinin azaltılmasına yönelikken, hem iklim değişikliğinin hali hazırda gerçekleştiğinin, hem de azaltma politikalarının pek gelecek vaat etmediğinin görülmesi ile birlikte mevcut savunmasızlıkları da azaltacak adaptasyon yollarının aranması daha mecburi hale gelmiştir. Azaltma politikaları daha çok global düzeyde fayda sağlarken, adaptasyon ise genellikle bölgesel ama daha çok yerel düzeyde etkili olmaktadır (Klein vd., 2007: 750). Benzer şekilde Dördüncü Değerlendirme Raporu’nda da ifade edildiği üzere adaptasyon, mevcut ya da beklenen iklimsel uyaranlara ya da onların etkilerine cevaben, doğal ya da beşerî sistemlerdeki zararları hafifleten faydalı fırsatlardan istifade eden düzenlemelerdir ve ileriye yönelik, özerk ve planlı adaptasyon olmak üzere çeşitli adaptasyon türlerini ayırt etmek mümkündür (IPCC, 2007: 869). Bunun yanı sıra “adaptasyon, bazen iklim değişikliği meselesiyle ilişkili olan siyasi-ekonomik çevredeki değişikliklere ve düzenlemelere değinmek için de kullanılır” (Smit vd., 2000: 225).

İklim değişikliğine adaptasyon sürecinde en çok tartışılan mekanizmalardan biri de aslında değişen şartlar sonucu geleneksel bir insanlık reaksiyonu olarak meydana gelen göç olgusudur. Scheffran vd. (2012: 120), göç ile iklim adaptasyonu arasındaki çok yönlü ilişkiyi ortaya koyan üç etkileşimi belirtmektedir:

1) Zorunlu göçü önleyen adaptasyon: Adaptasyonun iklim değişikliğinin yol açtığı geçim kaynaklı tahribata karşılık olarak zorunlu göçten kaçınmayı amaçlayan bu yaklaşıma göre, topluluklar tıpkı çiftçilerin ve konargöçerlerin -mevsimsel göçler de dâhil olmak üzere- geliştirdikleri uyum mekanizmalar gibi, sert çevre koşullarına ve iklim stresine maruz kaldıklarında, olumsuz sonuçların azaltılması, hayatta kalma şansının artırılması ve geçim kaynaklarının geliştirilmesi için gerekeni yaparlar.

2) Adaptasyon olarak göç: Göçün, yerel uyum ve koruma çabalarına rağmen topluluklar iklim değişikliği tehdidi altında olduğunda, başka yerlerde fırsatlar aramak için meşru bir uyarlanabilir yanıt haline geldiğini ifade eden yaklaşıma göre, göç nüfus baskısını ve kıt kaynaklar üzerindeki gerginliği azaltan, risk azaltmayı kolaylaştıran ve hayatta kalma şansını artıran bir başa çıkma stratejisidir.

3) Adaptasyon için göç: Göçmenlerin gittikleri ülkelerdeki fırsatlar, kaynaklar ve ağların hane halklarının başlangıçtaki kaynak kayıplarını kısmen telafi ederek, menşe bölgelerindeki geçim kaynaklarını çeşitlendirebileceğini, iklime adaptasyonlarını destekleyebileceğini ve sosyal esneklik kurabileceğini ileri süren bu yaklaşıma göre bilgi, döviz ve geri dönüş göçü de dâhil olmak üzere göçmen ağlarındaki kaynakların ve becerilerin transferi, iklim adaptasyonu, sürdürülebilir kalkınma ve barış inşa etmek adına menşe topluluklardaki teknik ve kurumsal yeniliklere katkıda bulunabilir (Scheffran vd., 2012: 120).

“Çevresel değişime bağlı olarak gerçekleşen göçler iklim değişikliğine olan adaptasyonun bir yolu olarak değil aksine adaptasyon sağlayamamanın bir sonucu olarak” da görülebilmektedir (Laczko ve Aghazarm, 2009: 16). Bununla beraber her ne kadar göç değişen çevreye uyum sürecinin başarısızlığı sonucunda başvurulan yöntem ya da çare olarak görülse de çoğu durumda kırsal hane halkı gelir kaynaklarının çeşitlendirilmesini sağlayan, kırılgan eko-sistemlere yönelik baskıları azaltan ve olumlu gelişmeye yol açan bir başa çıkma ve hayatta kalma stratejisi olarak da algılanmaktadır. Diğer bir ifadeyle, savunmasız hane halklarının ve toplulukların adaptasyon kapasiteleri göçün sunduğu çeşitli olanaklarla geliştirilebilir, böylece göç, esnekliği artıracak alternatif adaptasyon seçeneklerinin yokluğunda verilmiş zorunlu bir karardan ziyade bilinçli bir tercih haline gelebilir.

Zira McLeman ve Hunter (2010: 450), çalışmalarında göçün adaptasyon süreçleriyle yakından bağlantılı olduğu gerçeğinden hareketle, politika oluşturma, özellikle savunmasız nüfus ve bölgelerde adaptif kapasite oluşturma yoluyla antropojenik iklim değişikliğinin gelecekteki nüfus hareketleri üzerindeki etkilerini azaltabilecek önemli bir potansiyel olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Bu çerçevede geliştirilen bir diğer girişim olan Cancun Adaptasyon Çerçevesi uyarınca oluşturulan Ulusal Adaptasyon Planı (National Adaptation Plan-NAP) tarafların orta ve uzun vadeli adaptasyon ihtiyaçlarını belirlemek ve bu ihtiyaçları karşılamak için gerekli strateji ve programları geliştirmek ve uygulamak için uygun bir araç olarak formüle edilmiştir. Buna göre, ulusal adaptasyon planları aracılığıyla ülkeler iklim değişikliğinin insan hareketliliğini nasıl etkileyeceğini değerlendirmeli ve buna göre bireylerin, ailelerin ve toplumların haklarına tam olarak uygun bir şekilde kendi orijinal yerleşimlerinde mümkün

olduğunca uzun süre kalabilmelerini sağlamalı ve yerlerinden olmalarına neden olabilecek koşulları önlemelidir. Yerinden olma vakalarını önlemek veya azaltmak, savunmasızlığı azaltmak ve toplulukların bu gibi durumlarla ilgili esnekliklerini güçlendirmek adına öngörülen planları oluşturmak için bu ve benzeri ulusal adaptasyon süreçlerinin önemi büyüktür.