• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM: EĞİTİMDE EŞİTLİK VE ADALET TEORİLERİ VE

1.1. Eşitlik ve Adalet Teorilerine Varsayımsal Yaklaşımlar

1.1.3. Adaletin Temel İlkelerinden, Eşitlik; Alex Callinicos

"Somut ve siyasal bir talep olarak eşitlik, modern dünyanın başlangıcını oluş-

turan büyük devrimlerin çocuğudur” (Callinicos, 2014: s. 31). Aristoteles dev- rimlerin ve anayasaya tesir eden değişimlerin başlıca sebebinin eşitsizlik ol- duğuna değinir. Ona göre daha küçükler eşit olmak, eşitler ise daha büyük olmak için devrime ön-yatkınlık yaratan oluşumlarda bir araya gelirler (Aristo- teles, 2013: s. 280). Aristoteles ile Callinicos’un, devrimlerin ve anayasal de- ğişimlerin sebep ve sonuçları bağlamında uzlaştıkları görülmektedir. Çalış- mada tartışmaya açılan Dworkin ve Rawls’ın adalet teorilerine dair varsayım- sal yaklaşımları kuramcıların teorilerini liberalizm, toplum ve demokrasi üç- geni içerisinde kurmuş olduklarını göstermektedir.

Callinicos eşitlik kavramını kimi zaman adaletin öncülü, kimi zaman da libera- lizmin ilkesi olarak kabul eden bu yaklaşımlardan farklı olarak, eşitlik ve ada- leti aynı düşünme alanı içinde ele almaktadır. Balibar’dan aktaran Callinicos’a göre Fransız Devrimi’nin ana program belgesi olan İnsan ve Yurttaşlık Hakla- rı Bildirisi, doğal ortamın insanı ile toplumun bireyi ve devletin yurttaşının eşit- lenmesidir (Callinicos, 2014: ss. 33-34). Callinicos, eşitlik olgusunu toplumsal eşitsizlikler boyutunda irdelemektedir. Bireyleri eşit ve özgür değerlendiren neo-liberal tabanlı toplumsal yapılar, sosyo-ekonomi bağlamında sistemik eşitsizlikler barındırmaktadır (Callinicos, 2014: s. 36).

Zengin ve yoksul arasındaki uçurumun gelişmiş ekonomilerde artış eğilimin- de olduğunu belirten Callinicos, neo-liberal tabanlı yapıların eşitsizlik ve sö-

24

mürüleri sistemik olarak içerdiğini düşünmektedir. Çözüm önerisi olarak sos- yal eşitliği artırmanın alternatif yolu olan eğitsel yöntemlerle toplumsal statü erişimin artırılmasını yani sosyal mobiliteyi önermektedir. Crosland’dan akta- ran Callinicos, bu bağlamda göze çarpan üç noktadan söz etmektedir:

1) Her birey sadece yaşamak ve özgürlük hakkına değil aynı zamanda geliş- tirilebilen yeteneği doğrultusunda toplumsal statü edinmede eşit fırsatlara sahip olmalıdır.

2) Toplumsal ve siyasal yapılanmada eşitsizlik ne kadar fazlaysa, yetkilerin bir noktada toplanması da bir o kadar fazladır.

3) Edinilen konumdan kaynaklanan gelir eşitsizliği kabul edilebilir (Callinicos, 2014: ss. 45-46).

Bu üç noktanın toplumsal yapılarda izlenen mevcut statü – gelir örüntüsünü tam olarak açıkladığı söylenemez. Bir yandan eğitilmiş yüksek yeteneğin kar- şılığının hak edilişine öte yandan bazı işlerin içerdiği yüksek riske rağmen ge- lirin düşük oluşuna bakıldığında bahsedilen örüntüde belirsizlikler görülmek- tedir. Oysaki eğitime daha demokratik bir erişim, eşitsizliklerin giderilmesinde etken rol oynamaktadır. Bireyler arasındaki erişim ayrımının, ebeveynler ara- sındaki gelir farkına bağlı olduğu yapılarda eğitim sistemi adaleti ve toplumsal genel başarıyı sağlamada pasif kalmaktadır.

Fırsat eşitliği olgusu yaklaşımları sonuçlarda izlenen farklarla açıklanabilir. İlkin fırsat eşitliğini öznel vasıf, yetenek ve kökenlere dayalı ayrışımın önüne geçilmesi biçiminde yorumlamak mümkündür. Bu tarz bir fırsat eşitliği, yapı- sal eşitsizliklerin devamlılığıyla örtüşmektedir. 1960’larda Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) yaşanılan yasallaşmış ırk ayrımının ortadan kaldırılışı- nın, pek çok Afro-Amerikanın durumlarında iyileşme sağlayamadığı ABD de- neyimi, buna verilebilecek iyi bir örnektir. Fırsat eşitliğinin ikinci açılımı; gelir dağılımının bireysel çaba ve yetenekleri yansıttığı meritokrasi anlamına gel- mektedir. Bu bağlamda arzu edilene erişimde rekabetin önemi büyüktür. Meritokrasi, eğitsel ortamda eşit başlangıç noktalarının eşit olmayan başarım çıktılarıyla etkileşim içinde olmasıyla ilişkilidir. Derinlemesine fırsat eşitliği yaklaşımında ise adil koşullarda mümkün kılınan başarım, kaynakların kap- samlı biçimde dengelenmesiyle oluşturulur. Böylece yeniden dağıtım adaletli biçimde sağlanabilir. Sosyal demokrasilerde hakkaniyet ve sosyal adalet, öz-

25

gürlük ve fırsat eşitliği, dayanışma ve sorumluluk gibi değerler vazgeçilmez kabul edilmektedir. Bu değerlerin modern dünyaya uyarlanması için 21. yy.’ın küresel etkileşimli esnek zorluklarına uygun politikaların üretilmesi gerekmek- tedir (Callinicos, 2014: ss. 50-53).

Eşitlik ve adaleti bir tür bileşim biçiminde yorumlayan Callinicos’un, Rawls’ın adalet teoreminden etkilendiğini söylemek mümkündür. Callinicos, Rawls’ın önceki bölümde irdelenen fark ilkesinin, fırsat eşitliğinden daha derin bir eşit- lik biçimini kapsadığını belirtmektedir. Callinicos, eşitlik kavramı söz konusu olduğunda akla ilk gelenin fırsat eşitliği olgusu olduğunu savunmakta, fırsat eşitliğini ise meritokrasi olarak tanımlamaktadır (Callinicos, 2014: ss. 62-63). Çalışmada irdelenen neo-liberalizm anlayışına göre rekabet ederek kazanıl- mış bireysel özgürlükler, eşitlikçilik (equalitarianism) teorisinin etkisi altında ciddi oranda azalacaktır. Neo-liberal anlayışta eşitlikçiliğin düzen bozucu et- kisine vurgu yapılmaktadır. Hâlbuki özgürlük eşitliğin uygulama alanındadır ve eşitlik de özgürlüğün dağıtım örüntüsüdür (Callinicos, 2014: s. 78).

Roemer’den aktaran Callinicos’a göre derin fırsat eşitliği; toplumsal kabul, statü ve başarı için rekabet eden bireyler arasındaki “oyun alanının eşitlen- mesi”dir. Başka bir deyişle tüm bireylerin rekabet alanına kabulü için eğitsel ortama erişimde fırsat eşitliği ile adalet sağlanmalıdır. Böylece adalet ve nite- likli eğitimle oyun alanı eşitlenmiş olacaktır (Callinicos, 2014: s. 75). Bireysel çeşitlilik insanlığın doğasından gelmektedir. Bundan ötürü tek bir değişkene göre sağlanan eşitliğin, başka boyutlarda pek çok eşitsizliğe yol açacağı dü- şünülmektedir. Tek bir değişkeni temel alan adalet kuramı, herkesi eşit saya- rak çeşitliliklere uyumlu uygulamalar geliştirmediği için etik açıdan makul ka- bul edilemez (Callinicos, 2014: s. 69). Eğitsel ortamda da durum tam olarak buna benzemektedir. Eğitim sistemine ilk girişten başlamak kaydıyla anlak ve yeti potansiyeli, sosyo-ekonomi, sosyokültürel köken, yaşanılan bölgeler ara- sındaki farklılıklar, bireyin eğitim sisteminde elde edebileceği başarı üzerinde etkili olan önemli faktörlerdir. Şayet eğitsel ortamda eşitlik yalnızca tek bir değişken boyutunda ele alınırsa, adaletli bir sistem kurgulanmış olamaz. Tür- kiye’de eğitsel ortamda eşitliğin, erişim değişkeni boyutunda ele alınıldığı dü- şünülmektedir. Rawls’tan aktaran Callinicos’a göre özgürlüklerin adil değerini

26

teminat altına almak için kurumsal yapılanmada özellikle eğitim sisteminde kesinlikle adil bir fırsat eşitliği sağlanmalıdır (Callinicos, 2014: s. 65).

İnsan hakları söz konusu olduğunda küresel boyutta insanların İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (Universal Declaration of Human Rights (UDHR)) ile her- kes için adil olan ve olmayan önemli konular hakkında anlaşmaya vardıkları kabul edilebilir. Bu daha adil bir yaşam ortamı istenildiğinin kanıtı niteliği ta- şımaktadır. İnsan hakları, herkesin sahip olması gereken haklardır. Güven içinde yaşama hakkı, iyi bir eğitim alma hakkı, iyi gelirli bir işe sahip olma hakkı, istediği dine inanma veya hiçbirine inanmama hakkı, fikir ve düşünce hürriyeti gibi. Ancak bütün bu hakların tamamını uygulayabilmiş çok fazla ül- kenin olmadığı bilinmektedir. Kadınlara şiddet ve cinsiyet ayrımcılığı yapıldı- ğında, evsizler sokakta yattığında, gelir uçurumu oluştuğunda, bir insan sırf yönetsel erk ile aynı fikirde değil diye hapse girdiğinde, nitelikli bir eğitim al- manın ve eğitsel başarı sağlamanın sosyo-ekonomi ve diğer etmenlere bağlı olduğu durumlarda UDHR'ye uyulmamış olur. 10 Aralık 1948 tarihinde Bir- leşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilen UDHR, 6 Nisan 1949 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından da kabul edilmiştir (www.ombudsman.gov.tr). Elinizdeki çalışmada TES'in nitelik ve fırsat eşitliği bağlamında bildirgede de bahsi geçen evrensel adaleti sağlamada ve eğitsel alanda pek çok konuda farklılıklara sahip bireyler arasındaki oyun alanını eşitlemede yetersiz kaldığı değerlendirilmektedir. Yukarıda tartışmaya açılan adalet ve eşitlik teorileri arasında TES için en uygun kavramsal çözümlemeye sahip teorinin Callinicos'a ait olduğu düşünülmektedir. Bunun temel sebebi eşitlik ve özgürlük kavramlarını, adaletin ön koşulu biçiminde irdeleyen Dworkin ve Rawls'ın eğitsel alanda varlığı izlenen eşitsizliklerin giderilmesini daha çok ekonomik yapının liberal formunda alınacak önlemler şeklinde de- ğerlendirmesidir. Türkiye'de mevcut ekonomik yapıda kendini gösteren gelir eşitsizliğinin boyutu ve bölgeler arasındaki sosyo-ekonomik ve sosyokültürel farklılıklar için üretilecek politikaları etkin kılmanın yolu, işe eğitim sistemin- den başlamaktır. Bunun yanı sıra toplumsal örüntüyü meydana getiren birey- ler arasındaki anlak ve yeti farklarının da birer dezavantaj olmaktan çıkarıl- ması gerekmektedir. Çalışma kapsamında ele alınan oyun alanı TES'dir. Eği- tim sistemi içerisinde bahsedilen dezavantajların etkisini mümkün olduğunca

27

zayıflatmak, ortadan kaldırmak başka bir deyişle oyun alanını eşitlemek so- run çözümüne yönelik ana politika olmalıdır. Böylece eğitsel alanda toplum- sal genel başarı ve adaletin sağlanması için gereken fırsat eşitliği verilmiş olacaktır.

1.2. Modern Çatışma Teorisine Göre Eğitsel Eşitsizlik, İşlevci Teori ve