• Sonuç bulunamadı

ABDÜLKÂDİR-İ MERÂGÎ’NİN CÂMİU’L-ELHÂN ADLI ESERİNDEN “MUSİKİ ALETLERİNİN ADLARI VE ÖZELLİKLERİ” BAŞLIKLI

BÖLÜMÜN TERCÜMESİ

Bu tezde incelenen Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, İstanbul Üniversite Nadir Eserler Kütüphanesi ve Süleymaniye Kütüphanesinden seçilmiş 21 elyazmasına ait 47 minyatürde tasvir edilen sazların isimlerinin teşhis edilebimesi için, musiki risalelerinde verilen bilgiler önem taşımaktadır. İncelenen minyatürlü eserlerin hazırlandığı yüzyılda kaleme alınmış olan ve sazların özelliklerini en kapsamlı şekilde izah eden bir eser Abdülkâdir-i Merâgî81'nin Farsça telif ettiği

Câmiu’l-elhân’dır.82 Bu tezde incelenen 15. yüzyıl İran minyatürlerde tasvir edilen çalgıların adları, Meragi’nin eserinin “sazlar bölümü” esas alınarak belirlenmiştir.83

Câmiu’l-elhân’ın “Mûsikî Aletlerinin Adları ve Özellikleri” başlıklı bölümün

tercümesi şu şekildedir:

“Bunlar üç çeşittir: Birincisi telli sazlar, ikincisi üflemeli sazlar, üçüncüsü taslar ve kâseler.

Telli sazlar: Bilmek gerekirki insan gırtlağından sonra en mükemmel mûsikî sazı, “ûd-i cedîd-i kâmil” dir. Bu saza on tel bağlanır ve çift olarak her iki telden bir nağme çıkarılır, dolayısıyla bu on tel, beş tel yerine geçer. Şimdi biz burada bazı sazların adlarını analım:

Telli Sazlar: Ûd-i kâmil, ûd-i kadîm, tarabü’l-feth, şeştây, tarab-rûd, tanbur-i

şirveniyân, tanbûre-i Moğolî, rûh-efzây, kopuz-i Rûmî, evzân, nây-tanbûr, rebâb, muğnî, çeng, egri, kânun, kemânçe, gıjek, yektây, terentây, sâz-ı dûlâb, sâz-ı gâibî-yi murassâ, tuhfetü’l-ûd, şidirgû, piypa, yatûgân, şahrûd, rûd-i hânî.

81 Nuri Özcan, “Abdülkadir b. Gaybî el-Merâgi”, DİA, c. 1, s. 242-244.

82Bu tercüme için, Nûruosmaniye Kütüphanesinde 3644 no ile kayıtlı olan Abdülkâdir-i

Merâgî’nin kendi hattı ile yazdığı nüsha esas alınmıştır. Seyed Mohammadtaghi Hosseini,

Fehrest-i Destnevisha-ye Farsi-ye Ketabhane-, Nur-e Osmaniyye, Tahran, 2015, s. 331. 83 Nağme-i Rûd isimli kitabımda, musiki aletlerin sınıflandırılması hakkında, ve musiki

nazariyatçıların görüşlerini ve neden Merâgî'nin bu konuda yaptığı çalışma en mükemmel bir değerlendirme olduğu ayrıntılı bir şekilde bilgiler sunulmuştur. Bkz. Seyed Mohammadtaghi

28

Üflemeli Sazlar: Nây-ı sefîd, zemr-i siyeh-nây, surnây, nây-ı balbân, nây-ı çâvûr,

nefîr, bâk, bûrgû, mûsîkār, çıpçık, Arganon, nây-enbân.

Kâseli ve Taslı Sazlar: Sâz-ı kâsât, sâz-ı tâsât, sâz-ı elvâh-ı fûlâd.

Bu sazlardan başka saz türleri yapmak mümkünse de en çok bilinen, yaygın olan ve kullanılanlar, sözü edilen sazlardır.

[Telli Sazların Açıklanması]

Ûd-i kadîm: Daha önce kendisinden söz edilen bu sazın üzerine dört tel bağlarlar. Ûd-i kâmil: Daha önce söz edildiği için tekrarına gerek yoktur.

Tarabu’l-feth: Bu saza altı tel bağlanır. Telleri birerlidir. Beş teliûd-i kâmildeki gibi

akord edilir ve altıncı teli de ahenklerin tezyini ve parlaklıkları için diğer tellere uygun olarak akord edilir.

Şeştây: Bu sazın üç çeşidir vardır: Birincisi armut şeklinde olup kasesi hemen hemen

udun kasesinin yarısı kadardır. Bu saza altı tel bağlanır,bu teller bazen de çift olarak bağlanır.Yani altı telle üç ahenk kurulur ki, bunlar üç tel yerine geçerler.Bazıları bu sazın koluna perde bağlarlar.Koluna perde bağlanmayan saz perde bağlanan sazdan daha mükemmel sayılır.

Şeştâyın ikinci türünün kâsesi udun kâsesi gibidir, ancak bunun kolu udun kolundan daha uzun olur ve telleri çift olarak bağlanıp birinci çeşidin hükmü gibidir.

Üçüncü tür ikinci tür gibidir, tek farkı üst tarafına kısa teller bağlanmasıdır. Tellerin birbiriyle akordu açık teller yoluyladır. Buna çiftli şekilde otuz tel bağlanır. Her iki telle bir ahenk kurularak teller onbeş tel yerine geçer. Bundan önce de anlaşılmıştır kizi'l-külli merrateyn (iki oktav) aralığınauyumlu nağmeler bölündüğü zaman on beş nağme meydana gelir. Rum ehli bunu çok kullanırlar. Bunun kullanımı, çıkan seslerin mutlak seslere benzemesi; böylece mutlak ve kaydedilmiş seslerin birlikte duyulması için mızrabın mutlak tellere sürülerek koluna parmakların konması şeklindedir.

Tarabrûd: Bu da bu tür sazlardandır, ancak iki tarafından kısa teller bağlarlar. Her

bir tarafına otuz tel bağlarlar. Böylece iki tarafına altmış tel bağlanmış olur. Ancak bunlar otuz tel hükmündedir. Becerikli ve bilgili ustalar, her cem'i, mutlak tellerden icra edebilirler, öyleki bu mutlak tellerin her sekiz teli bir daire hükmünde akord olabilir.

29

Tanbûre-i şirvaniyân: Kâsesi armut şeklinde bir sazdır. Yüzeyi yüksektir ve iki tel

bağlanır. Bunun alışılmış akord şekli, aşağıdaki telin mutlak sesi yukarıdaki tele oranının 8/9’u almasıyla sağlanır, öyleki bu iki telin oranı tanini bu'dunu kapsar. Bu şekil ile bu iki telin her bir kısmı taninî aralığı ölçüsünde olur. Üstteki tel işaret parmağıyla tutularak iki telin birbirine eşit olması sağlanır. Bu, dügâhın baş perdesi (ser perde-i dügâh) diye adlandırılır. Segâh tutturulmak istendiğinde, aşağıdaki telin mücennebi ile yukarıdaki telin zelzeli tutularak segâh, iki ahenkle birbirine benzer bir şekilde işitilsin. Çârgâh göstermek için en alttaki telin orta farsı, en üstteki telin serçe parmağıyla tutulur ve buna kıyasla iki telin benzer perdelerinden iki nağmeden istifade ederek diğer ahenkler çıkartılabilir. Tebrizliler bu sazı çok kullanırlar.

Türk Tanburu: Kâsesi ve yüzeyi şirvaniyân tanburunun yüzey ve kâsesinden daha

küçük olan bir sazdır. Koluysa şirvaniyân tanburunun kolundan daha uzundur. Yüzeyi düzdür. Bunun bilinen akord şekli, en alttaki telin ¾ ünün bir üsttekine eşitlenmesi ile hesaplanır. Bazıları bu saza iki tel, bazıları üç tel bağlar. Bu, kullanıcıların isteğine bağlıdır.

Rûh-efzâ: Kâsesi portakal şeklinde bir sazdır. Üzerine altı çift tel bağlanır. Dört teli

ipek, iki teli bükülmüş pirinçtir. Dört teli iki ses hükmünde olup tanburdaki gibi akord edilir. Bükülmüş iki teliyle istenen her ahenk çıkarılabilir. Becerikli kullanıcıların bunun her telinin mutlak değerinden bir ses çıkarıp her bir mutlak değeri birbirleriyle karıştırarak akord etmeleri mümkündür. Ayrıca bunun tellerinden cinsleri ve cem'leri de çıkarabilirler.

Rum Kopuzu: Bir ağaç parçasının içi boşaltılarak küçük bir ud şekline getirilir ve

üzerine bir deri geçirilerek beş çift tel bağlanır. Bilinen akord şekli ud gibidir.

Evzân: Bu sazın kâsesi daha uzun olup yüzeyinin yarısına deri çekilirüç tel bağlanır.

Türkçe manzûm ve mensûr hikayeler bununla söylenir. Mızrabı tahtadan yapılır.

Nây-tanbûr: Yaylı bir âlettir. Şirvanî tanburuna veya tanbûr-i Türkî’ye yay çekilip

ya da başka bir âlet şekline getirilip iki veya daha fazla tel bağlanarak keman ile çalınır. Bu saz bestelenme sırasında tanbur veya tanbure hükmündedir.

Rebâb: Daha çok İsfahan ve Fars ahalisinin kullandığı bir sazdır. Üç tellidir, ancak

bazıları tıpkı ud gibi çift olarak dört veya beş tel bağlarlar. Uddaki gibi mutlak tellerine dayanılarakakord edilir. Melodi te’lif sırasında, udun tellerinin hükmünce kullanılır.

30

Mugnî: Levha şeklinde veya daha uzundur. Üzerine teller bağlanır. Genellikle yirmi

dört tel bağlarlar, ancak her tel, kendi ölçüsünde ve yarısı oranındaki bir telle birlikte bağlanır; öyle ki uzun tel A, kısa tel, Yha sesi olur. Böylece her iki tel çalındığında aynı anda bir nağmenin hem tiz hem pest sesleri işitilir.Çalma sırasında tellerine parmak da konabilir, mutlak sazların hükmüne de sahiptir.

Çeng: Üzerine deri çekilen meşhur bir alettir. Telleri ve kulakları kıl ipliktendir.

Bunlara perde derler. Bu teller, bükülme ve açılma oranlarına göre büküldüklerinde tiz, açıldıklarında ise pest olmalıdırlar. Bazıları ona, tek tek olmak şartıyla yirmi dört, bazılarıysa daha az ya da daha fazla tel bağlarlar. Bu, mutlak aletlerdendir. Kullanıcısı bu sazın bilgisine ve kullanımına hâkimse, bütün devir ve tabakalarını tutarak çıkarabilir. Eğer mutlak telleri birbirine bakiyye aralığı oranında kurulursa, istenildiğinde dâireleri ve tabakaları ondan çıkarmak mümkün olur. Eğer Üzerine otuz beş tel bağlanıp bakiyye aralığı oranında kurulursa devir ve tabakaları telleri tutmadan mutlak tellerden çıkarılabilir.

Egri: Ahenk bestelemede çeng hükmünü taşıyan bir sazdır, ancak aralarındaki fark

bunun kulakçığının ağaçtan, çenginkinin ipten olmasıdır.

Kânun: Kolu olmayan, kâsesi üçgen bir sazdır. Üzerindeki teller genellikle

pirinçtendir. Her üç teli bir sese akord olur. Bu da mutlak âletlerden olup çeng ve egri gibi akord edilir.

Kemançe: Yaylı sazlardandır. Bazıları kâsesini Hindistan cevizinden yaparlar ve

üzerine atın kuyruk kıllarından çekerler. Bazılarıysa kâsesini tahtadan yontarak üzerine ipek çekerler. Her hâlukarda üzerine sığır karnının derisi çekilir. Ağaçtan oyulup, ipek bağlananı daha iyi ve hoştur. Akord şekli ise en alttaki telin bir üstündeki telin dörtte üçü oranında kurulmasıdır. Bu onun alışılmış akord şeklidir, ancak kullanıcıların isteğine göre yaygın olmayan akordlar da yapılabilir.

Gıjek: Bu da yaylı sazlardandır. Kâsesi kemânçenin kâsesinden daha büyükdür.

Kâsesini oluşturmak için ağacın içini boşaltırlar ve üzerine deri çekerler. Yay ile çalınır ve üzerine on tel bağlanır. Yaya değen iki teli iki kenarında yer alır. Diğer sekiz telden hiçbiri yaya değmez. Genellikle parmaklarla yayın değmediği sekiz teline vurulur. Çünkü bunlara ihtiyaç daha azdır. Bunlar sadece melodileri güzelleştirmek için bağlanmışlardır. Bu saz, bir melodinin te’lifi sırasında kemânçe hükmündedir. Ancak kemânçenin sesi daha güzel ve daha pürüzsüzdür.

31

Yektây: Bir tel bağlanan musiki âletlerindendir. Araplar kâsesini kerpiç gibi dörtgen

şeklinde yaparlar ve her iki tarafına da deri çekerler ve üzerine atın kuyruk kıllarından bağlarlar. Bunlar birer tek tel hükmündedir, ki tek telin hükmü daha önce anlatılmıştı.

Terentây: Altıgen şeklinde, kolu bir gez (66 cm) olup bir tel hükmündedir.

Saz-ı dolap: Davul şeklinde bir saz olup dış yüzeyinden -iki cephesi değil- arkasına

teller bağlanır. Bu da mutlak sazlardan olup mızrabını, tellerin geçtiği yere sabitlerler. Tellerin hareketi sırasında o âleti bir sopayla ip eğirme çıkrığı gibi çevirirler, böylece teller mızraba ulaşır ve devirleri bu tellerden çıkarmak mümkün olur.

Sâz-ı murassâ-yı gâibî: Bu sazdan eskiler kitaplarında bahsetmişlerdir. Lakin

günümüzde halk arasında kullanılmaz. Ancak bu fakir kullanmıştır. Bu âletin şekli, bir fânusun dönen bir cisim üstündeki hali gibidir. Dönen bu cisim Asya taşı gibidir. Taşın her iki parçasının içi delik ve boştur. Telleri pirinçtendir. Asya taşı şeklindeki dönen fânusa benzer dış kısım en altta yer alan sazın kulağından geçirilir ve teller buna bağlanır. Bu saz da mutlak sazlardandır. Mızrabı, dönen cismin ortasındaki çarka sert bir şekilde bağlanır. Bu çark, sazın ortasında döner ve görünmez. Sazın boşaltılmış ayağına geçirilmiş bir iplik çarktan sarkar. Çünkü bu saz üç ayak üzerine kurulur. Çarkı döndürmesi içinipin uçlarından biri yerdeki oluktan geçer. Mızrap istenen her tele vurulabilir. İpe ağır bir cisim geçirilerek bununla ip gergin hale getirilir. Kullanıcı ipi borunun başından çektiğinde ağır cisim yukarı doğru hareket eder. Sazın iki ayağı boştur. Birisinin boş olmasının nedeni ortasından ip geçirilmesidir. Ağır cisim yere konur. İpin sazın arasından geçmesi sırasında bu cisim, bir yöne doğru hareket eder. Sonra ipin çekme kuvvetiyle başka bir yöne hareket ederek melodi oluşturur. Kullanıcılar bu âletten uzak oturmalıdır. Borudan geçirilen ipin ucu elde tutularak çekilmek suretiyle kullanılır. Bu da mutlak sazlardan olup her dört veya beş teli bir ahenk oluşturur.

Tuhfetu’l-ûd: Bu sazın görünüşü ud gibidir. Yaklaşık udun yarısı büyüklüğünde

olduğundan küçük bir ud gibi düşünülebilir. Melodi çıkarma konusunda da ud hükmündedir. Tellerinin kısalığından dolayı çıkardığı sesler udunkinden daha tizdir.

Şidirgu: Daha çok Hıtay ahalisinin kullandığı bir sazdır. Bu saza dört tel bağlanır.

32

akord düzeyine göre akordlanır, yani her tel bir üstündekinin dörtte üçüdür. Dördüncü tel diğerlerinden daha üstte olur, altındakı telin taninisinin ayarında kurulur. Böylece işaret parmağı yukarıdaki teli tutarsa aşağıdaki tiz ve mutlak tele eşit olur. Tellerin perdelerinden toplulukları ve dâireleri çıkarmak mümkündür. Bugün gördüğümüz kullanıcılar ve Hıtay halkı, uşşâk, nevâ ve bûseliği çıkarmaktaydılar. Her ses topluluğunda akord yapıyorlardı. Bunun anlatımı da Sonuç Bölümünün dördüncü faslında yer alacaktır.

Pipa: Daha çok Hıtay halkı tarafından kullanılan bir sazdır. Kâsesi diğer âletlerin

kâsesinden daha az derin yapılır. Derinlik boşluğu dört parmağa yakın olur. Yüzeyine tahta kaplanır. Üzerine dört tel bağlanır. Akord usulünde alttaki tel üsttekinin ¾’ü olarak hesaplanır. Üçüncü teli, altındakinin 8/9 ’i oranında kurulur. En alttaki tel üstündeki ikinci telle dörtlü oranına sahiptir. İkinci tel de kendi üstündeki telle taninî, en üstte yer alan dördüncü tel ise kendi üstündeki telle dörtlü oranındaki tele eşit oranda olur.

Yatugan: Bu saz da Hıtay halkına has bir sazdır. Uzun bir tahta şeklindedir.

Genişliği 1,5 gez (yaklaşık 156 cm), derinliği ise 4 parmağa yakındır. Tahta yüzeyine on beş tekli tel bağlanır. Tellerin arasına mandallar koyularak bunların hareketiyle bu tellerin mutlaklarının akordu sağlanır. Bu da mutlak sazlardandır. Bunlar sağ elin parmaklarıyla hareket ettirilir. Âhengin tiz olması için bazı tellerin ihtiyaç duyduğu sol elin parmakları teller üzerinde gerektiği kadar tutulur. Tellerin değiştirilmesi, tellerin tutulup mandalların hareket ettirilmesiyle sağlanır. Eğer kullanıcısı bu tekniktebecerikli ise mandalların kenarlarından devreleri çıkarabilir.

Şahrûd: Uzunluğu udun birkaç katı olan bir sazdır. Bunun Yha sesini udun

mutlağıyla, yani A ile ahenkte eşitlenebilir. Aynı şekilde Lhe sesi udun Yha sesiyle,

Nb sesiyse udun Lhe sesiyle ahenkte eşitlenebilir. Böylece şahrudun bir telinde,

birbibinin benzeri veoktavı olarak beş ses yer alır. Şahrûdun üzerine çiftli olmak üzere on tel bağlanır. Bu çift tellerdenherbirinin uzunluğu, sırasıyla birbirinin oktavı olacak şekildebeş sesi barındırmaktadır. Çift tellerden diğeri de karşı karşıya olmak üzere yanındaki telin dört sesinin oktavını kapsamaktadır. Böylece bu iki telin her noktası tutularak çalındığında birbirinin benzeri ve oktavı olarak bir ses çıkarılması sağlanır. Buna şöyle bir örnek verelim:

33

A_______________________Yah____________Lhe_______Nb___St__M A_______________________Yah____________Lhe_______Nb_______M

Kâsesi ud kâsesi gibi olan bu saz bizim yaşadığımız bu zamanda kullanmamaktaydı, ama biz kullandık. Bu sazın mucidi İbn Ahvâs’tır. Ancak mutlaklarının kullanılmasında yirmi dört telde beş tiz âhenk yer alır. Mesela her sekiz telde bir oktav aralığı uyumlu seslerle yer alır. On beş telde üç iki oktav aralığı ahengi vardır. Yirmi iki telde üç oktav, yirmi dokuz telde dört oktav ki iki oktavdan oluşur. Birinci sesi A, sekizinci sesi Yha, on beşinci sesi Lhe, yirmi ikinci sesi Nbe, yirmi dokuzuncu

STa’dır. Biz bu çeşit saz ile de beste yapıp kullandık.

Rûd-i hânî: Şirvanî tanburu şeklindedir, ancak yüzeyi düzdür ve yarısına deri

geçirilir. Yaygın akordu da ud akordu gibidir. Dördü tekli ipek, ikisi bükülmüş pirinç olmak üzere altı tel bağlanır. İki bükülmüş teli iki ses veya bazen bir sese akord yapılır. Bu saz bu zamanda icat edilmiştir, bundan önce yoktu.

Üflemeli Sazlar

Üflemeli sazların da mutlak ve mukayyed olan çeşitleri bulunmaktadır. Mukayyed olanlar şunlardır:

Nây-ı Sefîd: Deliklerinden sekiz ses hâsıl olur. Yedi sesi yüzeyinde yer alan yedi

delikten, bir sesi arkasında bulunan bir delikten çıkar. Bu deliğe şücâ’ denir. Bu delik başparmakla kapatılıp kalan sesler de üflemenin şiddeti ve yavaşlığıyla çıkarılır, öylekiiki oktav aralığında bulunan tiz ve pest seslerin çıkarılması bu şiddetli ve yavaş üflemeyle sağlanır. Ustalar, söz konusu neyin yarısı oranında başka bir ney de îcât etmişlerdir. Neyin uzunluğu kullanıcıların isteğine göre olur. Ancak yaygın ve kullanışlı olanı yedi buçuk yumruk (56,25cm)'tur. Bunu son delikten neyin ağzına kadar sayarlar.Şöyleki,dört parmağı, yani başparmak, orta parmak, serçe parmağı ve işaret parmağını birbirleriyle bitiştirerek sayarlar. Bundan daha uzun neyler de yapılır. Meselâ dokuz (67,5cm) veya on iki yumruk (90cm) boyunda. Ancak meclislerde kullanılanlar sekiz (60cm),yedi buçuk(56 cm), altı buçuk (48,75cm)veya altı yumruk (45cm)’tur. Ancak çocuklar için beş buçuk (41,25cm) veya beş yumruk (37,5cm) yapılır.

Zemr-i siyeh nây: Nây-ı sefîdden daha kısadır. Bunda nefes devamlı üflenir. Seslerin

çıkarılması nây-ı sefîdden daha kolaydır ve bu ondan daha gelişmiştir. Bunda da sesler,üflemenin şiddet ve yavaşlığına bağlı olarak ortaya çıkar.

34

Surnâ: Nây-ı sefîd'den vezemr-i siyeh nây’dan daha eksiktir. Bunun sesinin tizlik

sınırı, oktav ve beşli kadardır. Çünkü bundan fazla olduğunda ses, uyumsuzluğa meyledip bütün sazlardan daha uzağa gidebilir.

Nâyçe-i balabân:Bu saz ile surnây arasında bir yakınlık vardır. Surnây’ın

alıştırması bununla yapılır. Yumuşak ve hüzünlü bir sesi vardır.

Nây-ı çâvûr: Türklerden bazıları kullanırlar. Bununla daha fazla nevrûz-i beyâtî

veya nevâ çalarlar.Bu âletteki seslerin sayısı ve seyri azdır.

Nefîr: Üflemeli sazlar arasında en uzun olanıdır. Uzunluğu 2 gez (170cm) ya da

bundan biraz fazladır.Buna bûrgûvâ da denir.Alt tarafı eğri olanına kerrenây adı verilir ve bunların hükmü birdir.Bunlardan melodilerin çıkarılması biraz özürlüdür.Çünkü nefesli çalgılarda çeşitli sesler delikten elde edilir, halbuki bu sazda delik yoktur.

Bâk: Bu sazda,ağız kısmına dil gibi bir şey yerleştirilir ve bu dilin altından saza

üflenir. Yüzeyinde parmaklarla tutulan delikler vardır ve bazı sesler bu deliklerden çıkarılır.

Mûsîkâr: Bu da mutlak nefesli sazlardandır. Bu sazın her neyinden bir ses çıkar ve

bunların sesleri uzunluklarına bağlıdır. Ne kadar uzun olursa sesleri o kadar pest olur. Ne kadar kısa olursa o kadar tiz olur. Eğer içine bir miktar mum yuvarlanıp atılırsa sesi daha tiz olur.

Çıpçık: Bu saza Hıtay musîkâr'ı da denir. Neyler birbirine bağlanarak en altına bir

delik açılır. Genellikle melodilerin çıkarılması sırasında birkaç tanesi birlikte işitilir. Bunların hepsinin, boru gibi bir tane üfleme alanı vardır. Birinden üflendiğinde hepsine geçer. Çünkü nefes hepsinin boşluğundan geçer. İstediğimiz deliği açıp kapamak suretiyle melodileri çıkarabiliriz.

Organon: Bu sazı daha çok Firenkler kullanırlar. Bu saz da iki sıralı olarak

birleşmiş neylerden oluşur.Sesleri uzunluklara bağlı olmasına ragmen, pestleri uzun, tizleri kısa boyuttadır.Arkasında sol tarafınahava akımının geçmesi için demirciler gibi bir kuyruk bağlarlar. Böylece neylerden sesler duyulur. Sonra sol elle kuyruk hareket ettirilir ve sağ elin parmaklarıyla sesler çıkarılır. Her deliğin üzerinde düğme şeklinde perdeler vardır. Bu şekilde düğmeyi tutunca delik açılarak ses oluşur. Böylece bu sazdan doğru melodiler çıkarılabilir.

35

Bunlar sazlara ilişkin açıklamalardı.Ancak insan gırtlağı, üflemeli sazlar ve telli sazlar dışında kâseler, taslar ve levhalarda da nağmeler bulunur:

Kâseli Sazlar

Her kâseden ayrı bir ses çıkararak kâselerden değişik melodi ve sesleri çıkarabileceğimizi anladık. Tecrübeyle anlaşılmıştır ki, dolu kâseden pest ses çıkar. Boş kâseden çıkan sesise, tizlik ve pestlik sebeplerini anlattığımız bölümdeki gibi olur. Biz içinde yaşadığımız bu zamanda bu durumu ne bir kimsede gördük ne de duyduk. Ancak Allah’ın feyziyle bu fakir kendisi ortaya çıkardı. Bu zamanda biz bu sazı icat ettik ve bu sazla tüm cinslerin, melodi topluluklarının türlerini ve tasniflerini icra ettik.

Taslar ve Levhalar

Melodilerin te’lifinde tasların hükmünün, kâseliler hükmünde olduğunu bilmeliyiz. Ancak levhalılarda pest bir ses çıkarmak için büyük bir levha, tiz bir ses çıkarılmak istenirse küçük bir levha yapılır. Bunların yapımında dört tane ağaçtan kol