• Sonuç bulunamadı

6. AB ORTAK TARIM ve KIRSAL KALKINMA POLİTİKALARI

6.2 AB Bölgesel Kırsal Kalkınma Politikasının Tarihsel Gelişim Süreci

Avrupa Birliği bölgesel ve kırsal kalkınma ile ilgili belirlediği ciddi politikalarının gelişimine bakıldığında, 1957 yılında kurucu ülkelerin, Roma Anlaşmasını imzalayarak, ekonomik birliği sağlamlaştırmak ve çok yönlü ekonomik kalkınma çerçevesinde çeşitli bölgeler arası farklılıkları gidermeyi ayrıca, gelişmemiş (tercih edilmeyen) less-favoured bölgeleri kalkındırmayı, ilk kez bu dönemde kabul ettikleri görülmektedir. Bu alanlar içerisinde sınır bölgelerinin geleneksel bazı dezavantajlarının bulunmasıyla ilgili olarak, örneğin; uluslararası ticaret sınırlamalarının ve askeri istilalara en açık konumda yer almaları gibi olumsuzlukların (Anderson ve O’ Dowd, 1999), Avrupa’nın dış ülkelere uzanan bölgelerdeki durumun iyileştirilmesine yönelik çalışmaların, daha kapsamlı planlanmasına neden olduğu görülmektedir.

1958 yılında, bölgesel kalkınmayla ilgili ilk olarak tarımsal kalkınma konusu üzerinde durulmuş ve FEOGA ∗ ile Avrupa Sosyal Fonu bu tarihte oluşturulmuştur. Süreç içerisinde, yapılan çalışmalar sonucunda 1975 yılında, Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu (ERDF) kurulmuştur.

1989-93 Döneminde, Avrupa Konseyi Brüksel’deki toplantısında (Şubat 1988), Dayanışma Fonuna (ki bu günümüzde Yapısal Fon adını almıştır) 68 Milyar ECU aktararak aktifleştirilmesini kabul etmiştir. Avrupa Birliği Kurucu Anlaşmalarının onayı (1992, Maastricht) ve 1993 yılında yürürlüğe girmesiyle beraber, tek pazar, parasal ve ekonomik birliktelik ile uyum fonu araçlarıyla; çevre, ulaşım, kalkınma konularındaki projelerin desteklenmesi kabul edilmiştir.

Edinburg Avrupa Konseyi Toplantısında (Aralık 1993) yaklaşık 200 Milyar

ECU (1997 fiyatlarıyla) yani, Birlik Bütçesinin üçte birinin, yapısal fonlar ve

balıkçılıkla ilgili finansal araçların yönlendirilmesi için ayrılması, 1994-1998 sürecinde gerçekleştirilmiştir.

Berlin’deki Avrupa Konseyi Toplantısında (Mart 1999) yeni reform düzenlemeleriyle, Yapısal Fon’un Uyum Fonunu da desteklemesi kararı alınmıştır. Bu fonların, 2000-2006 yılları arasında her bir yıl için, 30 Milyar Euro yani, yedi yılda 213

Milyar Euro’dan fazla mali güce sahip olması sağlanmıştır. Üyelik Öncesi Yapısal

Politika Aracı (ISPA) ile Özel Tarım ve Kırsal Kalkınma Programı (SAPARD), PHARE∗ programının tamamlayıcıları olarak, yedi yıllık süreçte ekonomik, sosyal ve çevresel kalkınma konularında Merkezi ve Doğu Avrupa’daki aday ülkelere mali açıdan destek olunması için kullanıma açılmıştır.

Lizbon’daki Avrupa Konseyi Toplantısı kararlarında (Mart 2000) ise, istihdam üzerine yoğunlaşan bir strateji çerçevesinde Birliğin 2010 yılına kadar dünyada, dinamik bilgi ve bilişim zeminli bir ekonomiyle, en iyi şekilde rekabet edebilir konuma ulaştırılması amaçlanmıştır. Gothenburg Konsey toplantısında (Haziran 2001) bu stratejinin içine sürdürülebilir kalkınma bağlantısı da konulmuştur. Kopenhag Avrupa Konseyinde (Aralık 2002) Birliğe 10 yeni ülkenin üyeliği sağlamlaştırılmıştır. Yeni üye olacak ülkelerde Bölgesel Kalkınma amaçlı bilgi toplama süreci de böylelikle hız kazanmıştır.

18 Şubat 2004 tarihinde, Avrupa Komisyonu, yeni üyeler için uyum reformlarını açıklamıştır. Buna göre; uyum için yeni ortaklık çerçevesinde, yakınlaşma, rekabet edebilirlik ve işbirliği konularında 1 Mayıs 2004’te tam üye olan G. Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Latviya, Litvanya, Malta, Polonya, Slovakya ile Slovenya yeni kalkınma stratejilerine dahil olmuşlardır (EU Regional Policies, working for the regions, 2004b: 1-5).

Bölgesel yardımlar özellikle az gelişmiş bölgelerin kalkınmasına ivme kazandırmak amacıyla geliştirilen araçlar olup, sadece belirli bölgeler içinde uygulanabildiği için Topluluk genelinde yaygınlaştırılamamaktadır. Bu nedenle, mali

PHARE ilk önce G24 zirvelerinde kullanılan bir kısaltmadır. 14-16 Temmuz 1989’da Paris’te yapılan 16. G7 zirvesinde, Avrupa Konseyi G24’ün Polonya ve Macaristan’daki değişim süreçleri için sağladığı mali yardımın koordinasyonuyla görevlendirilmiştir. Kısaltmanın açılımı Pologne et Hongrie Assistance pour la Restructuration Economique’nin baş harflerinden oluşmaktadır (Rupp, 2001: 9).

yardımlardan yararlanacak bölgelerin toplam nüfusunun, topluluk nüfusunun yüzde 50’sini aşmaması da gerekmektedir. Bu kapsamda, Komisyon her bir üye devlet için yardımdan istifade edebilecek bölgelerin o ülkenin toplam nüfusuna oranını gösteren tavan eşikler, başka bir deyişle ülke kotaları belirlemiştir. Örneğin, 2000-2006 döneminde Yunanistan’ın ülke nüfusunun % 100’ü bölgesel yardımlardan istifade edebilmiş iken, Belçika nüfusunun ancak % 30.9’u bölgesel yardımlardan yararlanabilmiştir. Katılım öncesi yardım ve kırsal kalkınmaya yönelik alt finansal desteklemelerin (2007-2013 mali dönemi) özellikle Türkiye gibi aday ülkelere aktarımında, kırsal kalkınmaya yönelik planların (IPARD) ve desteğin dağılımı organize edecek kurumların yani, Tarımsal ve Kırsal Kalkınma Kurumu gibi oluşumların sağlanmış olması gerekli bir koşuldur.

Birlik üyesi ülkeler arasında kalkınmışlık seviyeleri açısından derinleşen farklılıkların giderilmesi yada Avrupa Birliği’nin belki de çözülmesine neden olabilecek; bölgeler kıstasındaki ayrımcılığın tamamen ortadan kaldırılması, yakın gelecekte halledilebilecek küçük bir sorun olarak nitelenemez. Dünya çapında yoksulluğun artışı ve dolayısıyla da ortaya çıkan marjinal akımların şiddete başvurmaya başlaması, global güçler olarak nitelenen bazı AB üye ülkeleri, ABD, Japonya gibi ulus devletlerin karşısında duran en ürkütücü ve küresel boyuttaki tehdittir. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler ve uluslar-üstü örgütlenmelerin eğinmeleri gereken en temel konuların başında; dünyadaki bölüşüm sorununun, değişim gösteren iklim koşullarıyla birlikte, nasıl bir boyuta ulaşacağını öngörüp, gerekli insani önlemleri alabilecek erken uyarı sistemlerine nasıl sahip olunabileceğini saptamaktır.

6.2.1 AB Politik Amaçları Dahilide Kırsal Gelişimin Temel Felsefesi

AB’nin 1993 yılından itibaren kazanmış olduğu yeni siyasi ve sosyo-ekonomik nitelikleri itibariyle, Bölgesel Politikaların ortak amacı kısaca: Avrupa vatandaşlarının gereksinimleri ve çevre ile ilgili şartların dikkate alınarak kırsal kesimin gelişimini teşvik etmek

biçiminde nitelendirilmektedir. Bu amaç doğrultusunda üye ülkelerden AB ortak bütçesine transferler yapılarak, gelişmemiş bölgelerin kalkınmasına yardımcı olunmaktadır. Ancak, çoğunlukla kırsal alanlarda yaşayan çiftçilerin finansman sorunu ve tarımsal sigortayla ilgili yapılanma süreci halen geliştirilmeye açık bir konudur (Anderson, 2003:168).

Bu bağlamda, bölgesel ve kırsal kalkınmanın bazı başlıklar altında temel felsefesi olarak (Gülçubuk, 2005):

• Ekonomik, toplumsal ve kültürel boyutları bulunan bir süreç olduğu,

• Doğal çevrenin korunduğu bir uygulamanın gerçekleştiği,

• Eşitlik ve adalet ilkeleri ile geliştirilmiş kırsal yaşam düzeyinin sağlanılmasını,

• Kırsal halkın, ülke gelişmişliğinden ve refahından yerinde kalarak, nitelikli bir

pay alabilmesini,

• Kırsal emeğin üretken olduğu ve haklarını aldığı bir istihdam biçimini,

• Kırsal alanda yaşayanların kredi ve tarımsal yayım hizmetlerinden en uygun

biçimde yararlanabildiği bir çalışma disiplinini,

• Kırsal alanda yoksulluğun ve kötü beslenmenin yok edilmesini,

• Doğal kaynakların sorumluca ve bilinçli kullanıldığı bir faaliyetti tanımladığını,

• Kırsal yaşamın modernizasyonun gerçekleştirilmesi gereğini,

• Kent/kır ayrımının azaltılmasını,

• Kadın, çocuk,topraksız üretici vb. boyutunun da dikkate alındığı bir süreci ifade

ettiğini,

• Kır toplumunun kendine güven duygusunun geliştirilmesini,

• Sanayileşme, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, barınma, ulaşım, çevre ve istihdam

alanlarında da gelişmeyi sağlayacak bir hareket olduğunu, belirtmek gerekmektedir.

“Nitekim her ulusun, iyi yönetilen bir ekonomi, sağlıklı bir toplum yapısı ve etkin bir siyasi rejime sahip olmak gibi temel hedefleri bulunmaktadır (Kotler vd., 2000). Ulusların kalkınma amaçları içerisinde, aşağıda ifade edilen bazı önemli maddeler, geliştirilmiş ([…]) biçimde düşünülürse;

• Kişi başına düşen gayri safi milli hasılayı artırmak, • Uluslararası rekabet edebilirliği ileri düzeye taşımak, • Yüksek düzeyde istihdam oranına ulaşmak,

• İstikrarlı fiyat seviyelerini tesis etmek,

• Kaliteli eğitimin [yaygınlaştırılması],

• Temiz bir çevre ile [sürdürülebilir kalkınmanın geliştirilmesi], • Güvenlik ve barış,

• Hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması,

• [Ülkeler içerisindeki bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması], gibi amaçların önemine dikkat çekmek gerekir (Kotler vd., 2000: 373)”.

Sosyal ve ekonomik gelişmişliğin yaygınlaştırılmasında özelliklede AB’nin bu konudaki deneyimi bir örnek teşkil etmektedir. Örneğin; AB Ortak Tarım Politikası’nda 2003 yılında yapılan yeni düzenlemelerle birlikte, tarımda hayvan sağlığıyla ilgili yeni kalite koşullarının yanı sıra, üretici çiftçilerin Birlik standartlarına uygun biçimde yaşam koşullarının iyileştirilmesine daha fazla önem verilemeye başlanmıştır. Avrupa Bakanlar Konseyi Eylül 2005 tarihinde, 2007-2013 sürecini kapsayan yeni bir kırsal kalkınma yönetmeliğini kabul etmiştir. Böylelikle, Kırsal Kalkınma Programlarının, tek

bir çatı altında; fonlama, yönetim ve kontrol mekanizmalarının birleştirilmesi

sağlanmıştır. Yeni oluşturulan politikalar kapsamında kırsal konularla ilgili aşağıdaki üç temel yaklaşım ön plana çıkmıştır :

1. Tarım ve ormancılıkta rekabet edebilme koşullarının geliştirilmesi, 2. Kırsal alanların ve çevrenin korunarak geliştirilmesi,

3. Kırsal alanlarda yaşama kalitesinin yükseltilmesi, ekonomik faaliyet çeşitliliğinin teşvik edilmesi gibi hedefler, yeni dönemdeki (2007-2013) kırsal kalkınma programına dahil durumdadır (European Commision, 2006c).

AB’nin yaklaşık yarım yüzyıldır sürdürdüğü kalkınma program ve fonlarının

finansmanı ekseninde düşünüldüğünde, 21. yüzyılda yeni genişlemelerle beraber, Birliğin daha fazla mali kaynağa gereksinim duyacağı bir gerçektir. Ancak, Brüksel merkez ve üye ülkelerdeki taşra örgütlenmelerle AB genelinde; bölgesel ve kırsal kalkınma programları, bilimsel yöntemler ile eşitlik ilkelerine bağlı kalınarak uygulanmaya çalışılmaktadır. Böylelikle AB sınırlarında sosyal sorumluluk ilkeleriyle özdeş kurum ve kuruluşlar desteklenerek, planlı üretim yaklaşımı, markalaşma veya

bölgesel ürünlere katma değer kazandırarak çiftçilerin gelirlerini arttırmak gibi yöntemler, üye ülkeler arasında da giderek yaygınlaştırılmaktadır. Bölgesel yada kırsal nitelikteki projelerin mali desteklerle özendirilerek, üreticilerin bu araçlardan etkin ve örgütlü biçimde faydalanmasını sağlamak, AB’nin destekleme veya kalkınma politikasının ana hedefi olmaktadır. Sonuçta, AB’nin var oluş nedenleri arasında üst sıralarda yer alan kalkınma hedeflerine ulaşma, Birliğin geleceğini de şekillendirecek bir fenomen olarak algılanmalıdır.