• Sonuç bulunamadı

K- Makhoclar Bu kabile de küçüktür. Ancak bunlardan da bilhassa 1858-1859 yıllarında bu tarafa bir çok grubun göç etmiş olduğuna dair kayıtlara Osmanlı arşiv

1.4. EKONOMİK FAALİYETLER

1.5.10. AÇLIK SEFALET VE HASTALIKLAR

Çerkes muhacirlerin iskan sonrası yaşamın şekillenmesinde önemli rol oynayan unsurlardan biri de göç sırasında çekmiş oldukları açlık,sefalet ve hastalıklardır. Muhacirler Osmanlıya ulaştıklarında perişan bir durumda olup Rusların yaptığı zulümler yüzünden kin ve nefret duyguları kabarmış herkese şüphe ile bakmaktaydılar Yurtlarından çıkıp gitmeğe zorlanmış Çerkeslerin ve diğer Kafkasyalıların en kötü düşmanı, beslenme eksikliği yüzünden gelişen hastalıklardı. Çerkesler Rus denetimindeki limanlarda, gemilere gerçek anlamda istif edilmişlerdi. Bu nedenle hastalıklar bütün muhacirlere kısa zamanda bulaşıyordu (McCarthy,1998: 45)

Muhacirler zor şartlarda göçe ve iskana tabi olduğundan tifüs kolera gibi salgın hastalıklara maruz kalmışlardı. İstanbul Hükümetinin tüm çabalarına rağmen göçün yoğunluğundan salgın hatalıklardan büyük bir nüfus telef olmuştur.(Saydam,1997:179) Dağlıların Türkiye'ye nakledilmesinde başlıca engel, taşımak için yeterince tekne

yayılmasına neden olmuşlar bu hastalıklar özellikle de kadın ve çocukları etkilediğinden çok sayıda ölüme sebebiyet vermiştir. Bir milyon sekiz yüz bine yakın Çerkes muhacirinin Türkiye'ye göç etmesine rağmen göç esnasında ki zor şartlardan ve salgın hastalıklar nedeniyle bu sayı 1875–76 yıllarında bir milyon civarında kalmıştır. (Avagyan,2004:55)

Bu göç edenlerden ilk muhacir kafileleri çeşitli köylerde iskan edilmiş ve şehirlere yalnızca memur ve ilmiye sınıfından olan muhacirler alınmışken, 1877-1878 savaşından sonra şehirlerin kapılarına muhacirlerin yığılması üzerine, büyük şehirlerin etrafında muhacir mahalleleri oluşturulmuştur. Kısa zamanda iskan edilme olanağı olamadığı için bir kısım muhacir camilere yerleştirilip aylarca yersiz yurtsuz kalmışlardır. (Babuş,2006:47)

Çerkes muhacirlerinin daha ilk uğranılan Osmanlı limanı olan Trabzon'da yığılmaları ciddi bir sorun haline gelmişti. Buraya ulaşabilenlerin yüzlercesi, daha önce çektikleri sefalet ve açlığa ek olarak hastalıklarla boğuşmuşlardı.Trabzon'da muhacirlerin temizlik kurallarına uymamaları hastalığın bastırılmasını engellediğinde salgınlara neden olmaktaydılar. Sıkışık düzende bulundukları için de hastalıkları hızla birbirini bulaştırarak ölüm oranlarını arttırmışlardır. 1864 yılının bahar ve yaz aylarında günde yaklaşık 200 kişi öldüğünden Trabzon’da ölenlerin sayısı 53.000’e ulaşmıştı.(Papşu,2003:123) Hastalık gerek Çerkes muhacirler, gerekse yerli halk arasında korkutucu biçimde yayıldığından çiçekten, tifüsten ve iskorbüt'ten büyük sayılarda telef olup ölmekteydiler. Bu sebeple Trabzon’a şiddetli panik hakim olmuş ve herkes kenti terk etme hazırlığı içine girmişlerdi. (McCarthy,1998:50) Elde edilen bilgilere göre 1 Aralık 1863-17 Şubat 1864 aralığında sadece Trabzonda ölenlerin sayısı 3.500'ü geçmekteydi ki bunlardan 3000'i Muhacir, 470'i yerli Türk, 36'sı Rum, 17'si Ermeni, 9'u Katolik ve 6'sı Avrupalıdır.”(Tutum.1990:83) Durum Samsun’da da pek farklı değildi. Buraya da 35-40.000 arasında muhacir indirilmiş beraberinde getirdikleri salgın hastalılar etkisini göstermiş iki gün içinde Samsun'da 500 kadar Çerkes muhaciri ölmüştür. Ticaret yaşamı tümüyle felce uğramıştı ve ekmek kıtlığı baş göstermişti. Samsunda bile olağan zamanlara göre daha az ekmek bulunabiliyordu, çünkü bu kentte bütün fırıncılar fırınlarını kapamış, Çerkeslerin getirdiği tifüs ve çiçek hastalıklarına yakalanmamak için kentten kaçmışlardı.(McCarthy,1998:42) Trabzon ve

Samsun’da sefalet soğuk o derece artmıştı ki muhacirler yerel makamlarca dağıtılan yiyecek ve giyecek istihkaklarını ve çocuklarını bir kaç kuruş karşılığı satıyorlardı. Hatta şiddetli soğuktan donmamak için geceleri ölülerini mezardan çıkararak kefen bezlerini alıp cesetleri açıkta bırakıyorlardı. Hatta bazı muhacirler ölenlerin istihkaklarını almaya devam edebilmek için ölüm olaylarını, yerel makamlardan saklama yoluna gitmişti. (Tutum,1990:83)

Göç esnasında ve geçici iskanlarda Çerkeslerin ölümleri ile ilgili kayıtlar, taşıma gemilerinde, hastalıktan ileri gelen ölümlerde üç kişiden birinin hatta bazen daha fazlasının öldüğünü göstermektedir. Başka bir kayıtta Çerkeslerden 2.718 kişilik bir grup Kıbrıs’a gitmek için yola çıkmış,daha İstanbul’a varmadan 202’i öldüğünü 526 kişinin İstanbul’a inebildiğini ve bunlardan ancak 637 kişinin yolculuğu tamamlaya bildiğini yazmaktadır. (McCarthy,1998:41)

Vak'a Nüvis Ahmet Lütfi Efendi de Çerkes muhacirlerin yaşadığı sıkıntıları şöyle anlatmaktadır:

O esnada Kafkasya tarafları Ahali-yi Müslimesinden ve Çerkes ve Abaza ve Nogay taifesinden bir çok aileler fevç fevç Memalik-i Mahrusa'ya dökülmeye başladılar. Bunların bir takımı mevsim-i şitada Çerkezistan sevahilinden çırıl-çıplak can atarak ve iskele kenarlarına kar yağışta dökülüp kaldılar. Bunların ahval-i müteellimelerine yürekler dayanmak kabil değildi. İskan edilecek mahallere sevk olunmalarına ise, şiddet-i şita mani olduğundan, havaların müsaadesine kadar barınmaları esbabının istihsaline devletçe fevkalade olunan himmet ve gayret pek büyük inayet idi.(Aktepe,1988:156)

Yine muhaceret günlerini yaşayan Çerkes aydınlarından Mehmet Fetgerey Bey’de ”Gelip çatan kışın bütün şedaidine, her manasıyla çıplak bir halde maruz, fec’i bir akıbet bekleyen binlerce bi-çarenin bütün kabahati, cürüm ve günahı Çerkes ismini taşımaktan ibaret binlerle masum Allah’ın semasının altında gündüzlerin güneşi, gecelerin ayazıyla dertleşe dertleşe ölüm yolculuğu ediyor, ölüme kucak açıyor” (Şoenu,1993:55) ifadeleri ile çekilen sıkıntıları belirtmiştir.

Yukarıda ki bilgilere bakarak gelen nüfusun üçte birinin iskan edilemeden öldüğünü söyleyebiliriz. Göç esnasında yaşanan olaylar, tanımı olanaksız bir dram olup Çerkes muhacirler, korku, umutsuzluk, açlık, sefalet, hastalık ve ölüm karşısında hayatlarını idame etmeye çalışmışlardır Yukarda ki alıntılar da yaşanan dramın iç karartıcı

muhacirlerin, gelecek endişesi ile devamlı tedirgin, güvensiz yaşamalarına sebep olmuştur.

BÖLÜM 2:MUHACİRLERİN İSKANI VE UYUM PROBLEMLERİ