• Sonuç bulunamadı

Sosyal destek; genellikle stres verici bir durumda bireye yakın çevresi, tarafından, yakın ilişki içinde olduğu kişiler tarafından sağlanan maddi, manevi yardımdır. Sosyal destek stres verici durumlar karşısında bireyin ruhsal ve bedensel sağlığını korumakta, bireye çevresindekiler tarafından sevildiği, değer verildiği mesajını vererek bireyin benlik saygısını ve ait olma duygusunu artırmaktadır. Sosyal destek sosyal ilişki yoluyla sağlandığından bireyin insanlarla ilişki kurma ve bu ilişkileri sürdürme konusunda yeterli olmasını gerektirir (Sorias,1988 a).

Sosyal desteğin 4 türü vardır, duygusal destek, bilgi sağlayıcı destek, değerlendirme desteği ve araçsal destek.

Duygusal destek, dikkat etme, önemseme, bakim, kendini başkalarının yerine koyarak anlayabilme yani empatiyi içeren (House 1981: Akt. Robertson 1988), karşısındaki kişiler tarafından sevildiği, sayıldığı, anlaşıldığı duygularını veren sosyal destek turudur. Bu duygular özgüvende artışa ve sorunlarla

ilgilenmede artan bir motivasyona yol açabilmektedir Duygusal destek bireyin stresli olayların sonuçları ve duygusal yönden bahsedebilmesini sağlar (Ünsal 1996).

Bilgi sağlayıcı destek, bir problemin çözümünde yardımcı olacak bilgiyi verme ya da beceriyi öğretme (House 1981,Akt. Gürhan,1995). kişinin yasamını kolaylaştıracak nitelikte öğütler verme, önerilerde bulunma, kişisel geribildirim verme ve bilgilendirme gibi davranışlar içeren sosyal destek türüdür (Şahin 1999).

Değerlendirme desteği, kişinin kendi davranışları, düşünceleri, duyguları hakkımda geribildirim sağlar. Bireyler yeni ve belirsiz ortamlarda özellikle basan konusunda nesnel bir ölçütün olmadığı durumlarda kendi davranış, duygu ve düşüncelerini değerlendirmek için kendilerine benzer başkaları ile karsılaştırılmak isterler. Bu nedenle değerlendirme sosyal desteği, kişinin kendini yeterli bir bicimde değerlendirmesine yardımcı olan, davranışlarını kendi yararına değiştiren sosyal destek turudur (Ünsal 1996).

Son sosyal destek turu olarak araçsal destek yer alır. Kişi için ihtiyaç duyduğu mallan temin etme, para veya eşya ödünç verme, bağış yapma, onun yerine ev işi ya da alışverişi yapma, faturalan ödeme gibi davranışları içeren sosyal destek türüdür. Böylece maddi sosyal desteğe sahip olan kişinin is yükü azalır, paradan tasarruf eder, diğer etkinliklere zaman ayırabilir (Ünsal 1996).

Sosyal destek, ayrıca resmi olmayan destek sistemi ve resmi destek sistemi olarak da ikiye ayrılır. Kişinin yakın çevresi, akrabaları, arkadaşları, esi, komsuları resmi olmayan destek sistemini oluşturmaktadır (Eylen 2001). Resmi destek sistemi içerisinde ise özel eğitim kurumlan, sağlık merkezleri, burada çalışan uzmanlar, Kızılay gibi kuruluşlar yer almaktadır. Formal destek hizmetleri, ailelere çeşitli yönlerden sosyal destek sağlamaktadır. Örneğin ana- baba destek programlan destek ihtiyacı olan anne-babalan bir araya getirerek duygusal destek sağlamaktadır Anne- baba odaklı aile merkezleri bakim hizmetlerinin koordine edilmesini, destek gruplan ise ailelere bilgi desteği ve eğitim olanakları sunmaktadır (Lustig ve Akey 1999).

Temel etki modeline göre sosyal destek, yaşanan olumsuz durumlardan ve stresten bağımsız olarak her zaman kişi için yararlıdır. Tampon etki modeline göre ise sosyal destek özellikle yüksek düzeyde stres yasarken bireylerde koruyucu etkiye sahiptir. Olumsuz yasam olaylarının fiziksel sağlık ve ruh sağlığı üzerindeki zarar verici etkisini azaltmaktadır (Şahin, 1999). Friedrich ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada sosyal desteğin tampon etkisi ortaya çıkmıştır. Yüksek düzeyde stres yasayan ancak yüksek düzeyde sosyal desteğe sahip olan ailelerin, yüksek ve ya düşük düzeyde stres yasayan ve düşük düzeyde sosyal desteğe sahip olan ailelere oranla daha başarılı bir şekilde sorunlarıyla basa çıkabildikleri belirlenmiştir. Sosyal desteğin bilinmesi uzmanların kişilere farklı şekillerde yardım edebilme yollarmi belirler (Yıldırım, 1998).

Destek bireyi tanıyan ve onunla sürekli birlikte olan kişiler tarafından verilir. Bu nedenle aile birey için önemli bir destek kaynağıdır. Caplan’a göre destek veren bireyler bireyin kendi psikolojik kaynaklarını kullanmasına ve duygusal sıkıntılarının üstesinden gelmesine yardımcı olurlar (Sorias,1988 b).

Sosyal destek sosyal ilişki yoluyla sağlandığından bireyin insanlarla ilişki kurma ve bu ilişkileri sürdürme konusunda yeterli olmasını gerektirir. (Sorias,1988 a).

Bir tutum olarak destek; bireyi kabullenmeyi, aktif hale getirmeyi, anlamayı, kabullenici ve paylaşımcı bir atmosfer oluşturmayı, özel bir müdahale olarak destek; hem kişilerarası ilişki hemde fiziksel bakım boyutundu birey ve ailenin rahatını sağlamayı içerir. Bireyin sorunun çözmesi ya da sorununa uyum sağlayabilmesi amacına yönelik yapılan tüm yardım ve yaklaşımlar destek niteliği taşımaktadır. Yardım amaçlı bu yaklaşımlar genellikle duygusal ve sosyal destek yoluyla yardım verilmektedir(Sorias,1988 c).

Duygusal destek ise bireyin duygusal gereksinimlerinin dikkate alınarak bireyi kabullenme, aktif dinleme ve empati yapma becerilerinin etkin kullanılmasının içerir. Duygusal destek kaynağının güvenilir olması bireyin bu destekten yararlanma çabasını artırır. Hastalık durumunda bireyin duygusal ve sosyal destek gereksinimleri artar. Bu gereksinimlerin karşılanmasında bireyin

en yakın çevresi olan ailesi ve bakımını yürüten sağlık personeli önemli destek kaynaklarıdır (Gürhan,1995).

Elde edilen sosyal desteğin yanında annenin sosyal destekten duyduğu tatmin ve ya memnuniyet duygusu da annenin psikolojik sağlığı için önemlidir. Gowen, Johnson- Martin, Goldman ve Appelbaum, annenin depresyonunu, anne- baba olarak kendini yeterli hissetme duygusunu, çocuğun özelliklerine ve annenin sosyal destek sistemine göre değerlendirmişlerdir. 11, 15, 19 ve 27 aylık gelir. imsel geriliği olan ve olmayan bebeklerin anneleri çalışmaya katılmışlardır. Zihinsel engelli çocuğuna bakim sağlayan annelerin sosyal destek açma ilişkin doyum düzeylerinin, onların daha az fiziksel ve duygusal problem yasamasıyla ilişkili olduğunu saptanmıştır ( Gürhan,1995).

İnsan toplundan soyutlanamaz. İnsanin ilk toplumsal ortamı ve çevresinde aile olduğu bilinmektedir. İnsanların birbirleriyle yakin ve yakin olduğu kadar da karmaşık ruhsal ilişki ve etkileşim içinde bulundukları bir ortam olması nedeniyle, aile bugün artik sadece toplum birilerinde değil. Ruh bilimlerinde de giderek büyüyen bir önem kazanmıştır. Aile bir sistem olarak ele alınırsa sistemin parçaları arasında dahi etkileşim vardır. Hastalık da bireyin fonksiyon görmesinde değişikliğe neden olduğundan ailedeki diğer bireylerde bu durumdan etkilenecektir. Yapılan araştırmalara göre ruhsal sorunları olan her yaş grubundaki hastaya sahip olarak, aileye maddi-manevi yük ve büyük sorumluluklar getirmektedir. 1987 de Cutle ve Kozloff; Qocuk, 1987 de Lefley; yetişkin, 1986 da Zarif ve Told; yaşlı hastalara bakim veren aileler ile yapmış oldukları araştırmalar ile ciddi ruhsal sorunu olan çocuk, yetişkin ve yaslılara sahip aileler için bakimin büyük bir yük olduğunu saptamışlardır. Ayni zamanda Amerika da yapılan bir çalışmada ruh hastalarının ailelerinin psikolojik ve fiziksel kaynaklarının, bozulma riskinde olduğu bulunmuştur (Cain, 1986,Akt. Tel, 1999).

Toplumun ruh sağlığı hizmetleri ile kronik psikiyatrik hastaları hastaneye yatırılmadan hasta ve ailelerin destekleri kaynakları kullanılarak kendi ortamlarında tedavi edilebilir. Ailedeki destekleyici faktörler belirlenerek bunlar

hasta yararına kullanılır. Bireyin günlük yaşamında sosyal etkileşim sürecini geliştirecek programlar hazırlanır. Ailenin hastayı kabullenmesi, ona bir rol, bir değer vermesi hastanın kendine güvenini artıracağından ve hastayı her yönden destekleyici olacağından yalnız hasta değil ailede ele alınır (Broker,1990 Akt. Gürhan,1995).

Hastalık hakkında bilgi ve eğitime, duygusal, sosyal sorunlarla bahşetmek için desteğe,

- kriz dönemlerinde acil yardıma

- yakını olan hastaya ne tür beklentiler koyabileceği konusunda bilgiye - hastalığın iyileşmesi için nasıl davranacağı konusunda yardıma - hastayı ve aileyi bakıma katan profesyonel desteğe gereksinim duyar (Lesseig, 1987, Akt Gürhan,1995).

Toplum ruh sağlığı hizmetleri ile hasta ve ailenin gereksinimleri tam olarak karşılandığında, bireyler sorunla baş etmede yeterince desteklendiğinde, hastalık tablosunun tekrarlama ve hastaneye yatış sayılarının azalacağına, bu bireylerin sorunla baş etme becerilerinin ve iyilik halinin artacağına bunun sonucu olarak birey ve ailenin yaşam kalitesinin artacağına inanılmaktadır. Şizofreni kadın ve erkekte eşit oranda görülen bir ruhsal bozukluktur ( Öztürk,1994 ).

Psikiyatrik hastası olan ailelerin gereksinimleri tam olarak belirlenip desteklendiği takdirde ruh hastalıklarındaki nükslerde ve yeniden yatış oranlarında azalım, bu bireylerin toplamı yeniden katılması, ruhsal sorunu olan birey ile yaşayan aile fertlerinin ruh sağlığını korur sorunlarına çözüm getirebileceği düşünülmektedir (Tuna,1999).

Ruhsal sorunu olan bireylerin özellikle kronik ruhsal hastalıklı bireylerin yaşadıkları sorunları çözümleyebilmek için bu bireylerin sağlıklı akranlarından daha çok desteklenmeye, kabullenilmeye, anlaşılmaya, anlamlı sıcak yaklaşımlara ilişkilerde doyum sağlamaya gereksinimleri vardır (Velioğlu, 1983).

Kronik şizofren hastalar gerek aileleri gerekse çevresindeki diğer bireylerle kişilerarası ilişkiler kurma ve sürdürmede önemli düzeyde güçlükler, güvensizlik ve izolasyon yaşadıklarından bu bireylerin destek gereksinimlerinin diğer kronik hastalara göre daha fazla olduğu belirtilmektedir.( Wodds,1989) Şizofrenide yalnız hastanın değil hasta yakınlarının da hastalık sürecinde karşılaştıkları güçlüklerle baş etme ve kendi duygularıyla savaşmak zorunda kalmaları nedeniyle destek gereksinimleri artmaktadır. Hasta yakınlarının hem maddi açıdan hem de duygusal açıdan duygularının paylaşabilecekleri ortamların yaratılması, hastalık sürecine ilişkin eğitim ve yardım verilmesi hasta yakınları için yararlı olabilir (Karancı,1997).

Şizofren hasta ailelerinin hastalık sürecinde yardım ve destek gereksinimleri fazladır. Destek Latince bir sözlük olup, genel olarak stresle bahşedebilmek, strese karşı dayanma gücü kazanmak, savunma geliştirme amacına yönelik yardım olarak tanımlanır. Destek bir müdahale olarak hem kişiler arası hemde fiziksel bakım boyutunda bireyin, ailenin rahatlamasını sağlar (Byrne,1994 Akt. Deniz,1998).

Şizofreni sadece hasta için değil aile ve toplum içinde çeşitli sıkıntılar yaratan bir hastalıktır. Psikiyatrik hastalık birçok kişiyi doğrudan etkilerken topluma daha fazla bir grubu da kişi-aile üyesi arkadaş olarak etkilemektedir (İlnem,1998).

Kronik şizofrenler çok sayıda ihtiyaçları olan, buna karşın yok denecek kadar az desteği olan bir gruptur. Kronik şizofren hastaların günlük yasam görevlerini yaptırmanın, temel yasam ihtiyaçlarını karşılama ile ilgili kronik problemler, sağlık personelinden yardım istemede isteklendirme yokluğu, aktif sosyal etkinlikler de bulunma gibi özellikleri onların desteksiz kalmalarına ve bakim verme güçlüğüne neden olmaktadır. Yine kronik şizofren hastaların bağımlı birey olmaları, kişilik gelişimini sağlayan sosyal ilişkilerden mahrum kalmalarına, diğer bireylerle etkin bağlantılar kurmalarına neden olmaktadır. Sonuç olarak bu kişiler sürekli yalnız kalmaya mahkûm, toplumdan uzaklaştırılmış, bireyler olurlar, aktif sosyal etkinliklerde bulunan bireyin

duygusal dururumda iyileşme yarattığı kas gevşetici etki gösterdiği, bunaltıyı ve depresif belirtilerin ortaya çıkmasını azalttığı eskiden beri bilinilmekte ve araştırmaları desteklenmektedir. Drew, Elaine Dogan, Cooper Hastaların Kişisel bakim, sorumluluk alnına, sosyal uğraşlara katılma, bos zamanlarını değerlendirmeleri incelendiğinde; "bu araştırma sonuçları, hastaların yarıya yakininin kişisel bakımda yetersiz olduğu, bir hastanın dışında hiç bir hastanın evde tam sorumluluk almadığı, yarısının sosyal uğraşlara katılmadığı, sadece üç hastanın sosyal uğraşlara istendik düzeyde katıldığı ve yarıdan fazla hastanın boş zamanların değerlendirmesinde düzenli ve sürekli olmayan bir şeyler yapmaya çalıştıkları gözlenmiştir. Bu sonuçlar hastaların hiç bir sorumluluğu tam olarak almadıklarını gösterdiği gibi, ailelerinde hastaların kendi bakımlarına ve sosyal uğraşlara katılmalarının tam olarak destek olmadığı anlamına da gelebilir (Tel,1999).

Gürhan’ın şizofren hasta ve ailelerinin günlük yaşamda sosyal desteklerini hastalık ve stresle baş etme düzeylerini değerlendirdiği çalışmasında hastaların % 93,3 ünün çekirdek aileye sahip olduğu bildirmiştir (Gürhan,1995).

Şizofrenide sürekli ilaç tedavisi tekrarlı ve uzun süreli hastane yatışlarının ailenin kaynaklarını tükettiği bu nedenle ailelerin sosyal hizmetler ve diğer kaynaklarla desteklenmesi gerektiği kabul edilmektedir (Loukissa,1995 Akt. Deniz,1998).

Hasta yakınlarının tümü hastalığın aile yaklaşımını çalışma, iletişim, özbakım, sosyal yaşam alanlarında etkilendiğini belirtmiştir (Gürhan,1995).

Hasta yakınlarının sosyal destek kaynağı olan akraba ve komşulardan eşit miktarda ve oldukça az destek aldıkları görülmüştür. Oysa bireye yakın çevresinin sağladığı sosyal desteğin stres yaşantısına karşın tampon görevi yaparak bireyin dayanma gücünü artırdığı bahşetme çabalarını desteklediği belirtilmektedir (Sorias a,1988).

Ruhsal sorunu olan hasta ve ailelerinin yaşadığı bu duyguların yani sıra bazı güçlükler yaşadıkları da saptanmıştır; Özbakım, sosyal faaliyetlere katilim, bos zamanlarını değerlendirme, ilaç kullanımı., hastalığın serrptomlarını tanıma, senptomlara yönelik ailenin ne yapacağı- nı ve nasıl davranacağını bilememesi, kontrollere gitmeme, stresle bahsetmede yetersizlik, duygularını uygun şekilde ifade edememe, sosyal destek (aile-kurum-iş-komşu vb) eksikliği olarak belirlenmiştir (Deborah, 1989,Akt.,Tel,1999).

Son on beş yıldır toplum farklı ağırlıklı bakıma verilen önem artırmış. Temel Sağlık Hizmetlerinin hastaya olduğu kadar ailelere de destekleyici hizmet verme yaklaşımı yaygınlaşmaya başlamıştır (Knight,1979,Akt. Tel.1999). Benzer sorunu olan ailelerle karşılaşmak, tanışmak konuşmak, onların bu yaşantıda yalnız olmadıklarına, sorunlarını paylaştıkları birileriyle yeni sosyal destek geliştirmelerine ve sorunlarına ortak çözümler bulmalarına yardım eder (Wiliams,1997,Akt Gürhan,1995).

Ruhsal sorunu olan hasta ve ailelerinin yaşadığı bu duyguların yanı sıra bazı güçlükler yaşadıkları da saptanmıştır; Özbakım, sosyal faaliyetlere katilim, bos zamanlarını değerlendirme, ilaç kullanımı, hastalığın serrptomlarını tanıma, semptomlara yönelik ailenin ne yapacağını ve nasıl davranacağını bilememesi, kontrollere gitmeme, stresle bahsetmede yetersizlik, duygularını uygun şekilde ifade edememe, sosyal destek (aile-kurum-iş-komşu vb) eksikliği olarak belirlenmiştir (Stuart,1987, Akt. Tel,1999).

Kronik hastalığı olan bireyler için, toplum içinde sosyal desteğin en önemli kısmı aile ve çevresi oluşturmaktadır. Akrabalık ilişkileri, duygusal desteğin sağlanmasında önem kazanmaktadır. Ancak sosyal desteğin değerlendirildiği bazı çalışmalarda, hastaya yardim eden bireylerde uzun donemde ağır bir yük ve bunaltı oluştuğu bildirilmiştir ( İncebük,1983). Yapılan bir başka çalışmaya göre, hastaya verilen desteğin %31 ile %39 oranlananda hastalığın tedavisinde etkili olduğu belirtilmiştir. Hem ailenin hem de çevrenin

desteğiyle aile içi hissedilen bunaltı azalmaktadır. Bu durumda, ailenin ve hasta bireyin dışarıdan desteklenmeye gereksinimleri olur. Bu yardım, sağlık personeli tarafından verilebilmektedir (Deniz,1998).

Ruh sağlığı bozuk yetişkinlerin anneleri çocuklarında daha fazla davranış problemi olduğunu bildirmişlerdir. Davranış probleminin fazlalığı annenin bakim yükünü artırmaktadır (Greenberg ve arkadaşları 1993,Gürhan,1995).

Ailenin duyduğu utanç ve suçluluğun önemli bir kaynağı, şizofreninin ortaya çıkışında ailenin-ana babanın rolünün bulunduğu düşüncesidir. tedavi ekibinin ilk amaçlarından biri,bu yükün ailenin üstünden kaldırılması olmalıdır.bir anne şöyle demiştir: “suçlanmadan kurtulunca daha sonraki adımlar kolaylaşıyor. Eğer elinizden gelenin en iyisini yapıyorsanız,utanmanız gereken bir şey yoktur.bu rahatlık size güç verir ve çalışmalarınızı güçlendirir (Torrey,1983,Akt.Soygür,1993).

Anne- babanın algıladığı sosyal destek düzeyi, onların gelecekteki yerleştirme planını etkilemektedir. Heller ve Factor ve Kaufman ve arkadaşları, uzmanlardan ya da kurumlardan sağlanan destek, bakim sağlayanın yaşadığı stresin etkisini azaltmaya yardım etmektedir (Greenberg ve arkadasları 1993,Gürhan,1995). Bunun yanında akraba, arkadaş ya da komşulardan gelen sosyal destek, resmi desteğe göre aileler için daha önemlidir (Seltzer ve Krauss 1989: Akt. Deniz,1998).

Hasta ve ailelerin kendilerini güvenli hissetmesi, çaresizlik duygularının azalmasına, hastanın hastalığı ve tedavinin kabullenmesinin kolaylaşır. Esi, hastaneye yatma sıklık ve süresinin azalması, dolayısıyla ailenin hasta için destek güç haline getirilmesi gibi istendik sonuçlara ulaşabilir (Tel,1999).

Psikiyatrik hastası olan ailelerin gereksinimleri tam olarak belirlenip desteklendiği takdirde ruh hastalıklarındaki nükslerde ve yeniden yatış oranlarında azalım, bu bireylerin toplamı yeniden katılması, ruhsal sorunu olan birey ile yaşayan aile fertlerinin ruh sağlığını korur sorunlarına çözüm getirebileceği düşünülmektedir (Deniz,1998).

Yapılan araştırmalar şizofreni tanısı alan hasta ve ailelerinin destekleyici tedaviden daha çok yararlandıklarını göstermiştir. 'Sosyal destek; genellikle stres verici bir durumda bireye yakin çevresi tarafından, yakin ilişki içinde olduğu kişiler tarafından sağlanan maddi, manevi yardımdır. Sosyal destek, stres verici durumlar karsısında bireyin ruhsal ve bedensel sağlığını korumakta, bireye çevresindekiler tarafından sevildiği, değer verildiği mesajını vererek bireyin benlik saygısını ve ait olma duygusunu artırmaktadır. (Walace,1993).

Ailelerin yakın çevresinden (informal) ve uzmanlardan, kurumlardan(formal) sağladıkları sosyal desteğin aile için yararlı etkileri vardır. Zihinsel engelli çocukların aileleri için çalışan uzmanlar sosyal destek düzeyini artıran önemli bir faktörlerdir. Resmi destek hizmetleri ayni zamanda ailelerin akraba ve yakınlardan elde edilen resmi olmayan sosyal destek olanaklarının kullanımı artıracak bir faktördür. Eğitsel yaklaşımla ve sosyal beceri eğitimi ile ailelerin, akrabalarından ve arkadaşlarından sosyal destek alma yollan artırılabilmektedir (Lustig ve Akey 1999). Arkadaşlar ve aile üyeleri sosyal destek kaynağı olarak farklılaşmaktadır. Arkada§lar önceden bilinmeyen kriz ve değişikliklerde daha merkez konumda olmalarına rağmen aile üyeleri yaşamın geçiş dönemlerinde, basa çıkma becerilerinde daha kritik rol oynamaktadır (Krause, Seltzer ve Goodman 1992,Akt. Gölalmış, 2005).

Yine yapılan araştırmalar göstermiştir ki şizofreni tanısı alan hastalar ve aileleri destekleyici tedaviden daha çok yararlanmaktadırlar. Destekleyici tedavilerin genel eğitim hedefleri; stresi azaltma, destekleyici sistemleri harekete geçirme, sosyalleşme ve problem çözme becerilerini geliştirmeyi içerir. Aile; hasta için en önemli destekleyici sistem, hemşire; aile ve hasta için en önemli destekleyici sistem olarak görülmektedir. Bu nedenle psikiyatri hemşireleri hasta ve ailesi ile sürekli etkileşim halinde olarak, onların hastayı desteklemesini sağlar, hasta ve aile ile güvenli profesyonel ilişki kurarak hasta ve ailelerinin yakın ilişki kurmalarını sağlar ve onların arkadaşlık kurma girişimlerini olumlu olarak değerlendirerek sosyal destek sağlayabilir.(Ann,1986 Akt. Tel,1999).

Kişilerin, yasadıkları güç durumlarda yalnız olmadıklarının bilmeleri, ister uzman olsun, ister akrabalarından ya da yakınlarından olsun birilerinden yardim alabileceklerini bilmeleri kişilere güven vermekte ve geleceğin daha iyi olacağına dair umut duygularının artmasına yol açmaktadır. Akraba ya da arkadaş gibi yakin gevre zihinsel engelli çocuğu olan anne- babalara yasadıkları stresli durumlarda gereken maddi desteği, duygusal desteği vermekte, alanda gali§an öğretmen, uzman ve doktorlar da bilgi desteği sağlamaktadırlar (Ünsal, 1986).

Yabancı alan yazında gelecek planı ve bu planı etkileyen faktörler üzerinde durulmuştur. Ancak yetişkin zihinsel engellilere yönelik ülkemizde yeteri kadar düzenlemeler yoktur ve bu eksiklik alan yazma da yansımıştır. Anne- babaların çocukları ile ilgili gelecek planlan konusundaki düşünceleri ve tutumları incelenilmelidir. Çalışmamızda umutsuzluk, karamsarlık ve sosyal destek kavramlarını demografik özelliklere göre ele alarak var olan alan yazma katkıda bulunmak ve umutsuzluk, karamsarlık, sosyal destek ve gelecek planının birbirleriyle ilişkisini ortaya koyarak annenin ruh sağlığını ve geleceğe bakış açısını etkileyen faktörleri belirlemek amaçlanmıştır; böylece annenin ruh sağlığına yapılacak müdahalelere yol gösterilecektir (Gölalmış,2005).