• Sonuç bulunamadı

ŞER’İYE SİCİLLERİ’NİN, MUHTEVALARI VE TARİHİ ÖNEMLERİ

terim olarak ise; Bütün hukuki olaylarla ilgili kadıların verdikleri karar suretlerini, hüccetleri ve yargıyı ilgilendiren çeşitli yazılı kayıtları içeren defterler olarak ifade edilmiştir.1

Daha geniş anlamıyla Şer‘iye Sicilleri, Şer’i mahkemelerde kronolojik bir sıraya göre tutulan bu kayıtlar iki biçimde yapılırdı. Birinci bölümünde kadılar tarafından verilmiş hükümlerin, kararların(ilâm) ve hüccetlerin; herhangi bir hadisenin, bir ikrarın, bir hibenin, bir şehadetin resmiyete bağlanılmak istenen bir konunun seyrini katipler belirlenmiş bir usule göre kaydederlerdi. Diğer taraftan dava sırasında sunulmuş deliller ve devlet merkezinden gönderilen fermânların, berâtların, emirlerin, buyrulduların tebliğlerin ve devlet adamlarının göndermiş olduğu mektup, tezkere ve diğer resmi nitelikli belgelerin, doğruluğu kadı tarafından tetkik edildikten sonra suretlerinin kaydedildiği kısım vardı. Bu defterlere mahkeme defterleri, Kadı defterleri veya sicillât-ı Şer‘iye sicil-i mahfûz denilmektedir.2

Kadı, insanlar arasındaki vuku bulan dava ve tartışmalı konuları yasal hükümlere göre çözen kişi, naib ise onun belli bir süre veya belli bir iş için görevlendirdiği yardımcısıdır veya vekilidir.3 Osmanlı adlî teşkilatının temel taşı olan kadılar, bulundukları yerin hâkimi,

savcısı, noteri ve merkezin muhatap aldığı taşradaki görevli kişisidir. Aynı zamanda belediye başkanı ve halkın her konuda müracaat edebileceği güvenlik makamıydı.4

Şer‘iye Sicillerindeki kayıtlar sadece kadılar tarafından kaleme alınan belgeler değildir. Zira merkezden taşraya eyaletten sancak veya kaza merkezine idare tarafından gönderilen ve hüküm denilen bu yazılı emirlerin çoğunluğu kadılara hitaben yazılırdı. Kadılar şer’i işlere memur oldukları gibi bulundukları yerde yürütme gücünü de üzerlerine almışlardır. Bu itibarla kendisine padişah tarafından gönderilen fermânları, berâtları ve benzeri emirleri, sadrazam, beylerbeyi ve kazaskerlerden gelen buyruldular devlet teşkilatlarından kendisine gönderilen diğer yazılı belgelerin suretlerini sicillerine kaydederlerdi. 5

Açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, Şer‘iye Sicillerinde çok değişik konuda türde belge mevcuttur. Bu belgeler arasında kadılar tarafından verilmiş olan hüccetler ve i’lâmlar, ma’ruzlar, müraseleler; vakfiye suretleri, nafaka, kefalet, vekâlet, vesayet, tereke ve miras

1 Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C.3, İstanbul 1983, s.212. 2 Yunus Uğur, “ Şer’iyye Sicilleri”, DİA, C.39, Ankara 2010, s.8.

3 Hasan Tahsin Fendoğlu, “Osmanlı’da Kadılık Kurumu ve Yargının Bağımsızlığı”, Osmanlı, C.6, Ankara 1999, s.453-456.

4 Ahmet Akgündüz, Şer’iye Sicilleri, C.1, İstanbul 1988, s.68

taksimi kayıtları; nikâh kayıtları ile talâk davaları, ıtk-nâme, narh kaydı ve esnaf teftişi ile ilgili kayıtlar yanında devlet merkezinden gönderilmiş olan fermânlar, berâtlar, buyruldular, tezkereler, temessükler, mektuplar ve hatta nadirde olsa şeyhülislam tarafından verilmiş fetva suretleri de yer almaktadır.6 Bunların yanı sıra suç duyuruları, keşif ve tahkikat

tutanakları, taraflar arasında yapılan sulh anlaşmaları da sicillere kaydedilmiştir.7

Şer‘iye Sicillerinin mahkemece tutulup muhafaza edilmesi hukuki bir ihtiyaçtan meydana gelmiştir. Kadı i’lâm ve hüccetlerin bir nüshasının hak sahiplerine veriyor olması evrak üzerinde sahtekârlık yapılması ihtimallini ortaya çıkarmıştır. Bu sebepledir ki i’lâm ve hüccetlerin bunlarla ilgili yazıların defterlere kaydedilmesi ile bu sıkıntıları ortadan kaldırmak amaçlanmıştır.8 Yalnız bu kayıtlarda tam bir kronolojik sıra takip etmemektedir.

Merkezden gelen veya ispat için mahkemeye sunulan belgelerin tarihleri önceki bir zamana ait olabilir. Sicil kataloğu yayınlayanlar bazen sicilleri tarihlendirmede yanılgıya düşmüşlerdir. Çünkü bazıları müze kataloglarındaki bilgileri aynen kullanmış veya defterde ki ilk ve son belge tarihini esas almıştır. Buda araştırmacıyı yanılgıya düşürebilir.

Kadı defterleri genelde dar ve uzun defterler olup (15x45 cm gibi) sayfa sayıları 10- 20’den 200-300’e hatta 500 sayfa’ ya kadar çıkabilmektedir. Defterler ortalama 250 sayfa civarındadır ve 400-500 kaydı içermektedir. 15 ve 16’ncı yüzyılda Şer‘iye sicillerinin bir kısım Arapça kaleme alınmıştır. 16.yüzyıldan itibaren Arap coğrafyası dışındaki defterler çoğunlukla Osmanlı Türkçesi ile yazılmış olsa da her iki dildeki kayıtlarda benzer olaylar için kullanılan hukuki terminoloji aynıdır. İstanbul'dan gelen belgeler ise her yerde Osmanlı Türkçesi ile kaydedilmiştir. Sicil kayıtları daha çok ta’lik ne divani ve rik‘a hatla yazılmakta kronolojik sıralamaya ise her zaman dikkat edilmeye çalışılmıştır.9

Konya ve çevresine ait, varak sayıları birbirinden farklı, toplam 351 adet Şer‘iye Sicili bulunmaktadır. Bu defterlerin 52’si Karaman’a, 35’i Isparta’ya, 32’si Burdur’a, 11’i Uluborlu’ya, 7’si Akşehir’e, 18’i Beyşehir’e, 11’i Bozkır’a, 12’si Ilgın’a, 1’i Hadim’e, 12’si Seydişehir’e, ait olup geri kalan 151 defter ise Konya’ya aittir.10

Türk kültürü ve Türk Tarihi açısından önem arz eden bu tarih hazinesi Defterler hakkında, Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri gerekli ilmi araştırmaların ve tasniflerin

6 Uğur, “Şer’iyye Sicilleri” s.9.

7 Abdülaziz Bayındır, “Osmanlı’da Yargının İşleyişi”, Osmanlı, C.6. Ankara 1999, s.432 8 Akgündüz, Siciller”, s.19.

9 Uğur, “Şer’iyye Sicilleri” s.9.

10 Fatih Küçük, 14 Numaralı Şer’iye Sicili (1080-1081/1669-1670), (SÜ Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya 2013, s.3; İzzet Sak “17 yüzyılın İlk Yarısında Konya 1600-1650”, Konya Ansiklopedisi, Konya 2013, C.5, s.265-268.

yapılması gerektiği hususu, bunların değerini takdir eden bütün Türk ilim adamları tarafından ısrarla belirtilmiştir. Türkiye’de Şer‘iye Sicillerinin önemi üzerinde ilk duran İsmail Hakkı Uzunçarşılı olmuş, daha sonra Fuat Köprülü, Halil İnalcık, Çağatay Uluçay ve Hasan Fehmi Turgal Mustafa Akdağ, Osman Ersoy gibi kişiler bu konuyu eserlerinde işlemişlerdir.11

Şer‘iye Sicillerinin yukarıda verilen özellik ve önemi konusunu özetlemek gerekirse; Genel Türk ve Osmanlı tarihi için büyük önem arz eden vazgeçilemeyecek kıymette evraklardır. Ayrıca sicillerde kayıt olunan belgelerin uygulanması ve benzer davalara emsal teşkil etmesi modern hukukun en önemli özelliklerindendir. Bu da Osmanlı Devleti’nin ne kadar ileri bir medeniyet olduğunun göstergesidir.

A-Kadılar Tarafından Düzenlenen Belgeler

Arapça kaza (kadâ) kökünden ism-i fâili olan kâdı kelimesi, fıkıh terimi olarak insanlar arasında meydana gelen çekişme ve davaları şer῾i hükümlere göre çözümlemek için yetkili makamca tayin edilen kişiyi ifade eder.12

Osmanlı devleti idari taksimat olarak önce eyaletlere, eyaletler sancaklara, sancaklar nahiyelere ve nahiyeler de köylere ayrılıyordu. Kaza ise bir adli birim olarak teşkilât içinde yerini alır. Nahiye ve köyler dışında kalan diğer idari merkezler aynı zamanda kadılarında görev yaptığı kaza merkezleri idi. Yani Osmanlı da kaza idari olmaktan ziyade adli bir birimdir. Her yargı merkezinde birer kadı bulunurdu.13 Kadılar merkezden verilen kadı berâtı

ile görevlendirilirdi. Kadılar görevlendirme berâtı alabilmek için kadılık için gerekli eğitimi alması gerekir. İlk aylıklarında Berât Resmi öderlerdi. Berât Resmi, kadının yevmiyesi defterde kaç akçe ise onun aylığı hesap edilerek tahsil edilir, bunun yarısı resm-i nişan ismiyle tuğra çekme parası olup diğer yarısı da kazaskerin maiyeti olan kâtip, muhzırbaşı, muhzır ve dividara verilirdi.14

1.Hüccet Sözlükte “delil, vesika, senet” anlamına gelir.15 Osmanlı hukuk

terminolojisinde hüccet kelimesi iki anlamda kullanılmıştır. Birincisi şahitlik, ikrar, yemin ve yeminden nükûl gibi bir davayı ispata yarayan hukuki delillerdir. İkincisi kadı huzurunda

11 İbrahim Yılmazçelik, “Şer’iye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru Diyarbakır Şer’iye Sicilleri”, Türk

Dünyası Araştırmaları Dergisi, S.1 İstanbul 1994, s.41-49.

12 Fahrettin Atar, “Kadı”, DİA, C.24, İstanbul 2001, s.66-69

13 Halil Cin- Ahmet Akgündüz, Türk Hukuk Tarihi: Kamu Hukuku, C.1, İstanbul 1995, s.271. 14 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilatı, Ankara 1988, s.111; İlber Ortaylı,

Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devleti’nde Kadı, İstanbul 2016, s.39.

15 Ferit Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe Lûgat, (Yayına Haz. Aydın Sami Güneyçal), Ankara 1999, s.388; Mustafa Oğuz-Ahmet Akgündüz “Hüccet”, DİA, C.18, İstanbul 1998, s.446-450.; Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C.1, İstanbul 1983, s.865.

taraflardan birinin ikrarını, diğerinin bu ikrarı tasdikini içeren ve ilam gibi hüküm ihtiva etmeyen hususlara dair düzenlenmiş belgelere verilen addır. İkinci tanım Şer‘iye Sicillerindeki manadadır.16

Hüccet uygulamasına ilk defa Emeviler döneminde başladığı bilinmektedir. Daha öncesinde Hz. Muhammed ve Hulefa-yi Raşidin dönemlerinde kadılar dinledikleri davalar neticesinde bir belge kaleme alma ihtiyacı hissetmemişlerdir.17 Yani meseleyi orada

halletmişlerdir.

Hüccetlerin üç temel unsuru vardır; davacı, davalı veya dava konusudur. Yani müracaat eden şahıslar, konu ve kadının bu durumu kayıt altına alması. Kadı huzurunda dava görüldükten sonra hüccetlerin aslı taraflara verilirken sureti sicile kaydedilmiştir. Orijinal hüccetler de kadının ismi ve mührü olmasına rağmen (yani tasdik ibaresi ve mührü) sicillerdeki suretlerinde bu bilgilere rastlanılmamaktadır.

Hüccetlerin özellikleri ise;

1.Girizgâh Bölümü; Tasdik İbaresi hüccetlerin üst tarafında hücceti veren kadının imzası

ve mührü bulunur. Hâlbuki kadı defterlerindeki hüccetlerin başında bulunmaz. Kadı sicil defterlerin ilk sayfasına veya göreve başladığı zaman ilgili sayfaya ismini, göreve başlama tarihini ve imza ile mührünü yazmasından dolayı tekrardan kaçınmak için yapılmış olması pek muhtemeldir. Şahıslara verilenlerin ise hukuki geçerlilik anlayışından kaynaklandığı söyleyebilir. 18

2.Bölüm; Tarafların adı ve adresleri ayrıntılı olarak yazılarak metne başlanır.

3.Bölüm; Hüccetin konusunu içeren en önemli bölümdür. Tarafların beyan ve ikrarları,

hukuki muamelenin şekli ve şartları belirlenerek varsa şahit beyanları bu bölüm içerisindedir.

4.Bölüm; Hukuki muamelenin şekli, şartları ve teslimat işlemleri anlatılır.

5.Bölüm; Kişinin karşı tarafın haklılığını beyan etmesi ve lehine karar verilenin de bunu

doğrulaması ve talep üzerine sicile kayıt olunması.

6.Bölüm; Hüccetlerin sonunda tarih, yıl, ay, gün Arapça olarak yazılır.

7.Bölüm; Hüccetin alt kısmında ise muhakemenin şahitleri dediğimiz şuhudü’l-halin

isimleri ve unvanları yazılır. Şer‘iye mahkemelerinden verilen hüccetler talik yazı ile yazılırdı.19

16 Akgündüz, Siciller, s.21.

17Mustafa Oğuz- Ahmet Akgündüz, “Hüccet”, DİA, C.18, Ankara 1998, s.450. 18 Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, İstanbul 1998, s.350-358. 19 Pakalın, Sözlük, C.2, s.865.

2.İlâm Sözlükte “bildirmek, öğretmek, bildirilmek anlamlarına gelir.20 Şer’i bir hükmü

bulunan ve altında hükmü veren kadının mührünü taşıyan belgeye denir. Her i’lâm belgesi, davacının iddiasını, dayandığı delilleri, davalının cevabını ve def’i söz konusu ise def’inin sebeplerini

,

son kısımda verilen kararın gerekçelerini ve nasıl karar verildiğine dair kayıtları

ihtiva eder. Bu belgeyi diğerlerinden ayıran en önemli özellik kadının kararını yani bir hükmü ihtiva etmesidir.21

Şer‘iye mahkemelerinde kadı yargılamayı tamamladıktan sonra verdiği kararı önce taraflara şifahi olarak bildirir, daha sonra kararın gerekçelerini de ihtiva eden bir ilâm tanzim ederek davacı ve davalıya birer suretini verir; bir suretini de sicile kaydeder.22

Şer‘iye mahkemelerinde tanzim edilen bir ilâmda bulunması gereken özellikler;23

1. Hâkimin imza ve mührü İlâmlarda alt tarafta yer alır. Şer‘iye sicillerinde ilâmın imza ve mühür kısmı deftere kaydedilmemektedir, her kâdının göreve başladığı günü deftere kaydettiği imza ve mührüyle yetinilmektedir.

2. Taraflar ve davanın görüldüğü yer formüle edilmiş ifadelerle tanıtılır. Önce davacının adresi, babasının adı ve başka memleketten ise belirtilir; davanın görüldüğü yere niçin geldiği ve halen nerede olduğu kaydedilir. Davalının ise sadece adı, unvan ve babasının adı yazılır.

3. Davacının iddiası yani dava konusu yazılır.

4. Davalıların cevabı yani karşı davası, def’i ve itirazları veya iddiayı kabulü belirli ifade kalıplarıyla yazılır.

5. İlâm da kararın gerekçesi demek olan ispat vasıtaları mutlaka yer alır ve ispat vasıtalarına göre kullanılan kalıplarda farklı olur.

6. İlâmın son kısmında verilecek hüküm kalıp ifadelerle yazılır. İlâmdaki ispat vasıtasının ikrar ve şahitlik olmasına göre “ilzam” veya “tembih” ifadesi ya da her ikisinde de “hüküm olundu, kazâ olundu” ifadeleri kullanılır. Bu tabirlerle İlâmlar diğer Şer‘iye sicili kayıtlarıyla kolaylıkla ayırt edilebilir.

7. Tarih genelde, Arapça olarak yazılır. Yazım sırası bugünkü tarih atma şekline benzemektedir.

8. İlamlarda “şuhudü’l-hâl” başlığı altında şahitlerin listesi verilir.

20 Develioğlu, Sözlük, s.426. 21 Akgündüz, Siciller, s.39.

22 Ahmet Akgündüz, “İlâm”, DİA, C.22, Ankara 2000, s.72. 23 Kütükoğlu, Osmanlı Belgeleri, s.345-348.

İlâmlar, icare ilâmları; vakıf ilâmları; evlenme ve boşanmaya dair ilâmları; ta’zir cezası ilâmları; iffete iftira(kazf), içki içme(şirb),ve zina cezası(hadler) ile ilgili ilâmları; su-i hal ilâmları; bina keşif ilâmları; maktülün keşfi ilâmları; diyet ilâmları; kısas ilâmları;, Müslüman olma veya dinden çıkmaya(ihtida ve irtidad) dair ilâmları; sulh ilâmları; Ramazan ayına ilişkin ilâmlar; hırsızlık suçu ve cezası(hadd-i sirkat) ile ilgili ilâmları; gibi çeşitlere ayrılır.24

3.Ma’ruzlar

“Arz edilen şey, arz olunan, arz olunmuş”

25 şey anlamlarına gelir. Kadı

tarafından kaleme alındığı halde kadının kararını ihtiva etmeyen ve hüccet gibi hukuki bir durumun tespiti açısından yazılı delil olarak kabul edilemeyen ve sadece kadının icra makamlarına idari bir durumu arz ettiği yazılı kayıtlara veya halkın icra makamına yahut kadıya hitaben yazdığı şikâyet dilekçelerine denir.26

4.Müraseleler

Arapçada mektuplaşmak anlamına gelir. Şer‘iye sicillerinde yer alan ve

kadının kendisine denk veya daha aşağı rütbedeki şahıs yahut makamlara hitaben kaleme aldığı yazılı belgelerdir.27

Benzer Belgeler