• Sonuç bulunamadı

2. SABAHATTİN KUDRET AKSAL’IN TİYATROLARININ YAPI BAKIMINDAN İNCELENMESİ

2.6. KRAL ÜŞÜMESİ 1 Eserin Tertib

2.6.4.8. Şemsiyeli Bayan’lar – Bastonlu Bay’lar

Oyunun ikinci perdesinde sahneye gelen Şemsiyeli Bayan’lar ve Bastonlu Bay’lar, Kral’ı yargılamak için oluş turulan mahkeme salonunda tanık olarak çağrılırlar. Ülkenin oğullarını ve kızlarını t emsil ederler. Bir anlamda kamu oyunu simgelerler. Oyunda Kral’ı suçlayarak onun ölümünü hızlandırırlar. Düzeni simgeleyen Kral’ın krallığını bırakmasından sonra ülkede olu şan kargaşayı ve huzursuzluğu dile getirirler. Alışverişin durduğunu, borsanın düştüğünü, altının yükseldiğini, bankaların kapandığını, herkesin çil yavrusu gibi dağıldığını söyleyerek, düzenin bozulduğunu vurgularlar. Bastonlu Bay’lara göre, Kral’ın egeme nliğine gölge düşerse, Kral’ın düşünceleri de tartışma konusu olursa, Kral bir ülke de tek güçlü değilse, arada kocalar karılarına; babalar da çocuklarına söz geçiremez . Şemsiyeli Bayan’lara göre ise; Kral’ın sarayı terk etmesi, bir erkeğin evini terk etmes ine benzer. Bu nedenle , Kral suçludur ve cezasını çekmelidir.

Şemsiyeli Bayan’lar ve Bastonlu Bay’lar, adlarından da anlaşılacağı üzere, ellerindeki nesnelerle nitelendirilmişlerdir. Kendilerine özgü bir adları yoktur ve giyimleri de bir örnektir. Yaşlıs ından orta yaşlısına gencine kadar , herkesten bir örnek vardır. Böylece; yazar, genellemeyi hem giyimle hem de isimle sağlamıştır. Güvenlik Yönetmeni’ne göre, adına özgürlük denen bir yığın çeliş kili ses dinlemektense, tek sesten konuşacak olma ülkenin ö z sesini duyuracak küçük bir topluluk seçmek daha uygun olacaktır. Bu küçük topluluk ise , Şemsiyeli Bayan’lar ve Bastonlu Bay’lardır.

Şemsiyeli Bayan’lar ve Bastonlu Bay’lar yukarıda da belirttiğimiz gibi, Kral’ın görevini bıraktığı için , ülkede karışıklıkların olduğunu söyledikleri ve Kral’ın ölümünde dolaylı olarak rol aldıkları için oyunda yardımcı kahraman görevini üstlenirler.

2.6.5. Zaman

Soyut bir tragedya oyunu olan “Kral Üşümesi” oyununda olay örgüsünün içinde yaşandığı vaka zamanı, büyük ölçüde kronolojiktir. “Kral Üşümesi”nde zaman, sabahın 04:00’ünde başlar; ertesi günün tahminen öğle vaktine kadar devam eder. Yaklaşık olarak, 7-8 saatlik bir vaka zamanı sürecinde, üşüyerek yatağından kalkan ve herkesi toplantıya çağıran, tahtını bırakmak ist eyen bir kralın yargılanma süreci anlatılır.

Birinci perdede zaman saat 4.00’te başlar ve birkaç saat sürer. Fakat ; ne kadar sürdüğü kesin olarak belli değildir. Güvenlik Yönetmeni’nin ve Çocuk Kral’ın sahneye gelmeleriyle birinci perde kapanır. İkinci p erde ise, sabahın saat 10.00’unda başlar ve tahminen öğleye kadar sürer.

Eserdeki kronolojik ya da çizgisel vaka zamanı , birinci perdede Kral’ın konuşmalarıyla geriye dönüşler yapılarak kırılır. Söz konusu geriye dönüşler, Kral’ın çocukluğunu, gençlik yı llarındaki aşk duygulanımlarını, başka bir ifadeyle Kral’ın geçmişini aydınlatmaya yöneliktir. Düz çizgide giden bu gelişim çizgisi, geriye dönüşler ve geçmişe yönelik anımsatmalar yoluyla verilerek , Kral’ın vaka zamanındaki durumu daha gerçekçi bir zemine oturtulmak istenir:

“KRAL: …Sonra gençlik delikanlılık yıllarım… O ağır giysilerin altında, kendimi tüyden hafif duyduğum yıllar… Sayıları o kadar çok değildir… Kral çocuklarının da ilk yazları vardır. Gözümün takıldığı, içimin yattığı kızlar gördüm. O yaşlarda insanlık yolunun aşktan geçtiğini benim de bildiğimi söylersem …” (Aksal, 1970: 27).

“Kral Üşümesi”nin oyuncularından Bastonlu Bay ’lar ve Şemsiyeli Bayan ’ların işleri çoktur, sürekli acele ederler. Zamana yetişmek için koştururlar, adeta zamanla yarışırlar. Güvenlik Yönetmeni’ne göre ise: “ Dakikanın saat değerinde olduğu bir günde yaşıyoruz” (Aksal, 1970: 49). Onlara göre, dakikaların değerini bilmek, geç kalmamak gerekir. Kral ise, yaşamı ve ölümü zamana ve onun görecelik kavramına göre sorgular. İnsanın yaşadığı yirmi yıl, yaşandığı için çok kısa, yaşamayanlar için ise çok uzundur. Yirmi yılın sonunda bir de ölümün varlığı kendini gösterecekse, o zaman yirmi yıl insanın gözüne daha kısa bir süre olarak gözükür.

Görecelik vasfını kazanan zaman , hızla geçer bu geçişte kendini tükettiği gibi, insanları da tüketir. Onları zamansız bir zamanda yaşamaya mecbur eder. “Kral Üşümesi” oyununda, olayın belli olmayan bir yerde ve belli olmayan bir çağda geçtiği söylenir. Eski bir çağın hav asını taşırlar ama zaman ve mekân kesin belli değildir. Hülya Nutku, “Oyun Yazarlığı” adı eserinde konuyla ilgili olarak şu açıklamayı yapar:

“Yazarların kimi zaman konularını başka bir ülkede ya da mekânda geçirmelerinin dışında adı konulmamış, adresi bel li olmayan, zamanı saptanmamış herhangi bir ülkede, herhangi bir zamanda, adı bilinmeyen bir yerden gibi ön açıklamalarla oyunlarını soyut bir sürece ve yere taşıdıkları da bir gerçektir. Bu gerçeğin altında daha çok yazarın işlediği konuya belli sınırlamalar getirmek yerin e, konunun kendisine, özellikle de içerikteki evrenselliğe dikkat çekmek için yaptığını söyleyebiliriz (Nutku, 1999: 92 – 93).

Demek ki, yazarın oyunda zam an ve mekân belirtmemesinin nedeni, eserin konusunu evrensel kılmak istemesinin bir sonucudur.

2.6.6. Mekân

“Kral Üşümesi”nde mekân doğal olarak kralların yaşadığı mekân olan saraydır. Yazar, eserinin ilk kısmında olayın belli olmayan bir yerde ve belli olmayan bir çağda geçtiğini belirtir. Bununla birlikte yazar, mekânın biraz eski bir çağı andırma sı gerektiğini söyler.

Birinci perdede olay, mek ân olarak sarayda bir odada geçer. Birinci perdenin mekânın dar bir yer olması, Kral’ın içindeki sıkıntıyı ve karamsarlığı gözler önüne serer . Buradaki: “Mekân duygu ve heyecanların yansıtılması için bir araçtır.” (Tekin, 2003: 134). Birinci perdede, içinde çok az eşya olan bir dekor vardır. En arkada , perdeleri kapalı büyük bir pencere, bu pencerenin hemen önünde ise, yüzü seyirciye dönük, yerden bir iki basamak yükseklikte bir koltuk yani kral koltuğu var dır. Bunun yanı sıra, koltuğun etrafına yerleştirilmiş, bir iki iskemle ve tabure, bir sigara sehpası ve sahnenin ön tarafında ise bir telefon vardır. Duvarlar, koyu renge boyanmıştır. Oyuncuların giysileri de, koyu renktedir. Dekora ve içinde bulu nulan karamsar havaya uygundur:

“Sarayda bir oda. Çok az, soyut nitelikte eşya. Giysiler de öyle. En arkada dipte, perdeleri kapalı büyük bir pencere. Gene dipte, yüzü seyirciye dönük, yerden bir iki basamak yükseklikte bir koltuk. Kral koltuğu. Bir ya da iki iskemle. Bir iki tabure. Bir sigara sehpası. Öne doğru bir yerde bir telefon. Koyu renk duvarlar.” (Aksal, 1970: 5).

Bu ifadelerden de anlaşılıyor ki yazar, oyunda yaşanan her şeyin bütün kralların başına gelebileceğini göstermek için mekânı soyutlaştırmıştır. Bilinmektedir ki , insan ne kadar gerçekten uzaklaşırsa, gerçeğe o kadar yaklaşmış olur. Ayrıca, mekânda dikkatimizi çeken diğer bir özellik ise , perdelerin çekili olması, ortamın karanlık bir yapıda olm asıdır. Bu durum Kral’ın içindeki huzursuzluğu, karamsarlığı ifade eder. Dolayısıyla; “kahraman, mekânla ve mekânın bütün mesafeleriyle çatışan bir varlıktır.Mekân, onun karşısında hayatın olumsuz yönlerini temsil eder.Âdeta, kahramanı tahakküme a lmış durumdadır, onu ezmektedir ”(Korkmaz, 1997:170).

Oyunun ikinci perdesinde ise , mekân, sarayın geniş bir odasıdır. Bu odaya, sarayın taşlığı da diyebiliriz. Birinci perdenin koyu renk dekorunun aksine, açık renk bir dekor kullanılır. Mekân, aydınlıktır. Oyunun bu mekânı, mahkeme salonunu andıracak

şekildedir. Fakat, bildiğimiz mahkeme salonu gerçeğinden uzaktır. Yargıçlar için koltuk, koltukların önünde bir masa, bir savcı yeri, bir de sanık için bir yer vardır. Kapılar, insanın ancak girebileceği yüksekliktedi r. En arkada ise, büyükçe, perdesiz bir pencere vardır:

“Sarayda döşemesi duvarı taştan geniş bir oda. Saray’ın taşlığı da denebilir buna. Birinci perdenin koyu renk dekorunun karşıtı açık renk bir dekor. Aydınlık. Ertesi gününün saat on’u ….Yargıçlar için iki koltuk. Koltukların önünde bir masa. Bir savcı yeri. Bir de sanık için yer, bir iki tabure. Bütün bunlar bildiğimiz mahkeme salonu gerçeğinden uzaktır. Kapılar , her iki dekorda da bir insanın girebileceği yükseklikte olmalı. En arkada gene büyükçe, p erdesiz bir pencere” (Aksal, 1970: 48). İkinci perdede, yani yargılama sürecinde ve ölümün gerçekleşeceği bu kısımda aydınlık, geniş bir mekânın kullanılması; ölümün bir yenilgi ya da yok oluş olmayacağı nı, aksine Kral’ın insanlaşarak yeniden var olacağı anlatılmak istenmiştir.

2.6.7. Sahneleme Tekniği

Kahramanların, gösterme/sahneleme tekniğiyle sunulması, onların psikolojik durumlarını daha canlı bir şekilde gözler önüne serer. Böylece, bellekte daha çok yer ederler. Kahramanın jestleri, mimikleri, tutum ve davranışları sahnede daha iyi gösterilir ve bunlar analiz edilerek kahraman hakkında daha kapsamlı ve doğru bilgiler edinilebilir. Ayrıca, konuşmalar ve tartışmalar, insanın kişiliği , kültürü ve sosyal durumu hakkında bilgiler verir. Dolayısıyla, tiyatrodaki: “Canlandırmanın anlatılamayanı anlatmadaki eşsiz başarısı” (Yalçın, 2003: 43) ortaya çıkar.

“Kral Üşümesi” oyununda yazar, yönetmene ve oyunculara yol göstermek amacıyla sahnenin nasıl düzenleneceğini, dekor olarak nelerin bulunacağını, oyun cuların hangi giysileri giyeceklerini ve nasıl hareket edeceklerini, ses tonunu nasıl ayarlayacaklarını, sahnenin başlangıç kısmında ya da parantez içinde belirtmiştir.

Oyunda mekân, iki yerde gerçekleşir: Birinci perdedeki mekân , perdeleri örtülü, karanlık bir saray odasında geçer. Mekândaki eşyalar çok azdır ve soyut niteliktedir. Bir kral koltuğu, bir iki iskemle ve tabure vardır. Bir de sigara sehpası ve telefon. İkinci perde de ise, içerikle uyuşacak tarzda düzenlenen bir mekân söz konusudur. Ölümle, Kral’ın sıkıntıları sona ereceği için, mekân geniş ve aydınlıktır ve y ine soyut niteliktedir. Sarayın odası, her ne kadar mahkeme salonu görevini üstlense de , mahkeme salonu gerçeğinden uzaktır. Bir iki koltuk, bir masa vardır. Açık renk bir dekor mekân a hâkimdir.

Mekân, oyunda işlevsel bir rol oynar. Mekânın aydınlık ya da karanlık olması, olayın durumunu belirtmesinin yanı sıra oyunun baş kahramanı olan Kral’ın da ruh halini de ifade eder. Dekorda kullanılan eşyaların soyut özellik göstermeleri, yaşa nan olayın gerçekliğini daha çok vurguladığı gibi, böyle trajik bir olayı mekân gözetmeksizin bütün kralların yaşayabileceğini belirtir.

Oyunda sahneleme diyaloglar yoluyla gerçekleştirilir. Bu diyaloglar verilirken de, kahramanların ses tonları , davranışları, duyguları parantez içinde verilir:

“GÜVENLİK YÖNETMENİ – (Kopya yönelir, bağırarak) Koku! Koku (Koku girer).

SARAY BAKANI – (Birden değişik bir sesle) Evet dedi mi?

GÜVENLİK YÖNETMENİ – Kraliçe mi? (Gülümseyerek) çok yürekten. SARAY BAKANI – Bu davranışı sizi şaşırtmadı mı?” (Aksal, 1970: 52).

Tiyatro oyunlarında görülen parantez içi konuşmalar, jest ve mimikler asıl metinden sayılmazlar. Tiyatrodaki kahramanlar , daha çok seyirci karşısında konuşan bir kişi olarak çıkarlar. Bu nedenle tiyatroda, konuşmalar önemli bir yer tutar.

Oyundaki kişiler, mekândaki havaya uygun tarzda giyinmişlerdir. Birinci perdede duvarlar, koyu renktir. Kral’ın da , giysisi koyu renktedir. Genç Kız; bir kâhin, Kral’ın içindeki ses olduğu için, hayalet şeklinde beyaz ge celiği ile sahneye çıkar, yalın ayaktır. Kraliçe’nin ise, mala ve paraya düşkünlüğü, şa ’şalı giysisinden belli olur. Oyunun ikinci perdesinde, sahneye gelen, ellerindeki ve giyimlerindeki nesnelerle adlandırılan Şemsiyeli Bayan’ların ve Bastonlu Bay’ların isimleri yoktur. Tıpkı diğerleri gibi , kapsamlı ve evrensel kişilerdir. Belli bir zümreyi temsil ederler.

Yazar, sahnelemede özellikle, mekâna, dekora, ışıklandırmaya, oyucuların giyimlerine, hareketlerine ve ses tonlarına dikkat etmiş ; bunların gerçekliğini arttırmak ve oyunun izleğini evrenselleştirmek için Geleneksel Türk Tiyatrosu’ndaki gibi somuttan soyut varsayımlara giderek, soyutluk özelliğini daha çok belirginleştirmiştir. Ayrıca ; yazar, sahnede kullandığı her şeye işlevsellik özelliği kazandırmı ştır.

2.6.8. Sembol Dünyası

Yazar, “Kral Üşümesi” oyununda “üşümek”, “aydınlık” “ağaç” ve “koku” sembollerini sıklıkla kullanır.

Oyunun daha ilk sahnesinde Kral, üşüdüğünü söyler ve hemen kaloriferlerin da ha çok çalıştırılmasını ister; f akat bu üşüme, psikolojik olduğu iç in Kral’ın üşümesi hiç

geçmez; çünkü bütün krallar hayatları boyunca üşümüşlerdir. Kral, üşüdüğü için krallığını bile bırakmaya karar verir. Dolayısıyla “üşüme k” sembolü, aynı zamanda oyundaki trajediyi başlatan unsurdur. “Üşüme k” sembolü, Kral’ın eylemde ve düşüncedeki yalnızlığını ve tekliğini imler.

Oyundaki “üşümek” sembolü, sürekli tekrarlanan anahtar bir sözcüktür. Oyun, Kral’ın Saray Bakan’ına çok fazla üşüdüğünü söyleyerek başlar ve oyun boyunca vurgulanır. Oysa; saray kazanı , yüz derecenin üzerinde bir ısıyla çalışmaktadır. Bu durumda “üşüme”, bildiğimiz gerçek anlamda bir “üşüme” değildir. Yazar, oyununun bir bölümünde neden üşüdüğünü şöyle açıklar:

“KRAL: … Neden üşüyorum? Bilmek ister misiniz? (…)

KRAL:Yalnızlığından! Am a bu ne çiçek kokularının ortalığa sindiği ilk yaz akşamlarında bir delikanlının yalnızlığı, ne de kış gecelerinde ocağın küllenmeye yüz tutmuş kıvılcımlarını sayan bir ihtiyar adamın! Birini çoktan geçirdik, öbürüne daha ulaşmadım.

KRALİÇE: Sorun söylesin … Kimin yalnızlığıymış bu?

KRAL: Düşüncesinde de, eylemin de tekliğini yaşayan kralın! ” (Aksal, 1970 :83) Bu ifadelerden de anlaşılacağı gibi, “Kral Üşümesi’nde tek sesliliğe koşullanmış bir yönetim biçiminde halkıyla bir türlü ilişki kuramayan bir Kral’ ın geçirdiği ruhsal bunalımlar ‘üşüme’ simgesiyle” (Çotuksöken, 1983 :9) verilmiştir .

Kral’ın “üşümek” sembolünün yanı sıra “aydınlık” sembolünü de, sürekli tekrarladığı görülür. Kral, oyun boyunca sürekli “daha çok aydınlık istiyorum” cümlesini kullanır. “Aydınlık” sembolü burada çok sesliliği, karşıt düşünceleri diğer bir ifadeyle demokrasiyi ve özgürlüğü ifade eder.

Kral’ın yalnızlığını vurgulayan diğer bir sembol ise, surların bittiği yerde başlayan küçük gölün hemen yanında tek başına duran “a ğaç”sembolüdür. Oyunda Kral, Kolc u’ya bu ağacı çok sevdiğini söyler. Kral’ın bu ağacı çok sevmesinin nedeni, ağacın da Kral gibi tek ve yalnız olmasıdır.

Oyunda, saray düzeninin çürümüşlüğünü ise, “koku” sembolü imler. Kral’ın tahtını bırakma kararını duyan Güv enlik Yönetmeni, onu tutuklamaya geldiğinde Kral, sarayda dayanılmaz bir çürümüşlük kokusu duyar ve hemen sarayın temizlenmesini emreder. Gerçekte bu koku sembolü, saray düzeninin çürümüşlüğünü, baskı rejimini, karanlık düşünceleri temsil eder .

2.7. SONSUZLUK KİTABEVİ