• Sonuç bulunamadı

Şecerenameler (İcâzetnameler), vakfiyeler ve şeriye sicilleri gibi vesikalar, sahte olmadıkları halde, bize gerçekten güvenilir tarihî bilgiler verebilirler. Bu arada

57

Eserin son zamanlarda bazı çevreler tarafından yazılma ihtimalini de gözardı edemeyiz. Maalesef bütün çabalarımıza rağmen eserin orijinaline ulaşmamız mümkün olmadı.

58

M. Fatih Köksal, “Ahi Evran’ın Menkabevi Hayatına Dair Bilinmeyen Bir Eser: Menâkıb-ı Ahi Cihan-ı Nassreddin Ahi Evran”, TKHBAD, S. 62, Ankara 2016, ss. 83-108.

şecerenamelerdeki icazet veren pirlerin silsilesi, bu şahısların ne zaman yaşadıklarını belirlememizde bizlere çok yardımcı olabilmektedirler. Bugün elimizde iki tanesi Arapça-Farsça ve birkaç tanesi Türkçe olan şecerenameler mevcuttur.

2.8.1. Mehmet Akkuş’un tercümesini yayımladığı Arapça-Farsça 775/ 1363 tarihli bir icazetnamede Ahi Tursun b. Hâbil ve Ahi Naki’nin fütüvvet silsilesi yazılırken Ahi Evren’in de adı geçmektedir.

Ahi Naki, Seyyid Şerefeddin Ahi Hoca Osman, Ahi Sinaneddin Seyyid Yusuf Fikaî, Ahi Seyyid Emirci, Ahi es-Seyyid Nâsıreddin Ahi Evran-Debbağ ( نیدلارصان دیسلا یخا

غابد ناروا یخا), Ahi Seyyid Ahmed, Ahi Seyyid kayser, Ahi Seyyid Bişr (هرشب/رشب)60, Ahi Seyyid Kaplan, es-Seyyid Hüsam-ı Süzenger, Seyyid Abdullah, Ahi Ferec-i Zengan, Seyyid Ali Uryân, Ahi Muhammed Hasîr-bâf61, Ahi Muhammed-i Buhari, Ahi Seyyid Reşid-i Kübra, Abbasi hanedanı, Emire’l-müminin Ali, Hz. Hamza, Hz. Muhammed.62

2.8.2. Ahi Sinan b. Ahi Mesud’un Arapça-Farsça 876/1471 tarihli şecerenamesi (bunun Türkçesi de mevcuttur). Burada da fütüvvet silsilesi zikr olunurken, Ahi Evren’in ismi geçmektedir:

Ahi Sinan b. Ahi Mesud, Ahi Mahmut, Çelebi En’am, Ahi Tured (دروط), Ahi Şerefeddin Hoca Osman, Ahi Sinaneddin Aksarayî, Ahi Emirci Karahisarî, Ahi Nâsıreddin Evran

(ناروا نیدلارصان یخا), Ahi Ahmed, Ahi kayser, Ahi Başara (هرشب), Ahi Kaplan (نلابق), Ahi

Hüsam Süzenger, Ahi Abdullah, Ahi Ferec-i Zenganî, Ahi Ali Urban63, Ahi Muhammed

60 Makalede “Beşir” yazılmıştır, ama icâzetnamenin orjinalinden هرشب/رشب okuduk. 61 Makalede Hızır Bak yazılmıştır.

62 Mehmet Akkuş, “Farklı bir Alilik İcazetnamesi”, Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, S. 21, Ankara 2002, ss. 95-100.

Hasrbaf (فابرصح)64, Ahi Muhammed Buhari65, Ahi Reşid-i Kübra, Emir’el-müminin Ali, Emire’l-müminin Hamza, Hz. Muhammed.66

Şecerenamenin sonunda sonradan eklendiği görülen bir Türkçe metin vardır. Orada şöyle bir kayıt bulunmaktadır:

« مشچرس ناروا یخا نازیزع زیزع ناریپ ریپ ه خیش ناروا یخا ناطلس رل هبیط حاورا ناغابد ریپ دومحم 67»نوچیا

C. Hakkı Tarım bu metni şöyle okuyarak: “Piri piran, azizi azizan-ı Ahievran, serçeşme-i Ahserçeşme-ievran Şeyh Mahmud pserçeşme-ir-serçeşme-i debbağ[an ervah-ı tayyserçeşme-ibele[serçeşme-i] serçeşme-içün]”, buradan “Nasıruddin ile Mahmud’un ayrı ayrı şahsiyetler olduğunu” söylemektedir.68

2.8.3. Türkçe yazılan Ahi şecerenamelerinde ise Ahi Evren’in, Hz. Muhammed’in amcası Hz. Abbas’ın oğlu olduğu, “Evran” lakabını Hz. Peygamber’den aldığı, 830/1426 tarihinde Anadolu’ya gelip Kırşehir’e yerleştiği ve 93 yaşında iken vefat ettiği yazılmaktadır. Hatta bazı şecerenamelerde iki Ahi Evren’den bahsedilmektedir.69 Örneğin Türkçe Ahi Musa şecerenamesinde, Abdü’l-Müttalib’in oğlu İbn Abbas’ın (?) oğlu Ahi Evran Hazretlerinden bahsediliyor ki “ism-i şerifi Sultan Mahmud idi”.70

64

Hasirbaf olmalıdır (فابریصح), önceki şecerenamede Hızır Bak okunmuştur. 65 Hazırlayanlar Neccari okumuşlar ki o okunuş da muhtemeldir یراجن / یراخب . 66

M. Fatih Köksal ve diğerleri, Kırşehir Müzesindeki Ahilik Belgeleri, Kırşehir 2008, s. 44-50. Bu şecerename A. Gölpınarlı’nın da ilgisini çekmiştir, ancak belgenin okunuşunda bazen yanılmıştır. Mesela Ahi Şerefeddin Hace Osman’ı iki kişi ve keza Ahi Ahmed ile Ahi Kayser’i bir kişi (Ahi Ahmed Kayser) göstermiştir. bkz. Vilayetname, s. 121.

67 Köksal ve diğerleri, a.g.e., s. 52. 68

Cevat Hakkı Tarım, Tarihte Kırşehri-Gülşehri, İstanbul 1948, s. 81. Şecerenamenin şahitler kısmında Ahi Mahmud b. Ahi Ali ismi zikredilmiştir ki anlaşılan Ahi Sinan’ın hocasıdır. s. 54. 69 Köksal, a.g.e., s. 27.

İlginç olan şudur ki: Silsilenamede Ahi Evran’ın ismi iki kere geçmektedir.71 Hatta şecerenamenin sonunda “eş-Şeyh İmadüddin Ahi Evran pir-i debbâğan min nesl-i İbn Abbas” kayıtlıdır.72

Şecerenamenin tarihine de bakmakta fayda vardır: 1247/1831. Başka bir Türkçe şecerenamenin tarihi ise 1261/1845’tir. Bu rakamlar bu belgelerin son dönemlere ait olduğunu göstermektedir. İşte bu yüzden şayan-ı itimat değillerdir. Metinlerde karşılaştığımız imla hatalarından hareketle bu tür şecerenamelerin yazarlarının ne kadar bilgisiz olduklarını da anlamamız mümkündür.

Diğer bir Türkçe şecerenameyi Sadi Bayram neşretmiştir. Burada iki Ahi Evran’ın mevcut olduğu zikredilir: Birincisi Abbas-ı Ekber b. Abdu’l-Muttalib, diğeri ise Ahi Şehred’den sonra ahi olan ikinci Ahi Evran.73

Keza Türkçe Ahi Sinan şecerenamesinde de çeşitli Ahiler sayılırken hem Ahi Evran Seyyid Şeyh Mahmud b. Abbas zikr olunuyor, hem Ahi Seyyid Nasreddin (نیدلارصن).74 Belgede kaydolan tarih 876’dır ki Farsça orijinal metnin tarihi olsa gerek.75

Arapça-Farsça şecerenameleri Türkçe şecerenamelerle karşılaştırdığımızda, sonraki dönemlerde yazılan Türkçe şecerenamelerde menkıbevî olayların ne kadar dâhil edildiğini açık bir şekilde görüyoruz. Özellikle Farsçası da elimize ulaşan Ahi Sinan şecerenamesi bu açıdan çok önemlidir. Farsça metin tam normal bir icazetname mahiyetindeyken, Türkçesi menkıbelerle doludur. Farsça metindeki Ahi Nâsıreddin Evran, burada Hz. Abbası-ı Ekber’in oğlu Ahi Evran Şeyh Mahmud olurken76, diğer

71 A.g.e., s.6. 72

A.g.e., s. 18.

73 Sadi Bayram, “Ahilik ve bir Ahi Şeceresi”, Belleten, S. 222, Ankara 1994, ss. 305-306. 74

Hemen şunu belirtelim ki şecere yazarlarının açısından bu Nasreddin, Ahi Evren’den farklı bir kişidir, onlarca Ahi Evren Sadr-i İslam’da yaşamıştır, Nasreddin İse sadece bir Ahi şeyhidir. Demek bu şecerenin düzenlendiği dönemde, Ahi Evren’in gerçek şahsiyeti tamamen unutulmuştur.

75

Köksal ve diğerleri, a.g.e., s. 82. Bu belge ve diğer Türkçe şecerenamelere baktığımızda, M. Bayram’ın yazdığının tam tersine bu belgelerde “Nâsirü’d-Din/Nâsıreddin” kelimesinin geçmediğini görüyoruz. Bkz. Bayram, a.g.e., s. 22.

Türkçe şecerenamelerde gördüğümüz menkıbeler ve hikâyeler zikredilmektedir. Şecerenamenin sonunda bulunan Ahiler listesi, Farsça versiyonunda bulunan Ahiler silsilesine çok benzemektedir ancak Ahi Ferec ve Ahi Kayser ve Ahi Emirci isimleri zikredilmemiştir.77 Türkçe şecerenamedeki tarih, 876 olsa da muhakkatır ki bu tercüme çok sonraları yapılmıştır.

Türkçe şecerenemedeki bilgiler hiç güvenilir değildir. Aksine Farsça-Arapça şecerenameler bir sonraki dönemde yapılan tahriflerden uzak kaldıkları için daha güvenilirdirler. Yazılış yıllarından hareket ettiğimizde, şeceredeki Ahi Kayser’in XIII. yy’da Mevlana’nın müritlerinden olduğu, hem Menakıbu’l-Arifin’de, hem Sultan Veled Divanında adı geçen Ahi Kayser’le aynı kişi olduğuna kesin bir gözle bakmaktayız.78 Kaldı ki Kayser ismi, Ahmed veya Mahmud isimleri gibi çok kullanılan bir isim değildir.

Eflakî, Ziya ve Lala hanikahlarının Hüsameddin Çelebi’ye verilmesi ve Ahi Ahmed’in buna karşı çıkması olayı anlatırken, Ahi Kayser ve oğlu Ahi Çoban’ın Ahi Türk ve Ahi

Başara’ya mensup olduklarını ve Mevlana taraftarlığında kılıç ve kama kullanmak

istediklerini yazar79. Ayrıca Sultan Veled, Ahi Seyyid Muhammed Seydavarî’nin taziyesi için yazdığı şiirde, Ahi Kayser ve oğlu Ahi Çoban’ın Ahi Seyyid Muhammed’in müritlerinden olduklarını söyler:

80نابوچ یخا و رصیق وا سلجم درگ هب / انلاوم فیرح نیب ار دمحم یخا

Anlaşıldığı üzereAhi Kayser 1260’lı yıllarda ahi olabilecek kadar bir oğula sahipmiş, yani en az 50-60 yaşlarındaymış. Ahi Kayser’in elinden şedd kuşanabilecek tanıdığımız bir kaç Ahi Ahmed vardır ama Ahilik silsilesindeki Ahi Ahmed bunların hangisidir bunu kesin bir şekilde bilemeyiz. Eflaki eserinde Ahmed isimli üç Ahiyi kaydetmiştir: Mevlana ile muhalif olan Ahi Ahmed81, Mevlana, Sultan Veled ve Ulu Arif Çelebi’nin

77 A.g.e., s. 82. 78

A. Gölpınarlı da aynı görüştedir (bkz. Vilayetname, s. 121) 79 Eflakî, a.g.e., C. 2, ss. 755-756.

80 Sultan Veled, Divan, s. 526.

müridi olan Ahi Emir Ahmed Bayburtî (ö. 715/1315’ten sonra)82 ve Ahi Ahmed Şah (ö. 697/1298)83.

Ahi Ferec-i Zenganî (ö. 457/1065), XI.yy’ın meşhur sufilerindendir.84 A. Gölpınarlı, şecerede adı geçen ve 775 yılında muhtemelen yaşıyor olan Ahi Şerefeddin Hace Osman’ın 789/1387’de vefat eden Ahi Şerefeddin olabileceği ihtimali üzerinde durmaktadır.85

Tosyalı Şeyh Hacı İbrahim oğlu Hacı Baba “Der Beyân-ı Silsile-i Pir-i Kâsiban” adlı risalesinde (XV. yy?), Ahiler sınıfını anlatırken, yukarıda Farsça-Arapça şecerenamelerde geçen silsileye çok benzer bir silsile vermiştir: Ahi Evran, Mahmud Ahi, Ahi Ahmed, Ahi Kayser, Ahi Beşîr, Ahi Kablan Ali, Ahi Husam Süvezniger86, Ahi Muhammed Hafr, Ahi Muhammed Buharî, Ahi Pir-i Kebir, Abbas el-Ekber b. Ali, Hz. Ali, Hz. Muhammed Mustafa. Buradaki en önemli fark, Ahi Evren’in Ahi Mahmud adlı bir şeyhinin olmasıdır.87

C. Hakkı Tarım’ın bulduğu “Hazâ Fütüvvet-i Ahievren” isimli bir vesikada, Ahi Evren’in Abbas’ın 13. batın evladı olduğu yazılmaktadır. İlginç olan şudur ki: Onun 830/1426 yılında Kırşehir’e yerleştiğini yazmasına rağmen, Orhan Gazi zamanında 93 yaşında vefat ettiğini kaydetmiştir.88