• Sonuç bulunamadı

Ş.S/296-15.1 Delîl Tâifesinden Halka Eziyet Edenlerin Cezalandırılması İle

Düstûrûn-i mükerremûn-i müşîrûn-ı müfehhamûn nizâmü’l-‘âlemi müdebbiru’l- umûri’l-cumhûr bi’l-fikri’s-sâkıb mütemmmimü mehâmmi’l-enâm bi’r-ra’yi’s-sâibi mümehhidü bünyâni’d-devleti ve’l-ikbâl müşeyyidü erkâni’s-saâdeti ve’l-iclâl el- mahfûfûne bi-sunûfi ‘avâtıfi’l-mülkü’l-e’lâ Anadolu’nun orta kolu yemîn ve yesâriyle nihâyetine varınca vâki’ vüzerâ-i i’zâm edâmallahü teâlâ iclâlehüm ve i’zâmi’l-ümerâi’l-kirâm efâhimü’l-küberâi’l-fihâm ulû’l-kadri ve’l-ihtirâm ashâbü’l- izzi ve’l-ihtişâm el-muhtassûne bi-meziydi inâyeti’l-mülkü’l-e’lâ mîr-i mîrân-ı kirâm dame ikbâlühüm ve kâzi kuzâti’l-müslimîn evâli vülâti’l-mev’ûdiyn me’ârifü’l-

kazâ’ili ve’l-yakîn râfiû i’lâm-i şeriât-ı mahmudiyye vârisû ‘ulûm enbiyâi ve’l- mürselin el-muhtassûn bi-mezîdi inâyeti’l-mülkü’l-muîn mevâliy-i fihâm zîdet fezâilihüm ve mefâhirü’l-kuzâti ve’l-hukkâm me’âdinü’l-kazâ’ili ve’l-kelâm kuzât ve nüvvâb zîde kazâ’ili ve mefâhirü’l-‘ulemâi’l-muhakkıkîn müfti ve ‘ulema ve sulehâ ve eimme ve hatîb zîde ilmühüm ve mefâhirü’l-emâsili ve’l-akrân mütesellimin voyvodogân-i vayâ ve vücûh-u memleket ve bi’l-cümle iş erleri zîde kadruhüm tevkî’-i refi’-i hümâyun vâsıl olıcak ma’lûm ola ki cümleye ma’lûm oldığı vechile delîl tâifesi fi’l-asl devlet-i âliyyenin birer dosti nisâr zümre-i askeriyesinden ma’dûd ve maiyyetlerinde bulundıkları vüzerâ ve mîr-i mîrân vesâir ile ve me’mûr oldıkları gaza ve cihâda yararlıkları şâhvâr iken sonradan içlerine ba’zı bir tînet eşhâs-ı kabasit ihtisâs-ı dehâlet ve gürûh-i mezkûreyi ittihâd-ı müslimîne taaddî ve habatet ile kayd sâir oldıkları vakitde orada burada serküzeşt ü küzâr iderek fukarâ’ hakkında itmedikleri mezâlim ve taaddiyât kalmamış vüzerâ ve mîr-i mîrân maiyyetlerinde bulundıkları mahallerden iz‘ac ve izrâr-ı ib‛âddan başka hiçbir işe yaramadıkları gereği gibi tebeyyün kılınmış oldığına binâen mücerred te’mîn-i bilâd ve irâha-i hâl-i ib‛âd zımnında fimâ ba’d tâife-i mezbûreden hiçbir ferdin bir şekilde istihdâm olunmaması ve kimesnenin başına delîl kalpâğı iktisâsiyle memâlik-i mahrûsemde geşt ü güzâr eylememesi husûsuna irâde-i katıa-i seniyyem taallükıyle ol bâbda sahîfe-i pîrây sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-i mülûkânem mûcibince Anadolu’nun üç koluna imdâd ve tisyâr kılınan evâmir-i şerîfeme imtisâl tâife-i merkûm başlarına delîl kalpâğı koymayub memleketlerinde ırz ü edebleriyle ikâmet iderek zirâat ve hırâsetle meşğul olmaları lâzımeden iken tâife-i mezbûre işbu emr ve irâde-i seniyyem ‘adem-i itâat sûretine tesyîl ile Karamân Eyâleti ve havâlisinde ser bergeşt ü güzâr ve kazâlar â’yânlarından vesâir şundan bundan hayran akçe ve esb ve hediyye taleb ve ahzine vesâir nice nice fezâhate ve isyâna ictisâr itmiş oldıkları tahkîk olundığına binâen eşhâs-ı merkûme muktezâ-yi irâde-i seniyyem üzere kalpâklarını çıkarub vilâyetlerine gidüb ırz ve edebleriyle zirâat ve hırâsetle meşgul olmaları tekrar kendülerine gereği gibi tenbîh ve te’kîd olunub dinler ise febihâ ve beklemedikleri sûretde veballeri boyunlarına hemân bulundıkları yerlerde üzerlerine varılub külliyen kahr u tedmîrlerine ibtidâr olunmak üzere hala Karamân vâlisi ve ilhâkân Akşehir ve Aksaray Sancâkları mutasarrıfı destûr-i mükerrem müşir-i müfâhham nizâmü’l-âlem vezîr Esad Mehmed Pâşâ edâmellahü teâlâ iclâlehü ya

lede’l-icâb imdâd ve muâvenet olunması iktizâ’ eylediğinden başka, başka evâmir-i şerîfem tasdîr ve tesyîr kılınmış idügine binâen müşârûn-ileyh muktezây-i me’mûriyet ve lâzime-i gayret ve sadâkati üzre bi’n-nefs asâkir-i külliye ile Konya’dan hareketle sûret-i irâde-i mehâbet ifâde-i mülûkânemi tâife-i merkûmeleri el-i’lân hılâfında bulundıkları halde başlarına geleceğini anladılup emr ve fermân-i pâdişâhâneme mütâveatla ol havâlide bulunanların ba’zıları kalpâkları çıkarub memleketlerine gitmek üzre müşârûn-ileyhimûna izîn tezkireleri ahz ile taraf taraf dağılmış ve dağılmakda ve birazı dahi Arabistan ve Kürdistan câniblerine gitmiş ve el-ân gitmekde oldıkları bu def’a müşârûn-ileyh tarafından Der-Saâdetime tahrîr ve inhâ olunmuş ve bu cihetle ol havâlide galieleri bitmiş ise de şâyet bunlardan yine ba’zı şekâvet-kârlar ortada burada birleşerek şekâvet ve habâsetlerini icrâ daimiyye-i fâsidesine düşecekleri mülâhazadan gayri baîd ve murâd-ı haberiyyet-i müteâl pâdişâhânem dahi bu misüllü gürûh-ı eşkıyânın külliyen memâlik-i mahrûsemden ref’ ve imhâsıyle fukarâ’ ve zuafây-i memâlikimin ezher cihet arâyiş-i hâl ve ferâğ-ı bâlleri kazıyyesinden ibâret idüği zâhir ve bedîdâr olmakdan nâşi ba’de’l-yevm bu mâddenin irâdı boşlanmayarak mukaddemâ her tarafa neşâd olunan evâmir-i âliyyemde tafsîl ve tizkâr ve tavsiye ve iş‛ar olundığı vechile tâife-i merkûme her ne mahalde bulunurlar ise başlarından kalpâkların çıkarub vilâyetlerine ‘avdet iderek ırz ve edebleriyle zirâat ve hırâsete meşgul olmaları evvel emirde gerekir gibi tenbiye ve telkîn ve mugâyir hareketde bulundıkları sûretde haklarında vahim olacağı tefhîm ve tenbiye olunub dinlerler ise febihâ dinlemedikleri halde veballeri boyunlarına, hemân oldukları yerlerde bi’l-ittifâk üzerlerine varılarak külliyen kahr ü istîsalleriyle zat-ı übbehet sîma-i pâdişâhâni berîka-i cenâb-ı izzet olan fukarâ’ ve zuafânın şer ve muzırratlarından tahlîsleri emr-i ehemine vüfûr-i ikdâm ve dikkat ve ol vechile icrây-i emr-i fermân-ı vâcibü’l-iz‛anı cihândârıma sarf-ı vüs’ ve kudret olunmak fermânım olmağın mehâbet-efzây-i sahîfe-i sudûr olan hatt-ı hümâyun şevket- makrûn şâhânem mûcibince tenbîhen ve te’kîden ve ihtimâmen rikâb-ı müstetâbımdan işbu emr-i celîlü’l-kadrim isdâr ve rikâb-ı hümâyunum kaim-makâmı tâtârlarından kıdvetü’l-emâsili ve’l-akrân Mehmed zîde kadruhü tisyâr olunmuşdur, siz ki vüzerây-i müşârûn-ileyh ve mîr-i mîrân ve mevâlî ve kuzât ve nüvvâb vesâir mûmâ-ileyhimsiz keyfiyet ma’lûmunuz oldıkda bu hasmı hiçbir mahalde gevşek tutulmıyarak bi’l-edâ muharrer olan emir ve tenbîhât-ı şehriyarânımın icrây-i

devâfî’leriyle saye-i tûbî ve vâye-i şâhânemde fukarâ’y-i raiyyet ve aceze raht ve husârdan vikâyeleri vesâilin istikmâline bi’l-ittifâk mezîd-i ihtimâm ve sa’y-i malâ kelâm ve bu bâbda ednâ derece tesamüh ve betaetle bir gûnâ hılâf-ı vaz’ ü halet vukuını tecevvüzîden tehâşi ve ittika-i tâm eylemeniz bâbında fermân-i âlîşânım sâdır olmuşdur, buyurdum ki: vüsûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şerefyâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ’ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn-ı i’taat-makrûniyle amel ve hareket eyleyesiz şöyle bilesiz alâmet-i şerîfe i’timâd kılasız. Fi 28 Zi’l-hicce Sene 245 ( 20 Haziran 1830)

L.Ş.S/296-16.1 Zeytûnî Çâvuş’un Kal‛ebendliğe Sürülmesi