• Sonuç bulunamadı

D. Modern Dönem/Modernizm Öncesi İslam Dünyası

2.5. Şûranın Hikmeti

Şûranın birçok hikmeti hakkında müfessirler açıklamada bulunmuşlardır. Bu görüşleri şu şekilde özetleyebiliriz:

1- Yönetilenlerin kalplerini ısındırmak ve onlara değer verildiğini göstermek: Mukatil b. Süleyman, cahiliye döneminde Arap liderlerinin herhangi bir işe kalkıştıklarında kabileleri ile istişare etmediklerini, bunun da insanlara ağır geldiğinden dolayı Allah’ın, kalplerinin ısınması ve kuşkularının gitmesi için Hz. Peygamber’e istişareyi emrettiğini söyler.609

Bu âyet bir rehber, eğitmen, komutan, lider ve başkalarını Allah’a iman etmeye çağıran bir kişi nitelikleriyle Hz. Peygamber’e yöneliktir. Bu roller; onun kibar, nazik ve başkalarına karşı merhametli, onların hatalarını hoş gören ve günah işledikleri zaman

604 Ebu İsa Muhammed b. İsa b. Sevre et-Tirmizî, Süneni’t-Tirmizî, (Beyrut: Daru’l-Ğarbi’l-İslamî, 1998), Fiten 31 (nr. 2266).

605 Ebu Davud Süleyman b. Eş’as b. İshak es-Sicistânî, Sünen-i Ebî Davud, (Beyrut: el-Mektebetu’l- Mısriyye, trs.), Edeb 40 (nr. 5128); Tirmizî, Zühd 39 (nr. 2822); İbn Mace, Edeb 33 (nr. 3745).

606 Kurtûbî, el-Cami’ li ahkâmi’l-Kur’an, 4: 251; bkz. İbn Atiyye, el-Muharraru’l-vecîz, 1: 534. 607 Kurtûbî, el-Cami’ li ahkâmi’l-Kur’an, 4: 251.

608 Kurtûbî, el-Cami’ li ahkâmi’l-Kur’an, 4: 251.

609 Mukatil b. Süleyman, Tefsir-u Mukâtil b. Süleyman, 1: 310. Ancak Mukatil b. Süleyman’ın bu görüşü, istişare ve şûranın cahiliye dönemi Araplarında olduğuna dair yapılan araştırmalara ters düşmektedir.

onları affeden bir kişi olmasını, benzer şekilde de insanlara danışmasını ve onların fikirlerini dikkate almasını gerektirmiştir. Dahası Hz. Peygamber’e verilen ashabına danışma emri, onun gibi komutan, lider ve başkalarını imana çağıran bir kişi niteliğini taşıyan herkes için geçerlidir. Nitekim âlimler ve müfessirler, böyle kişilerin bu emri yerine getirmek için Hz. Peygamber’den daha ağır bir sorumluluk taşıdığını, zira ona nazaran bunu yapmaya çok daha fazla ihtiyaç duyduklarını savunurlar.610

2- Müminleri, Hz. Peygamber’den sonra işlerini istişare ile çözmeye yöneltmek ve bunu izlenen bir sünnet hâline getirmek: Süfyan b. Uyeyne (ö. 198/814), Allah’ın, Hz. Peygamber’e (sav) ashabıyla istişare etmesini emretmesinin sebebini, Hz. Peygamber’den sonra gelen müminlerin de kendi aralarında istişareye başvurmalarının gerekliliğini öğretmek olarak açıklar.611

Bu âyetle Allah, istişarenin sünnet/bir yol olarak kabul edilmesini, Rasûlü’nün (sav) ashabıyla istişarede bulunarak onlara değer vermesini istemiş, ardından bir konuda icma ettiklerinde de tevekkülde bulunmalarını istemiştir: “Bir kere de karar verip

azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven).”612 Nitekim Hasan-ı Basrî

(ö. 110/728) de, Hz. Peygamber’in (sav) ashabın görüşlerine ihtiyaç duymadığı halde, şûranın, müslümanların kendisinden sonra izlemeleri gereken bir yol olması için emredildiğini söyler.613 Onun, “İstişare eden bir topluma sonunda en doğru görüş

mutlaka gösterilir” sözü de, hemen hemen tüm tefsirlerde kendisine yer bulur.614

İbn Teymiyye (ö. 728/1328) yukarıda geçen şûranın her iki hikmetini de şu sözleriyle birleştirir: “Allah, Peygamberine, ashabın gönüllerini ferahlandırmak, ölümünden sonra örnek alınması, savaş ve önemsiz işler gibi haklarında vahyin

610 Rasyûnî, Şûra: Sübjektifliğin ve Bencilliğin Tiranlığından Kurtulmak, 25.

611 Taberî, Câmiu’l-beyân, 6: 190. Ayrıca bkz. Maverdî, en-Nüketu ve’l-uyûn, 1: 433; Zemahşerî, el- Keşşaf, 1: 432.

612 Âl-i İmran 3/159.

613 İbnu’l-Münzir, Kitabu tefsiri’l-Kur’an, 2: 467; İbn Ebu Hatim, Tefsiru’l-Kur’ani’l-azîm, 3: 801. 614 Mekkî b. Ebi Talib, el-Hidâye ilâ bulûği’n-nihâye, 2: 1161; Maverdî, en-Nüketu ve’l-uyûn, 5: 206; Zemahşerî, el-Keşşâf, 1: 432; İbn Atiyye, el-Muharraru’l-vecîz, 1: 534; Kurtûbî, el-Câmi’ li ahkâmi’l-

olmadığı meselelerde ashabının düşüncelerini ortaya koymaları için istişarede bulunmasını emretti.”615

Allah, vahiy ile Hz. Peygamber’e (sav) yol göstermiştir. Ancak ondan sonra müminler için böyle bir imkân olmadığından, Allah, Hz. Peygamber’e istişare yaptırarak onlara doğruyu bulma yolunu göstermiştir. Böylece müminler birbirleriyle istişare edip doğruya ulaşabileceklerdir ki, bu özellik aynı zamanda müminlerin bir özelliğidir. Çünkü “onların işleri aralarındaki şûrâ iledir.”616

Konu hakkında Ebu Hureyre’nin, “Hz. Peygamber’in ashabından daha çok birbirleriyle istişare eden kimseler görmedim”617 sözü de, sahabe tarafından bu âyetin

nasıl anlaşıldığı konusunda açık bir örnektir. Yine Süfyan, istişarenin aklın yarısı olduğunu ve Ömer b. Hattab’ın kadınlarla bile istişare ettiğini söylemiştir.618

3- Problemleri çözmede ortaklaşa hareket edip birlik sağlamak: Hz. Peygamber, akılca insanların en mükemmeli olsa da, insanların bilgileri birbirlerinden farklıdır. Bu yüzden özellikle dünyevî konularda Hz. Peygamber’in aklına gelmeyen bir husus, başka bir insanın aklına gelebilir. Nitekim Hz. Peygamber, “Siz dünya işlerini daha iyi bilirsiniz, ben de din işlerinizi daha iyi bilirim” buyurmuştur.619 Râzî, namazlardaki

cemaat oluşu ve cemaatle kılınan namazın tek başına kılınan namazdan daha faziletli olmasını da buna örnek olarak verir.

4- İnsanların akıllarını ölçmek, uygun konularda düşünmeye sevk etmek.620

5- İstişarenin bereketini öğretmek: İstişarenin bir bereketi de, başarılı olunmadığı takdirde başarısızlığın sadece takdir-i ilahî ile olduğunu anlamaktır. Bunun sonucunda kişi kendini kınamaz.621

Hangi konularda istişare yapılabileceğine gelince Dahhâk, kendisinde bir takım faziletli/daha uygun hususların622 ya da bereketin çıkacağı işlerde623; Süfyan, hakkında

615 Takiyuddin Ebu’l-Abbas Ahmed b. Abdilhalim İbn Teymiyye, es-Siyasetu’ş-Şer’iyye, (S. Arabistan: Vizaratu’ş-Şuun el-İslamiyye, 1418), 126.

616 eş-Şûra 42/38.

617 İbn Ebu Hatim, Tefsiru’l-Kur’ani’l-azîm, 3: 801. 618 İbnu’l-Münzir, Kitabu tefsiri’l-Kur’an, 2: 468 619 Râzî, Mefatihu’l-ğayb, 9: 409.

620 Zemahşerî, el-Keşşâf, 1: 432; İbnu’l-Cevzî, Zâdu’l-mesîr, 1: 340; Ebu Hayyan, Bahru’l-muhît, 3: 408. 621 İbnu’l-Cevzî, Zâdu’l-mesîr, 1: 340.

Hz. Peygamber’den (sav) hadis rivayet edilmemiş konularda624; İbn Abbas625 ve

Abdullah b. Mes’ud bir takım işlerde626; Ubeyde ise savaşla ilgili hususlarda şûranın emredildiğini ifade etmiştir.627 Zeccâc (ö. 311/923), hakkında vahiy olmayan konularda

istişare edilebileceğini, hakkında vahiy olan konularda görüş beyân etmenin ise geçersiz olduğunu söyler.628

İmam Maturidî, Allah’ın, Rasûlü’ne ashabıyla istişare etmesinde üç hususun öne çıktığını söyler:

(1) Rasûlullah’ın (sav), hakkında nass bulunan konularda istişare etmesi caiz değildir. Sadece nass bulunmayan konularda istişare edilmiştir ki, bu da ictihadla amel etmenin caiz olduğuna delildir.

(2) Allah’ın, Hz. Peygamber’e insanlarla istişareyi emretmesi, ya sahabenin Allah katındaki konumlarının üstünlüğünden ve değerlerinin büyüklüğünden ya da aklın fazileti ve üstün oluşundan dolayıdır. Nasıl olursa olsun, onların dışındakilerin kendilerini ashabın seviyesine çıkarmaları mümkün değildir.

(3) Ashab-ı kiramla istişare etmesini Hz. Peygamber’e emretmesi, sonra da Hz. Peygamber’in onların fikriyle amel etmemesi caiz değildir. Bu, onların kanaatleri bir konuda ittifak edince, hakkın onlardan uzak düşmeyeceğine işaret eder.629