• Sonuç bulunamadı

2- AraĢtırmanın Metodu ve Kaynakları

2.2. Ġmanın Kendisi veya Bölümlerinden Olarak Belirtilen

Bu baĢlık altında imanın bölümlerinden birisi olarak zikredilen veya doğrudan iman olarak veya imanın tanımı içerisinde zikredilen amelleri ortaya konulan hadislere yer verilmiĢtir.

- -

1- Bize Ebû Hureyre(r.a.)‟den Peygamber(s.a.): “Ġman altmıĢtan fazla Ģubedir. Utanma da imandan bir Ģubedir” buyurmuĢtur.82

Bu hadisin Müslim‟ de geçen rivayetinde imanın Ģubelerinin yetmiĢ küsur olduğu belirtilmiĢtir. Beyhakî(458/1066), imanın Ģubelerini ġüabü‟l-Ġman isimli eserinde yetmiĢ yedi olarak tespit etmiĢ ve bunları sıhhat durumlarını belirtmek suretiyle hadislerle açıklamıĢtır.83

Buhârî tarafından rivayet edilen benzer bir hadis de Ģöyledir: Salim b. Abdullah babasından rivayet ettiğine göre; Rasülullah(s.a.) Ensar‟dan bir adama uğradı, o adam kardeĢini utangaçlığı konusunda eleĢtiriyordu. Bunun üzerine Rasülullah(s.a.) ona Ģöyle buyurdu: “Onu bırak, çünkü utanma imandandır.”84

Yukarıda zikredilen her iki rivayette de haya(utanma) ile iman arasındaki iliĢkiden bahsedilerek birinci hadiste utanma imanın altmıĢ veya yetmiĢ Ģubesinden birisi olduğu vurgulanırken ikincisinde ise utanmanın imandan oluĢu anlatılmaktadır. Bu yönleriyle her iki hadis de imanla kurulan bağlantılarından dolayı konumuzu ilgilendirmektedir.

Nevevî, utanmanın imandan bir cüz oluĢunu açıklarken Kadı Ġyaz‟ın bu konudaki açıklamalarına yer vermiĢtir. O, “Utanma bir huydur ama ona sahip olmak, niyeti ve ilmi

82 Buhârî, Ġman, 3, Müslim, Ġman, 57, Ebû Dâvud, Sünne, 14, Tirmizî, Birr, 56, 80, Ġman, 7, Nesâî,

Ġman, 16, 37, Ġbn Mâce, Mukaddime 9, Zühd, 17.

83

Beyhakî, Ebû Bekr Ahmed b. El- Huseyn, ġüabü’l- Ġman, thk. Muhammed b. Es- Saîd b. Besyûnî Zağlûl, I, 11.

84 Buhârî, Ġman, 1 , Edep, 77, Müslim, Ġman,59, Ebû Dâvûd, Edeb, 6, Tirmizî, Ġman, 7, Nesâî, Ġman,

gerektirmesi bakımından diğer salih ameller gibi imandan sayılır. Ayrıca hayâ salih amelleri doğuran ve kötülüklerden sakındıran bir özellik olması bakımından da imanla iliĢkilidir” demektedir.85

Kirmânî, hayânın imandan bir Ģube olduğunu çünkü sahibini günahları iĢlemekten alıkoyduğunu, imanın da emredileni yapmayı ve nehyedilenden uzaklaĢmayı gerektirdiğini belirtir. ZemahĢerî‟den, utanmanın bir huy olduğu halde, kesb ve niyeti gerektiren dini bir görev olmasından dolayı, imandan olması gerektiği görüĢünü aktarır. Yine ZemahĢerî‟nin, bu hadisin amellerin iman olarak adlandırılmasına delil olduğunu beyan ettiğini aktarır. Kirmânî buna karĢı çıkarak, buradaki imanın Ģubeleri olarak ortaya konan esasların doğrudan iman sayılamayacağını, örneğin yoldan eza veren Ģeyi kaldırmanın imanın hakikatine dâhil olmayacağını, tasdikin bundan ayrı bir Ģey olacağını belirtir.86

Ġbn Hacer, bu hadisin Ģerhinde özetle Ģu açıklamalara yer vermiĢtir: “Denilse ki utanma kiĢinin sahip olduğu ahlakî bir özellik ve davranıĢtır, nasıl olur da imandan bir Ģube olur? Ben de derim ki o ahlaki bir durum ya da bir huy olabilir, ama hayâlı olmak Ģeriata uymaktır, ona sahip olmak, ilim ve niyete ihtiyaç duyar, o da bunun için imandandır. Ġtaatı gerektirir ve günah olan bir iĢten sakındırır.”87

Ġbn Hacer yukarıdaki açıklamasıyla utanma ile iman arasında bir parça bütün iliĢkisinden çok, utanmanın imandan kaynaklanması ve iman gibi kiĢiyi kötü ve çirkin iĢlerden uzak tutması yönünden sebep ve sonuç iliĢkisi kurmaktadır.

Aynî bu hadisi açıklarken imanın lügat ve ıstılah manalarını aktarıp özetle Ģu görüĢlere yer vermiĢtir. “Ġman lügatte tasdik demektir, Ģeriatta ise kalp ve dil ile tasdikdir. Tam ve mükemmel olması taat iledir. Ġman asıldır, amel ise imandan bir fürudur.”88

Aynî aktardığımız ikinci hadisin açıklamasında da Rasülullah‟ın uğradığı kiĢinin

85 Nevevî, Muhyiddîn Ebû Zekeriyâ Yahyâ b. ġerefüddîn, el- Minhâc ġerhu Sahîh-i Müslim b. Haccâc

II, 5.

86

Kirmânî, Muhammed b. Yusuf, el- Kevâkibü’d- Derârî fî ġerhi Sahîhi’l- Buhârî, I, 83,84.

87 Ġbn Hacer el-Askalânî, Ahmed b. Alî, Fethu’l- Bârî bi ġerhi Sahîhi’l- Ġmâm ebî Abdillâh el- Buhârî,

I, 49.

kardeĢini utanmaktan sakındırmasını, hayânın imandan olduğunu bilmemesiyle açıklamıĢtır. Yani “Bu kiĢi utanmanın imandan olduğunu bilseydi kardeĢini böyle bir Ģeyden sakındırmazdı” demektedir.

Aynî daha sonra utanmanın imandan oluĢunun hakiki manada değil, kemal açısından değerlendirilebileceğini çünkü eğer öyle olursa hayânın olmaması durumunda imanın bir parçasının eksik olacağını, iman esaslarından herhangi birisinin eksik olmasından dolayı ise kiĢinin iman dairesinden çıkacağını belirterek durumun böyle olmadığını açıklamıĢtır. Ona göre hayânın imandan bir parça oluĢu hakikat yönünden değil de kemal yönünden ele alınmalıdır. Aynî bu açıklamadan sonra amellerin imanın hakikatiyle ilgili olduğunu kabul edenlerin görüĢlerinin problemli olduğunu belirterek alimlerin genelinin ameller ile imanın hakikati arasında kurulan iliĢkiyi kabul etmediğini ifade etmiĢtir. Burada Aynî‟nin amellerin imandan bir cüz olmadığı görüĢünde olduğu da açıkça anlaĢılmaktadır.89

Yapılan açıklamalar çerçevesinde hayânın imandan bir parça olarak kabul edilmesinin; sebep ve sonuçları itibariyle imana benzerlik arz etmesi yönünden açıklandığı görülmektedir. Ġman nasıl ki insanı iyi iĢleri yapma, kötülüklerden sakınma konusunda zorlayıcı oluyorsa utanma da aynı Ģekilde insanı iyilikleri yapma ve kötülüklerden sakınma konusunda etkili olmaktadır. Ayrıca utanma ve diğer amellerle iman arasındaki iliĢkinin imanın hakikati ile değil de tam ve mükemmel oluĢu ile ilgili olduğu ortaya konmuĢtur.

-

89 Aynî, a.g.e. I, 282.

2- Ġbn Abbas(r.a.) Ģöyle demiĢtir: “Abdü‟l-Kays heyeti Nebî(s.a.)‟e geldiklerinde topluluk ya da heyet kimlerdir? Dedi. Rebîa dediler. Topluluğa veya heyete horlanma ve piĢmanlık olmaksızın merhaba dedi. Onlar „Ya Rasulallah biz sana haram ay dıĢında gelemiyoruz. Seninle bizim aramızda da Mudar kâfirlerinin yurtları vardır. Bize arkamızdakilere bildireceğimiz ve onunla cennete gireceğimiz bir iĢi emretsen‟ dediler ve içeceklerden sordular. O da onlara dört Ģeyi emretti ve dört Ģeyi de yasakladı. Onlara tek olan Allah‟a imanı emretti ve „Tek olan Allah‟a iman nedir bilir misiniz?‟ dedi. Allah ve Rasülü en iyi bilendir dediler. Allah‟tan baĢka ilah olmadığına, Muhammed‟in O‟nun peygamberi olduğuna Ģahadet etmek, Namazı kılmak, zekâtı vermek, Ramazan orucunu tutmak, ganimetin beĢte birini vermeyi emretti onları hantem, dübba, nekîr ve müzeffe denilen kaplar(ı kullanmak) dan nehyetti. Herhalde mukayyeri de söyledi ve bunları belleyin ve arkanızdakilere de haber verin dedi.”90

Bu hadiste Allah‟tan baĢka ilah olmadığına, Hz. Muhammed‟in O‟nun peygamberi olduğuna Ģahadet etmenin yanında namaz, zekât, ramazan orucu ve ganimetin beĢte birini ayırmanın imanın açıklamasında zikredilmesi ile ilgili olarak Kirmânî, bu sayılanların imana katıldığını belirtmiĢtir. Ġslâm‟ın beĢ esas üzerine kurulu olduğunu beyan eden hadiste de bu özelliklerin islâma katıldığını geçtiğini beyan ederek iman ve islâmın aynı anlama geldiğinin anlaĢılacağını ifade eder.91

Bu hadiste Peygamber efendimiz heyete imanı tarif ederken islâmın Ģartları olarak bilinen hac dıĢındaki temel ibadetleri ve ganimetin beĢte birini vermeyi sıralıyor. Bu ibadetlerin iman olarak sayılması iman-amel iliĢkisi açısından dikkat çekicidir. Hac ibadetinin bu görüĢmeden(senetü‟l-vüfud) sonra olduğunu da göz ardı etmeksizin islamın Ģartlarını yerine getirmenin iman göstergesi olduğunu bu hadisten çıkarmamız mümkün görünmektedir. Sanki Ģöyle denmektedir: “Ġman etmiĢ olmak için Allah‟tan baĢka ilah olmadığına, Hz. Muhammed‟in O‟nun peygamberi olduğuna Ģahadet edeceksiniz, imanınızı ispat etmek için de bu sayılan amelleri yerine getireceksiniz.”

90 Buhârî, Ġman, 40, Ġlim, 25, Ahâd, 5; Müslim, Ġman, 24. 91 Kirmânî, a.g.e. I, 208,209.

2.3. Ġmanı Ortadan Kaldıran veya Önceden Yapılan Ġyiliklerin BoĢa Gitmesine