• Sonuç bulunamadı

2- AraĢtırmanın Metodu ve Kaynakları

2.3. Ġmanı Ortadan Kaldıran veya Önceden Yapılan Ġyiliklerin

Bu bölümde önceden iman etmiĢ olduğu halde daha sonra kiĢinin imanını ortadan kaldıran ya da benzer Ģekilde amellerini boĢa gideren iĢlerin-günahların ortaya konduğu hadisler yer almaktadır.

-

1- Ebû Hureyre(r.a.)‟den Rasülullah(s.a.)‟in Ģöyle buyurduğunu rivayet etmiĢtir: “Zina eden mümin olarak zina etmez, Ģarap içen mümin olarak Ģarap içmez, hırsızlık yapan mümin olarak hırsızlık yapmaz ve halkın gözü önünde yağmacılık eden kimse de yağmacılık ettiği sırada mümin olarak çapulculuk edemez.” Ebû Abdillah(Buhârî) bunun tefsirinin imanın ondan sıyrılması olduğunu söylemiĢtir.92

Zina etmek, Ģarap içmek, hırsızlık yapmak ve yağmacılık etmek büyük günahların önde gelenlerindendir. Bu hadiste bu iĢleri yapanların mümin vasfını kaybedeceğine dair yapılan uyarı konumuzu doğrudan ilgilendirmektedir.

Tirmizî ilk hadisin açıklamasında Ebû Hureyre‟den rivayet ettiği bir hadisi aktarır. Bu hadiste Rasülullah(s.a.) Ģöyle buyurmaktadır: “Kul zina ettiğinde iman ondan çıkar ve baĢının üzerinde bir gölgelik gibi durur. Bu iĢi sonlandırınca iman geri döner.”

Tirmizî, açıklamasının devamında Ebû Cafer Muhammed b. Ali‟nin bu konuda „Ġmandan islâma çıkar‟ sözünü aktarır. Bu söz „imanı sıyrılsa bile kiĢi müslüman olarak kalmaya devam eder‟ Ģeklinde anlaĢılabilir. Tirmizî büyük günah iĢleyen kiĢiyle ilgili görüĢünü ortaya koyan Ģu ifadelerle hadisin açıklamasını bitirir: “Biz ilim ehlinden hiç kimsenin zina, hırsızlık, içki içmek gibi büyük günahlardan dolayı kimseyi tekfir ettiğini

92 Buhârî, Mezalim, 30, EĢribe, 1, Hudud, 1; Müslim, Ġman, 100,104; Ebû Dâvûd, Sünne, 15; Tirmizî,

bilmiyoruz.”93

Nevevî bu hadisin âlimlerin ihtilaf ettikleri bir hadis olduğunu belirterek, muhakkiklerin görüĢünün en sahîh görüĢ olduğunu, onların bu hadiste belirtilen konuların imanın nefyini değil de kemalinin nefyini gerektirdiğini belirttiklerini aktarır. Nevevî bu hadisin Ebû Zer hazretlerinin rivayet ettiği hadisle tevil edilebileceğini belirtir. Bu hadiste “ La ilâhe illallah diyen kiĢi zina etse de hırsızlık yapsa da cennete girer.” buyurulmaktadır. Ayrıca Ubade b. Sâmit (r.a.) peygamber efendimize yaptıkları biatten bahsederek, Hz. Peygamberin içerisinde zina etmemek, hırsızlık yapmamak gibi Ģartların da bulunduğu Ģartlar koyduğu, bu Ģartlara uyanların cennete gideceği uymayanların ise Allah Teâlâ tarafından dilerse bağıĢlanacağı dilerse azab edileceğini bildirdiğini aktarır. Nevevî açıklamasına Ģöyle devam eder: Zani, hırsız ve büyük günahları iĢleyen kiĢiler tekfir edilmezler, onlar mümindirler ancak imanları eksiktir. Tövbe ederlerse cezaları düĢer, yaptıkları iĢlerde ısrarcı olarak ölürlerse Allah isterse onları affeder ve cennete koyar, isterse azab eder ve sonra cennete koyar. Konumuz olan hadisle daha sonra rivayet edilen hadisler çeliĢiyor gibi görünüyor. Bu durumda aralarında cem gerekir. Bazı âlimler bu hadisi tevil etmiĢler ve bu sayılan fiilleri iĢlemeyi helal sayanla ilgili olduğunu söylemiĢlerdir. Hasen, Ġbn Cerir et-Taberî, Allah‟ın müminleri evliyası olarak adlandırdığı övgü sıyrılır ve zemm ismini hak eder, sarik, zani, facir ve fâsık diye isimlendirilir demiĢlerdir. Ġbn Abbas‟ tan merfu olarak yapılan rivayette bu günahları iĢleyen kiĢiden imanın nurunun sıyrılacağı, Mühelleb‟in ise onun basiretinin ve Allah‟a olan itaatinin sıyrılacağını rivayet ettiği aktarılır. Nevevî bu hadisle ilgili baĢka yorumların da yapıldığı ancak en Sahîhinin baĢta zikredilen kemal ilgili yorum olduğunu belirtir.94

Kirmânî, Mu‟tezile‟nin bu hadisle istidlal ederek kebire (büyük günah) sahibinin mümin olmayacağını kabul ettiklerini, ancak iman kalbin tasdiki olduğuna göre burada kastedilenin imanın kemali olması gerektiği, yani zina ederken kâmil bir iman durumunda bulunmadığını belirtir. Kirmânî, Mu‟tezile‟nin yaptığı gibi hadisin, imanın ortadan kalkması olarak anlaĢılması durumunda sayılan günahlar ile konuyu sınırlandırmanın bir faydasız olacağını belirtmiĢtir. Kirmânî‟nin aktardığı baĢka bir görüĢe göre ise hadiste

93 Tirmizî, Sünen, V,15, 16.

belirtilen durum sayılan günahların büyüklüğünü ve çirkinliğini ortaya koymak için gelmiĢtir, yani bu özellikler müminlerin sıfatlarından olamaz denmiĢtir.95

Ġbn Hacer, buradaki durum(imanın sıyrılması), o günahı irtikâp ettiği sırada imanın ortadan kalkmasıdır. Bu iĢi bıraktığında bu durum devam etmez. Ancak iĢlediği günahta ısrarcı olan kiĢi için imanın sıyrılması durumunun devam etmesi mümkündür.Ancak bu kiĢinin durumu günahı irtikap ettiği andaki durumu kadar Ģiddetli değildir, Ģeklinde yorum yapmaktadır.96

Aynî ise bunu helal sayarak yapanın imanının gideceğini ve kâfir olacağını belirtir. Firebrî‟ nin, Buhârî‟nin Ebû Cafer nüshasından aktardığı bilgiye göre Buhârî, bu hadis ile ilgili olarak imanın nurunun gitmesini anlamaktadır. Aynî‟ye göre iman kalp ile tasdik dil ile ikrardır. Ġmanın nuru ise sâlih amelleri iĢlemek ve masiyetlerden uzak durmaktır. KiĢi zina ettiğinde, içki içtiğinde veya hırsızlık yaptığında nuru gider, karanlık içinde kalır. Burada imandan çıkmaya iĢaret yoktur. Aynî, bu hadiste sayılan büyük günahların temel özellikleri bakımından diğer günahları kapsayıcı özelliğe sahip olduğunu belirtir.97

Bu hadis çalıĢmada ele alınan hadisler arasında üzerinde çok sayıda farklı görüĢün sıralandığı hadislerden biridir. Hadiste sayılan çirkin iĢleri yapanların, genel manada imanları ortadan kalkmayacağı ancak bu günahları iĢledikleri anda mümin vasfını kaybedecekleri, bu iĢlerden sonra tekrar mümin vasfının üzerlerine döneceği hadisle ilgili en Ģiddetli yorumdur. Ayrıca yapılan açıklamalardan, sayılan günahları iĢleyen kiĢilerin bunları helal sayarak yapmaları durumunda kâfir olacaklarını, yapılan iĢin büyüklüğünü ve çirkinliğini göstermek için bu ifadelerin kullanıldığını görüyoruz. Bununla beraber hadis, böyle kiĢilerin imanın nurundan ve güzelliklerinden mahrum kalacağı Ģeklinde de yorumlanmıĢtır.

Yukarıda aktarılan hadise benzer ve onu açıklar nitelikte bir hadisi Buhârî, Ġkrime kanalıyla Ġbn Abbas(r.a.)‟tan rivayet etmiĢtir. Bu rivayette Ġbn Abbas(r.a.) Rasülullah (s.a.)‟in Ģöyle söylediğini rivayet etmiĢtir: “Kul zina ettiğinde mümin olarak zina etmez, hırsızlık yaptığında mümin olarak çalmaz, (Ģarap) içtiğinde mümin olarak içmez,

95 Kirmânî, a.g.e. XI, 43. 96 Ġbn Hacer, a.g.e. XII, 59. 97 Aynî, a.g.e. XIII, 36.

öldürdüğünde mümin olarak öldürmez.” Hadisin devamında Ġkrime Ģöyle der: Ġbn Abbas‟a “Ġman ondan nasıl sıyrılır?” diye sordum. “ġöyle olur” dedi ve parmaklarını birbirine geçirdi sonra ayırdı, “Tövbe ederse iman geri döner” dedi ve parmaklarını tekrar birbirine geçirdi.98

-

- Ġbn Melih‟den Ģöyle söylemiĢtir: Biz bulutlu bir günde bir gazvede Büreyde ile beraberdik. O, ikindiyi ilk vaktinde kılın çünkü Nebî(s.a.) “Ġkindiyi terk edenin ameli boĢa gitmiĢtir” diye buyurdu dedi.99

Bu hadis özel anlamda ikindiyi kılmayan, genel anlamda namazı hiç kılmayan kiĢinin amellerinin boĢa gitmesi, dolayısıyle belitilen durumun küfür gibi bir sonuç doğurması yönünden üzerinde durulması gereken bir hadistir.

Ahmed b. Hanbel (241/856) namazı terk edenin küfre düĢtüğünü namaz dıĢında da küfrü gerektiren baĢka bir iĢin bulunmadığını belirtir. Ona göre namazı terk eden kâfirdir ve Allah(c.c.) onun öldürülmesini helal kılmıĢtır.100

Kirmânî bu hadisin açıklamasında amelin boĢa gitmesi, sevabının ve faydasının boĢa gitmesi demektir, taatlerin masiyetlerle butlanı(boĢa gitmesi) Mu‟tezile‟ nin görüĢüdür. Bu konuda Ehl-i Sünnetin görüĢü ise buradaki terk ifadesi ile kastedilen, namazı basite almak ve terk etmeyi helal sayarak onu terk etmektir der. Ayrıca Kirmânî hadis ile ilgili yapılan yorumlar arasında;

1.Ahmed b. Hanbel‟ in dediği gibi namazı terk edenin kâfir olacağı ve böylece küfrün ameli boĢa çıkaracağı,

2.Namazı dünya meĢgalesi sebebiyle terkeden kiĢinin hem namazın sevabından

98

Buhârî, Hudud, 20; Nesâî, Kasame, 48.

99 Buhârî, Mevakîtü‟s- Salah, 15; Nesâî, Salât, 15.

100 Lâlekâî, Ebû‟l-Kasım Hibetullah b. Hasan b. Mansûr et- Taberî, ġerhu Usûli Ġtikâd- i Ehli’s- Sünne

mahrum kalacağı hem de namaz kılmak yerine meĢgul olduğu iĢten istediği faydayı elde edememiĢ olacağı

3.Günlük amellerin Allah katına yükseltilmesi sebebiyle o günkü amellerinde kaybı olacağı

görüĢlerini aktarır.101

Ġbn Hacer, Hâriciyye ve baĢkalarının bu hadisle masiyet ehlinin kâfir olacağını istidlal ettiklerini belirtir. Onlara göre bu hadisin Kur‟an-ı Kerim‟deki benzeri: „Kim inanmayı kabul etmezse onun ameli boĢa gitmiĢtir‟102

mealindeki ayettir. Ġbn Hacer bu konuda Ġbn Abdi‟l- Berr‟in görüĢünü aktarır, ona göre bu ayetin mefhumundan „kim küfre girmezse ameli boĢa gitmez‟ diye anlaĢılmaktadır. Namazı kılmayan kiĢi inkar etmediğine göre ayette bahsedilen amellerin boĢa gitmesi durumu söz konusu değildir. Yani ayet Haricîlerin dediği gibi yorumlanamaz.103

Aynî ise Hanbelîlerin yukarıda bahsi geçen ve bu hadisi istidlal ederek zahire göre verdikleri hükmün geçersiz olduğunu, burada muradın tağliz ve tehdit olduğunu çünkü küfrün imanın zıttı olduğunu, namazı terk edenin ise imanının gitmeyeceğini belirtir. Eğer Hanbelîlerin dediği gibi olsaydı sadece ikindi namazına tahsis edilmezdi. Burada ikindi namazına tahsis yapılmasının sebebi bu vaktin amellerin yükseltilme vakti olması, insanların bu vakitte daha çok alıĢveriĢle meĢgul olması ve gece meleklerinin bu vakitte iniyor olmasıdır, görüĢünü belirtir.

Aynî yukarıda bahsi geçen ayetle bu hadisin cem edilmesi konusunda ortaya çıkan görüĢleri de Ģöyle sıralar:

1.Terkin sebebi yönünden: Bazı alimler namazın vücubunu kabul etmeyen, kabul etse de namazı kılanları hor gören ve onlarla alay edenleri kapsadığını belirtmiĢlerdir. Aynî bu görüĢe, ravî sahabînin bu yorumda belirtileni kastetmediği, burada namazı kılınması ve bunda acele edilmesi yönünde bir uyarı yaptığını belirterek karĢı çıkar.

101 Kirmânî, a.g.e. IV, 197.

102 Maide Suresi, 5/5. 103 Ġbn Hacer, a.g.e. II, 32.

Terkin sebebi yönünden tevil edenler ikinci olarak, hadiste namazı tembellikten dolayı kılmayan kiĢinin kastedildiğini belirtmiĢlerdir.

2.Zikredilen ayetle hadisin diğer cem boyutu da amellerin boĢa gitmesi (hubut) yönünden değerlendirmedir. Bu yönden değerlendirenler burada teĢbih yapılmıĢ ve sanki „ bu kiĢi ameli boĢa gidene benzer‟ denmek istenmiĢtir veya „neredeyse ameli boĢa gidecekti‟ demiĢlerdir. Yine bu yönden yorum yapanlar boĢa gitmekten maksat amelin noksan olmasıdır, çünkü bu vakitte ameller Allah‟a yükseltilir veya sadece o ikindi namazına hastır ki o ameli yükselmez. BaĢka bir yorum olarak, boĢa gitmekten maksat baĢkalarının bu vakitte elde ettiği menfaati ikindiyi tereden elde edemez demiĢlerdir.

3.Ayet ve hadisi cem etmeye çalıĢanların ele aldıkları üçüncü boyut ise amel kelimesinin yorumu konusundadır. Onlar burada bahsedilen ve boĢa gideceği bildirilen amelin namazın terkine sebep olan amel olduğu ve yaptığı o amelin faydasını göremeyeceği yorumunu yapmıĢlardır.

Aynî‟ye göre bütün bu yorumlar ve açıklamalardan sonra en yakın görüĢ amellerin boĢa gitmesi hakkındaki uyarının, tağliz(olayın büyüklüğünü ortaya koyma) için yapıldığıdır.104

Ġmam Ahmed ve bazı ġafiiler dıĢında kalan Ehl-i Sünnet âlimleri namazı terk edenin kâfir olmayacağını kabul ederler. Yapılan açıklamalardan namazı terkten dolayı boĢa gidecek amelin, terke sebep olan amel olduğu anlaĢılır. Yani namaz vaktinde namaz kılmak yerine gerçekleĢtirilecek herhangi bir iĢten elde edilmesi beklenen fayda kısa vadede olmasa da uzun vadede boĢa gitmiĢ olacaktır.

Namazı tembellikten dolayı terkeden kiĢinin, bu günahından dolayı daha önceden iĢlediği iyi amellerinin boĢa gitmeyeceği ancak namazın farziyetini inkar ederek, namazı ve namaz kılanları hor görerek terk eden kiĢinin ise kâfir olacağı ve amellerinin boĢa gideceği açıktır.

104 Aynî, a.g.e. V, 59.

- Ebû Hureyre(r.a.)‟den Rasülullah(s.a.) Ģöyle buyurmuĢtur: “Kim yemin eder de yemininde –Lat ve Uzza‟ya yemin olsun- derse hemen Lâ Ġlâhe Ġllallah desin. Kim de arkadaĢına – Gel seninle kumar oynayalım- derse hemen bir sadaka versin.”105

Nevevî, buradaki „Lâ Ġlâhe Ġllallah desin‟ emrinin o putlara yemin etmek suretiyle onları tazim etmiĢ olma durumu ortaya çıktığı için, keffaret olmak üzere „la ilâhe illallah‟ desin, demek olduğunu belirtir. Hadisi, “Kim bu Ģekilde yemin ederse yemini münakit106 değildir, bundan dolayı istiğfar etmesi gerekir”, Ģeklinde açıklamıĢtır.107

Ġbn Hacer, Mus‟ab b. Sa‟d‟ın babasının böyle bir yemin ettiğine ve bu durumu Rasülullah‟a haber verdiğine dair hadisi aktarır. Rasülullah bunun üzerine bu kiĢiye hemen „la ilâhe illallah‟ demesini emretmiĢtir. Ġbn Hacer bu rivayeti aktardıktan sonra bu konuda Hattabî‟nin Ģöyle dediğini aktarır: “Muhakkak yemin yüce olan mabuda edilir, Lât ve benzerlerine yemin ettiğinde kâfirlere benzedi, Rasülullah‟ da ona hemen tevhid kelimesini söylemesini emretti.” Ġbn Hacer devamla Ġbn Arabî‟nin, bu Ģekilde bilinçli olarak yemin edenin kâfir olacağını, cahillikten dolayı ya da yanılarak böyle yemin edenin ise „la ilâhe illallah‟ diyeceğini ve böylece Allah‟ın onun günahını örteceği görüĢünde olduğunu belirtir.108

Aynî ise bu yeminleri yapan kiĢinin kâfir olup olmadığının, yeminin mazi ya da istikbal siğasıyla yapılıp yapılmadığına göre değerlendirildiğini belirterek Serahsî‟nin görüĢünün sahîh görüĢ olduğunu aktarır. Serahsî‟nin kiĢinin mazi siğasıyla geçmiĢteki bir iĢ için Allah(c.c.)‟ın dıĢındaki bir Ģeye yemin ettiğinde - eğer bu yemin itikâdî boyutta ise- kâfir olacağını, mazi ya da müstakbel siğada yapılıp da itikâdî boyutta olmayan bir Ģekilde yemin ettiyse kâfir olmayacağı görüĢünü aktarır.109

105

Buhârî, Tefsir, Sûratü‟n- Necm, 2; Müslim, Eymân, 4, 5; Ebû Dâvûd, Eymân, 3; Tirmizî, Nüzur,18 Nesâî, Eymân, 11.

-

106 Yemini münakit: “Bir kimsenin bir iĢi yapıp yapmaması veya bir olayın doğru olup olmaması

konusundaki söylediği sözünü Allah‟ın adını veya sıfatını zikrederek kuvvetlendirmesini ifade eden terim.” Bkz. BARDAKOĞLU, Ali, Ġlmihal, II, 28.

107 Nevevî, a.g.e. XI, 107. 108 Ġbn Hacer, a.g.e. VIII, 612. 109 Aynî, a.g.e. XIX, 289, 290.

Allah‟tan baĢkasına yemin etmek o Ģeyin ilahlığını kabul etme manasında olursa Ģirki veya küfrü gerektirir. Ancak dil alıĢkanlığı ile ya da onun ilahlığını kabul etmeksizin cahillikle böyle bir yemin ifadesi kiĢinin küfrünü veya Ģirke düĢmesini gerektirmez ama büyük günahtır. Bundan dolayı bu kiĢinin tövbe etmesi ve tehlikeye düĢen imanını tazelemesi bakımından La ilâhe Ġllallah demesi istenmiĢtir.