• Sonuç bulunamadı

BĠRĠNCĠ BÖLÜM: YĠRMĠNCĠ YÜZYILA GĠRERKEN DÜNYA, OSMANLI VE OSMANLI MODERNLEġMESĠ

B. OSMANLI DÜZENĠNDEKĠ ĠÇ GELĠġMELER

3. Ġktisadi Durum

Abdülmecid devrinde, Islahat Fermanının ardından para konusunda yenilikler gündeme geldi. Bir kanunnâme çıkarılarak, standart ayarda, kenarı kırpılamayan para tedavüle çıkarıldı. Buna mecidiye dendi. Ġlk kâğıt para basımı da bu dönemde yapıldı.

Kırım savaĢının getirdiği mali yük nedeniyle ilk dıĢ borçlanma yine bu dönemde yapıldı.(1854) 1856‘da Bank-ı Osmânî-i ġahane‖ açıldı. Ġktisadî alandaki yenilikler ise, ikinci kâğıt fabrikasının Ġzmir‘de açılması, Hereke‘de pamuklu ve ipekli dokuma tezgâhlarının, Beykoz‘da ayakkabı, Zeytinburnu‘nda demir fabrikasının kurulmasıdır.

a. Merkez ve Taşrada İktisadi Yapı

Klasik mali sistem 19. Yüzyıl devleti için artık elveriĢli olmaktan çıkmıĢtı. Vergi kaynaklarını iyi belirlemek, vergileri düzenli toplamak, iltizam düzenini kaldırmak için vilayet düzeyinde yeni bir örgütlenme baĢladı. Bu sırada önceden beri var olan yerel temsilcilere baĢvurma geleneği 1840lardaki bu düzenlemelerle kurumsallaĢmaya baĢladı, böylece yerel yönetimin temelleri de atılmıĢ oldu.187 Ancak iltizam sisteminin kaldırılması

183 Osman Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, C.2, Osmanbey Matbaası, Ġstanbul, 1940, s.432‘den aktarmıĢtır, s.163. KrĢ. Ġrade Dahiliyye 49155; Ġrade Meclis-i Mahsus 2308; Mühimme Kalemi Evrakı 478/74.

184 s.169 KrĢ. Salname-i askeriyye 1287(1870) ss.493-495; Devlet Salnamesi 1286 (1869) Def‘a 24, ss.99-101; 1288 (1871) Def‘a 26, ss.119-121; 1289 (1872) Def‘a 27, ss.130-132; 1290 (1873) Def‘a 28, ss.111-113

185 Osman Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, C.2, Osmanbey Matbaası, Ġstanbul, 1940, s.427‘den aktarmıĢtır, s.169 dipnot

186 Ortaylı, Ġmparatorluğun…, s.24.

187 Ortaylı, Ġmparatorluğun…, s.29.

mümkün olmadı. Çünkü gelir ve gider düzeni için merkezi bürokrasi yetersizdi. Kısmi bir düzenleme yapılabildi, iltizam sistemiyle gücünü çok arttırmıĢ olan yerel liderlerin önüne geçmek için bu iĢler vali ve diğer yöneticilere yasaklandı. Ancak bu kez baĢka bir olumsuzluk ortaya çıkacaktı; aĢar mültezimi denilen bir zümre oluĢtu. Köylünün durumunda herhangi bir iyileĢme olmadığı gibi, bu yeni aracılar yaĢamlarının çok büyük bir hızla değiĢmesine ayak uyduramadıklarından kültürel hayatta da olumsuzluklara neden oldu. Yine de mali merkeziyetçiliğe giden bir adım atılmıĢ oldu.188

Abdülmecid döneminde, eshamdan kaynaklı iç borç stoğunun hafifletilerek yeni kaynak yaratılması amacıyla dıĢ borca yönelindi. Ruslarla yapılan Kırım savaĢının büyük mali yükü vardı. 1854‘de yapılan bu ilk dıĢ borçlanma, Mısır ili gelirlerinin kaynak gösterilmesi yoluyla yapıldı.189 Abdülmecid‘in saltanatı boyunca dört kez borçlanma gerçekleĢti. Bunun dıĢında tahvil ve kâğıt paralarla da borç arttı.190

1856 Islahat Fermanı da yıllık bütçe yapılmasını ve ilanını taahhüt etmiĢti. Bütçe uygulaması 1861-62 döneminde Fuat PaĢa‘nın bütçe taslağı denemesinin ardından 1863‘de baĢladı ve sadece sadrazam ve padiĢaha sunulan bir çalıĢma oldu. Bütçe açığının kapatılması için de bazı önlemler gündeme alındı. Altın ve gümüĢ eĢyalar toplatılıp sikke yapıldı. Hem sultanın hem memurların harcamalarında indirime gidildi. Bazı memur kadroları lağvedildi. Yerel yöneticilere harcamalara dikkat etmeleri talimatı gönderildi.

Diğer yandan gelir arttırıcı tedbirler de alındı. Dönemde Ġngiltere‘de 300, Fransa‘da 250 kuruĢu aĢan kiĢi baĢı vergi yüküne karĢılık Osmanlı Devleti tebaası ortalama 45 kuruĢ ödüyordu. 191 Doğrudan vergilendirmede devletin büyük kayıpları vardı. Bu kayıp hazineye gelen paranın toplanan miktarın ancak yarısından ibaret olması ve bunun yanında mültezimin halka yaĢattığı sıkıntılar nedeniyle ahlaki çöküntünün yaĢanmasıydı.192 Verginin halka dağılımı da adil değildi. Devletin toplam gelirinin ağırlığı köylü üstündeydi. Ġstanbul halkı vergiden de asker vermekten de muaf yaĢıyordu. Oysa bütçe gelirlerinin ve alınan borçların büyük kısmı Ġstanbul‘da harcanıyordu.193 Ancak doğrudan vergi sisteminde yenilik yapılması çok kolay ve çabuk olmayacağından dolaylı

188 Ortaylı, Ġmparatorluğun…, s.131.

189 Yavuz Cezar, Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve DeğiĢim Dönemleri, Alan Yayınları, Ġstanbul, 1986, s.170.

190 Karal, a.g.e., C.VII, s.224.

191 Karal, a.g.e., C.VII, ss.223-229

192 Karal, a.g.e., C.VII, s.240.

193 Karal, a.g.e., C.VII, s.244.

vergilendirmenin arttırılmasına gidildi. Posta gönderileri için pul basılması da devlet gelirlerini arttırmayı hedefleyen bir yenilikti.194

Sultan Ġkinci Mahmud döneminde Hazine-i Amire, Darphane Hazinesi, Redif Hazinesi ve Tersane Hazinesi olmak üzere dört tane olan Osmanlı hazineleri, 1835‘te değiĢikliğe uğramıĢtı. Hazine-i Amire ve Darphane Hazineleri birleĢtirilerek Darphane-i Amire Defterdarlığı kuruldu fakat 1838‘de tekrar ayrıldı. Aynı yıl Hazine-i Amire ve Mansure Hazinesi birleĢtirilerek Maliye Nezareti kuruldu. Abdurrahman Nafiz PaĢa, Umur-ı Maliye Nazırı Unvan ve PaĢa rütbesiyle bütün hazinelere bakmakla vazifelendirildi. Ancak kısa süre sonra Mukataat Hazinesi ve Hazine-i Amire Defterdarlıkları bağlandı. Aynı sene Mukataat Hazinesi Defterdarlığına Maliye Nezareti adı verildi (1839). Daha sona Hazine-i Amire Defterdarlığı da bu nezarete bağlandı (1841).

PadiĢah ve öteki hanedan üyelerinin özel gelir kaynakları hazineye aktarılıp, kendilerine maaĢ bağlandı. Tersane, Redif, Mansure ve Amire hazineleri kaldırılarak Hazine-i Celile-i Maliye kuruldu. Bu hazinenin 1840‘ta 400 milyon, 1848‘de 775 milyon, 1857‘de 1 milyar, 1862‘de 1,6 milyar kuruĢ gelir-gider hacmi vardı. Kurulduğu günden itibaren devamlı geliĢme gösteren Maliye Nezaretinde, tanzimatın ilanı sırasında sekiz muhasebe ve sekiz kalem vardı. Bu teĢkilat 1878‘e kadar küçük değiĢikliklerle korundu. 1879‘da Heyet-i Merkeziye ve Heyet-i Mülhaka adıyla iki kısma ayrıldı. Heyet-i Merkeziyeye dahil olan nezaret müsteĢarının yetkileri arttırıldı. 1854‘ten itibaren alınan dıĢ borçların ödenmesi için 1881‘de kurulan Düyun-ı Umumiye idaresi, teknik açıdan bir model haline geldi. Bu teĢkilatın Maliye Nezaretinden daha geniĢ bir kadrosu vardı. 1889‘da Maliye Nezaretinde bazı düzenlemeler yapıldı. MeĢrutiyetin ikinci defa ilanından sonra bazı kalem, meclis ve komisyonlar kaldırılıp, memur sayısının azaltılması yoluna gidildi. Saltanat kaldırılmadan önce nezaret; Kalem-i Mahsusa, Varidat-ı Umumiyye muhasebe-i Umumiye, TeftiĢ Heyeti, Vezne, Emlak-ı Emiriye, Me‘murin ve Levazım ve Mahassesat-ı Zatiye Müdürlüklerinden meydana geliyordu. Tek hazine tek bütçe yaklaĢımı geliĢtirilerek, Hazîne-i Celîle-i Mâliye kuruldu.195 Bütçe hazırlanmasının ve mali alandaki düzenlemelerin hemen ardından Abdülaziz döneminin ilk, Osmanlı tarihinin beĢinci dıĢ borçlanması yapıldı.196 Abdülaziz döneminde tedavüldeki kâğıt paranın kaldırılması ve böylece mali sistemin daha sağlıklı iĢletilmesi planlandı. Hem kâğıt paranın hem de diğer

194 Karal, a.g.e., C.VII, ss.223-229.

195 Cezar, a.g.e., C.VII, s.290.

196 Karal, a.g.e., C.VII, s.233.

iç borçların tamamını karĢılayacak bir dıĢ borçlanma mümkün olmadı. Bu nedenle kaime ödemeleri Temmuz- Eylül aralığında peyderpey tamamlandı.197 23 Yıl yürürlükte kalmıĢ olan kaime 1862‘de yürürlükten kaldırıldı, yerine madeni para kullanımı baĢladı.198 Diğer iç borçlanma araçları tahviller ve ayarı düĢük madeni paralardı. Dalgalı borçlar olarak adlandırılan on yıl vadeli bonolar da bulunuyordu.

Kaimelerin toplatılmasına karar verildi. Ancak tüm iç borçlanmayı sonlandırmaya yetmeyen dıĢ borç miktarının arttırılması için yeniden borçlanma ve bunun devlet bankası eliyle olması planlandı. Ancak yine tamamını kapatmak mümkün olmadı. Bu kez alınan borcun geri ödemesi için yeniden borçlanma gereği oluĢtu. Çünkü bütçe uygulama kültürü henüz yerleĢmediğinden bütçe öngörüleri gerçekleĢemiyordu. 1865 Yılında iki borçlanma yapıldı. Ardından da Girit isyanı nedeniyle artan giderler iç borçlanmayı yeniden gündeme getirdi. Memurların maaĢlarının yarısı tahvil olarak ödendi. Mısır valisine hidivlik verilerek buradan yıllık tahsil edilen vergi miktarı arttırıldı. 1867‘de Abdülaziz Paris‘i ziyaret etti. 1869‘da SüveyĢ Kanalı‘nın açılıĢının ardından Fransız Ġmparatoriçesi Ġstanbul‘a geldi. Bu yakınlaĢma ortamı sonrasında aynı yıl bir borçlanma daha gerçekleĢti.

1870‘de bir Avusturya Ģirketine Rumeli‘de 2.000 kilometrelik demiryolu imtiyazı vererek gelirlerde artıĢ sağlandı. 1872 ve takip eden üç yıl boyunca her sene yeni dıĢ borçlanmalar yaĢandı. 1875 Yılında devletin dıĢ borçları, demiryolu tahvilleri ve umumi eshamları toplamı 200 milyon lira, halkın elindeki umumi eshamın değeri de 106 milyon liraydı.

Bütçenin yarısından fazlası borç faizlerine ayrılıyordu. Bütçe yapılıyor ancak açıklar borçla karĢılanırken, uzun vadeli gelir arttırıcı önlemlere hiç yer verilmiyordu. Diğer yandan çok sayıda yerli ve yabancı yatırımcının elinde Osmanlı Devleti‘ne ait senet bulunuyor, bunlardan aldıkları gelire göre plan yapılıyordu. Borçların ödenmesine iliĢkin bir değiĢiklik çok geniĢ bir kitleyi rahatsız edebilirdi. Ancak borçla düzenin sürdürülmesi giderek zorlaĢırken bir yandan da Balkanlarda çıkan karıĢıklıklar nedeniyle özellikle askeri alanda giderlerin arttırılması zorunluluğu gündeme geliyordu. Bu nedenle sadarete gelen Mahmut Nedim PaĢa, faiz ödemelerinin yarı yarıya azaltılması önlemini hayata geçirdi.

Böylece hem bütçe açığı hem de askeri harcamalardaki artıĢ için finansman sağlandı.

197 Karal, a.g.e., C.VII, s.233.

198 Hayta ve Ünal, a.g.e., s.151, KrĢ. Ekrem Kolerkılıç, Osmanlı Ġmparatorluğu’nda Para, Milli Kütüphane Yayınları, Ankara, 1958, ss.104-106.

Ancak bunun piyasalarda oluĢturduğu tepki, Abdülaziz‘in tahttan indirilmesine kadar gitti.199

b. Ticaret

Kapitülasyonlar ilk olarak Avrupa ile iliĢki içine girilince verilmeye baĢlanmıĢ, iskelelerde yerli tüccarlara sorun yaratmamak koĢuluyla ticaret yapan az sayıda Avrupalı tacire verilmiĢti.200 Ġlerleyen dönemlerde verilen ayrıcalıkların siyasi nedenleri dikkati çekmektedir. 1838‘de Mehmet Ali PaĢa‘ya destek karĢılığı Ġngiltere‘ye önemli ticaret ayrıcalıklar sağlandı. Benzer Ģekilde Kırım SavaĢı‘nda Rusya‘ya karĢı destek veren Fransa ve Ġngiltere, 1856‘da Islahat Fermanı‘nı çıkarttılar.201

Yabancılara verilen hakların çeĢitli yöntemleri bulunurdu. Sultan tarafından bir yabancı devlete tek taraflı olarak verilen ahidname, barıĢ zamanlarında yapılan dostluk ve ticaret anlaĢmaları, savaĢ sonunda yapılmıĢ barıĢ ya da ticaret anlaĢmaları ve konsolosluk sözleĢmeleri bunlar arasında sayılabilir. 202

Konsolosluk sözleĢmeleri 19. yüzyıldan itibaren sık rastlanan bir yöntem oldu. Bu kapsamda ilk sözleĢmeler Hollanda ve Bavyera‘yla yapıldı, ancak bunlar devletler hukuku çerçevesinde değildi. Bu çerçevedeki ilk sözleĢme Sırbistan‘la yapıldı. Bu dönemde Yunanistan ve Japonya ile sözleĢmelerle ilgili olarak uyum sorunları yaĢanmıĢ, bunun sonucunda da 1909 yılında Babıali bir metin belirleyerek, bundan sonraki sözleĢmeleri bu Ģekilde düzenlemiĢtir. Metinlerde karĢılıklılık ilkesine yer verilmiĢtir. 203

Osmanlı Devleti, 1856 itibariyle Avrupa‘daki tüm devletlerin halklarına ayrıcalık tanımıĢ durumdaydı. 1830 Ticaret anlaĢması, Amerikan vatandaĢlarına da benzer haklar sağlamıĢtı. 204

YenileĢme çabaları içinde yabancı devletlere verilen ayrıcalıklar konusunda da farklı uygulamalar gündeme geldi. Kapitülasyonlar, dünya ekonomisi içinde değerlendirildiğinde, Osmanlı Devleti‘ne özgü değildir. 205 Diğer yandan uluslar arası

199 Karal, a.g.e., C.VII, s.234-239.

200 Karal, a.g.e., C.VII, s.250.

201 Karal, a.g.e., C.VII, s.260. Ortaylı, Ġngiltere‘nin Osmanlı üzerindeki ticari etkinliğinin Baltalimanı anlaĢmasına bağlanması tezin karĢı çıkar ve Osmanlı topraklarındaki Ġngiliz ticaretinin geliĢiminin 1820 itibaren aynı hızla devam ettiğini ortaya koyar.

202 Gönen, Osmanlı, 340.

203 Gönen, Toplumsal Tarih, 12-16

204 Gönen, Osmanlı, 341

205 Quataert, 127

iliĢkiler boyutunda ülkeler arasında eĢitliğe dayalı modern diplomasi, Osmanlı Devleti için ancak gücünün zayıflamaya baĢladığı dönemde söz konusu olmuĢ, bundan öncesinde Osmanlı Devleti kendisini emsalsiz saymıĢtır. 206 YurtdıĢında Osmanlı‘yı temsil eden daimi misyonların oluĢturulması 1834‘de II. Mahmud döneminde olmuĢtur ki bu süreç örneğin Ġtalya‘ya nispetle 200 yıl geçtir. Bu geliĢmede 1829 Mehmet Ali, 1834 Rus tehtidi karĢısında baĢkentin ordu tarafından korunmasının yeterli olmadığının anlaĢılmasının etkisi bulunmaktadır. 207

Abdülaziz devrinde devlet bütçesinde denge sağlamak amacıyla konan dolaylı vergiler ticaret üzerinde etkili oldu. Yaprak tütün ithali yasaklanırken, sigara ve sigara yapmaya uygun tütünün dıĢalımına %75 gümrük vergisi konuldu. Tütünün nakliyesi

―müruriye resmi‖ ile satıĢı ―beyiye resmi‖ ile vergilendirildi. Devlet elinde olan tuz satıĢı da vergi ilavesiyle yapılmaya baĢlandı. 1861‘de Fransa ile yapılan ticarete uygulanan gümrük vergisi %5‘den %8‘e çıkarıldı ve gümrüklerdeki suiistimallere karĢı disiplinli bir ortam düzenlendi. Emlak vergisi de Ġstanbul için olmak üzere 1861 yılında düzenlendi ancak uygulanması 1874‘den sonra mümkün olabildi.208

Yabancıların Osmanlı topraklarında gayrimenkul edinme hakkı bulunmuyordu.

Ancak Osmanlı Tabiiyetinde bulunan kiĢiler üzerine satın alıp, bu kiĢinin de gerçek sahibini gösteren bir senet düzenlemesiyle bu sorun çözülebiliyordu. Devlet bu duruma göz yumduğundan uygulama yaygınlık kazanmıĢtı. 1867‘de yapılan bir düzenleme ile yabancıların mülk edinmeleri de yasal hale getirildi. 209 Yabancılara verilen kapitülasyonlar da bu dönem süresinde artarak sürdü. Dönemin baĢında, 1861‘de Fransa, Ġngiltere, Ġtalya; 1862‘de Rusya, BirleĢik Amerika, Peyiba, Ġsveç ve Norveç, Danimarka, Ġspanya, Prusya ve Avusturya ile ticaret anlaĢmaları yapıldı. Fransa ile yapılan anlaĢma bu ülke tüccarlarına Osmanlı içindeki ticaretleri için 1838 Baltalimanı ile verilmiĢ olan tam serbestliği (Barut, top ve mühimmat maddeleri dıĢında) korurken, o günün koĢullarında

%12 olan vergilerin kademeli olarak %1‘lere inmesine yol açtı.210 Bu Ģekilde bu tüccarlar

206 Quataert, 127

207 Quataert,131

208 Karal, a.g.e., C.VII, ss.223-229

209 Karal, a.g.e., C.VII, s.250.

210 %8 ile baĢlayıp her yıl düĢerek yedi yıl sonunda %1 olacak çıkıĢ gümrük oranı ve transit geçen mallar için önce %2, sekiz yıl sonunda %1 oranında transit resmi uygulaması ile boğazlardan gümrüksüz geçiĢ hakkı düzenlendi. Karal, a.g.e., C.VII, s.260. Bu olumsuz kararlar, Osmanlı Devleti‘nin gelir ihtiyacı nedeniyle değiĢtirilmek istendi. 1874-1883 aralığında Osmanlı topraklarına girecek olan mallara uygulanan vergi oranı

kendi ülkelerinde yapabileceklerinden daha karlı ticaret koĢullarına sahip oluyor, diğer yandan Osmanlı imalatçısı ve tüccarı olumsuz rekabet koĢullarına karĢı korumasız kalıyordu.

Taner Timur, Osmanlı tarihinde göç olgusunu konu alan araĢtırmasında, Türk araĢtırmacıların fazla ilgilenmediği sitemini de ekleyerek Ġngiliz Saint Clair ve Brophy‘nin 1869‘da yayınladığı ve Engels‘in Marx‘a yazdığı mektubunda önyargılardan uzak analizleri nedeniyle iltifatla bahsettiği çalıĢmalarına dikkati çeker. Balkan topraklarındaki iktisadi faaliyetler üzerinde yoğunlaĢan çalıĢmaya göre, Osmanlı‘nın Balkanlardaki 12 milyonluk Hıristiyan reayası yılda sadece 120 gün çalıĢır ve değeri düĢen parayla ödedikleri için vergi yükleri çok hafif olurken; Müslümanlar çok daha fazla çalıĢarak kazançlarının yarısından çoğunu vergi olarak bırakmak durumunda kalırlar. II.

Mahmud‘dan itibaren yapılan yenileĢme hareketlerinin gayrimüslimlerin lehine olmasının yarattığı bu sonuç, ekonominin Hıristiyan reayanın lehine işleyen bir tekel haline sokulmasına neden olmuĢtur.211

c. Ziraat

Ġktisadi yaĢamda önemli alan olan ziraat için 19. yüzyıl ortalarına dek, diğer pek çok alanda olduğu gibi yeni düzenlemeler üretilmemiĢti. 1846‘da ilk kez Ziraat Nezareti kuruldu, dört ay sonra Ticaret Nezareti ile birleĢtirildi. 1850‘de bu bakanlığın adı Umur-i Nafia Nezareti olarak değiĢti. 1872‘de bünyesinde Ziraat Müdürlüğü bulunan Ticaret ve Nafia Nezareti vardı. Karal tüm bu değiĢiklikleri aktarırken, devletin ziraat politikası olmadığından ve bu nedenle istikrarlı bir ziraat yönetimi oluĢturmadığından söz eder.212 Oysa tarım ve hayvancılık Osmanlı Devleti‘nin en önemli gelir kaynağıdır ve iktisadi kalkınma için üstünde durulması gereken üretim alanıdır. 213 Ancak dünyadaki iktisadi geliĢmeleri takip etme yönünde çabalar da vardı. Örneğin 1851 ve 1855‘de Londra‘daki milletlerarası sergide Türkiye de yer aldı ve 1863‘de Ġstanbul‘da bir sergi açtı.214 Bunu ilerleyen yıllarda baĢka kentlerde açılan sergiler izledi.

%20‘ye yükseltildi. Amerika‘nın kabul ettiği bu yenilik diğer ülkeler tarafından kabul edilmeyince uygulanamadı. Sander ve FiĢek, a.g.e., ss.21-22.

211 Timur, ―13. Yüzyıldan 20. Yüzyıla Osmanlı Tarihinde Göç Olgusu‖, Toplumsal Tarih, S.165, Eylül 2007, ss.31-32.

212 Karal, a.g.e., C.VII, s.248.

213 Karal, a.g.e., C.VII, s.244.

214 Karal, a.g.e., C.VII, s.251.

Özellikle Abdülaziz devrinde, Amerikan iç savaĢı nedeniyle pamuk pazarına alternatif oluĢturmak zorunda kalan Avrupa, Osmanlı Devleti‘ni bir süreliğine tedarikçi yapmıĢ ancak uzun vadeli planların bulunmamasının etkisi ve Amerikan savaĢının sona ermesiyle bu baĢlangıç faydadan çok zarara neden olmuĢtur. Benzer geçici tedbirler hükümet tarafından ipek alanında ve zeytincilikte de uygulanmıĢtır.215

Bu dönemde dış ülkelerden becerikli kimseleri getirip Osmanlı ülkesine yerleşmeye teşvik edilmesi önerilmiĢtir. Gelenlerin verimli iĢlenen toprakların artmasına neden olacağı, çıkarları gereği de OsmanlılaĢacakları düĢünülmüĢtür. Amerika‘ya ya da Avustralya‘ya gidenler örnek gösterilmiĢ ancak bu öneri yaĢama geçememiĢtir.216

d. Ulaşım

ModernleĢme süreci Osmanlı coğrafyasında ulaĢımda büyük bir atılıma tanık olmuĢtur.

Kırım savaĢının ardından baĢlayan demiryolu inĢaatı öncelikle Ġmparatorluğun nüfus topluluğu fazla, toprakları bereketli ve Avrupa ile teması kolay bölgelerinde inĢa edilmeye baĢlandı. 1856‘da demiryolu imtiyazları verilmeye baĢlandıktan 10 yıl sonra, Ġngilizler tarafından yapılıp iĢletilen toplam 450 kilometre uzunlukta demiryolu oluĢmuĢtu.

Bunlar Balkanlarda ve Ege Bölgesi‘nde idi.217

Ekonomi alanındaki olumsuzluklara, ticaret yollarındaki değiĢmelerin etkisini de eklemek gerekir. 1869‘da SüveyĢ kanalı açıldı. Önceden Ġskenderun ve Suriye limanlarını kullanan ticaret gemileri mallarını doğrudan kanaldan götürmeye baĢladı. Bu nedenle Halep baĢta olmak üzere Suriye‘nin ticaret merkezleri zarar gördü. Diğer taraftan Avrupa ile Ġran‘ı bağlayan yolla ilgili de Osmanlı Devleti aleyhine geliĢmeler yaĢanıyordu.

Osmanlı Devleti‘nin Avrupa Ġran bağlantı yolu Trabzon Erzurum üzerinden geçiyordu.

Oysa bu dönemde Rusya limanlarını ve Ģoselerini geliĢtirdi, Tiflis Poti demiryolunu hayata geçirdi, telgraf hatlarını çoğalttı ve Ģirketlerin artıp taĢıma maliyetlerinin düĢmesini sağladı. Böylece alternatif bir yol oluĢmasına neden oldu. Bu geliĢmeler o kadar etkili oldu

215 Karal, a.g.e., C.VII, ss.252-253.

216 Engin Deniz Akarlı, Belgelerle Tanzimat: Osmanlı Sadrazamlarından Ali ve Fuad paĢa’nın Siyasi Vasiyetnameleri, Ġstanbul, 1978, ss.35-37. Akarlı, bu belgelerin asıllarının bulunamadığını ancak içeriklerinin vezirlerin söz ve davranıĢlarına uygun olduğunu belirtmiĢtir.

217 Karal, a.g.e., C.VII, s.268-269.

ki, bazı Avrupa ülkeleri Trabzon‘daki konsolosluklarını konsolos vekilliği seviyesine geriletip, Poti ve Tiflis‘e yeni konsolosluklar kurdular.218

Osmanlı topraklarında iktisadi yapıyı zorlayan çok önemli bir unsur yolların yetersizliği idi. Karal, “Londra‟dan Galata‟ya kadar eşya nakli için verilen navlunun, Galata‟dan Beyoğlu‟na getirmek için verilen ücretten çok az” olduğunu belirtir. Yol yokluğunun doğal bir sonucu olarak da ihracat söz konusu olamadığı gibi, Osmanlı toprakları içinde bile mahsulün bir yerden bir yere götürülmesi zorlaĢıyordu.219 Abdülaziz devrinde karlı bulunmadığı için Ģose yapımının üstünde durulmadı. Demiryolu yapımı her zaman gündemde olmakla birlikte bu dönemde verimli bir alan olamadı. 1867‘de Ġstanbul- Belgrad hattı planlandı. Dedeağaç, Edirne, Selanik ve Avusturya sınırında bu ana hatta tali hatlar bağlanacaktı. Planlanan toplam hat 2 bin kilometre uzunluğundaydı. 1869‘da bu hattın imtiyazı Avusturyalı Banker Baron Hirsch‘e verildi ancak Osmanlı Devleti‘ne çok pahalıya mal oluyordu. 1874‘de Ġstanbul- Edirne hattı ve Edirne Dedeağaç hattı tamamlanıp iĢletmeye açıldı. Ancak imtiyaz verme yönteminin verimli bulunmaması nedeniyle 1871‘den itibaren devletin kendi imkânlarıyla yatırım yapmasına karar verildi ve bu kararın sonucu olarak Bursa- Mudanya, HaydarpaĢa- Ġzmit hatları yapımına baĢlandı.

Bu da sorunu çözmedi çünkü mali sorunlar inĢaatların sürdürülmesi önünde engel oluyordu. Mudanya Bursa hattı yapımı 1873‘de baĢlanmıĢ ve iki yıl sonra devam edemez hale gelmiĢti. 1891‘e kadar bu durum devam etti. Bunun yanında baĢarıyla tamamlanan çalıĢmalar da oldu. Önceden Ġzmir Kasaba arası Ġngilizler tarafından yapılan hat, AlaĢehir‘e uzatıldı. HaydarpaĢa- Bağdat hattının ilk kısmı olarak tasarlanan HaydarpaĢa- Ġzmit hattı 1873‘de tamamlanıp iĢletmeye açıldı.220

Sultan Abdülaziz döneminde, yabancı Ģirketler tarafından tramvay iĢletmesi devreye sokuldu, Galata-Beyoğlu tünel iĢletmesi kuruldu. 221

Denizyollarına iliĢkin de bazı çalıĢmalar yapıldı. Ancak Tuna Nehri ve Fırat Nehri‘ndeki bu taĢımacılığa yönelik çabalar Mithat PaĢa‘nın Tuna ve Bağdat valilikleri sırasındaki çabalarına dayalıydı. Diğer alanlarda olduğu gibi bu alanda da çalıĢmalar vardı ancak kapsamlı ve uzun vadeli politika üretilmemiĢti. Meriç, Vardar, Sakarya nehirlerinde vapur seferleri yapmak üzere yabancı Ģirketlere imtiyazlar verildi. Köstence, Varna,

218 Karal, a.g.e., C.VII, s.262-263.

219 Karal, a.g.e., C.VII, s.244.

220 Karal, a.g.e., C.VII, s.268-271.

221 Karal, a.g.e., C.VII, s.273

Ġstanbul, Ġzmir liman ve rıhtımlarının inĢaatı için de imtiyazlar verildi. Ancak bu projelerin tamamının hayata geçirilmesi mümkün olmadı.222

Bu dönemin önemli geliĢmelerinden biri, sarayın bulunduğu yarımadayla Karaköy‘ü, Haliç‘i dolaĢmaya gerek kalmadan bağlayan ve dubalar üzerine oturan demir bir köprü inĢasıdır.223