1.2. ĐKTĐDAR FELSEFESĐ BAKIMINDAN SÖYLEM ÇÖZÜMLEMESĐ
1.2.3. Gencine-i Adalet’in Đktidar Felsefesi Bakımından Söylem Çözümlemesi
1.2.3.6. Đktidar Uygulayıcısı Niteliğiyle Çoban Biyo-Đktidar Kurgusu
1.2.3.6. Đktidar Uygulayıcısı Niteliğiyle Çoban Biyo 1.2.3.6. Đktidar Uygulayıcısı Niteliğiyle Çoban Biyo
1.2.3.6. Đktidar Uygulayıcısı Niteliğiyle Çoban Biyo----Đktidar Kurgusu:Đktidar Kurgusu:Đktidar Kurgusu:Đktidar Kurgusu:
Đktidar alanı metnimizde, günlük yaşama ilişkin alanlarda görülebilmektedir. Günlük yaşamdaki iktidar kurgusunun önemli uygulayıcılarından biri de çobanlardır.
“
Firavun Mısırlı bir çobandı. Aslında taç giyme töreninde ritüel olarak çobanın
değneğini alırdı…bu pastoral temayı geliştirip genişletenler Đbranilerdi. Gene onların
inanışlarında oldukça özel bir nitelik vardı: Halkının çobanı Tanrı ve yalnızca
Tanrı’dır. Bunun tek bir olumlu istisnası vardı: Monarşinin kurucusu olan Davud, çoban
olarak gönderme yapılan tek kişidir. Çoban sürüyü derleyip toplaması gereken,
sürüsünün selametini sağlaması gereken onları bir amaç doğrultusunda, elçi
konumundaki kendisinin uygun gördüğü yolda yürüten, yol aldıran kişidir. Çoban,
iktidarın uygulayıcısı, sürüsünü götürdüğü yol(lar) ise iktidarın amacına yönelik
stratejinin somutlanmasıdır (…) Ancak bu metafor kimi düşünürlerce Grek kültürüne,
Hristiyanlık’a ya da Yahudilik’e dayandırılsa da biz; bu metaforun, Đslamiyet’e ya da
Đslamiyet öncesi Türk kültürüne dayandığını da değil, insanlık tarihi içerisinde evrensel
bir özellik taşıdığını düşünmekteyiz. Nitekim Đslam dini peygamberi Hz. Muhammed de
bir çoban idi.
(Aydemir 2008b: 553)”.Dinler tarihindeki peygamberlerin asıl mesleklerinin tüccarlık değil de çobanlık oluşu, belirtmiş olduğumuz iktidarın özellikleri ile örtüşmektedir. Emanetçi olan, koyunların asıl sahibi ile koyunlar arasında aracı olan çoban, sürüyü korumakla yükümlüdür. Foucault’un iktidar kurgusu içerisinde önemli metaforlardan biri olan “çobanlık” G.A.’nın söyleminde de belirtilen doğrultuda işletilmiştir. Eserde yer alan
“
bir daħı bu ki pādşāh çoban gibidür, ve raǾiyyet ėoyun gibidür, çobana vācibdür ki
ėoyun sürüsini śaėlıya, ve ėurduñ şerrini defǾ ide ve eger sürüde baǾŜı boynuzlu ėoç
olsa, ve baǾŜınuñ olmasa boynuzı boynuzlusı dileseki aña ħayf ve taǾaddį ide anı
ėomaya defǾ ide, imdi islām sürüsinüñ ėurdı kāfirlerdür, ve pādşāhlara ve beglere ve
anuñ leşkerine vācibdür ki cān u dilden dürişeler iş itmek anlara ol vaėt ĥelāl olur ki
kāfirlere ėılıç uralar, ve anlaruñ şerrin müselmānlardan defǾ ideler
(020b/20-021a/07)”sözcesinde Foucault’un ortaya koyduğu bu temel iktidar yapısı açıklıkla ifade edilmiştir. Adalet kavramının Đslam kültür evrenindeki temsilci Hz. Ömer gibi G.A.’nın sunulduğu padişah I. Ahmed de âdil oluşu ile öne çıkmaktadır. Devlet yöneticisin adaletliliği, yine “dağ başı”ndaki koyun sürüsünün yaşantısı ile ilişkilendirilerek G.A.’nın söyleminde somutlanmaktadır. “
Ǿömer bin ǾabdülǾazįz ħalįfe oldıāı zamānda rūǿs-ı cebelde olan
ėoyun çobanları aytdılar kimdür şol śāliĥ ėul kim ħalėuñ üzerine ĥāėim oldı. ol
çobanlara siz neden bildiñüz kim şimdi olan ħalįfemüz śāliĥ ėullardan idügini didiler.
çobanlar aytdılar ėaçan kim ħalėuñ ħalįfesi śāliĥ olsa ėurtlar ėoyunlarımıza yuėamazlar
ve baǾžı kişilerden mervįdür. Ǿömer bin ǾabdülǾazįzüñ ħilāfeti zamānında kirmānda
ėoyun güderdük ėoyun ve ėurd ve sāir cānvārlar bir mevŜiǾde gezerlerdi. hiç birbirine
Ŝarar ėaśd eylemezlerdi, ve bir vaėtde ėoyuna ėurd ėaśd eyledi biz aytduk bilmiş oluñ
ol śāliĥ ħalįfe dünyādan gitmişdür śoñra ħaber alduė Ǿömer bin ǾabdülǾazįz ol vaėtlerde
vefāt eylemiş
(075b/09-19)” sözcelerinde somutlandığı üzere iktidar yapısı, yaşamıntüm alanlarına yayılmıştır ve
çoban
da bilgi ve sorumluluk sahibi olan iktidaruygulayıcısıdır. Adaletli davranmak ve korumak ile yükümlü olan
çobanlar
bu adaleti,alıntılanan sözcede de belirtildiği üzere dağ başında dahi bu durumun varlığını algılayabilmektedirler. Yine alıntılanan metinde belirtildiği üzere; kurtların, zayıftan beslenenlerin, varlığı iktidarın erkine yönelik bir tehlike özelliği taşımamaktadır. Bu
sosyal tehlike; koruyamama, korunamama ile belirtilerini gösteren adaletsizlik ortamında var olabilmektedir. Memleketini, halkını korumakla yükümlü olan padişahın da belirtilen gerekçe ile üst düzlemde adaleti koruyabilmesi gerekmektedir. Nitekim o da çoban gibi bir emanetçidir. “
beytü’l-māl ki ĥaėė taǾnuñ pādşāhlar elinde emānetidür.
(119b/02-03)” ifadesi ile, emanetin kaplamı genişletimiş ve hazinenin de her türlü harcamada “emanet” niteliğinin düşünülmesi ve israf edilmemesi belirtilmiştir. Böylelikle, iktidar tarafından, kişilerin ve devletin dünyevi unsurlara bağımlılığı azaltılabilecektir: “ħulefā-yı benį ümeyyenüñ muėaddemleri vü pįr pįş ėademlerinden
bir pādşāh yeşil ėubbelü serāy-ı dil-güşā binā eylemiş śaĥabeǿ-yi kübbārdan rıñvānullah
Ǿaleyhim ecmaǾįn biri ki yār-ı teklįfden biri aña aytmışlar ki bu ėubbeye ĥarc itdigüñ
māl eger senüñ ise isrāf itdüñ isrāf ħod ĥarāmdur bilürsin ki
12diyü
buyurılmışdur ve eger beytü’l-māldan ise emānete ħıyānet itmiş olursın ħıyānet daħı
büyük cināyet idügi maǾlūm degil midür buyurmışlar
(119b/11-18)” ifadesiyle de yineyansıtma söylem aracılığıyla belirtilen kurgunun etkinliğ arttırılmış ve ister bireysel ister toplumsal ya da kurumsal özelliği olsun serveti harcama sorumluluğu olumlulanarak bu yöndeki sorumsuzluğun ve aşırılığın yaptırmı da iki ayrı düzlemde somutlanmıştır. Bu düzlemlerden biri ilahi düzlemdir. Đlahî düzlemde “haram, hıyanet, cinayet” gösterenleri ile cehennem sonucuna ulaşılırken, insani düzeyde ise iktidarın öne sürdüğü temel bilgi olan ilahî bigiye bağlı olarak hoş karşılamama, ve iktidar uygulayıcısından memnun olmama sonucuna ulaşılmaktadır.
G.A.’nın söylemi içerisinde, mutlak iktidar sahibi, nimetlerini verirken dahi yeryüzündeki adaleti ölçüt almaktadır. Michel Foucault’un “biyo iktidar” kurgusu içerisinde “Pastoral iktidar” teriminin anlam evrenleri içerisindeki bu işletimi, G.A.’da, pastoral odaklamanın gereği olarak bir hikâyede içerisinde işletilmektedir. “
pįr aytdı
ėızum ŧurı gel var süd śaā ėonuāumuza aħşam yemegin idelüm yesün ĥuŜūr eyeleyüp
yatsun didi ėız ŧoāru varup ŧavarları śaādı mübālaāa süd ĥāśıl oldı şöyle ki çoėluāına
ėubād daħı taǾaccüb eyledi ve aytdı bu cemāǾat benüm Ǿadlum ėatında bu śaĥrāda
oturmışlardur her günde vāfir süd ĥāśıl iderler haftada bir günlik südlerin alayın beglige
dįvāna getürsü nler didi bunı göñlinde muėarrer ŧutdı yine seĥer olduāınlayın pįr ėızına
işāret eyledi vār süd śaā diyü ėız daħı ŧurı gelüp
13(ŧavar yanına varup mübāşiret
12 Đsraf etmeyin.
eyledükde) irdi feryāda başladı ki ata ŧur yuėaru başuñ aç ĥaėė taǾdan ĥācet dile ola ki
maėbūl ola zįrā pādşāhımuz žulme niyyet eylemiş didi ėubād bu sözi işidüp taǾaccüb
eyledi ki sübĥān allah bu ėızcuāaz benüm göñlümde niyyetümden Ǿacabā nice ħaberdār
oldı diyü anası daħı ŧurı geldi başın açdı ve duǾā dileyüp aytdı yā rābbį pādşāhımuzuñ
göñlinden žulm niyyetin sen gider diyü ėubād bu ħātuna aytdı neden maǾlūmuñuz oldı
ki pādşāh žulme niyyet itmişdür aytdılar her vaėt bizüm ŧavarlarımuz vāfir süd
virürlerdi şimdi virmediler otlaė güzel ayrıė ne bahāne ola hemān bunuñ gibi ėaŜıyyede
pādşāhuñ žulme niyyetinden olur didiler her vaėt ki pādşāh žulme niyyet eyeleye ĥaėė
taǾ yer yüzinden ħayrı ve bereketi götürür didi şöyle ki her nesneye eŝeri žāhir olur
Ǿadılıla niyyet itse ħayr ve bereket Ǿālemi dutar her nesnede eŝeri žāhir olur ėubād eyü
dirsin diyü ol niyyetden vaz geldi ėızına ŧavarlar yanına vardı saādı vāfir süd virdiler
(147b/02-148a/04)” Đran hükümdarı Nuşirevân’ın babası Kubad’ın başından geçtiği bildirilen bu hikâyedeki sözceler aracılığıyla, mutlak iktidarın tek gölgesinin padişah ve ona bağlı yönetim birimleri olmadığını, doğal yaşamdaki kimi unsurların da bu iktidarın özelliklerini yansıtmakta olduğunu belirtebiliriz. Böylelikle pastoral iktidar özellikleri, hem devlet yönetimindeki iktidarın özelliklerini de taşıyabilmektedirler. Alıntılanan hikâye, Foucault’un pastoral iktidar ve biyo-iktidar kavramlarının G.A.’nın söylemi içerisindeki varlığını somutlamaktadır.