• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2. EDEBÎ KĠġĠLĠĞĠ

2.1. Dil ve Üslup Özellikleri

ġairin dil konusundaki tutumu öteki divan Ģairlerinden farklı değildir. Divan Ģiirinin sahip olduğu ve aynı kültür dairesinin dilleri olan Türkçe, Arapça ve Farsça, Türkçe ana temeli üzerinde Divan‟da yer almıĢtır.

ġair Farsça tamlamaları yeri geldikçe dört tamlayan unsuruyla birlikte kullanmaktan çekinmemiĢtir. Ancak bu durum, divanda yer alan Ģiir sayısının çokluğu da göz önünde bulundurulduğunda belirli bazı örneklerle sınırlıdır denebilir.

Tespit edilen ve tamlayan unsuru dört ve dörtten fazla kelimeden oluĢan tamlamalar Ģunlardır:

Giriftār-ı kemend-i šurra-i yār-ı gül-endāmuz Esír-i ķayd-ı bend-i kāfir-i zülf-i siyeh-fāmuz

G.327/1 Ey pír-i muġān meĢ„al-i cām-ı zeri yandur

Güm-rāh-ı belā-yı şeb-i tārík-i ġumūmuz

G.329/2

Mest-i cām-ı la„l-i nāb-ı dilber-i gül-çihreyüz

Ĥašš-ı nev-ĥízin görüp ģayrān-ı esrār olmazuz

G.346/3

Lāyıķ-ı tāc-ı ser-i şāh-ı suĥan olsa n′ola

Kān-ı efkār içre bir pākíze gevherdür ĥayāl

G.472/2 Daġ-ı ĥūn-ālūd-ıla zeyn eyledüm bāzūlarum

Şāĥ-ı gül-ĥíz-i dıraĥt-ı gülsitān-ı „ālemem

G.519/4 Ĥadeng-i ġamze-i ser-mest-i dildāra niĢān oldum

Zaĥım-dār-ı ser-i nevk-i ĥadeng-i cān-sitān oldum

Bir gerd-i nesím-āver-i ĥāk-i reh-i „aşķam Ref„ etme beni gūĢe-i dāmānuña düĢdüm

G.545/4 Ţulmet-kede eyler bu cihānı büridükçe

Dūd-ı siyeh-i āh-ı dil-i şāl-miśālüm

G.550/4

Lāyıķ-ı gūş-ı ķabūl-i šab„-ı şūĥum olmaġa

ReĢk-sāz-ı gevherí bir dürr-i Ģehvār isterin

G.609/5 NeĢ‟e-dār etmez Beyāní sāġar-ı ŝahbā beni

Mest-i cām-ı bāde-i bezm-i elest olsam derin

G.611/7

Derd-i āh-ı şerer-ālūd-ı dil-i zārumla

Bāmını çarĥ-ı eśírüñ Ģereristān edeyin

G.618/6

Sāģil-i deryā-yı šūfān-ĥíz-i „aşķ-ı dilbere

ĀĢinā-yı baģr-ı zeĥĥār olmayanlar gelmesün

G.633/5 Mükemmel ola derseñ raĥtı Ģāhā eĢheb-i ģüsnüñ

Gül-i daġ-ı dil-i erbāb-ı „aşķı síne-bend eyle

G.716/4 Süllem-i ķaŝr-ı viŝālüñe „urūc eylemege

Fetģ-i bāb-ı ģarem-i bāġ-ı ümíd olmaz mı

G.770/4 Beyânî‟nin kafiye konusunda kusursuza yakın bir tercihler bütününü yakaladığı söylenebilir. Bu hususun istisnası sayılabilecek tek Ģiir 063. Türkçe gazeldir. BeĢ beyitlik bu gazelde Ģair teferrüc, künc // ..., temevvüc // ..., lücc // ...,

gunc // ..., hurc kelimeleriyle Ģiirin kafiyesini oluĢturmuĢtur.

ġair, benzer ifadeleri farklı Ģiirlerde zaman zaman kullanmaktadır. Bir Ģiirin muhtelif yerlerindeki iki mısra baĢka bir gazelde yine muhtelif yerde geçmektedir.

Gülistān-ı cemālüñ sünbüli zülf-i mušarrādur

Dehānuñ ġonça-i ter ruĥlaruñ gül-berg-i ra„nādur

G.171/1 Nihāl-i ķāmetüñ serv ü ruĥuñ gül-berg-i ra„nādur

Gülistān-ı cemālüñ sünbüli zülf-i mušarrādur

G.175/1 beyitlerinde görülmektedir. Tekrar eden ikinci mısra ise aynı Ģiirlerin aĢağıdaki beyitlerinde yer almaktadır:

Begüm menĢūr-ı ĥaššuñla cihānı eyledüñ tesĥír

Berāt-ı ģüsnüñe ebrūlaruñ šuġrā-yı ġarrādur

G.175/4 N′ola nāfiź olursa ģükm-i Ģāhí kiĢver-i dilde

Berāt-ı ģüsnüñe ebrūlaruñ šuġrā-yı ġarrādur

G.171/3 Aynı mısraın bir baĢka Ģiirde de kullanıldığına bir diğer örnek ise 330 ve 339. gazellerdedir:

Yek-fen degülüz cāmi„-i eştāt-ı „ulūmuz

Tedķíķ-ı mebāģiś ederüz seyyid-i Rūmuz

G.330/1 Taģrír-i mebāģiś ederüz sözde Beyāní

Yek-fen degülüz cāmi„-i eştāt-ı fünūnuz

G.339/5 Matla beytinde yer alan bir mısraın Ģiirin baĢka bir beytinde tekrarlanması yoluyla oluĢan redd-i matla ile dört yerde karĢılaĢılmaktadır. Söz konusu gazellerin hepsi mükerrer gazeldir.Bunlardan birincisi 103. Türkçe gazeldedir:

Ezel bezminde pírān-ı melāmetden el almışlar

Melāmíler vücūdı zevraķın „ummāna ŝalmıĢlar

G.103/1 Beyāní n′ola mest-i bāde-i vaģdet ola rindān

Ezel bezminde pírān-ı melāmetden el almışlar

G.103/5 Ġkinci örnek ise 186. gazelde görülmektedir:

Nev-bahār oldı bu demler „íş ü nūş eyyāmıdur

ġimdi deryālar gibi cūĢ u ĥurūĢ eyyāmıdur

G.186/1 Bezmi tertíb et Beyāní gūĢe-i gülzārda

Nev-bahār oldı bu demler „íş ü nūş eyyāmıdur

G.186/5 Redd-i matlanın görüldüğü bir diğer örnek Ģu beyitlerdedir:

Vücūdum naĥli bāġ-ı ibtilāda şāĥlar ŝalmış

ŜararmıĢ bergi ber vermez bahārın berd-i ġam çalmıĢ G.381/1 Beyāní n′ola olsa sāye-endāz-ı zemín-i ġam

Vücūdum naĥli bāġ-ı ibtilāda şāĥlar ŝalmış

G.381/5 Bu durumun son örneği ile 406. gazelde karĢılaĢılmaktadır.

„Aşķuñı ehl-i dil bilür kendüye māye-i şeref

Cevr ü cefālaruñ n′ola eylese vāye-i Ģeref

G.406/1 Lušfını „āĢıķ olmanuñ bilse Beyāní-veĢ n′ola

„Aşķuñı ehl-i dil bilür kendüye māye-i şeref

G.406/5 Aynı mısraın biri diğerinden farklı manalar üzerine kurulmuĢ iki beyitte baĢarılı bir Ģekilde kullanıldığı, bu mısra tekrarlarının Ģiirin ana yapısını oluĢturan ve baĢta ve sonda kullanılmak suretiyle Ģiiri saran bir kabuk gibi düĢünüldüğü söylenebilir. Böylelikle Ģair gazelini temellendirdiği hayal yahut fikri ön plana çıkarmıĢ olmaktadır.

Beyânî‟nin genel itibariyle sahip olduğu akıcı üslubu, yer yer bir Ģiirin bütününde görülebilmektedir. Ġstifham ile örülmüĢ olan aĢağıdaki 061. Türkçe gazelde Ģair, sevdiğine dert yanmakta ve ondan umduklarına ulaĢamamanın verdiği hayal kırıklığını beĢ beyitle dile getirmektedir.

Beni dil-ĥasta-i cevr ü cefā etdüñ nedür bā„iś HemíĢe maţhar-ı derd ü „anā etdüñ nedür bā„iś

beytiyle baĢlayan bu gazelde Ģair akıcılığı yakalamak için imalelerden de yararlanmıĢ, ayrıca çoklu Farsça tamlamaları tercih etmeyerek daha çok Türkçe ifade ve tamlamalarla maksadını dile getirme yoluna gitmiĢtir:

Yoluñda ĥāk-i pāyuñ olmaġa sa„y etdüm olmadı Bu deñli ģāŝıl-ı sa„yüm hebā etdüñ nedür bā„iś

G.061/2 Ģeklindeki beyitte ya da:

Ne cürm etdüm ki her dem maţhar-ı cevr ü sitem oldum Raķíb-i rū-siyāha çoķ vefā etdüñ nedür bā„iś

G.061/3 beytinde bu durum rahatlıkla görülebilmektedir.

AĢağıdaki beyitte ise hiçbir Arapça veya Farsça tamlama yer almamaktadır: Sezā-vār eyledüñ küllí vefā vü lušfa aġyārı

Baña cüz‟í naţarla iktifā etdüñ nedür bā„iś

G.061/4 Makta beytiyle de maĢukuna olan kırgınlığını ya da umduğunu bulamamanın ĢaĢkınlığını ifade eden Ģair baĢından sonuna dek bu hâli anlattığı Ģiirini aynı Ģekilde sona erdirir:

Beyāní sāģil-i ġamda ķala bígāne-i „aĢķı Ne ĥoĢ deryā-yı ģüsne āĢinā etdüñ nedür bā„iś

G.061/5 SöyleyiĢteki benzer rahatlık ve akıcılığın Divan‟da pek çok Ģiirde görülmesi mümkündür. Yukarıdaki gazelde sevdiğinin tutumundan yakınan, onun davranıĢlarını anlamaya çalıĢan Ģairin bezgin bir ruh hâline girdiği ve maĢukundan vazgeçtiği görülmektedir. Ancak burada sevgiliye iğneleyici bir sitem de söz konusudur:

Ġayr-ıla ey ġonça-fem yār olduġuñdan baña ne Gül gibi hem-ŝoģbet-i ĥār olduġuñdan baña ne

G.727/1 Kendini bir bülbül yerine koyan âĢığın gonca ağızlı diye nitelendirdiği sevgilisinin tıpkı bir gül gibi dikenlerle sohbet arkadaĢı olmasına aldırmadığını belirttiği bu beyitten sonra Ģairin biraz kızgınlıkla ona âĢık olmadığını bile dile getirdiği görülmektedir:

Saña „āĢıķ olmadum ġayret çekem ey māh-rū ġeb-çerāġ-ı bezm-i aġyār olduġuñdan baña ne

G.727/2 Fakat âĢık dolayısıyla Ģair, büyücü diye tavsif ettiği sevgilisinin birtakım insanları kendisine bağlamasını ise bir bölük hayvanı meftun etmek Ģeklinde nitelendirerek bir önceki beyitte kendisine âĢık olmadığını belirttiği sevgilisini eleĢtirmekten de geri durmaz:

Šutalum siģr eyleyüp eĢĥāŝı meftūn eyledüñ Bir bölük ģayvāna seģģār olduġuñdan baña ne

G.727/3 Aynı ruh hâli bir sonraki beyitte de devam eder:

Günde biñ cevr eyleseñ rencíde-ĥāšır olmazam Ber-šaraf ülfet sitem-kār olduġuñdan baña ne

G.727/4 Son beyitte ise Ģair meseleye bu sefer sevdiği kiĢi açısından bakar. Bu kez sevgili, âĢığı baĢka bir gül ile görmüĢtür ve bu durum gücüne gitmiĢtir. Ancak yine de yüksek perdeden davranma tutumunu bir kenara koymaz, Beyânî‟nin bir baĢka güle bülbül kesilmesinin umrunda olmadığını Ģiirin redifini teĢkil eden bana ne ifadesiyle belirtir:

Ġayretinden gördi bir gülle dedi ol gül-„iźār Ey Beyāní bülbül-i zār olduġuñdan baña ne

G.727/5 SöyleyiĢteki rahatlığa 830. gazelde de açık bir biçimde rastlanmaktadır. Önce aĢkın yakıcılığının herkesçe bilinemeyeceğini belirten Ģair, sevgiliden ayrı kalmayıp hicran derdine mübtela olmadan kendisinin anlaĢılamayacağını belirttikten sonra Kays gibi vahĢi vadilerde dolaĢmayanın Ģairi ve âĢığı bilemeyeceğini dile getirir.

Nār-ı ġamla síne-sūzān olmayan bilmez beni „AĢķ-ıla sūzende-i cān olmayan bilmez beni Dāyimā bímār-ı „aĢķ olup firāķ-ı yār-ıla Mübtelā-yı derd-i hicrān olmayan bilmez beni

Bir ŝaçı Leylí hevāsıyla çü Ķays-ı bí-nevā Vādí-i vaģĢetde pūyān olmayan bilmez beni

G.830/1, 2, 3 Ancak dördüncü beyitte Ģair baĢka bir noktaya değinir. Bu kez bilinmeyen husus, sevgilinin ağzından ifade edilir. Sevgili ikinci mısrada der ki:

Māh-rū dilberlere dermiĢ o Ģem„-i bezm-i ģüsn Ruĥları Ģem„-i firūzān olmayan bilmez beni

G.830/4 BeĢinci beyitte ise Beyânî, Ģair kimliğine dair övünme niteliğinde bir ifadeyle Ģiiri bitirir. Sözlerinin hayal bağında biten goncalar olduğunu, onları anlayabilmek için de irfan bahçesinin bülbülü olmak gerektiğini söyler:

Ġonça-i bāġ-ı ĥayālümdür Beyāní sözlerüm Bülbül-i gülzār-ı „irfān olmayan bilmez beni

G.830/5 ġair, aĢk yolunda korkusuz olduğunu belirtirken de samimidir. Bu içtenliği sayesinde çok kolay söylenivermiĢ intibaını uyandıran:

Ŝanmañuz tíġ-ı cefā-yı yārdan yüz döndürem ĠĢte baĢum iĢte tíġı ķulıyam ķurbānıyam

G.505/3 beytinde üslubundaki rahatlık ve söyleyiĢ kolaylığı belirgin bir biçimde kendini göstermektedir.

Beyânî, kendi Ģiiri için de akarsu benzetmesiyle akıcılık iddiasındadır denebilir. Bu söyleyiĢi sevgilinin dudağından çıkan tertemiz suyu anlatıp övmüĢ olmasına borçlu olduğunu; Ģiirinin bir deniz iken böylelikle akarsuya dönüĢtüğünü söyler:

Āb-ı zülāl-i la„lüñi vaŝf eylese eger Naţm-ı Beyāní baģr-iken āb-ı revān olur

G.229/5 Vecize niteliğinde sayılabilecek söyleyiĢlere Divan‟ın pek çok yerinde rastlanabilir. Buna en güzel örnek Ģairin kendisine seslendiği ve Allah‟a sığınmak gerektiğini belirttiği aĢağıdaki beytin ikinci mısraında görülmektedir:

Dergeh-i Ģaķķ′a Beyāní ilticā eyle hemān Kām-yāb olmaz bilürsin olmayan Allāh-ıla

G.660/5 Beyânî‟nin, Ģiirde akıcılığı sağladığı ifadelerini en baĢarılı biçimde musammat gazellerde kullanmıĢtır. Bunda musammat gazelin vermiĢ olduğu ritim ve iç kafiyenin de etkisi olmalıdır. Mesela dua ve istiğfar niteliğindeki 678. gazel buna en güzel örnektir:

„Afvuñ umaruz yā Ra‟ūf geldük senüñ dergāhuña Ķullaruña sensin „ašūf geldük senüñ dergāhuña

G.678/1 beytiyle baĢlayan dokuz beyitlik bu gazelin muhtelif beyitlerinde yaptıklarından piĢman olup af dileyen Ģair:

Sensin bizüm ma„būdumuz ģamd etmede maģmūdumuz Fażluñ durur maķŝūdumuz geldük senüñ dergāhuña

G.678/5 diyerek Allah‟ın yardımını istemektedir.

Biz çün Beyāní müźnibüz müstaġfir ü hem tā‟ibüz „Afv u rıżāña šālibüz geldük senüñ dergāhuña

G.678/9 beytiyle de affedilmeyi umduğunu, tövbe ettiğini söylemekte; Allah‟ın af ve rızasına talip olarak makamına yöneldiğini belirtmektedir.

Yukarıda sözü edilen Ģiirden hareketle Divan‟da yer alan musammat gazellerin tamamının baĢarılı musammatlar olduklarını söylemek yanlıĢ olmayacaktır. Divan‟da az da olsa Ģairin tekrir sanatını Ģiirin bütününde kullanarak ahengi sağlamaya çalıĢtığı örnekler bulunur. Türkçe Ģiirlerden 003. gazelde Ģairin bütün beyitlerde sevgiliye hayranlığını belirtmede kullandığı nedür bu Ģeklindeki soru ifadesi, bazı beyitlerde her iki mısraın baĢında yer alırken kimisinde ise yalnızca beytin bir mısraı baĢında zikredilmiĢtir:

Nedür bu sende begüm bu tenāsüb-i a„żā Nedür bu cilve-i ĥūbí bu ķāmet-i bālā

Nedür bu zülf-i dil-āvíz ü „anberín gísū Nedür bu ca„d-ı mušarrā bu kākül-i zíbā

G.003/3 Yukarıdaki beyitlerde tekrar beytin her iki mısraı baĢında da yapılmıĢtır.

Nedür bu sā„ed-i símín ü síne-i berrāķ

Bu nāzükí-i miyān u bu cism-i bí-hem-tā

G.003/2 Tekrar eden nedür bu ifadesine bu beyitte yalnızca birinci mısraın baĢında yer verilmiĢtir.

Ģalāvet-i suĥanuñ ĥalķı eyledi meftūn

Nedür bu šarz-ı tekellüm nedür bu ģüsn-i edā

G.003/8 Bu beyitte ise ifadenin ikinci mısraın baĢında yer aldığı görülmektedir.

Beyitlerden de anlaĢılacağı üzere Ģiir bütünüyle bu sorunun tekrarı üzerine kurulmuĢtur. Ayrıca bu sıfatının tekrarı ile de ahenk iyice kuvvetlendirilmiĢtir.

Tekrir sanatına dayalı ahenk sağlama gayesine bir baĢka Ģiirde, 245. gazelde de rastlanmaktadır. Ancak buradaki yapı biraz farklıdır. Bu Ģiirde sen nesin ifadesiyle soru sorulmakta, bu sorunun hemen öncesinde veya hemen sonrasında ey hitabıyla bir kiĢiye seslenilmektedir. AĢağıdaki örnek beyitler bu duruma iĢaret eder niteliktedir:

Vuŝlatı hicrān-ıla ta„bír edersin göz göre

Ey mu„abbir sen nesin ru‟yāyı ta„bírüñ nedür

G.245/5 Yārı gerçi naķĢ edersin yoķdur ammā ģüsn ü ān

Sen nesin ey naķĢ-bend-i deyr taŝvírüñ nedür

G.245/6 Söz konusu gazelin redifi olan nedür sorusunun ise ahengi sağlamada birinci unsur olduğu da ayrıca belirtilmelidir.

ġairin çok az yerde beyitler arasında yapı olarak bir devamlılık ortaya koyduğu görülmektedir. Beyt-i merhun22 denilen bu durum ile iki yerde karĢılaĢılmaktadır:

22

Ĥūblar „azm-i gülistān etdiler nev-rūzda

Ruĥların gül-berg-i ĥandān etdiler nev-rūzda

G.658/1 Bād-ı nev-rūz-ıla baģr-ı aĥēara açıldılar

GeĢt edüp ešrāfı seyrān etdiler nev-rūzda

G.658/2 Birinci beyitte nevruz gelince güzellerin gül bahçesine gittikleri ve yanaklarını açılan gül yaprakları hâline getirdikleri belirtilmiĢ. Beyitte fail/özne hûblardır. Ġkinci beyitte bu özne geçmemektedir. Nevruz rüzgârıyla yeĢil denize açılıp etrafı gezip dolaĢanlardan bahsedilmekte, ancak birinci beyit dikkate alınmadığında söz konusu kimselerin kimler oldukları belirsiz kalmaktadır. Anlatılan kiĢiler yine hûblardır, fakat bu beyitte zikredilmemiĢtir.

Failin/öznenin devam eden beyitte zikredilmeyerek bir öncek beyte atıfta bulunulduğu hususa bir diğer örnek ise:

Senüñ i„rāb eder ģüsnüñ kitābın Ĥašā etmez göñül teshíli vardur

G.205/2 N′ola āyāt-ı ģüsnüñ etse tefsír

Nüsaĥ-dídedür ol taģŝíli vardur

G.205/3 beyitlerinde görülmektedir. Sevgiliye seslenen Ģair, onun güzelliğinin oluĢturduğu kitabı gönlünün îrâbettiğini ve bunda hataya düĢmeyeceğini belirtir. Sonraki beyitte sevgilinin güzellik ayetlerini tefsir etse ĢaĢılmaz dediği varlığa yalnızca ol zamiriyle iĢaret etmektedir. Söz konusu failin/öznenin bir önceki beyitte geçen gönül kelimesiyle verildiği eğer dikkat edilmezse gözden kaçabilecek bir husustur.

SöyleyiĢ bakımından Beyânî‟de kusurlara rastlanmaz. Ancak za‟f-ı telif kabilinden olmak üzere Divan‟da kusurlu bir beyit yer almaktadır.

Māyilem ĥūblaruñ serv-i ser-efrāzına ben „ĀĢıķam ķaddi güzel dilber-i mümtāzına ben

G.588/1 beytiyle baĢlayan gazelin yapıca kusurlu ikinci beyti Ģu Ģekildedir:

N′ola murġ-ı dil-i āvāre Ģikārı olsa

VermiĢem göñlümi bir gözleri Ģeh-bāzına ben

G.588/2 Burada birinci mısrada bir cümle kuruluĢu sorunu yoktur. ġair birinci mısrada, avare olmuĢ gönül kuĢunun sevgiliye av olmasına niçin ĢaĢılmaması gerektiğini söylediği ikinci mısrada bir ifade zaafına düĢmüĢtür. Ġfadenin vermişem göñlümi bir gözleri

bâza ben Ģeklinde olması beklenirken Ģairin vermişem göñlümi bir gözleri şeh-bâzına ben demeyi kafiyeye uymak gayesiyle tercih ettiği görülmektedir. ġair, bir gözleri şehbâzına yerine bir sıfatını atarak baĢka bir kelime istifinden sonra gözleri şeh-bâzına ifadesini kullanmıĢ olsaydı bu hataya düĢmeyecekti.

Beyânî‟nin üslubunun, ince hayalleri süslü bir Ģekilde anlatmaktan çok, söyleyiĢ güzelliğine dayandığı görülmektedir. Okuyucuyu bir anda etkileyecek yeni ve farklı hayallere çok fazla rastlanmaz. ġair, yeni mazmunlar bulmak gayreti içinde değildir. Okuyucunun hayalinden çok zihnine hitap edildiğini söylemek mümkündür. Hatta kimi Ģiirlerde o kadar açık bir anlatımı tercih eder ki bu tavrıyla klasik üslubun dıĢına çıkmıĢ olur. Mesela 338. gazel bu duruma en güzel örnektir:

Yāra ţann etmeñ beni kim „āĢıķ-ı zāram henūz Ŝanmañuz kim mübtelā-yı derd-i dildāram henūz

G.338/1 beytiyle baĢlayıp:

„Ālem-i ervāģdan göñlüm Beyāní bestedür Ŝanma kim dil-beste-i zülf-i siyeh-kāram henūz

G.338/5 beytiyle sonar eren gazelin tamamında Ģairin içinde bulunduğu aĢk hâlinin hüviyetini tarife çalıĢtığı görülür. Burada söz konusu olan aĢk insan ruhunun yaratılıĢı zamanına dayanır. ġair, çılgınlığının kendisine ezelden kısmet olduğunu belirtir. AnlayıĢı kıt zahide de kızmaktan geri durmayan Ģair:

Meylüm evveldendür ey zāhid ķıyās etme beni Māyil-i serv-i ķad-i yār-ı sitem-kāram henūz

G.338/3 beytiyle de sitemkâr sevgilinin serviye benzeyen boyuna Ģimdi meyil göstermediğini, bu yönelmenin çok evvele dayandığını açık bir biçimde belirtir.

Benzer Belgeler