barayın tiser baç amrakım (ETġ 4-10) “Gideyim desem, güzel sevgilim” bar
bo titir yok tözlüg nomlarta bar tözlüg nom bütmeki (AY 146-13) “(ĠĢte) budur boĢ esaslı öğretilerde var esaslı öğreti(nin) bitmesi.”
bay
antada basa barnaslıg bay bedük kiĢiler oglanı yaĢı purnı vimali gavanpati subahuda ulatı biĢ ınallar arhant kutın bultılar (M 7-33) “Bundan sonra Benares eşrafının çocukları YaĢa, Purna, Vimala, Gavampati ve Subahu‟dan ibaret beĢ vekil (ınal) veliliğe ulaĢtılar.”
beg
79 bıŋ
bıŋ seŋüt kara bodun turuyın kaŋım kanka ötünti (Ta-G4) “bin general ve halka karĢı ayağa kalkarak babam Kağan‟a (Ģöyle) dilekte bulundular.”
bir
bir erig okun urtı (KT-D36) “Bir eri okla vurdu...” biş
bo ok biş yükmekteki öŋ yükmekte tutulmıĢ neng (ÜĠ 105a-8) “Bu da kesinlikle beş kümedeki renk kümesinde tutulmuĢ olan (renk)tir.”
bol
bol tıltagın kök kalık tüzü alku orunlarta bolur (ÜĠ 103b-10) “Bu sebeple, gök bütün her yerde olur.”
boş
oglın kiĢisin utuzmaduk, yana tokuz on boş1
koń utmiĢ (IB-29) “(YarıĢta) çocuklarını (ve) karısını kaybetmemiĢ, üstelik doksan koyun kazanmıĢ.”
boz
eŋ ilki tadıkıŋ çorıŋ boz atıg binip oplayu tegdi (KT-D32) “(Kül Tigin) ilk önce Tadık Çor‟un boz atına binip hücum etti.”
boz ok baĢın akıza uçuz köölke atlıgın töke barmıĢ (Tes-K3) “Boz-Ok liderine hücum ederek atlısıyla (onu) Uçuz Göl‟e döküvermiĢ.”
bök (böke)
[te]ŋri kılıntukda uygur kagan olurmıĢ bök ulug kagan (Tes-K1) “Gökyüzü yaratıldığında Uygur kağanı tahta oturmuĢ. (O) yüce ve ulu kağan [imiĢ]”
1
80 bük
iç teriŋ kat bük tagta… (ETġ 8-9) “Ġç-içe, derin, kat-kıt, kıvrım-kıvrım dağlarda…” kaç
...adasız tudasız kaç kün içinte erdinilig otrukka tegdiler (ĠKP XXXIII-6) “...tehlikesiz ve engelsiz olarak, birkaç gün içinde mücevher adasına eriĢtiler.”
kat
iç teriŋ kat bük tagta… (ETġ 8-9) “Ġç-içe, derin, kat-kıt, kıvrım-kıvrım dağlarda…” kiç
kirtgünmedin tıltag töĢke kiç ödün yığılmıĢ (ETġ 13A-16) “Sebep köküne inanmadan, uzun zamandan beri toplanmıĢ.”
kiŋ
kiŋ bilge bilig kolulamak titir (KĠP-194) “Geniş bir hikmet (ile teçhiz edilmiĢ) bir ant içmedir.”
kop : Gabain, ko-d- “koymak” kuvvetlendirme fiilinin kökü olan *ko-‟tan
“bütün, her” anlamındaki kop‟un -ºp zarf-fiil ekiyle türediğini ileri sürer (2007:97).
Clauson‟a göre bu teori olasıdır ancak, semantik olarak ilgi çekici değildir (1972:579). ...balık uluĢug burkan Ģazının kop adada küyü küzedü tutmakı bolzun (M 1-60) “...Ģehirleri, Burkan Ģeraitini bütün tehlikelerden her zaman korusunlar.”
kök
üze kök teŋri asra yagız yer kılıntukda ekin ara kiĢi oglı kılınmıĢ (KT-D1) “Üstte mavi gök (yüzü) altta (da) yağız yer yaratıldığında, ikisinin arasında insan oğulları yaratılmıĢ.”
küç
anta kisre küsgü yılka sinlegde küç kara bodun temiĢ (Ta-G5) “ondan sonra sıçan yılında (MS 748) (ecdat) mezarlığında güç(lü) halk (Ģöyle) demiĢ.”
81 kül
inim kül tigin birle eki Ģad birle olü yitü kazgantım (KT-D27) “KardeĢim Kül Tigin ile, iki ġad ile (birlikte) ölesiye yitesiye çalıĢtım, çabaladım.”
kür
kür luular erkliği ilig kan atlıg… (ETġ 10-38) “kuvvetli ejderler hâkimi hükümdar adlı…”
miŋ
miŋ tabılku tümen boltı tir (IB-32) “Bin hünnap on bin oldu, der.” sıg : EDPT‟de sı:k (?sı:ğ) (Clauson, 1972:804).
kaltı yürüŋ taĢıg alsar kızıl sıg sub yöneser… (Turf.-16) “Eğer açık taĢı alırsa kızıl sığ su zuhur ederse…”
sok : EDPT‟de su:k (Clauson, 1972:804).
yme todunçsuz ovutsuz sok yek üçün... (H-252) “Yine doymaz utanmaz Hased Ģeytanı yüzünden...”
taŋ
bu pusar munçulayu taŋ adınçıg alp erdemin kamag tınlıglarka asıg tusu kılu kutgarur (KĠP-149) “Bu KuanĢi im pusar, bütün canlı varlıklara, iĢte bu derece hayret verici, seçkin fedakarlık fazileti ile fayda sağlar, (onları) kurtarır.”
taş
taş kapagınta uy kazıp tolu ört yalın koz kodup belgüsüz agzın örtdi (M 58-15) “Taş kapıda çukur kazıp bol bol alev, yalazı ve kızgın kömür döküp belirsiz (bir biçimde) ağzını örttü.”
tıg
82 tüz
eng ilki tüz tözin tuta ikinti iĢ iĢlemekin tuta (ÜĠ 105a-10) “Birinci, düz kökünü tutarak; ikinci, iĢ yapmasını tutarak.”
yar
yar ögüzde üç tuglıg türük bodunka anta yetinç ay tört yegirmike…(Ta-D7) “Yar Irmağı‟nda üç tuğlu Türk halkına o zaman yedinci ayın on dördünde…”
yaş
...yiĢ üze yaş ot körüpen yorıyu barıpan... (IB-17) “...dağ çayırında (da) taze ot görerek yürüyüp gitmiĢ...”
yat
yat kiĢiler köŋli saŋa yakın… (ETġ 35-127) “Yabancı insanların gönlü sana yakın…” yig : ~ yég (Clauson, 1972:909).
kaltı nomug adırtlamakta öngi yok yig adruk al altag tarkardaçı alku nizvanilarıg (ÜĠ 100a-14) “ġöyle ki, dharma‟yı ayırt etmekten baĢka bütün klesa‟ları uzaklaĢtıracak daha iyi, üstün çare-yol yok.”
yir
yime yir teŋri yok erken öŋre ne bar ermiĢ tipen biltimiz (H-162) “Yine yer tanrı (daha) yok iken, evvelden ne var imiĢ diye öğrendik.”
yüz
yüz tabılku miŋ boltı (IB-32) “Yüz hünnap bin oldu.” ÜNLÜ+ÜNSÜZ+ÜNLÜ
ala
ala atlıg yol teŋri men (IB-2) “Alaca atlı yol tanrısıyım.”
eki : Clauson‟a göre 2, 7, 8, 9, 30 ve 50 sayılarının, erken dönemde, iki vokal arasında ikiz ünsüz bulundurduğu güvenle söylenebilirse de bu kelimelerin Türk dilinin
83
tarihi ve çağdaş kollarındaki yazım-telaffuz çeşitliliği konunun açıklanmasını güçleştirmiştir (1959:20-22). Bununla birlikte eki kelimesinin aslen ikiz ünsüzlü olduğu şüphesizdir (1972:160). İki heceli bu kelimenin türemiş olma ihtimali üzerine ise Erdal‟ın notu dikkate değer: Eski Türkçe dönemi boyunca -Orhon yazıtlarından çok sonraki metinlere kadar- äki / iki „2‟, ara edatı tarafından yönlendirilen äkin / ikin biçimlerine de sahiptir. Edatlar iyelik ekli gövdelerin yükleme halli biçimlerini yönlendirdiği için äki / iki kelimesinin ikinci ünlüsü iyelik eki gibi görünür ya da gerçekten öyledir. Bu durumda ilk hece *äk „ek, eklem‟ olabilir ve äki de aslında „onun eki‟ anlamına gelebilir (2004:221).
inim kül tigin birle eki Ģad birle ölü yitü kazgantım (KT-D27) “KardeĢim Kül Tigin ile, iki ġad ile (birlikte) ölesiye yitesiye çalıĢtım, çabaladım.”
ulu
ulu yılka ötüken ortusınta aĢ öŋüz… (Ta-B2) “Ejderha yılında (MS 752) Ötüken ortasınta, As Öŋüz…”
urı
tabgaç bodunka beglik urı oglin kul boltı (KT-D7) “Çin halkına, bey olmaya layık erkek evladı kul oldu.”