• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: KELİME TÜRÜNÜN TASNİFİYLE İLGİLİ YAKLAŞIMLAR YAKLAŞIMLAR

4. Karşılaştırılan unsurlardan birini denkleştirme suretiyle diğerinin yerine

2.9. Ünlem Konusundaki Yaklaşımlar

Ahmet TOPALOĞLU, ünlemi, bağımlı kelimelerden biri olarak, “Genellikle tek başına anlamı olmayan, ancak seslenmeleri; korku, sevinç, şaşkınlık, acıma gibi ruh hallerini; yasaklama, tasdik, gösterme gibi hususları ifade eden kelime türü” olarak tanımlar ve “ey!”, “ya!”, “hey!” gibi örnekler verir (Topaloğlu, 1989: 149).

Muharrem ERGİN edatlar genel başlığı altında, ünlem edatlarını ünlemler, seslenme edatları, sorma edatları, gösterme edatları ve cevap edatları olmak üzere beşe ayırır.

Ünlemleri, “His ve heyecanları ifade için içten koparak gelen edatlarla tabiattaki

sesleri taklit eden edatlar” olarak tanımlar ve “âh”, “vâh” vb. örneklerle ifade eder (Ergin, 2002: 349-350).

Seslenme edatlarını, “Hitap, seslenme vasıtaları” olarak tanımlayan ERGİN, bu

ünlemleri, “a”, “ay” vb. örneklerle ortaya koyar (Ergin, 2002: 350).

Sorma edatlarını, “Sorma ifade eden, soru için kullanılan edatlar” olarak tanımlayan

ERGİN “acabâ”, “niçin” vb. örnekler verir (Ergin, 2002: 350-351).

Gösterme edatlarını, “Bir şeyi göstermek için kullanılan, işaret sırasında başvurulan

edatlar” olarak tanımlayan ERGİN, bu ünlemleri, “aha”, “daha” vb. örneklerle ifade eder (Ergin, 2002: 351).

Cevap edatlarını, “Tasdik veya red ifade eden edatlar” olarak tanımlar ve bu

ünlemleri “evet”, “hayır” vb. örneklerle ortaya koyar (Ergin, 2002: 351-352). Kaya BİLGEGİL, isim soyundan kelimeler başlığı altında, çeşitli duygu ve arzularımızla zapt olunamayan heyecanlarımızı yüklenen, bazen örneği tabiatta bulunan ve anlatım kabiliyeti bir cümleninkine denk olabilen insan, ses, çığlık ve sözlerin ünlemleri teşkil ettiğini “a!”, “vah!”, “hişt!” vb. sözleri örnek vererek açıklar (Bilgegil, 1984: 229).

BİLGEGİL, çekim ve türeme ekleri almayan bu kelimeleri, yapılarına göre ve anlamlarına göre sınıflandırır. Yapılarına göre ünlemleri, doğrudan doğruya ünlem olan kelimeler, ünlem yerinde kullanılan sözler ve taklidi sesler olmak üzere üçe ayırır (Bilgegil, 1984: 229-230).

Doğrudan doğruya ünlem olan kelimeleri, “ey!, ay!, hey!, be!, hay!, vah!, ah!, oh!,

hah!, peh!, of!, oy!, vay!, hı!, deh!” şeklinde sıralar (Bilgegil, 1984: 229).

Ünlem yerinde kullanılan sözlerden basit kelime çeşitlerine “vatandaşlar!”, “kör!”

vb. örnekleri verirken; bileşik kelimeler ve kelime gruplarına, “ayol!” (Ay oğul), “ne güzel!” vb. örnekler verir (Bilgegil, 1984: 229-230).

Taklidi seslere, “tık tık!”, “püf püf!” vb. örnekler verir (Bilgegil, 1984: 230)

BİLGEGİL, anlamlarına göre ünlemleri ise, çağırma ünlemleri, duygu bildiren ünlemler ve taklidî sesler olmak üzere üçe ayırır (Bilgegil, 1984: 230).

Çağırma ünlemlerini, “Bir çağırma sesi ile bir çağrılandan veya anlamında itibari

olarak çağırma sesi de bulunan bir çağrılandan meydana gelmiş söz gruplarıyla sözlerin ihtiva ettiği ünlemler” olarak tanımlar ve başlıca çağırma ünlemlerini, “a ünlemi”, “e ünlemi”, “eyâ ünlemi”, “Âyâ ünlemi”, “be ünlemi”, “ha ünlemi” vb. olarak sıralar (Bilgegil, 1984: 230-234).

Duygu bildiren ünlemleri de, “A ünlemi”, “o ünlemi”, “of ünlemi” vb. olarak belirtir

(Bilgegil, 1984: 235-239).

Taklidî seslerin, “Eylemi ses bakımından belirgin hâle koymaları yönünden zarflarla

benzerlik arz ettiğini belirten BİLGEGİL, “vızz”, “hırrr” vb. örnekler verir (Bilgegil, 1984: 239).

Tahsin BANGUOĞLU, ünlemi, “Bir duyuşu, bir dileği canlı şekilde ve bazen tek başına anlatmaya ve bir kimseye seslenmeye yarayan kelimeler” olarak tanımlar ve ünlemleri “oh!”, “eyvah!”, “hah!” vb. örneklerle ifade eder (Banguoğlu, 2007: 396). BANGUOĞLU, ünlemleri, yapılarına göre, asıl ünlemler (duyuş ünlemleri ve soruşturma ünlemleri) ve ünlem olan başka kelimeler (ünlemleşen isimler, ünlemleşen fiiller ve birleşikler) olmak üzere ikiye ayırır (Banguoğlu, 2007: 397-399).

Asıl ünlemler için, “Çoklukla açıklık dereceleri yüksek seslerden, daha çok açık düz

seslilerle yarım sesliler, gırtlak sesteşlerinden yapılmış tek veya çift heceli kelimeler” tanımını yapan BANGUOĞLU, “a!”, “ha!” vb. örnekler verir (Banguoğlu, 2007: 397-398).

Duyuş ünlemlerinin, “Doğrudan doğruya konuşanın duyuşlarını ve kendine ait

dileklerini açıklamaya yaradığını” belirten BANGUOĞLU, bu ünlemleri “ah!”, “eyvah!” vb. örneklerle ifade eder (Banguoğlu, 2007: 398).

Soruşturma ünlemlerinin, “Eydilenin ilgisini çekmeye, onu çağırmaya, eğilimini,

düşüncesini anlamaya, onu teşvik etmeye, doğrulamaya veya reddetmeye yaradığını ve dışa dönük ve başkasıyla ilgili olduğunu belirten BANGUOĞLU, “ey!”, “hey!” vb. örnekler verir.(Banguoğlu, 2007: 398-399).

Ünlem olan başka kelimeler için, “Hemen her sınıftan bazı kelimeleri (ad, sıfat,

zamir, zarf, fiil) sözdizimi ve tonlanma yönlerinden ünlemlere uydurup ünlem işleyişinde kullanabileceğimizi, başka bir deyimle haykırma tonunda kullandığımız kelimelerin ünlem sayılabileceğini” belirten BANGUOĞLU, ünlemleşen isimler, ünlemleşen fiiller ve birleşikler olmak üzere üçe ayırır (Banguoğlu, 2007: 399-402).

Ünlemleşen isimlere, “arkadaş”, “çocuk” vb. örnekler verir (Banguoğlu, 2007:

399-400).

Ünlemleşen fiilleri, “Doğru ya!”, “anlarsın a!” vb. örneklerle ifade eder (Banguoğlu,

2007: 400-401).

Birleşiklere, “Vay canına”, “vardacı” vb. örnekler verir (Banguoğlu, 2007: 401-402).

BANGUOĞLU, ünlem başlığı altında yansımaları da inceler ve yansımaları yapısına göre, tasvir sesleri ve taklit sesleri olmak üzere ikiye ayırır (Banguoğlu, 2007: 403-406).

Yansımaları, “Tabiat seslerini tasvir veya kabataslak taklit ederek meydana gelmiş ses

toplulukları” olarak tanımlar ve “pır”, “harıl harıl” vb. örnekler veren BANGUOĞLU, yansımaların, ünlemlere en çok yaklaşan kelime türü olduğunu da belirtir (Banguoğlu, 2007: 402).

Tasvir seslerini, “En çok oluş ve kılışları, bazen da nesneleri sesler yoluyla tasvir eden

sesler” olarak tanımlayan BANGUOĞLU, bunları “çatır”, “patır” vb. örneklerle belirtir (Banguoğlu, 2007: 404).

Taklit seslerini, “Tabiat seslerini taklit ederek her türlü kavramları ifade etmeye

çalışan yansımalar” olarak tanımlayan BANGUOĞLU, bunları “mee”, “cikcik” vb. örneklerle ifade eder (Banguoğlu, 2007: 405-406).

Leylâ KARAHAN ise, Muharrem ERGİN’in ünlemleri, edat başlığı altında çekim edatları ve bağlama edatlarıyla bir arada açıklamasına atıfta bulunarak, ünlemlerin farklı ayrı bir kelime olarak değerlendirilmesi gerektiğini şu gerekçelerle savunur. KARAHAN, bağlama ve çekim edatlarının tek başına anlamları olmadığı hâlde, ünlemlerin, tek başına konuşmada ve vurgu ve tonlamayla anlamlı olduğunu, yazıda ise işaretlerle ve metin içinde bunun anlaşılabileceğini belirtir.

Bir başka sebep olarak da, bağlama ve çekim edatlarının metin içinde başka kelimelerin anlamlarını etkilemesine karşılık; ünlemlerin metin içinde başka kelimelerin anlamlarını etkilememesini gösterir.

Bir diğer sebep olarak da bağlama ve çekim edatlarının ek değerinde kelimeler oldukları hâlde, ünlemlerin ek değerinde kelimeler olmadıkları gibi, tam tersi söz değerinde, cümle değerinde olmalarını gösterir (TDK yayınları- 718, 1999: 503-504). KARAHAN, ünlemlerin içinde hem seslenmeyi, hem duygu değeri taşıyanların, hem cevap, hem gösterme bildirenlerin yer aldığını ve ünlemlerin cümlenin yerini tutan kelimeler olduğunu belirtir. Bunu örneklerle izah eden KARAHAN, seslenme değeri olan “ah” ve “of” ünlemlerinin “Of canım sıkıldı.” gibi bir cümlenin karşılığı olabileceğini belirtir (TDK yayınları- 718, 1999: 508-509).

Zeynep KORKMAZ, anlamlı ve görevli kelimeler başlığı altında ünlemleri, “Söz içinde konuşanın acıma, beğenme, sevinç, korku, çaresizlik, şaşkınlık, üzüntü, dua, hayret, pişmanlık, kıskançlık, özlem gibi çok çeşitli duygu ve heyecanlarını etkili ve kısa bir biçimde anlatmaya; karşısındakilere seslenmeye, çağırmaya, cevap vermeye, göstermeye, sormaya, onları onaylamaya, redde veya tabiattaki sesleri taklit yolu ile

kelimeler türetmeye yarayan bir söz türü” olarak tanımlar ve “aa”, “aboo”, “aferin” vb. örnekler verir (Korkmaz, 2007a: 1140).

KORKMAZ, ünlemleri, kökenleri bakımından ünlemler, ses ve kelime yapısı bakımından ünlemler ve nitelik ve görevleri bakımından ünlemler olmak üzere üçe ayırır (Korkmaz, 2007a: 1146).

Kökenleri bakımından ünlemlerin, “Duygu ve heyecanları dışa vurmaya,

seslenmeye veya doğa seslerini taklit yollu kelimeler yapmaya yarayan gramer birimleri oldukları için, köken bakımından büyük birçoklukla Türkçe olduğunu, ancak, Türkçe’ye Arapça, Farsça veya İtalyanca gibi bazı yabancı dillerden girmiş az sayıda ünlemler ya da Türkçeye girdikten sonra ünlem sınıfında da yer almış birtakım alıntı kelimelerin olduğunu, “aferin!”, “bravo!” vb. örneklerle ortaya koyar (Korkmaz, 2007a: 1146-1147).

Ses ve kelime yapısı bakımından ünlemlerin, “Özel ses yapılarına sahip kelimeler

olduğunu belirten KORKMAZ, “aa”, “vay vay vay” vb. örnekler verir (Korkmaz, 2007a: 1147-1148).

Nitelik ve görevleri bakımından ünlemleri, içe dönük ünlemler, dışa dönük ünlemler, ses yansımalı ünlemler ve ünlem gibi kullanılan kelimeler olmak üzere dörde ayırır (Korkmaz, 2007a: 1148-1191).

İçe dönük ünlemleri, “İnsanın iç dünyasındaki türlü duygu ve heyecanları dışarı

vuran ünlemler” olarak tanımlar ve “aa”, “hey” vb. örneklerle ifade eder (Korkmaz, 2007a: 1148-1173).

Dışa dönük ünlemleri, “İnsanın, dış dünyada kendi dışındaki kimselerle hayvanlar ve

nesnelerle olan iletişim ilişkisini seslenme (hitap), gösterme, sorma, onaylama, cevap verme yollarıyla ortaya koyan ünlem türleri” olarak tanımlar ve bu gruba giren ünlemleri aralarındaki işlev ayrılıklarına göre, seslenme (hitap) ünlemleri, gösterme ünlemleri, sorma ünlemleri, cevap verme, onaylama, kabullenme, red, inkâr, gizleme bildiren ünlemler, olmak üzere dörde ayırır (Korkmaz, 2007a: 1173-1187).

Seslenme (hitap) ünlemlerini, “İnsanların karşısındaki insanlara seslenmek veya

hayvanları çağırmak ya da yönlendirmek için kullandıkları ünlem türleri” olarak tanımlar ve “a”, “ay” vb. örnekler verir (Korkmaz, 2007a: 1174-1179).

Gösterme ünlemlerini, “Bir kimseyi, bir şeyi, bir yeri veya düşünceyi işaret ederek

göstermek için kullanılan ünlem türü” olarak tanımlar ve bu ünlemleri “işte”, “aha” vb. örneklerle ifade eder (Korkmaz, 2007a: 1179-1180).

Sorma ünlemlerini, “Karşılıklı konuşmalarda soru sorma anlatımı taşıyan ünlemler”

olarak tanımlar ve bu ünlemleri “hani?”, “eee?” vb. örneklerle ortaya koyar (Korkmaz, 2007a: 1180-1182).

Cevap verme, onaylama, kabullenme, red, inkâr, gizleme bildiren ünlemlerden bir

kısmının doğrudan doğruya ünlem olan kelimeler; bir kısmının ise başka bir kelime sınıfından geldiği hâlde, kullanım özelliği veya kalıplaşma dolayısıyla zamanla artık iyiden iyiye ünlemleşmiş olan sözler olduğunu, “be”, “ee” vb. örneklerle belirtir (Korkmaz, 2007a: 1183-1187).

Ses yansımalı (ses taklidi) ünlemlerin, “İnsanoğlunun tabiattaki canlı cansız bütün

varlık ve nesnelere ait sesleri benzetme ve taklit yolu ile çıkardığı seslerden oluştuğunu “mee!”, “rap rap!” vb. örneklerle ifade eder (Korkmaz, 2007a: 1187-1190).

Ünlem gibi kullanılan kelimeler için, “Aslında ünlem olmayan ad, sıfat, zarf gibi

kelimelerin ve çekimli fiillerin de konuşan veya yazanların kendi üslûp özelliklerine veya dildeki kelimelere katmak istedikleri duygusal anlam inceliklerine göre, yer yer birer ünlem gibi kullanıldığını, “Dikkat! Düşeceksin.”, “Zavallı! ne söylediğinin farkında bile değil.” vb. örneklerle ortaya koyar (Korkmaz, 2007a: 1191-1192).

Necmettin HACIEMİNOĞLU ile Muharrem ERGİN edatları geniş anlamda ele alarak paralel bir tasnifte bulunmuştur. Muharrem ERGİN’in, sorma edatları, seslenme edatları, cevap edatları, ünlemler ve gösterme edatlarına, Necmettin HACIEMİNOĞLU’nda soru edatları, çağırma –hitap edatları, cevap edatları, ünlemler ve gösterme edatları karşılık geldiği ve bu edat çeşitleri ünlemleri içerdiği için, biz de bu edat çeşitlerini ünlemler bölümde vermeyi uygun gördük.

Necmettin HACIEMİNOĞLU, soru edatları için, “Tek başlarına mânâları olmayıp, ancak cümle içinde mânâ ve vazifeleri ortaya çıkan sözlere edat dendiğine göre, Türkçede kelime, kelime grubu yahut cümlelerden önce veya sonra gelerek soru mefhumu ifade eden bütün sözlere soru edatı denilebileceğini, “hani”, “niçin” vb. örneklerle belirtir (Hacıeminoğlu, 1984: 269-283).

Çağırma – hitap edatlarını, “İsimlerden veya unvanlardan önce gelerek hitap

hareketini bilhassa belirtmekten başka hiçbir mânâları olmayan sözler” olarak tanımlar ve “behey”, “hey” vb. örnekler verir (Hacıeminoğlu, 1984: 284-289).

Cevap edatlarını, “Cümle içinde başka kelimelere bağlı olmadan, tek başlarına bir

mefhum ifade edebilen sözler” olarak tanımlar ve cevap edatlarını mânâ bakımından, tasdik ve kabul ifade edenler, red ve inkâr ifade edenler olmak üzere ikiye ayırır ve bu ünlemleri “peki”, “he” vb. örneklerle ortaya koyar (Hacıeminoğlu, 1984: 290-292).

Ünlemleri, “Her türlü duygu ve heyecanı ifade etmek için kullanılan sözler” olarak

tanımlar ve “heyhat”, “meded” vb. örneklerle ifade eder (Hacıeminoğlu, 1984: 293-305).

Gösterme edatlarını, “Sıfat ve zamirlerden farklı olarak, isimleri, şahısları veya

eşyayı değil, hareketleri işaret sûretiyle gösteren sözler” olarak tanımlar ve “aha”, “işte” vb. örnekler verir (Hacıeminoğlu, 1984: 306-308).

Türkiye’deki Azerbaycan kökenli Türkologlardan Alâeddin MEHMEDOĞLU, yardımcı kelime türlerinden gösterdiği ünleme yer verdiği gibi, yine yardımcı bir kelime türü olarak kabul ettiği hitaba da ayrı bir kelime türü olarak yer verir.

MEHMEDOĞLU’nun ayrı başlıklar altında topladığı bu iki kelime türü Türkiye Türkologları tarafından ünlem başlığı altında verildiği için biz de bu genel başlık altında bu iki kelime türünü değerlendireceğiz.

MEHMEDOĞLU, yardımcı kelime türlerinden biri olarak gösterdiği ünlemi, “Konuşanın sevinç, korku, heyecan vs. bildiren, şekilce değişmeyen ve özel gramer belirtisi olmayan kelime türü” olarak tanımlar (Mehmedoğlu, 2006: 142).

Ünleme, “Ah, işlerim mahvoldu.”, “Oh, canım ısındı.” ve “Hay hay, yarın sana uğrarım.” cümlelerinde sırasıyla ünlem olarak gösterdiği “ah”, “oh” ve “hay hay” kelimeleri, (Mehmedoğlu, 2006: 143). Ahmet TOPALOĞLU, Muharrem ERGİN, Tahsin BANGUOĞLU ve Kaya BİLGEGİL’e göre ünlem, Muharrem ERGİN’e göre ise ünlem edatıdır.

“Ah” için asıl ünlem derken; “haha” için birleşik ünlem der (Mehmedoğlu, 2006: 103). Ayrıca, yardımcı kelime türlerinden biri olarak gösterdiği hitabı, “Gramer yönünden cümlenin başka ögeleri ile bağlanmayan, yalnız müracaat olunan şahsı bildiren veya nesneyi (eşyayı) adlandırmak için ismin, zamirin, isimleşmiş sıfatın veyahut onların eşdeğeri olan kelime veya kelime grubu” olarak tanımlar (Mehmedoğlu, 2006: 142). Hitaba örnek olarak “Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?”, “Ey tatlı ve ulvi gece, yıllarca devam et.” ve “Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı, değer.” verdiği cümlelerde yer alan “Hey Sakarya”, “Ey tatlı ve ulvi gece” ve “Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!” kelime ve cümleleri örnek gösterir (Mehmedoğlu, 2006: 143).

Hitap olarak gösterdiği bu kelime türü, Kaya BİLGEGİL’e göre çağırma ünlemleri, Tahsin BANGUOĞLU’na göre soruşturma ünlemleri, Muharrem ERGİN’e göre seslenme edatları, Zeynep KORKMAZ’a göre ise dışa dönük ünlem çeşitlerinden, seslenme (hitap) ünlemleridir.

Türkiye’deki Azerbaycan kökenli Türkologlardan Mehman MUSAOĞLU ise ünlemleri, yardımcı kelime bölükleri başlığı altında bağlaç, edat, takı ile birlikte inceler (TDK Yayınları- 600, 1995: 79).

Türkologların ünlem ve çeşitleri için kullandıkları terimleri tablolaştırdığımızda şu tabloyla karşılaşırız:

Tablo 8: Ünlem Konusunda Kullanılan Terimler

A.T. M.E. K.B. T.B. Z.K. N.H. M.M. A.M.

Ünlem + + + + + + + + Ünlem edatları + Hitap + Doğrudan Doğruya Ünlem Olan

Kelimeler +

Asıl Ünlemler + +

Ünlem Gibi Kullanılan Kelimeler

+

Ünlem Yerinde Kullanılan Sözler

+

Ünlem Olan Başka Kelimeler +

Ses Yansımalı Ünlemler +

Taklidi Sesler + Yansımalar + Tasvir Sesleri + Taklit Sesleri + Çağırma Ünlemleri + Seslenme Edatları +

Seslenme (hitap) Ünlemleri +

Çağırma –Hitap Edatları +

Tablo 8' in Devamı

A.T. M.E. K.B. T.B. Z.K. N.H. M.M. A.M.

Soruşturma Ünlemleri +

Duygu Bildiren Ünlemler +

Duyuş Ünlemleri +

Sorma Edatları + Soru Edatları +

Sorma Ünlemleri +

Cevap Edatları + + Cevap Verme, Onaylama,

Kabullenme, Red, İnkâr, Gizleme Bildiren Ünlemler

+ Gösterme Edatları + + Gösterme Ünlemleri + Birleşikler + Birleşik Ünlem + Ünlemleşen İsimler + Ünlemleşen Fiiller + İçe Dönük Ünlemler + Dışa Dönük Ünlemler +

Türkologların ünlem ve çeşitleri için yaptıkları açıklamalardan ve tablodan hareketle aşağıdaki değerlendirmeleri yaptık:

Ahmet TOPALOĞLU, ünlemi, bağımlı kelimeler başlığı altında değerlendirirken, Tahsin BANGUOĞLU mantıkî sınıflanmada kelimeleri söz içindeki işleyişlerine göre isim sınıfında ve yardımcı kavramlara karşılık olduğu, sözün unsurları arasında ilişkiler kurmaya yaradığı için bunları katma kelimeler veya kelimecik başlığı altında değerlendirir. Kaya BİLGEGİL, isim soyundan kelimeler başlığı altında, Muharrem ERGİN ve Necmettin HACIEMİNOĞLU edatlar genel başlığı altında, Zeynep KORKMAZ, anlamlı ve görevli kelimeler başlığı altında ünlemleri incelerken; Türkiye’deki Azerbaycan kökenli Türkologlardan Alâeddin MEHMEDOĞLU, ünlemler ve hitapları, yardımcı kelime türleri başlığı altında, bağlaç, edat, takı ile aynı grupta Türkiye’deki Azerbaycan kökenli Türkologlardan bir diğeri olan Mehman MUSAOĞLU ise, ünlemleri yardımcı kelime bölükleri başlığı altında bağlaç, edat, takı ile birlikte inceler.

Türkiye Türkologlarının yaptıkları tanımları gruplandırdığımızda, Tahsin BANGUOĞLU, Kaya BİLGEGİL ve Zeynep KORKMAZ, ünlem tanımlarına, duyguları ve heyecanları bildiren kelimeleri, seslenmeleri ve hitapları alırken; Ahmet TOPALOĞLU, Muharrem ERGİN ve Necmettin HACIEMİNOĞLU’nun, duyguları ve heyecanları bildiren kelimeleri, seslenmeleri ve hitapları, onaylama, ret, sorma, gösterme gibi açıklama kelimeleri ve yansıma kelimeleri de dâhil ettikleri görülür. Ünlemlerle ilgili bir diğer mesele de, terim meselesidir. Türkiye Türkologlarından Ahmet TOPALOĞLU, Tahsin BANGUOĞLU, Kaya BİLGEGİL, Zeynep KORKMAZ, Necmettin HACIEMİNOĞLU ve Türkiye’deki Azerbaycan kökenli Türkologlardan Alâeddin MEHMEDOĞLU, Mehman MUSAOĞLU ünlem terimini kullanırken; Muharrem ERGİN ünlem edatları terimini kullanır.

Ahmet TOPALOĞLU, ünlemleri çeşitlerine ayırmazken, Kaya BİLGEGİL, yapılarına göre (doğrudan doğruya ünlem olan kelimeler, ünlem yerinde kullanılan sözler ve taklidi sesler) ve anlamlarına göre (çağırma ünlemleri, duygu bildiren ünlemler, taklidî sesler) olmak üzere ikiye; Tahsin BANGUOĞLU, ünlemleri yapılarına göre, asıl ünlemler (duyuş ünlemleri, soruşturma ünlemleri) ünlem olan başka kelimeler (ünlemleşen isimler, ünlemleşen fiiller ve birleşikler, üremeler) ve yansımalar ( tasvir

başlığı altında, ünlem edatlarını, ünlemler, seslenme edatları, sorma edatları, gösterme edatları ve cevap edatları olmak üzere beşe; Zeynep KORKMAZ, ünlemleri, kökenleri bakımından ünlemler, ses ve kelime yapısı bakımından ünlemler ve nitelik ve görevleri bakımından ünlemler (1. içe dönük ünlemler, 2. dışa dönük ünlemler, a. seslenme (hitap) ünlemleri, b. gösterme ünlemleri, c. sorma ünlemleri, d. cevap verme, onaylama, kabullenme, red, inkâr, gizleme bildiren ünlemler, 3. ses yansımalı ünlemler) olmak üzere üçe ayırır.

Necmettin HACIEMİNOĞLU ünlemleri çeşitlerine ayırmayıp, edat başlığı altında, ünlemleri ifade eden soru edatları, çağırma –hitap edatları, cevap edatları, ünlemler ve gösterme edatlarını sıralar.

Kaya BİLGEGİL’in doğrudan doğruya ünlem olan kelimeler terimine karşılık, Tahsin BANGUOĞLU, asıl ünlemler, Muharrem ERGİN ve Necmettin HACIEMİNOĞLU ünlemler, Zeynep KORKMAZ ise ses ve kelime yapısı bakımından ünlemler terimini kullanır.

Kaya BİLGEGİL’in, ünlem yerinde kullanılan sözler terimine karşılık, Tahsin BANGUOĞLU ünlem olan başka kelimeler; Zeynep KORKMAZ, ünlem gibi kullanılan kelimeler başlığı terimlerini kullanır. Muharrem ERGİN ve Necmettin HACIEMİNOĞLU ise bu ünlem çeşidine yer vermez.

Kaya BİLGEGİL hem yapılarına hem de anlamlarına göre ayırdığı ünlem çeşitlerinde taklidi seslere yer verirken, Tahsin BANGUOĞLU yapısına göre ayırdığı ünlem çeşitlerinden olan yansımalar başlığı altında tasvir sesleri ve taklit seslerine yer verir. Muharrem ERGİN ve Necmettin HACIEMİNOĞLU ise ünlemler başlığı altında taklidi seslere yer vermektedir. Zeynep KORKMAZ nitelik ve görevleri bakımından ünlem çeşitlerinden ses yansımalı ünlemler başlığı altında bu ünlem çeşidine yer verir. Kaya BİLGEGİL’in çağırma ünlemleri terimine karşılık, Tahsin BANGUOĞLU, soruşturma ünlemleri, Muharrem ERGİN seslenme edatları, Zeynep KORKMAZ, dışa dönük ünlem çeşitlerinden, seslenme (hitap) ünlemleri terimini tercih ederken, Necmettin HACIEMİNOĞLU çağırma –hitap edatları terimini tercih eder.

Kaya BİLGEGİL’in duygu bildiren ünlemler terimine karşılık, Tahsin BANGUOĞLU, duyuş ünlemleri, Muharrem ERGİN ve Necmettin HACIEMİNOĞLU ünlemler, Zeynep KORKMAZ ise içe dönük ünlemler terimini kullanır.

Muharrem ERGİN’in, sorma edatları, cevap edatları, ve gösterme edatlarına karşılık Necmettin HACIEMİNOĞLU’nda soru edatları, cevap edatları ve gösterme edatları karşılık gelir.

Türkiye’deki Azerbaycan kökenli Türkologlardan Alâeddin MEHMEDOĞLU, yardımcı kelime türlerinden gösterdiği ve iki ayrı kelime türü olarak verdiği ünlem ve hitap kelime türlerini, Türkiye Türkologları ünlem başlığı altında verir.

Ünlem terimini MEHMEDOĞLU’yla beraber Ahmet TOPALOĞLU, Muharrem ERGİN, Tahsin BANGUOĞLU, Kaya BİLGEGİL, Necmettin HACIEMİNOĞLU ve Mehman MUSAOĞLU kullanırken, ünlem edatını, Muharrem ERGİN kullanır.

Ayrıca, yardımcı kelime türlerinden biri olarak gösterdiği hitabı, Kaya BİLGEGİL çağırma ünlemleri, Tahsin BANGUOĞLU soruşturma ünlemleri, Muharrem ERGİN seslenme edatları, Zeynep KORKMAZ’a göre ise dışa dönük ünlem çeşitlerinden, seslenme (hitap) ünlemleri, Necmettin HACIEMİNOĞLU, çağırma-hitap ünlemleri başlıkları altında inceler.

Ünlemi, Türkiye’deki Azerbaycan kökenli Türkologlardan Alâeddin MEHMEDOĞLU